Sosyal Medya

Tunus'taki Seçim Sonuçları Üzerine

Daru'l Hikme’de İslami hareketler üzerine çalışan ve Tunus’taki gelişmeleri yakından takip eden araştırmacılarından Ömer Faruk Tokat ile Tunus seçimlerini ve Nahda siyasetini konuştuk.



Uzun süre Tunus’ta hem devrim sürecini hem sonrasını gözlemleyen Ömer Faruk Tokat ile geçtiÄŸimiz günlerde yapılan seçimlerin sonucuna ve Ä°slami hareketlerin geleceÄŸine dair yaptığımız röportaj:

***

Tunus’ta genel seçimlerde Nahda’nın gerilemiÅŸ olması ve cumhurbaÅŸkanlığı seçimlerini de laik kanadın temsilcisi ve eski rejimin devamcısı olarak deÄŸerlendirilen es-Sibsi’nin kazanması Tunus’ta halkın eskiye dönüÅŸü arzuladığını mı göstermektedir?

DoÄŸrusu bugün Tunus’ta operasyonel tarafı baskın ve çok katmanlı bir meseleyle karşı karşıyayız. Ä°slam dünyasının hemen her yerinde aynı senaryo sahneleniyor. Egemenler bir sürecin aleyhlerine iÅŸlediÄŸini farkettiÄŸinde duruma göre bazen direk müdahale ederek bazen de iÅŸbirlikçilerini/uydularını devreye sokarak süreci tersine iÅŸletmeyi baÅŸarabiliyorlar. 1881’den bu yana Fransa’nın arkabahçesi olarak gördüÄŸü bir Tunus var. Bu sürecin 1956 Habib Burgiba dönemine kadar olan kısmı fiili iÅŸgal; ondan sonrası ise Fransa’nın uzaktan kontrol ettiÄŸi, yönettiÄŸi bir ülke Tunus. Öte yandan OrtadoÄŸu, Kuzey Afrika gibi bölgelerde enerji ve çıkar iliÅŸkileri olan ABD ve Almanya gibi ülkelerin bölge üzerinde bir egemenlik kavgası var. Arap Baharı sonrası sürecin, koltuklarını tehlikeye düÅŸürdüÄŸünü anlayan ve panikleyen Suud ve BAE gibi ülkeler var.  Åžimdi bütün bu odaklar süreci tersine döndürmek için operasyonel iÅŸler yapıyor. Bazen çıkarların kesiÅŸmesi bazen de emir kulluÄŸu iliÅŸkisinin gereÄŸi Suud gibi ülkeler, petro dolar güç, Körfez sermayesi Tunus’ta medyayı ve sivil toplum finanse ederek devrim sonrası en-Nahda hükümetlerini halkın büyük kesiminin gözünde itibarsızlaÅŸtırmayı baÅŸardı. Fransa ve Almanya gibi ülkeler, özellikle emniyet ve istihbarat teÅŸkilatı içinde kuytulaÅŸmış iÅŸbirlikçilerini harekete geçirerek Tunus’ta karanlık terör olayları ve “fail-i meçhul” siyasi cinayetler tezgâhladılar. Böylelikle ülkede istikrarın ve güvenliÄŸin olmadığı ÅŸeklinde bir algı inÅŸa ettiler. Åžiddet ve kaostan çok hoÅŸlanmayan Tunus halkını tedirgin etmeyi baÅŸardılar. Yani Tunuslular operasyonel bir iÅŸle, algı operasyonuyla en-Nahda’nın ülkeyi istikrarsızlıktan kurtaramayacağına, dolayısıyla her devirde “devlet adamı” olarak görev yapmış Baci Kaid es-Sibsi’nin Tunus’ta istikrarı saÄŸlayacağına ikna edilmiÅŸ durumda. Yani Tunuslular aslında bu seçimlerde, eskiye dönüÅŸten daha ziyade üretilmiÅŸ bir algıya oy verdiler. GannuÅŸi’nin demokrası dediÄŸi ÅŸey, diktatörlükten henüz çıkmış ortalama Tunuslu için tedirgin edici bir ÅŸey. Sokakta yürürken bile asker ve polisin önünden geçerken esas duruÅŸa alıştırılmış bir halk için bunun böyle olması çok da garip deÄŸil. Sizin ifade ve toplanma özgürlüÄŸü dediÄŸiniz ÅŸey ortalama Tunuslu için başıbozukluk olarak algılanabiliyor. Özetleyecek olursak gerek Parlamento gerekse CumhurbaÅŸkanlığı seçimlerinde sandığa giden Tunuslular üretilmiÅŸ bir istikrar ve devlet adamlığı, devletin kaybolan heybetini geri getirme konusunda tek ümit olarak gösterilen Baci Kaid es-Sibsi ve partisine oy verdi. Ben bunun doÄŸal bir süreç olarak okunmasının mümkün olabileceÄŸini düÅŸünüyorum. Nitekim gelinen noktada Türkiye’de taÅŸların yerine oturduÄŸundan söz etmek ÅŸayet mümkünse bunun Adnan Menderes dönemiyle baÅŸladığını, yani 60 yıllık bir tarihi olduÄŸunu unutmamalıyız.
 

