Sosyal Medya

Makale

Kutsa ve UzaklaÅŸ

YetmiÅŸli yılların sonundan itibaren gördüÄŸümüz bir rüya vardı. TebliÄŸlerimiz sonucunda toplumumuzun büyük kısmı namaz kılanlardan olacaktı. Bunun gerçekleÅŸtiÄŸini de gördük. Ama namaz yetmiÅŸlerde bir duruÅŸ, bir ümit iken bu gün “kutsa ve uzaklaÅŸ” a dönüÅŸtü. Kuran’da namaz bir yaya benzer. Bir uçta Åžuayb (as.)’ın namazıyla tehditlere raÄŸmen vakar dolu duruÅŸu diÄŸer uçta Maun suresinde “Vay o namaz kılanlara”1 denilen yetimlere sırt dönen, yoksullara yok diyen bir umarsızlık aktarılır. Bu salınımda insanın namazıyla bir deÄŸer olarak ümide mi yoksa tatmin peÅŸinde koÅŸan bir sürüye mi dönüÅŸtüÄŸünün resmidir. Oysa namaz peygamberlerle ete kemiÄŸe bürünmüÅŸ doÄŸrultucu bir eylemdir. Hz. Ä°brahim (as.) ve Ä°smail (as)’e “…rükû ve secde edenler için evimi (evimi) tertemiz tutun.”2 denildiÄŸinde namaz insanlar için bir güvenlik belgesiydi. Hz. Musa (as.)’ya “Ä°çinde namaz kılınan evler oluÅŸturun.”3 emri ise Firavun’a karşı direniÅŸin ilk adımlarından birini oluÅŸturmaktaydı.

Rasulullah (sav.)’ın doÄŸduÄŸu topraklarda zulüm ve ÅŸirk alabildiÄŸine artmış insan olmayı terk ederek adeta ÅŸeytanlaÅŸmışların elinde namaz da ÅŸekil deÄŸiÅŸtirmiÅŸ ve bir gösteri aracı haline gelmiÅŸti. Kur’an’da müÅŸriklerin Allah’a yaklaÅŸma iddialarına Onların o evdeki namazı; ıslık çalmak, el çırpmaktan baÅŸka bir ÅŸey deÄŸildir”4 diye yer verir. Bu yüzden Kuran namazın rükünlerinden deÄŸil de dosdoÄŸru eda edilmesinden bahseder. Namazı, Rasulullah (sav)’in sünnetinden öÄŸrenmemizin sebebi dosdoÄŸru bir ibadet bütün unsurlarının ancak bir peygamberin duruÅŸunda olduÄŸundandır. Sonraları Kuran’dan ve hadis kitaplarından ayrılıp ilmihallere mahkûm edilen namaz, tarif edilen özelliÄŸini yitirip içi boÅŸ ve sadece ÅŸekli bir eylem haline sokuldu. Hatta bazıları bu ÅŸekli yönünden haz almadıklarından ve aslını da bilmediklerinden olsa gerek namazı bir dua olarak anlamaya baÅŸlayarak bu eylemi Resulullah (sav)’ın hayatından ayrı bir ÅŸekle soktular. Asıl sorun ise “Bu kıldığımız namaz Kuran’da ki kulluk anlayışına uyuyor mu?” sorusunun gündemimizi iÅŸgal ediyor olmayışındadır.

Rabbimiz ise bize, Resulullah (sav)’a öÄŸrettiÄŸi ve Kuran’da diÄŸer peygamberlerin duruÅŸlarıyla desteklenen dosdoÄŸru namazı kılmayı emretmiÅŸtir. Kuran’ın bu konuda verdiÄŸi en çarpıcı örnek, ölçü ve tartıda hile ya­pan Medyen ahalisine gönderilen Åžuayb (as.) kavmini ÅŸefkatli bir üslupla “Ölçü ve tartıyı adaletle yerine getirin, halkın malından hiçbir ÅŸekilde eksiltmeyin, fesat çıkara­rak yeryüzünü karıştırmayın ve helâl olan kazançlara kanaat edin.” Aksi takdirde, ‘başınıza bir azap gelmesin’ ÅŸeklindeki ikaza raÄŸmen kavmi iti­raz ederek ilginç bir soru yöneltirler:Ey Åžu­ayb!” derler. “Atalarımızın taptıklarını terk edip mallarımız hakkın­da dilediÄŸimizi yapmaktan vazgeçmemizi sana namazın mı emredi­yor? Aslında sen yumuÅŸak huylu ve aklı başında birisin.”5 Bu apaçık örnekte görüldüÄŸü gibi namaz, çirkinlikler ortasında, toplumun hile, isyan ve haksızlığa kapıldığı bir zamanda bütün olumsuz hallerden uzaklaşıp güzel ve dürüst kalmanın alâmetidir. Aksi halde “Namazımı kılıyorum nasıl olsa.” diyen ve böylece sahte bir huzur içine giren insanlara benzemek söz konusudur.

