Son zamanlarda Kafkasya gergin. Ermeni-Azeri cephe hattında silahlar patlıyor. En az 13 Azeri askeri son bir haftadır devam eden çatışmalarda yaÅŸamını yitirdi. Peki, bu çatışmalar ne anlama geliyor? DaÄŸlık KarabaÄŸ bölgesinin Ermenistan iÅŸgali altında olmasından kaynaklanan bu durum, yeni bir bölgesel gerilimi mi iÅŸaret ediyor? Rusya ve Türkiye gibi bölgede etkin ülkelerin bu çatışmalar karşısında oynayabilecekleri rol tansiyonu düÅŸürür mü? Bütün bu soruların cevaplarını almak üzere Galatasaray Üniversitesi Ä°ktisadi ve Ä°dari Bilimler Fakültesi Uluslararası Ä°liÅŸkler Bölümü ÖÄŸretim Üyesi Ali Faik Demir ile konuÅŸtuk. 

Geçen Ocak ayından bu yana Azerbaycan Ermenistan sınır hattında çatışmalar görüyoruz. Bu sınırın neresi olduÄŸunu biraz netleÅŸtirebilir misiniz? Bu sınır hattındaki çatışmalar neden son dönemde artış gösterdi?

Asıl olarak burada KarabaÄŸ bölgesi ve Azerbaycan sınırından bahsediyoruz. Ocak ayından bu yana devam eden çatışmalar, ölümler varmış gibi bahsedilmesi bu haberi takip edenlere yeni bir durum gibi geliyor. Bu olaylar bazen uyuyor, donduruluyor bazen de ÅŸimdi olduÄŸu gibi yeniden alevleniyor. 2014 yılının Ocak ayında baÅŸlayan ve askerlerin ölümüyle sonuçlanan bu tür çatışmalar yeni deÄŸil.  Aksi halde ‘1992’den beri bu iÅŸler rahat gidiyordu, çözüm süreci ile birlikte bölge sakindi de bugün birden bire ne oldu' diye düÅŸünebilir insanlar. Bu zaman zaman dondurulan ama çözüm sürecinde bir tıkanma olduÄŸunda ya da iki ülkenin kendi iç konjonktürüne baÄŸlı olarak bu çatışmalar zaman zaman alevleniyor. Ayrıca Ermenistan’ın KarabaÄŸ ile beraber Azerbaycan topraklarının beÅŸte birini iÅŸgal ettiÄŸini hatırlamamız lazım. Bu çatışmalar ile ilgili olarak Azerbaycan – Ermenistan sınırından nereyi kastettiÄŸimiz de kimi zaman karışıyor. Söz konusu sınır çizgisi iÅŸgal altındaki toprakları çevreleyen sınır olunca KarabaÄŸ ve çevresinden bahsediyoruz aslında.

Bazı koÅŸulların deÄŸiÅŸmesi bu çatışmaları tetikleyebiliyor dediniz. Neden bahsediyorsunuz?

2013 yılının Kasım ayında Viyana’da iki ülke Devlet BaÅŸkanları görüÅŸtüler. GeniÅŸletilmiÅŸ Madrid ilkeleri gibi çeÅŸitli ÅŸekillerde tanımlanan bir görüÅŸme oldu Azerbaycan ve Ermenistan devlet baÅŸkanları arasında. Ayrıca Avrupa Güvenlik ve Ä°ÅŸbirliÄŸi TeÅŸkilatı (AGÄ°T) Minsk Grubu çerçevesinde Fransa, ABD ve Rusya’nın da içinde bulunduÄŸu bir topluluk içinde çözüm süreci ile ilgili adımlar atılıyor. Ancak sonuç alınmadığında iki ülke kendi halklarına bunu anlatmaları, çözüm sürecinin ya da fiili çözümsüzlüÄŸün neden kaynaklandığını da göstermeleri gerekiyor. Bu da her iki ülkenin askerlerinin bulunduÄŸu sınırlara yansıyan bir yeni durum yaratabiliyor. Aliyev’in seçildiÄŸi dönemde kendisinin ‘EÄŸer olmazsa askeri çözümü de düÅŸünebiliriz’ ÅŸeklindeki ifadelerine karşılık Ermenistan tarafının ‘Biz buna hazırız’ biçiminde karşılık verdiÄŸini hatırlayalım. Ä°ki ülkenin askeri bütçelerinin Gayrı Safi Milli Hasıla içinde çok büyük bir payı var. Azerbaycan’ın askeri bütçesi Ermenistan’ınkinden çok daha fazla. DiÄŸer yandan Ermenistan’ın sınırları içinde, Gümrü’de bir Rus askeri yapısının konuÅŸlu olduÄŸunu da hiç unutmamamız gerekiyor.

