Ahmet Mercan: Yeni Bir Dünya Düşü/Suyu Yokuşa Akıtmak
ünyanın içinden yeni bir dünya çıkarma ihtiyacı var. İnsanın kendini bulacağı, fıtratın nefes alacağı yeni bir hayat alanı özlemini derinleÅŸtiriyor.
İnsanın eÅŸyanın önüne çıktığı, rakamsal ifadeleri aÅŸtığı yerde anlam dünyasını inÅŸa edebilir ancak.
Dünyada böyle bir potansiyele, söylem düzeyinde sadece İslâm sahip. Varlık hiyerarÅŸisini doÄŸru kuran ve insanı, kendine inÅŸa imkânı veren, aklın ve kalbin ihtiyacını ona sunan yegâne söylem odur. Hazzın yıkıcı yatay iliÅŸkisini, iyiliÄŸin dikey akışıyla deÄŸiÅŸtiren kadife gül onun özünde saklı durmaktadır.
Başıbozuk hareket etmenin özgürlük telakki edildiÄŸi vasatta söz önemini yitirmiÅŸtir. SorumluluÄŸun inÅŸa edici gücünü yitirmiÅŸ bir algı, sıkışmadığı sürece hazzın esaretini kabullenecek ve çare derdine düÅŸtüÄŸünde arayışını göz yordamı ile yapmaya yönelecektir. Görsel medeniyet kabuÄŸa önem vererek anlam dünyasının önüne jelatinden janjanlı duvarlar ördü. Kalbin üÅŸümesi, yalnızlığının iÅŸareti, aklın yıkıcı tezahür biçimi, tatminsiz hırsların elinde kalışıyla ilgili.
Modern insanın sorunu güneÅŸi yeraltında saklayıp fenere hayran kalmak.
Kendini tanımlamadan önce neden batıldan beri olduÄŸunu, ortaya koymak, bir yönüyle insana raÄŸmen insandan yana olmanın açıklaması olacaktır. Modern dünya sadece adaletsiz deÄŸil, merhametsiz de. Adalet ve merhamet aynı aileye mensuplar ve varlıkları birbiriyle kaim. İkisinin olmadığı yerde güç ve bencillik kiÅŸiyi ve toplumu teslim alır
Modern akış bu insafsız vadide varlık buluyor, akışa karşı duracak her ÅŸeyi ezerek yol alıyor. Fiziksel açıdan zor görünse de bu akışı durdurmak imkânsız deÄŸil, Peygamberler tarihi imkânsız görünen bu yokuÅŸa döndürülen akışların örnekleriyle dolu. YokuÅŸa doÄŸru akış için öncelikle özgüven ihtiyacı ortaya çıkar. Son hücresine kadar söylemini hazmetmiÅŸ ve ona ram olmanı mutluluÄŸu gözlerine yansımış bünyelerin varlığını tarih önümüze koyuyor. “İnanıyorsanız üstünsünüz” düsturu insanı cevherleÅŸtiren, varlığın merkezine yerleÅŸtiren bir vurgudur.
İnanan, Yaratan’ın rızasını her mekân ve zamanda yegâne amaç edinen geçici alemi aÅŸmış bir yanıyla rahmetli olmuÅŸtur. Ölümün dünyevi anlayışları korku ve titreyiÅŸe saldığı yerde sonsuza tutunan ebedi bir mutluluÄŸun peÅŸine düÅŸmüÅŸtür. Ebedi hayat karşısında dünyevi güçlerin kıymetinin esamesi okunabilir mi? İran sarayına elçi giden sahabenin dünyaya meydan okuyan tavrı, hicretle dünyayı hiçe sayan muhacirlerin yoldaÅŸlığı, parlayan yıldızlar gibi yola çıkacaklara göz kırpmaktadır.
Tavrın gücündür. Yeryüzü razıdır muvahhit olup yola düÅŸenden. Dünyanın içinde, dünyaya meydan okuma erdemine kaç kez ÅŸahit olundu. Müminin savaşı önce içinde baÅŸlıyor ve ölümüne kadar duraksamadan sürüyor. İç alemde yaÅŸanan savaşın neticesi zafer olduÄŸunda; dışarıya özgüven olarak yansıyor. Ve cehd içinde alana sayısız kapılar açılmakta, nice ilham yüklü yollar ayağına serilmekte. Müslüman olmak yakınmaktan uzak durmayı gerektirir. En umutsuz görünen anda, umudun adresi olmayı gerektirir.
Mümin olmak sorunların deÄŸil, cevapların adresi olmaktır. Bütün bunlar için, özgüvenli duruÅŸ için öncelikle bir “özbakım” gereklidir.
Namazı ikame etmekle baÅŸlayan eylem planı, salih amele raci olan eylemlerle günü kayıtlamalı ve artı duyarlılıkla yeni güne girmeli. Namazını ihmal eden müminin endiÅŸesi, özlemi ve hedefleri yara almış demektir. Kendine karşı özgüvenini yitirmenin alameti farikası namazdan verilen tavizle baÅŸlar. İç dünyada açılan menfezlere hazlar akmaya baÅŸlar ve sonuçta insanlığa hayır taşıyacak, iyiliÄŸin yollarını açacak mümin seküler akışın selinde küçük bir çakıl taşı kadar iradesiz kalır.
Namazsız, duasız çabaların özü dünyevidir ve ancak o sınırlar içinde geçerliliÄŸe sahiptirler. “De ki: ‘İbadetiniz (duanız) olmasa Rabb’im size ne diye deÄŸer versin?” (Furkan, 25/77) ayeti, iÅŸleri kimin yaptığına ve muhtacın kim olduÄŸuna dair hatırlatma yapıyor.
Müslümanın imkânı ve aynı zamanda farkı burada yatmaktadır. Fiili ve lafzi duayı bir araya safiyetle getirdiÄŸinde iyilik kapıları açılabilmekte, hayale sığmayacak kazanımlar ortaya çıkabilmekte.
Çarkların böylesine acımasız iÅŸlediÄŸi insanlığın kesif bir sis ortamında “kutup yıldızını aradığı devirde, ÅŸehre giren o aydınlık sesli adam gibi, büyük bir özgüvenle “O kutlu elçi doÄŸru söylemiÅŸtir ve onun çaÄŸrısı hepimizedir” diyebilmek...
Yeni bir dünya düÅŸü kurmak her müminin ödevidir. Bu ödev bilinci ve çabası ancak ömrümüzü meÅŸrulaÅŸtırır.
Ahmet Mercan
Not: Bu makale, “İnsanı Geri Çağırmak” adlı eserden iktibas edilmiÅŸtir.

Henüz yorum yapılmamış.