Tunus’ta alevlenen ve son 4 yılda OrtadoÄŸu’da birçok ülkeye yayılan intifada ateÅŸi Ä°slami hareketleri yeniden ön plana çıkarmıştı. Tunus’ta seçimlerin kaybedilmesi Ä°slami hareketin gerileyiÅŸi olarak nitelendiriliyor. Sizce bu iddianın bir tutarlılığı var mı? Yoksa Ä°slami hareket son seçimlerde gücünü koruyabildi mi?

Tunus’ta baÅŸlayan ve domino etkisi oluÅŸturan halk ayaklanmaları ve devrim sürecinin en temel dinamiÄŸi kuÅŸkusuz Müslüman halkın talepleri olmakla birlikte bu tek saik deÄŸil. Devrimin ekonomik saikleri de paranteze alınamayacak kadar güçlü. Ancak devrime götüren temel dinamik insanların inandıkları gibi yaÅŸama talepleriydi. Ekonomik saiÄŸin de devrim sürecinde çok belirleyici bir dinamik olduÄŸunu fark eden Tunus’un radikal sekülerleri ve az önce bahsettiÄŸim iÅŸbirlikçi odaklar en-Nahda’nın büyük ortağı olduÄŸu üçlü koalisyon hükümetinin ekonomik alanda baÅŸarısız olması için var güçleriyle çalıştılar. Devrim öncesi süreçte de var olan Tunus Genel Ä°ÅŸçi BirliÄŸi (UGTT) ülke çapında yürüttüÄŸü grevlerle hükümeti özellikle ekonomik alanda çalışamaz hale getirdi. Ä°çerdeki kimi güçlerin Tunus’u istikrarsızlaÅŸtıran eylemleri, uluslararası kredi kurumlarının Tunus’a kredi vermesini engelledi. “Ä°stikrarsız Tunus” görüntüsü ülkenin en büyük gelir kalemi olan turizmi ciddi anlamda olumsuz olarak etkiledi.  Ama bütün bu iç ve dış engellemelere ve takoz koymalara raÄŸmen Tunus’un geçiÅŸ sürecini bir ÅŸekilde tamamlamış olması, yani anayasasını, parlamento ve cumhurbaÅŸkanlığı seçimlerini yapabilmiÅŸ  olması ülke tarihlerindeki aÅŸamalılık açısından iyi bir sonuç olarak deÄŸerlendirilmelidir.