Doç. Dr. Ali Faik Demir bölgedeki çatışmaların yeni olmadığını söyledi.
Bu iki ülke arasındaki iliÅŸkilerde Rusya’nın pozisyonu nedir? 1990’ların başından bu yana kimi zaman diplomatik, bazen de askeri olarak pozisyon aldığını biliyoruz. Rusya’nın bu sorun içindeki rolü ne?

Çok net olarak söylemek gerekiyorsa bugün Kafkasya’da ne kadar karışıklık varsa bunun yaratıcısı Sovyetler dönemi Rusyasıdır. SSCB, özellikle Stalin döneminde Kafkasya’nın etnik ve dini karmaÅŸasının ve çatışma alanlarının artmasına neden olmuÅŸtur. Sadece Güney Kafkasya’ya özgü deÄŸil, tüm SSCB coÄŸrafyasında bunu uygulamıştır. Amacı da tüm tarafların Moskova’ya baÄŸlılığını artırmaktı. Herkes Moskova’ya bağımlı olsun mantığıyla hatlar baÅŸka yerlere bırakılmıştır, bölünmüÅŸtür, kuzey-güney ayrımı yapılmıştır. Farklı gruplar içeriye sokulmuÅŸtur. Nahçıvan ve KarabaÄŸ da bunun belirgin örnekleridir. Abhazya sorunu, Kuzey ve Güney Osetya’nın ayrılması gibi… Türk ve Çerkez halklarının Kuzey Kafkasya’ya gönderilmesi de buna örnek gösterilebilir. Karaçay Çerkez Cumhuriyeti diyoruz, Kabardey Balkar Cumhuriyeti diyoruz. Bunlar hep o dönemin Stalin mantığı ile Ä°ngilizlerin ‘Böl ve yönet’ politikalarının benzeri bir yaklaşım. O nedenle SSCB sonrasında da Rusya, KarabaÄŸ konusunda ihtiyatlı ve temkinli bir politika izliyor. Ama Rusya’nın o bölgedeki en önemli müttefiki de Ermenistan. Bunu da ortaya koymak lazım. Daha doÄŸrusu o bölgede Rusya’ya bağımlı olan tek bölge Ermenistan. Hiçbir coÄŸrafi açılımı yok, üstelik Rusya ile sınırı da yok. Ama buna raÄŸmen de Rusya’ya çok bağımlı. Azerbaycan ile Rusya’nın iliÅŸkisi çeÅŸitli sebepler nedeniyle uzaktı. Fakat baba Aliyev bunu dengeledi. Ayrıca Rusya’nın petrolü olan bir Azerbaycan’ı küstürme lüksü de yok. O nedenle Rusya en baÅŸtan beri kimi zaman Ermeni yanlısı gözükmüÅŸ olsa da Azerbaycan’ın sık sık petrol ve Batı kartlarını ortaya koymasıyla deÄŸiÅŸebiliyor. Ama ÅŸunu da söylemek istiyorum; Ermenistan’ın da ciddi bir Batı etkisi var. Bugün Rusya’nın bölgedeki önemli bir müttefiki olmakla beraber diasporası açısından bakıldığında Batı’nın da dikkat ettiÄŸi bir bölge. Hatta Ermenistan Batı'nın dikkatini çekmek açısından, Azerbaycan’ın petrol kartından daha güçlü bir diasporası olduÄŸunu söyleyebiliriz.

