Makale
Bin nasihat bir musibetten evla olsun artık!
Gönül isterdi ki bin nasihat bir musibetten evla olsun; ama maalesef olmadı. Dahası, FETÖ’cü alçakların darbe teÅŸebbüsü “bir musibet bin nasihatten evladır” sözünü bir kez daha doÄŸruladı. Uzun zaman boyunca kendilerini barışçıl eÄŸitim gönüllüleri olarak lanse eden ve son zamanlara kadar hoÅŸgörü, alçakgönüllülük gibi yumuÅŸak kavramlarla konuÅŸmayı yeÄŸleyen aÅŸağılık Gülen ve mankurtları din ve dinî deÄŸerler üzerinden sayısız insanı ayartmakla kalmadı, pervasız talepkarlık ve arsızlığını vatana millete hizmet ambalajıyla siyasete pazarlamayı da baÅŸardı.
Aslında din sadece FETÖ’de deÄŸil, dinî semboller ve referanslar kullanan birçok cemaat ve harekette de hem meÅŸruiyet kazanma hem de aklanma iÅŸlevi gören bir aparat mesabesindedir. Türkiye’deki dinî cemaatler ve hareketlerin pek çoÄŸu kendi iÅŸini avukata havale edip baÅŸkasının iÅŸleriyle meÅŸgul olan kimselerden müteÅŸekkil tüzel kiÅŸilikler gibidir. BaÅŸka bir ifadeyle, bu cemaatler asıl iÅŸlerini ve iÅŸlevlerini rafa kaldırıp olmadık iÅŸlere burun sokmakla mümeyyizdir. Birçok üst düzey kamu kurum ve kuruluÅŸunda ehliyet ve liyakatten ziyade “bizimkiler” ölçütüne itibar edilmesi ve bürokratik mekanizmanın bir bakıma aÅŸiret sistemi gibi iÅŸletilmesi çeÅŸitli cemaatlerin devlet içerisinde derebeylikler kurup istedikleri gibi at oynatmalarına imkân saÄŸlamaktadır. Bugün kamu kurumlarında vaziyeti kurtarmak adına yapılan geniÅŸ çaplı tasfiyeler durumun vahametini ortaya koymaktadır.
Cemaatler uzun zamandan beri dinden ziyade dünya iÅŸleriyle meÅŸgul olmakta, tabir caizse, din üzerinden devÅŸirdikleri sermayeyi dünyevî alanlara yatırmakta, özellikle de devletin kritik kurumlarında ve çeÅŸitli bakanlıklarda kolonileÅŸmeye çalışmaktadır. Bu arada kendilerini Diyanet’e alternatif olarak takdim etmeyi de elden bırakmamaktadır. DiÄŸer taraftan son zamanda kendisini siyasi iktidar nezdinde akredite olmuÅŸluk vasfıyla tanıtan yeni bir oluÅŸum itikat tashihciliÄŸine soyunarak hem nüfuz alanlarını geniÅŸletme gayretiyle ön plana çıkmakta, hem de husumet besledikleri veya kendilerine rakip gördükleri grupları yaftalamak suretiyle darbe fırsatçılığı yapmaktadır. Dahası, 17/25 Aralık hadisesi patlak verdiÄŸinde, bekle-gör politikasıyla, “Bakalım, bu kavgada kim galip gelecek” diye uzun süre bekleyen, hükümetin galebe çaldığı kesinlik kazanınca FETÖ aleyhine kükreyen birçok dinî grup, ÅŸimdilerde demokrasi nöbeti adına bülbül gibi ÅŸakımaktadır.
15 Temmuz vakası gibi ikinci bir musibet bin nasihatten evla olmasın dileÄŸiyle ÅŸunu belirtmeliyim ki tüm cemaatler kendi sivil alanlarına çekilmeli, bundan böyle siyaset, hükümet ve devletle senli-benli iliÅŸki kurmak suretiyle kabak tadı vermelerine müsaade edilmemelidir. Aksi halde FETÖ örneÄŸinde olduÄŸu gibi şımarıp arsızlaÅŸmaları ve palazlandıkça devletin başını aÄŸrıtmaları kaçınılmaz görünmektedir. FETÖ gibi patolojik yapıların devlete sızıp yuvalanmasında siyaset geleneÄŸimizdeki kötü alışkanlıkların baÅŸat rol oynadığı kesindir. Bu alışkanlıklardan biri, dinî cemaatlerin birer aÅŸiret gibi görülmesi ve kendileriyle ivazlı-garazlı iliÅŸkilere girilmesidir. Siyaset ile dinî cemaatler arasında bu tür bir iliÅŸki kurulduÄŸu sürece, “Lanet olası FETÖ nasıl bu hale geldi” diye yakınmak nafiledir. Yine siyaset ve devlet ile cemaatler arasında ahbap çavuÅŸ iliÅŸkisi bulunduÄŸu sürece, icap-kabul ve alışveriÅŸ prosedürünün iÅŸlemesi de gayet tabiidir. Haliyle, geçmiÅŸ yıllardaki birçok KPSS sınavlarında olduÄŸu gibi sayısız insanın hakkının yenilmesi ve sonuçta binlerce maÄŸdurun/mazlumun ahından dolayı ağır maliyetler ödenmesi mukadderdir.
Bu vesileyle, 15 Temmuz darbe teÅŸebbüsünün devlet katında serinkanlı ve teennili ÅŸekilde deÄŸerlendirilmesi gerektiÄŸini de belirtmek gerekir. Tüm FETÖ’cülerin iflahı kesilmeli, ancak darbe fırsatçılarına da prim verilmemelidir. Özellikle insanların ÅŸahsi husumet ve hesaplaÅŸma arzusuyla birbirleri aleyhinde muhbirlik yapmak gibi ahlaksızlıklara tevessül edebileceÄŸini dikkate alarak kurunun yanında yaşın yanmamasına azami özen gösterilmeli, dolayısıyla soruÅŸturma prosedürü somut bilgi, belge, tanık gibi maddi unsurlar refakatinde iÅŸletilmelidir. Yok eÄŸer devlet “Kavgada yumruk sayılmaz” derse, bu durum sapla samanın birbirine karışmasına yol açmanın yanında aÅŸağılık FETÖ’cülerin ekmeÄŸine de yaÄŸ sürebilir.
Henüz yorum yapılmamış.