Åžuayb (as.)’a karşı delil olarak sundukları atalara saygının tapınmaya evirilmesi, aslında siyasi ve ekonomik çıkarları elinde bulunduranların mevcut düzeni koruma çabalarıdır. PeÅŸi sıra, ‘mallarımız’ ifadesiyle sahip olduklarını Rablerinin bir ihsanı ve emaneti olarak görmediklerini ifade ederler. “Mal bizim ise, mal­larımız hakkında dilediÄŸimizi yapma hakkına sahibiz.” derler. Dolayısıyla, “atalar, mallarımız, dilediÄŸimizi yaparız” parantezinde, Åžuayb (as.) çaÄŸrısını yalanlarlar. Bu diyalogda en kayda deÄŸer sözleri ise; hileyi ve haksızlığın hayat zannedildiÄŸi bir ortamda büyü­yen Åžuayb’ın(as.) kendilerine benzemeyiÅŸini Bunu sana namazın mı emrediyor?” diyerek doÄŸru tespit etmiÅŸ olmalarıdır. Åžuayb’ın (as.), ölçü ve tartıda hile yaparak insanları kandırmalarına karşı çıkan ve Allah’ın en büyük olduÄŸunu ilan eden namazı, aynı zamanda batıl inanç biçimlerine ve uydurulmuÅŸ kulluk eylemlerine karşı bir isyan ve kabullenmeme özelliÄŸi taşımaktadır.

Sana Kitap’tan vahyedileni oku, namazı kıl. Gerçekten namaz, çirkin utanmazlıklar (fahÅŸa)’dan ve kötülüklerden alıkoyar.”6 Burada Åžuayb (as.); alışveriÅŸte hile yapmalarını, ihtiyaç maddelerini stoklayıp fahiÅŸ fiyatla satmalarını, tartı için iki deÄŸiÅŸik ölçek kullanmalarını, insanların yollarını kesip mallarına zorla el koymalarını kötülük olarak ilan eder. Namazından aldığı güçle Medyenlilere karşı duruÅŸuyla; ”Adalet, eÅŸitlik ve özgürlük gibi temel sorunları herkes için anlamlı hale getirme çabasından yoksun bir namazın gösteriÅŸ ve tatmin aracı olmaktan öteye gidemeyeceÄŸi gibi sahibini de erdemli ve iyilik sahibi bir kul kılmayacağı.” prensibini yaÅŸayarak göstermiÅŸtir.

Kuran’ın Medyenliler üzerinden aktarılan yanlış din algısı ise ÅŸöyledir:

“Onlar, Allah’ı sadece bir gök tanrısı, dini de gayb’a ait veriler dünyası kılıp egemenlere bir zarar getirmeyen kültürel bir öÄŸe olarak hayatlarına müdahale etmediÄŸi sürece kabul edilebilir bir ÅŸekilde sınırlandırırlar. Üstelik dine, zevkusefalarına ve harcamalarına karışmayan metafizik bir alan tahsis edip parçacı bir yaklaşım öngörürler. Kutsalı, seremonisi, tatmini bol bir çerçeve çizdikleri din algısı; onlar için bütünüyle dünyada iÅŸlenen günahların sonsuz merhamet havuzunda hoÅŸ görülüp affedildiÄŸi bir rahatlama zemini ve bir vicdan temizleyici olmalıdır. Bu yüzden dinin sosyal ya da siyasal form kazanmış yönlerinin ayıklanmasını isterler. Ä°çi boÅŸaltılıp ayin mantığında özel gün ve gecelere indirgenerek zayıflatılmış bir dinin kendilerine zararı olmadığı gibi faydası olacağının hesabını yaparlar. Bu durumda olanlar için din, sadece fakir ve kimsesiz insanları yola getirmek için bir araçtır.”