Kafkaslarda sorunlar çözülmez, sadece dondurulur. 

Bir yandan diyalog süreci devam ediyor. Rusya da zaman zaman bu toplantıların ev sahibi olarak iÅŸlev görüyor. Bu ay içerisinde Soçi’de yine devlet baÅŸkanlarının bir araya geleceÄŸi bir toplantı yapılacak. Bu toplantıların sorunu bir çözüme ulaÅŸtırmak konusunda çok yararlı olmadığını görüyoruz. Bunun sebebi ne?

Bu toplantılara AGÄ°T Minsk grubunun bulunduÄŸunu da unutmamak lazım. Ama buna raÄŸmen ortak bir noktada uzlaÅŸmak mümkün olamıyor. GeniÅŸletilmiÅŸ Madrid ilkeleri de dense ortak noktalarda mutabakat saÄŸlanamıyor. Azerbaycan için KarabaÄŸ’ın bağımsızlığını tanıması mümkün deÄŸil. Ermeni tarafı da Azerbaycan içinde geniÅŸletilmiÅŸ herhangi bir çözüme evet demiyor. Sonuçta ayrı paradigmalardan bakılıyor. Orta yol bulmanın çok da mümkün olmadığı bir alana sıkışıp kalıyoruz. Hiçbir taraf esnemiyor, Azerbaycan asla kendi toprakları üzerinde bir egemenlik tavizi vermek istemiyor. Ermeniler de Azerbaycan içinde kalmak istemiyor. Yıllardır iki taraf da 'Sürece mi yaysak, paket halinde mi olsa?' dese de nihai olarak istenen ÅŸey KarabaÄŸ’ın statüsünün belirlenmesi , ‘kaçkınlar’ geri dönse de dönmese de... 

Fakat uluslararası açıdan bakıldığında da KarabaÄŸ’ın pozisyonu ihtilaflı. Bu sorunu yakın vadede çözmek mümkün olacak mı?

Sonuçta Ermenilerin iÅŸgal ettiÄŸi bir yerden bahsediyoruz. KarabaÄŸ Ermenilerinin ele geçirdiÄŸi topraklardan deÄŸil, Ermenistan’ın yaptığı bir katkıdan bahsediyoruz. Bu Azerbaycan içindeki bir Ermeni nüfusun isyan ederek toprak alması deÄŸil bir kere. Bu da karıştırılabiliyor. Åžuna da dikkat çekmek isterim, Ermenistan bile KarabaÄŸ’ı tanımadı. Sonuç olarak bir KarabaÄŸ entitesi var diyoruz ama dünyada hiçbir ülke KarabaÄŸ’ı tanımıyor. Tanınmamış olan ama Azerbaycan içinde, ekonomik olarak bu kadar güçlü bir ülkenin iÅŸgal altındaki topraklarından bahsediyoruz. Bir diplomatik tanıma yok. Ciddi bir çifte standart var. Burada diplomatik olarak masada bir çözüme ulaşılabilir mi, yoksa Azerbaycan bu toprakları askeri yöntemler ile mi geri almak zorunda? Ya da tam tersi, Ermeniler bu toprakları daha da geniÅŸletebilir mi? Ermenilerin toprak geniÅŸletmesi mümkün deÄŸil ama anladığım kadarıyla Azerbaycan’ın ‘biz bunu masada alamıyorsak askeri olarak almak zorundayız” gibi bir düÅŸünceleri var. Süreç sanki bunu gösteriyor. Rusya’nın Azerbaycan askeri birlikleri KarabaÄŸ’a girerse nasıl bir karşılık vereceÄŸini çok iyi düÅŸünmek gerekir. 

Bunu da söyleyerek siz sürecin tıkandığı noktalarda sınır boyunda yaÅŸanan çatışmaların artmasının bundan sonra da sürpriz olmayacağını mı söylüyorsunuz?