Åžüphesiz en-Nahda güç kaybetti. Ama bu, ülkenin bir iç savaÅŸa, kaos ve fitne sarmalına sürüklenmemesi için en-Nahda aktörlerince, bile-isteye uygulanan politikaların bir sonucu. En-Nahda kuÅŸkusuz böyle bir sonucu beklemiyordu. Ancak Ä°slam dünyasını birçok yerinde olduÄŸu gibi bu tür hareketlerin medyada zayıf olması, dahası bunun önemini geç fark etmiÅŸ olmaları ve devrim sonrasında hemen karnının doyacağı ve sırtının pekleÅŸeceÄŸi beklentisi içine giren yoksul halk kesimlerinin memnuniyetsizliÄŸi gibi sebepler böyle bir sonucu intac etti.  Ancak dünyanın geldiÄŸi noktada ben sadece Tunus’ta deÄŸil bütün dünyada Ä°slami hareketlerin gittikçe daha etkin olacağı kanaatindeyim. Tunus’ta ÅŸu anda tartışmasız bir kırılma yaÅŸandığı kesin olmakla birlikte geçiÅŸ süreçlerinde bu kırılmaların çok da büyütülmemesi gerektiÄŸini düÅŸünüyorum.  Biraz tecrübe eksikliÄŸi, biraz iç ve dış kaynaklı manipülasyonlar en-Nahda’yı ÅŸimdilik gerilere doÄŸru itmeyi baÅŸarmışsa da Tunus toplumunun dinamiklerini ve yapısını, diÄŸer taraftan en-Nahda’yı tanıyanlar bunun sadece bir tökezleme, ayak sürçmesi mesabesinde olduÄŸunu, önümüzdeki süreçte en-Nahda’nın tekrar çok güçlü bir ÅŸekilde Tunus’un siyaset sahnesinde yerini alacağını bilir.
 

2011 yılı sonunda koalisyon ortağı olan Nahda, bu süreçte izlediÄŸi politikalar açısından ne tür zorluklarla karşılaÅŸmış ve ne tür hataları olmuÅŸtur?

Az önce de ifade ettiÄŸim üzere iç ve dış kaynaklı manipülasyonlar, Devrim öncesi süreçte ÅŸekillenmiÅŸ sendika ve STK’lar, basın, sermaye, bölgesel ve uluslararası müdahaleler, terör, grevler, siyasi cinayetler… Birçok sebebin yanı sıra devrim öncesi süreçte bir kısmı hapishanelerde, diÄŸer bir kısmı sürgünde olan insanların deneyimsizliÄŸi vb. birçok ÅŸey saymak mümkün. Fransa, Almanya, Ä°ran, Suudi Arabistan, BAE gibi ülkelerin gerek büyükelçilikleri gerekse STK’ları üzerinden Tunus’un milli güvenliÄŸini altüst eden iÅŸler yaptığı herkesin malumu. Yani devrim sonrası ÅŸekillenen en-Nahda baÅŸkanlığındaki üçlü koalisyon hükümeti yalnızca Tunus’un fanatik sekülerlerine raÄŸmen deÄŸil; aynı zamanda adını saydığımız ülkelerin raÄŸmına bu süreci tamamladılar. Büyük fedakarlık yaptıkları gibi büyük hataların altına da imza attılar kuÅŸkusuz. Bugün gelinen noktada ÅŸimdi birçok Tunuslu aydın ve en-Nahda mensubu, “uzlaşı” meselesinin abartıldığını, eski rejimin adamlarının geri dönmesini engelleyen siyasi yasaklılık kanunu teklifini, anayasa yapım sürecinde anayasının kaynakları arasında Kur’an ve Sünnet’in olması gerektiÄŸini, Ä°srail’le iliÅŸkilerin normalleÅŸtirilmesini savunmanın anayasal suç olması gerektiÄŸini teklif eden anayasa maddelerine parlamentoda en-Nahda’nın hayır oyu kullanmış olmasını kıyasıya eleÅŸtiriyor. Nitekim bugün hem parlamento hem de cumhurbaÅŸkanlığı seçimlerinden galip çıkan Nidau Tunis Partisi en-Nahda hükümeti döneminde yasallaÅŸtı. Bunun yanısıra en-Nahda hükümetinin “geçiÅŸ dönemi adaleti”ni uygulamada ayak sürümesi, Tunuslular için çok önemli olan Zeytune’ye gerekli önemin verilmemiÅŸ olması gibi tutumları “hatalar” listesine eklenebilir.
 