Hz. Åžuayb (as.), namazındaki direniÅŸiyle horlanıp aÅŸağılanan kesimleri hakları konusunda bilinçlendirmek istemiÅŸtir. Ä°taat edeceÄŸim diye küçülmeyin, istikrar için onurunuzu kaybetmeyin, aklıselim olmayan ve doÄŸruya ulaÅŸtırmayan bir yolla acizlik mazeretine sığınıp boyun eÄŸmeyin diyerek onlara yol göstermiÅŸ ve örnek olmuÅŸtur. Nihayet namaz, Kuran anlatımında haksızlıklara ve kötülüklere karşı direnmeyi destekleyen ve kiÅŸiye mücadelesinde yardımcı olan bir eylem olarak ifade edilmektedir. Åžöyle ki;

(Ey müminler!) Sabır ve namazla yardım dileyin: Bu, tam bir sığınma duygusu içinde yürekten Allah'a yönelenler dışında herkes için zor bir eylemdir.”7

Åžuayb (as.)’ın kavmi onun namazına deÄŸil namazla birlikte gösterdiÄŸi dirence karşıdırlar. Ülkemizde sık sık “Kimse sizin namaz kılmanıza karışıyor mu?” diye söz ettikleri namaz aslında yanlış olan ÅŸeylere karşı çıkma ve haksızlıklara direnme düÅŸüncesinden bilinçli bir ÅŸekilde ayrılmış eksik bir eylemdir. Zira yukarıda söz konusu edilen ayetten hareketle Allah’a ve onun adil ölçüler içinde ortaya koyduÄŸu emir ve yasaklarına tam bir teslimiyet olmadan kılınan namaz bu eksik yönüyle “Bu (namaz), tam bir sığınma duygusu içinde yürekten Allah'a yönelenler dışında herkes için zor bir eylemdir.” ayetinde de görüleceÄŸi gibi direnmeyi zorlaÅŸtıran bir ÅŸekle bürünüverir. Hak için yaptığı en küçük eleÅŸtiriler karşısında toplumda fitne çıkarmakla suçlanmak ve atalarından baÅŸlayarak kabile, soy, akraba gibi bütün toplumsal güçleri karşısına alabilmek Åžuayb (as.) gibi ince ruhlu ve yüksek ahlaklı biri için oldukça yıpratıcı ve üzücü olmuÅŸtur. Åžuayb (as.) ise, kavminin onu taÅŸlamaya kadar varan tepkilerine sabır ve namazla direnmiÅŸtir. Bu sayede Allah’ın yardımı ona ulaÅŸmış ve zalim Medyenliler cezalandırılmıştır. Bu anlamda Allah’ın yardımı, namaz ile direniÅŸi birbirinden ayırmadan parçacı yaklaşımlardan uzak durup hayatı bir bütün olarak algılayanlara gelecektir.8

Onlar ki, namazlarında devamlı ve kararlıdırlar; kendilerine rızık olarak bahÅŸettiÄŸimiz ÅŸeylerden baÅŸkalarının yararına harcarlar.”9 Ayeti Kur’an da söz konusu edilen benzer pek çok örnekte olduÄŸu gibi insanın sahip olduklarını ihtiyaç içinde olanlarla paylaÅŸmasını adeta namazın bir rüknü olarak ilan eder. Rasulullah (sav.) da atası Åžuayb (as.) gibi namaz eylemini asla ihtiyaç sahipleriyle paylaÅŸma eyleminden ayırmamıştır. Bütün peygamberler gibi onlara da mülkün sahibi ve rızkın dağıtanı olarak Allah’ı zikretmiÅŸ ve insanları sahiplenme duygusunun olumsuzluÄŸundan kurtaracak yegâne ÅŸeyin kardeÅŸleriyle paylaÅŸmaktan geçtiÄŸini söylemiÅŸlerdir. Böylece zihinlerden, sadece şımarık zenginlere veren ve mevcut zalim iktidarla kol kola gezen bütün sahte tanrıların yok olması saÄŸlanmıştır.