Evet. Ama ÅŸunu da sormak lazım. Bu konjonktürde bölgenin eski sahibi, ÅŸimdiki komÅŸusu Rusya için olumlu bir durum mu? Hayır deÄŸil. Åžu anda bir Azeri – Ermeni çatışması Rusya’nın en son isteyeceÄŸi ÅŸeylerden biri, çıkarına hizmet edecek bir ÅŸey deÄŸil. Bunu hızla dondurmak isteyecektir. Kafkaslarda sorunlar çözülmez, sadece dondurulur. Çözülen bir sorun var mı? Yok. Ne Abhazya’daki sorun çözüldü. Bağımsızlığını ilan etti, Gürcistan bunu kabul etmedi. Taraflar kendince bir sonuç alsa da Kafkaslarda bugüne kadar çözülmüÅŸ bir sorun yok. Sadece dondurulan, uyutulan, gündemden düÅŸürülen konular var. Ama sorun büyüdükçe o durumun dondurulduÄŸunu sıkça görüyoruz. Çok da ciddi bir aÅŸamaya gelmiyor. Gürcistan bunun istisnalarından biri, orada çok çatışma yaÅŸandı. Rusya o yüzden bu çatışmaları da donduracaktır. Azerbaycan’ın da ÅŸu aÅŸamada gidip topraklarımı geri alayım demesi için Rusya’nın yanında olması lazım. Yani Rusya’nın tarafsız kalacağını düÅŸünse Azerbaycan bunu düÅŸünebilir. Ama Rusya’nın bu anlamda tarafsız ve tepkisiz kalması çok mümkün deÄŸil.

AGÄ°T Minsk Grubu özellikle KarabaÄŸ sorununun çözümü konusunda müdahil olsalar da baÅŸarıya ulaÅŸabildiklerini söylemek pek mümkün görünmüyor. Bundan sonrası için onlardan beklenen nedir?

‘Minsk grubu neyi baÅŸardı?’ diye sorduÄŸumuzda tek bir yanıtım var: Süreci sadece Rusya’nın eline bırakmaktan kurtardı. Yoksa bir ÅŸeyi çözemedi, baÅŸarılı olamadı. Fakat bu çalışma olmasaydı tek katalizör Rusya olacaktı. O zaman da tarafları Rusya’nın eline bırakmış olacaklardı. O nedenle çözüm ya da çözümsüzlükten daha önemlisi Rusya’nın, Fransa’nın ve ABD’nin de içinde olduÄŸu Minsk Grubu EÅŸbaÅŸkanları sistemi sürecü dünya kamuoyunun gündeminde tuttu, tüm tarafları bilgilendirdi ve dengeleri saÄŸladı. Çözüm saÄŸlayamasa da meseleyi Rusya’nın tekeline bırakmadı. Bence AGÄ°T kendisini bu süreçte baÅŸarısız görüyor, bir fayda saÄŸlamadı ama süreçten AGÄ°T’i çekilmesi halinde sorunu kim çözecek? Bu soruyu sormak lazım. Böyle bir durumda Rusya bu iÅŸi kendi yöntemleriyle çözmeye çalışacak. Dünya bu meseleden elini çektiÄŸi anda da Rusya’yı bu konuda eleÅŸtirme ÅŸansı olmayacak. ‘Siz çözemiyorum diyorsanız ben kendi anlayışımla çözerim’ diyecektir Rusya. Putin’in demokrasi anlayışına göre deÄŸiÅŸecektir. O yüzden Minsk Grubu’nun varlığı önemli. DüÅŸünün Ukrayna’da yaÅŸanan olaylar, OrtadoÄŸu’da yaÅŸananlar aslında buradaki çatışma ortamını da körükleyen ÅŸeylerdi. ‘Ne oldu, Kırım ile ilgili konuda dünya tepki verdi mi?’ diyordur belki Ermeniler. ‘Kırım’ın Rusya’ya baÄŸlanması gibi benzer bir durum KarabaÄŸ’a uygulanabilir mi?’ sorusunu Ermenilerin aklına getiriyor gibi geliyor bana. Tabii her ÅŸey tıpa tıp aynı deÄŸil. Kuzey Kafkasya’da Rusya’nın kendi kırılgan noktaları da var. Bunu da hatırlamak lazım.