Mısır ve Libya gibi Kuzey Afrika ülkelerindeki geliÅŸmeler Tunus’u ve bu ülkedeki Ä°slami hareketi nasıl etkilemektedir?

Mısır’ın Arap dünyasındaki merkezî konumu ve Libya’nın Tunus’un yanıbaşında ve Tunus’a 500 km sınır olan bir ülke olması hasebiyle buralardaki en ufak bir kıpırdanma Tunus’u ve bu ülkedeki Ä°slami hareketleri yakından etkileyecektir. Özellikle Libya’daki istikrarsızlık, Libya’da faaliyet gösteren Ensaru’ÅŸ-Åžeria adlı örgütün Tunus’taki eylemleri… Bütün bunlar Tunus’u çok yakından ilgilendiren ve etkileyen durumlar. DiÄŸer taraftan ciddi bir deÄŸiÅŸim ve kaos potansiyeli olan Cezayir de Tunus’un hemen yanı başında ve 1000 km’lik bir sınırı var. Sahra Çölü krizinin artçı etkileri, MaÄŸrip el-Kaidesi ve sözünü ettiÄŸimiz üzere Libya’daki  iç savaÅŸ hiç kuÅŸkusuz bu ülkelerin hepsindeki Ä°slami hareketlerin iÅŸini zorlaÅŸtıracak.
 

Tunus’ta Ä°slami hareketin geleceÄŸine dair neler söyleyebilirsiniz?  

Ben ÅŸahsen ÅŸahsi ilgi alanım gereÄŸi sürekli Ä°slami hareketler ve modern dönem Ä°slamcı akımlar üzerine okumalar yapıyorum. Olan biteni anlamaya çalışıyorum. Sadece Tunus’ta deÄŸil, Ä°slam dünyasının muhtelif bölgelerinde faaliyet gösteren Ä°slami hareketlerin bazı handikapları var.