Kur’an’da “eÅŸit olma korkusu” ile servetini paylaÅŸmayan, çalıştırdığı kimselere hak ettikleri karşılığı vermekten kaçınan kınanmaktadır. Kuran’a göre paylaÅŸmak, emeÄŸe saygı duymak ve hak edene hakkını vermek de namaz kılmak gibi bir erdem sayılır. Buna göre iyilik yapmak ve baÅŸkalarına yardım etmek namazı dosdoÄŸru kılmak için direnç göstermek gibi bir özveridir. Sosyal adaletin olmadığında rekabete dayalı liberal piyasadan devÅŸirilmiÅŸ servetler, kirlenmeden sahiplerine ulaÅŸamazlar. Çünkü ahlaki ilkelerden yoksun bir refah çaÄŸrısı daima Allah ile doÄŸru bir iliÅŸki kurmayı ve sosyal adaleti gerçekleÅŸtirmeyi engellemeye çalışmakla aynı ÅŸeydir. Rasulullah (sav.)’ın vefatından sonra Ebubekir (ra.) hilafetinde bazı toplulukların dinden dönmemek için ÅŸart koÅŸtukları “Namaz kılarız ama zekât vermeyiz.” söylemlerine “Kim Rasulullah (sav.)’a verdiÄŸi bir kırbacı dahi bana vermezse onunla savaşırım.” diyerek kılıcını kuÅŸanmıştır. Bu tavrıyla adeta Namaz farz iken, infak sadece ahlaki bir öÄŸütten mi ibaret?” sorusuyla bize seslenmektedir. Öyleyse namazla zekâtın arasını açmak isteyen yaklaşımların hepsi inandığını söyleyenleri vicdanında mahkûm edilmelidir. Zira namaz arkasından paylaÅŸmayı da zorunlu olarak çeken bir lokomotif gibidir.

Özetle Åžuayb (as.)’ın namazıyla haksızlıklara karşı duruÅŸunun ana teması ÅŸudur:

“Günah suç olarak sosyal, siyasi ve ekonomik hayattan uzaklaÅŸtırılıp gariban fertlerin özel hayatlarına hapsedilmiÅŸtir. Oysa asıl günah, sistemi kendi çıkarlarına göre ÅŸekillendiren zalimlerin iÅŸleye geldikleridir. SürüleÅŸtirilmiÅŸ kitleler bu günahın içinden yaptıkları bazı ibadet gösterileriyle asla kurtulamazlar. Ancak peygamberlere tabii olan özgür düÅŸünceli aktif iyiler bu hile dolu tezgâhı bozar ve devirirler. Çünkü onların namazı, haksızlıklarla mücadelede direnmeyi ve paylaÅŸmayı da içermektedir. Nihayet insanlar arası iliÅŸkilere dair düzenleyici ilkelerden yoksun bir “Allah”,“ahiret” ya da “ibadet” anlayışı, asla Ä°slam deÄŸil bir ÅŸeytanileÅŸmedir.

Åžuayb (as.)’ın namazının kâfirlerde uyandırdığı düÅŸünce o namazın sahibine ait bazı ilkeleri etrafına yaydığını göstermektedir. Namaz adeta sahibi adına konuÅŸmaktadır. Kimilerinde pinti ve uyuÅŸuk, kimilerinde gösteri ve riya olarak izlenen namaz, Åžuayb (as.)’ın ilkeli ve ahlaki duruÅŸuyla sergilediÄŸi mücadelesinde iyiliÄŸi emreden ve kötülüklerden alıkoyan bir özelliÄŸe dönüÅŸmüÅŸtür. Çünkü onun kıldığı namaz doÄŸru olanı yapması konusunda ona emretmektedir

Namazınızın çevrenize sizinle ilgili olarak bir ÅŸeyler söylemeye baÅŸladığı gün ise Åžuayb (as.)’ın, Muhammed (sav.)’in ve bütün nebilerin üzerinde bulunduÄŸu yola artık girmiÅŸsiniz demektir. Namazın size de emretmesi dileÄŸiyle…

 

1 M’a’un suresi, 4. ayet.

2 Bakara suresi, 125. ayet.

3 Yunus suresi, 87. ayet.

4 Enfal suresi, 35. ayet.

5 Hud suresi, 87. ayet.

6 Ankebut suresi, 45. ayet.

Bakara suresi, 45. ayet.

8 Bu yaklaşım huÅŸu içinde namaz kılmayı baÅŸka mecralarda arayanlara ait bir uyarı içermektedir.

9 Enfal suresi, 3. ayet.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.