Sosyal Medya

Makale

Uyarıdan mücadeleye

Ä°yi  zannımız devam ettiÄŸi sürece yanlışları düzeltmeye çalışmak, uyarıları yapmak ÅŸartıyla cemaatle barışık oldum. Ben ülkemizde genel din eÄŸitim ve öğretiminin Ä°mam hatipler, Diyanet ve Ä°lahiyat fakülteleri merkezde olmak üzere yürütülmesini savunageldim. BaÅŸka yapıların, orta yol Ä°slam'ında birleÅŸmek ÅŸartıyla bu merkeze yardımcı unsur olmaları gerektiÄŸi kanaatimi muhafaza ettim. Çünkü bizim kurumlarımız merkez Ä°slam'ın ana damarına baÄŸlılık, açıklık ve ortak Müslüman aklı ile düşünüp davranma ilkelerine baÄŸlı bulunuyordu. DiÄŸer yapıların çoÄŸu ise kendi önderlerine ait olan “tek akla” baÄŸlı idiler. Bu ilkeler çerçevesinde iÅŸbirliÄŸi yapmanın bir ÅŸartı da bütün dini yapılarla diyalog içinde olmak idi, ben de bunu yapmaya çalışıyordum.

Åžimdilerde şüphesiz olarak anlaşıldı ki Gülencilerin hedefi açıkça iktidarda olmasalar da perde arkasından daima iktidarda olmak ve ülkenin yönetimini bu ÅŸekilde ele almakmış. CumhurbaÅŸkanımız ( o tarihte baÅŸbakanımız) bunların söz ve davranışları ile haklarında yapılan açıklamalara bakarak iyi zannından vazgeçti, her istediklerini vermemeye ve “hayır” demeye baÅŸladı; bu tutum onların savaÅŸ ilanı için yeterli sebepti.

Åžiddetlenerek sürdürülen ErdoÄŸan karşıtı savaşın ilk adımı 2012 yılının 7 Åžubat gününde yaÅŸanan MÄ°T krizidir. Arkasından Mayıs 2013'te beyaz Türkler tarafından Gezi olayları tertip edildi ki, bunların da arkasında örgütün olduÄŸu anlaşılmıştır. Kasım 2013 Başında dershaneler kapatılıyor yaygarası ile baÅŸlatılan Fethullah Gülen Cemaati eylemleri açık ve amansız bir savaşın ilk adımları arasındadır. BaÅŸlangıçta toplum tarafından anlaşılamayan savaşın dış destekli büyük bir darbe giriÅŸimi olduÄŸu, 17 Aralık 2013 tarihinde “yolsuzluk” bahanesiyle baÅŸlatılan yargı ve emniyet operasyonları ile ortaya çıkmaya baÅŸladı.

Bütün şüpheler ortadan kalkıncaya kadar sabreden, belki yola gelirler diye bekleyen ErdoÄŸan açık mücadele kararını verdi ve benim bildiÄŸim kadarıyla ilk sert konuÅŸmasını 25 Ocak 2014 günü, Diyanet Ä°ÅŸleri BaÅŸkanlığı tarafından Haliç Kongre Merkezi'nde düzenlenen “Yüzyılın Ä°slam Kültür Hizmeti Onur ve Hizmet Ödülleri” töreninde baÅŸbakan sıfatıyla yaptı. Şöyle demiÅŸti:

“YaÅŸadığımız fetret gelip geçer, maruz kaldığımız ihanetler hiç şüpheniz olmasın milletin engin feraseti karşısında eriyip yok olup gider. Bu medeniyet öyle bir medeniyettir ki yalancı peygamberleri, sahte velileri, içi boÅŸ, kalbi boÅŸ, zihni boÅŸ alim müsveddelerini bünyenin virüsü reddettiÄŸi gibi reddetmiÅŸ ve tarihin çöplüğüne mahkum etmiÅŸtir. Ä°lmi iktidar vasıtası olarak görenleri bu medeniyet yine mahkum edecektir. Ä°lmi bir sihir gibi bir efsunlama vasıtası gibi görenleri bu medeniyet yine reddedecektir. Ä°lmi güç için, ÅŸantaj için, ÅŸebekeleÅŸme ve örgütlenme için bir istismar aracı olarak kullananları bu medeniyet hiç kabullenmemiÅŸtir. Göreceksiniz yine kabullenmeyecektir”.

Ödül alanlar arasında vardım, aynı günün akşamı, aynı yerde yüzen fazla STK temsilcisi Başbakan Erdoğan'a destek için yemekte hazır olduk, cemaate karşı Başbakanı destekleyen ve ümmetin birliğine zarar verecek eylem ve söylemleri kınayan konuşmalar yapıldı.

Ä°ÅŸ bu raddeye gelmeden önce, henüz dershaneler meselesi gündem de iken (19-12-2013 tarihinde) bir yazı kaleme aldım, yazı ıslaha yönelikti ve mealen “devletin ali menfaati ve ikamesi mümkün olmayan iktidarın korunması yanında dershanelerin kapatılması 'özel ve önemsiz bir zarar sayılır', bu yüzden mücadeleye deÄŸmez” dedim. Yazının son kısmı şöyle idi:

“Akl-ı selim ve kalb-i selim sahiplerinin bir dönüp saÄŸlarına ve bir daha dönüp sollarına bakmaları gerekiyor; bu iktidar kadrosunun yerine koyabilecekleri baÅŸka bir kadro varsa -ki, bana göre yoktur- bir diyeceÄŸim olamaz, yoksa kimse pire için yorgan yakmamalıdır.
Mecellemizin 26. Maddesi şöyle der: 'Zarar-ı âmmı def'içün zarar-ı hâss ihtiyâr olunur.
Gençler de anlasın diye günün diline çevirelim: Kamuya (ve bu arada ümmete) ait zararı önlemek için bir şahıs, bölge veya gruba ait zarar göze alınır, sineye çekilir.'
Siyasette olan selim akıl ve kalb sahiplerine de bu kuralı hatırlatıyor ve örnek olarak merhum ÅŸehid Muhsin YazıcıoÄŸlu'nu dua ile anıyorum”.


Merhumu niçin örnek vermiştim, herkes biliyor ki, Yazıcıoğlu defalarca kendisine teklif edilen şahsi ve siyasi menfaati elinin tersiyle itmiş ve milletin, memleketin menfaati neyi gerektiriyorsa onu söylemiş ve onu yapmıştı.

Cemaat bu yazıya çok öfkelendi; çünkü onlara göre önemli bir savaş bahanesini önemsizleştiriyor, mücadelelerini meşru bulmuyordum. Bu yüzden içine beni, başbakanı ve MİT müsteşarını kattıkları bir sahte kayıt hazırladılar, bizi, merhumun şehadetinde suçlu ilan ettiler. Yavuz hırsız ev sahibini bastırırmış, şimdi anlaşılıyor ki, o elim cinayetin de arkasında kendileri varmış.

Önemli bir tarih hatası yaptıkları için kaydı yayından çektiler. Ben de üç gün sonra bir yazı daha kaleme aldım, önemli olduğu için bunu, inşallah Perşembe günü tekrar köşemde yayınlayacağım.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.