Ä°slami hareketlerin parti kanatları üzerinden gidecek olursak… En-Nahda bir Ä°slami hareket yapısı olarak kendi bütünlüÄŸü içinde doÄŸru bir yerde duruyor olabilir. Ancak bir parti olarak en-Nahda’yı ele aldığımızda, muhalifleri tarafından da sıklıkla aleyhine kullanılan bir handikapı var. Halkın hemen hepsinin Maliki-EÅŸari olduÄŸu bir toplumda siyaset yapıyorsanız dindar halk kesimlerinin deÄŸerlerini dikkate almak zorundasınız. Bir siyasi parti olarak “halk islamı”yla, mütedeyyin halk kesimleriyle kavga ederseniz muhalifleriniz sizin bu boÅŸluÄŸunuzu kullanarak aleyhte birtakım spekülasyonlar yapabiliyor. Nitekim Tunus’ta bu oldu. Az önce de bahsettiÄŸimiz üzere süreçten rahatsız olan BAE gibi ülkelerin finanse ettiÄŸi Tunus basını en-Nahda’nın, söylemindeki Kitap-Sünnet vurgusu, bazı önderlerinin Selefi temayüllü olması gibi gerekçelerle Vehhabi bir hareket olduÄŸunu ileri sürdüler.  Ä°slami hareket ya da cemaat olarak sizin farklı hedefleriniz olabilir. Ancak siyaset sahnesinde var olmak istiyorsanız bulunduÄŸunuz yerdeki yerel dinî dokuyla, tarikatlarla ve mezheplerle kavga etmeyeceksiniz.  Nitekim bu manipülasyonu fark eden RaÅŸid el-GannuÅŸi son zamanlarda müteaddit defalar Tunus’un Maliki-EÅŸari kimliÄŸine vurgu yaparak bu oyunu bozabilmiÅŸtir.  Åžimdi konunun daha net biçimde anlaşılabilmesi için öncelikle hareket/cemaat olarak en-Nahda’nın bugünkü durumuna bir bakmamız yerinde olacaktır. Tunus’ta bulunduÄŸum süreç içinde en-Nahda’yı yakından izlemeye çalıştım. Hareket içinde üç ana temayülden söz etmek mümkün. Birincisi Habib el-Levz, Sadık Åžoro ve Salih b. Abdullah gibi isimlerin temsil ettiÄŸi Selefi kanat. Ä°kincisi Abdulfettah Moro, Ziyad Devletli ve Abdulmecid en-Neccar gibi isimlerin temsil ettiÄŸi EÅŸari-Maliki kanat. Üçüncüsü ise belki, ikinci kuÅŸak Nahdacılar olarak tabir edilmesi gereken bir kanat var ki bunların temel tezi ÅŸu: “Diktatörlük döneminde dini eÄŸitim ve tebliÄŸ alanlarında ciddi sıkıntılar vardı. Halkın dinini öÄŸreneceÄŸi kanallar kurutulmuÅŸtu. Ancak devrim sonrasında bu sorunlar büyük ölçüde azaldı. Åžimdi birçok STK din eÄŸitimi alanında faaliyet gösteriyor. Dini yaÅŸama önündeki engeller büyük oranda kaldırıldı. Dolayısıyla en-Nahda bir hareket olarak misyonunu tamamladı. Åžimdi bundan sonraki süreçte yalnızca bir siyasi parti olarak yoluna devam etmesi gerekiyor.” ÅŸeklinde düÅŸünen ve dini zeminde siyaset yapmaktan çok neo-liberal politikalar ekseninde siyaset yapmak gerektiÄŸini düÅŸünen ve bu anlamda Türkiye’deki AK Parti tecrübesini çok önemseyen bir kanat bu. Bir de entelleketüel birikimi, liberal demokrat söylemleri ve karizmatik kiÅŸiliÄŸiyle bu üç eÄŸilimin en tepesinde bulunan RaÅŸid el-GannuÅŸi var ve ÅŸimdilik bu farklı eÄŸilimlerin uyumunu saÄŸlayabiliyor. Bununla birlikte devrim sonrası ülkeye dönen hareket mensuplarıyla, Tunus içinde hapishanelerde uzun yıllar hayatını geçirmiÅŸ en-Nahda mensupları arasındaki  “mehcer-dâhil” gerilimi öteden beri var. Ayrıca en son parlamento seçimlerindeki maÄŸlubiyet de parti içinde ciddi gerilimlere sebep olmuÅŸ durumda. Nitekim en-Nahda Åžura Meclisi üyesi Riyad eÅŸ-Åžuaybi ve genel sekreter Hammadi el-Cibali’nin hareketten istifa etmesi de mezkûr gerilim hatlarının bir kırılması olarak deÄŸerlendiriliyor. Bununla birlikte ben özellikle GannuÅŸi hayatta olduÄŸu sürece en-Nahda içinde büyük bir kırılmanın yaÅŸanabilieceÄŸini düÅŸünmüyorum. Özellikle önümüzdeki kongrede hareketle partinin arasını ayırmayı hedefliyorlar. Bu saÄŸlanırsa en-Nahda daha da güçlenerek yoluna devam edecektir.

“Tunus’ta Ä°slami hareketin geleceÄŸi”ni konuÅŸurken burada en-Nahda harici siyasi çalışmalar yapan diÄŸer Müslüman yapıları da hatırlamak gerekiyor. Devrim sonrası ülkede kurulan ve yeni yeni toparlanmaya baÅŸlayan Islah Cephesi, el-Asale, er-Rahme gibi selefi partilerin, Hizb-ut Tahrir’in ve siyaset haricinde faaliyet gösteren diÄŸer selefi akımların siyasal sitratejileri de önümüzdeki süreçte belirleyici olacaktır.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.