Rusya’nın bu sorunun çözümü ile ilgili olarak ortaya koyacağı irade ikircikli bir pozisyonu mu tarifliyor diyorsunuz?

Rusya ne Azerbaycan’ı ne de Ermenistan’ı küstürmek istiyor. Ä°ki tarafı da eÅŸ anlı memnun etmek çok zor olduÄŸu için kimi zaman çözümden çok çözümsüzlüÄŸü desteklemek bir iÅŸ haline geliyor. Burada taraf tutup diÄŸer tarafla bozuÅŸmak yerine çatışmaları engelleyerek sürecin böyle devam etmesi Rusya’nın menfaatine gibi görünüyor.

Bu konuda Türkiye neler yapabilir? Diplomatik olarak nerelere dokunabilir?

Türkiye’nin yapabileceÄŸi çok ÅŸey var. Ama baÅŸarılı olabilir mi, bunu bilmiyoruz. Evet, ‘Azeri kardeÅŸlerimiz’ diyoruz, Türkler ile Azerilerin doÄŸal olarak büyük bir bağı var. Türkiye’nin kardeÅŸlik dışında hukuki ve Türkiye’nin dış politikası açısından Azerbaycan’ı desteklediÄŸini ortaya koyması lazım. Yani sadece ‘Azerileri kardeÅŸlerimiz olduÄŸu için deÄŸil, yaptıklarının doÄŸru olduÄŸunu düÅŸündüÄŸümüz için de yanlarındayız’ demeli Türkiye. Çözümsüzlük taraflara zarar veriyor. Bir yanda Türkiye ve Azerbaycan arasına sıkışmış nüfusu 3 milyonun altına düÅŸmüÅŸ, sadece düÅŸmanlık üzerinden, askeri anlamda ve kötü bir gündem ile yaÅŸayan, ‘Bana saldıracaklar ve savaÅŸacağız’ diyen kısırlaÅŸan bir Ermenistan var. Azerbaycan ise toprakları iÅŸgal altında olduÄŸu için sıkıntılı ve bunun baskısını ve ezikliÄŸini yaşıyor. Topraklarını geri almak için de farklı bir politika izliyor. Türkiye aslında burada önemli bir aktör. Fransa ve ABD’den farklı olarak Azerileri de Ermenileri de çok yakından tanıyor. ÇözümsüzlüÄŸün en çok taraflarına zarar verdiÄŸini çözüm yollarını bulma konusunda taraflarla ilgili daha fazla daha samimi ÅŸeyler yapılabileceÄŸine inanıyorum. Her ne kadar bugün Türkiye’de ‘Ermeniler acaba bizim bu çabamıza olumlu yanıt verir mi?’ dense de, Türkiye’nin çözüm istemesi Ermenistan’a çok nefes aldıracak bir konudur. Bir anlamda Azerileri etkileyebilecek en önemli faktörün Türkiye olduÄŸu hesaplanırsa, Ermenilerin Türkiye’nin çözüm için sunacağı seçeneklere hayır demesi aslında çözümsüzlüÄŸü istediÄŸi anlamına gelebilir. Türkiye çözümü istediÄŸini iki tarafa da göstermeli. Elbette Azerbaycan bunu zaten bilecektir. Ama Türkiye’nin Ermenistan’a da ‘Azerbaycan’ı mutlu ettiÄŸim ölçüde seni de maÄŸdur etmeyeceÄŸim’ dediÄŸini göstermesi gerek. Türkiye’nin pozisyonunu ÅŸöyle tarif etmesi gerekiyor: Benim derdim Azerbaycan – Ermeni barışını saÄŸlamak. Bunu söylemenin önemli olduÄŸunu düÅŸünüyorum.