Sosyal Medya

Makale

Toprağı savunmak

ÇarÅŸamba günü, dilimiz döndüÄŸünce, bilgimiz yettiÄŸince, betondan ne anladığımızı yazmaya çalışmıştık. Onun soÄŸuk yüzünü. 'BetonlaÅŸma' denilince aklımıza nelerin geldiÄŸini. Kentsel dönüÅŸümün yan etkilerini. Bugün de 'toprak' diyelim.

1998 yılına doÄŸru, 'toprak uzakta kaldı, elif artık cüzlerde' diye yazmıştım. Dizenin ikinci bölümü, 28 Åžubat sürecine bir tepkiydi. Kur'an Kursları ve İmam Hatip okullarına getirilen kısıtlamalar, bazı yasaklar. Birincisi de, müteahhitlerin ve inÅŸaatların hızlı bir ÅŸekilde hayatımıza girmesi. Demek o zaman, ikisini de aynı görmüÅŸüm.

Evet, topraksız bir hayata doÄŸru gidiyoruz. Kendimizi adeta beton duvarlardan, bloklardan oluÅŸan bir yaÅŸamın içine hapsediyoruz. İsmi bile sevimsiz: Yeni yaÅŸam alanları.

Toprak insanın aslıdır, atasıdır. Sadık yarimiz. Ana yurdumuz. Baba ocağımız. Ev sahibi. Herkesin inmek zorunda olduğu son durak.

İnsan ölür, aÄŸaç kurur, demir erir, taÅŸ çatlar, metal yorulur, beton dağılır; toprak dayanır. Türkümüz gelsin: 'Toprak oldum da dayandım.'

Vefalıdır. Bakarsan baÄŸ olur. Bitki örtüsü, yani elbisesi, ayda bir deÄŸiÅŸir. ÇiÄŸdemle baÅŸlar, papatyayla devam eder. Beton ise hep aynıdır. DonmuÅŸ, dondurulmuÅŸ bir ÅŸey. Hayatsız.

Beton maddiyatı, toprak maneviyatı temsil ediyor gibidir. Biri rakam, diÄŸeri harf. Toprak berekettir. Beton ise bire hiç verir. Tanışlık ve uzaklık. Karşı dairedeki komÅŸuyu tanımamak. Hatta sakınmak.

İsmet Özel, Bir Yusuf Masalı'nı 'suyun sızladığını kimseler bilmez' dizesiyle bitirmiÅŸti. Bana kalırsa, betonun ve asfaltın altında kalan toprağın da durumu bu. Kendini gösterememiÅŸ yetenek gibi. YaÄŸmur, topraÄŸa, tabiata deÄŸmeden ziyan olup gidiyor. On dakika sonra, ona dair bir iz kalmıyor.

***

On beÅŸ yıldır Marmara ve Batı Karadeniz bölgesine geziler düzenliyoruz. DaÄŸlar, ovalar, çayırlar, sulak alanlar. Köy ve kasabalar.

Bu süre boyunca, birinci sınıf tarım arazilerinin ve orman bölgelerinin nasıl yaÄŸmalandığına, yapılaÅŸmaya açıldığına ÅŸahitlik ettik. Birçok yerde, tabiatı yerinden oynattılar. Ağırlığından daha fazlasını tüketen tırtılları düÅŸünün. Öyle. Hayati öneme sahip o güzelim yerler, sanayi tesisleriyle, sitelerle, bloklarla doldu. Bir de bunların beraberinde getirdiÄŸi bazı olumsuzluklar var. Pek bahsedilmez. Birçok köylüyle, çiftçiyle, konuÅŸtuk, dertleÅŸtik. Barbarları bekliyorlar. Åžimdi, bu 'hücum' durdurulmaya çalışılıyor. Birtakım tedbirler alınıyor. Fakat çok geç kalındı. Tahribat inanılmaz.

'Uzaklar' böyle de, 'yakınlar' nasıl? Evimizin beÅŸ yüz metre ilerisine TEM 1 konutları inÅŸa edildi. 150,000 metrekarelik bir alana 3,100 daire doldurdular. Metrekareye birden fazla insan düÅŸüyor. DüÅŸmek, herhalde budur. Yanı sıra, 'ticari ünite' adı altında ÅŸu kadar dükkân, market. Küçük bir köye koca bir ÅŸehri sığdırmak gibi. Karaman, KırÅŸehir veya Bayburt'un nüfusu kaç? Bu durum, evvela, insana ve onun aziz hatırasına saygısızlık. 'Talep var' diyerek kabahatimizi hafifletemeyiz. Sahi, 'medeniyet' dediÄŸimiz ÅŸey nedir?

Yetmedi, bitmedi. Son boÅŸ alana da TEM 2'yi yapıyorlar. 17,000 metrekareye 414 konut, 34 ticari ünite. Birinciyle arasındaki mesafe yüz metre kadar. Tekrar edelim: Türkiye'de nüfusun en yoÄŸun olduÄŸu bir bölgedeki son boÅŸ alan. Bu nasıl bir ihtirastır, gidiÅŸattır, anlamak mümkün deÄŸil.

Bunlar oluyor, yapılıyor. Yol ise aynı yol. Her gün korkunç bir trafik. Eziyet.

İşte böyle bir tabloyu önümüze koyuyor ve 'ülkemiz ÅŸantiyeye döndü' diye övünüyoruz. 'Hızla büyüyen inÅŸaat sektörü' diyoruz. Sonrasını düÅŸünen pek yok. 'Bu gidiÅŸ nereye?'

***

Toprakla aramız açıldıkça, betona yaklaÅŸtıkça, o boÅŸluÄŸu, dünyevî ÅŸeyler dolduruyor. Hayat, düÅŸenin kaldığı bir cendereye dönüÅŸüyor. İnsan ölümlü olduÄŸunu bile unutabiliyor. Oysa toprak, geldiÄŸimiz ve gideceÄŸimiz yeri hatırlatır bize. Sürekli 'yanlış yapma' diye ikaz eder.

Diyelim ve bitirelim: Yanlıştan dönmek, döneklik deÄŸildir.

KAYNAK:http://www.yenisafak.com.tr/yazarlar/Ibrahim_Tenekeci/topragi-savunmak/55847


 

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.