Sosyal Medya

Ramazan Kayan: Yerinde Saymak Ya Da Kendini Yok Saymak



Acil ve ağır sorumluluklar omuzlarımıza yüklenmiÅŸken sanki yerimizde sayıyoruz... Ağırdan alıyoruz, tekrara düÅŸüyoruz... Amiyane tabirle patinaj yapıyoruz... Kendimize gerekçe bulmakta zorlanmıyoruz...

Hayat böyle... Zaman kötü... Devran deÄŸiÅŸti... İnsanlar çekilmiyor...

Aslında sorun zaman deÄŸil, insanın kendisi... İnsanoÄŸlu dünya merkezli kendini konuÅŸlandırınca mevziden de, menzilden de koptu...

Temel sorun:

Yere çakılı kalmamız…(9/38)

Yere çakılı kalınca yerinde saymaktan gayrı elden ne gelir ki?

Dahası hayatta çoÄŸu zaman insan olduÄŸu yerde kalmayı sabır ve istikrar sanır...

DeÄŸiÅŸmemeyi sadakat diye yorumlar...

Kıpırdamamayı tevekkül diye tanımlar...

Mevcudu korumayı maslahat olarak gösterir...

Hareketsizlikte hikmet arar...

Ataleti, rehaveti, sefaleti, kader diye kamufle etmeye çalışır... Ve en kötüsü kendini böyle bir anlayışa ÅŸartlandırması... Yoksa sorun ÅŸartların deÄŸiÅŸmesi deÄŸil...

Evet, yerinde saymanın sebebi, kapıların kapalı olması değil bizim kendimizi kapatmamızdır...

Konfor alanımızın dışına çıkmak istemeyiÅŸimizdir...

Risk almayışımız, kabuğumuzu kırmayışımız, sınırlarımızı zorlayamayışımızdır... Gettolarımızda geleceği okumayışımızdır...

Öyle görünüyor ki, yerinde sayma sarmalını tetikleyen birçok neden var...

İsteksizlik… İçtensizlik… İçeriksizlik… İş bilmezlik... İşine gelmezlik... İradesizlik ya da içimizin geçmiÅŸ olması... Ne bir gayret... Ne bir merak... Ne de hayretimiz kaldı...

Ruhsal, zihinsel ve kalbi anlamda kısırlaşıyoruz...

Hep aynı modda kalmak, aynı pozisyonda ısrar etmek, zamanın ruhunu ıskalamakla kalmıyoruz, ruhsuzlaşmanın da kapısını aralıyoruz...

Sizce bu donukluk ve durağanlık doğal mıdır?

Bu kısırdöngüde kısmet arıyoruz... Yerimizde sayarak bereket bekliyoruz... Hareketsiz kalarak hayırlı bir iÅŸ yaptığımızı sanıyoruz...

Anın vacibini unuttuk anı yaÅŸamaya çalışıyoruz... Günler geçiyor, gündem oluÅŸturamıyoruz… Sahici fikirler, kalıcı çözümler üretemiyoruz... Tükenen ömrümüze acıyoruz... Yerinde sayarak günübirlik yaşıyoruz...

Çünkü ortak sorumluluklar için bir araya gelip birlik olamıyoruz... Tekli yaÅŸamlara yöneldikçe tekliyoruz... Önce birbirimizi sonra da ideallerimizi terk ediyoruz... Tanınmaz hale geliyoruz...

Bu satırları kendimize kızmak için deÄŸil, kendimize gelmek için kaleme alıyorum... Yerimizde saymak yerine sayü gayrete gelmek için içimi döküyorum...

Yeni bir idrak... Yeni bir muhayyile... Yeni bir mefkûre... Yeni bir muhakeme oluÅŸturmak... Yeni ufuklara yeniden kanatlanmak durumundayız...

Yerimizde sayınca ne olur?

Kabiliyetler körelir... Potansiyel çürür… İrade çöker... Heyecan biter… Fırsatlar kaçar... İmkânlar zay olur... İlham kesilir... Hikmet nasip olmaz... İdealler söner... Özgüven kalmaz...

Ortada kalıveririz... Yalnız ve yorgun...

İki günü eÅŸit olanın zararda olacağını bilen bizler kendimize nasıl zarar verebiliriz?

İtiraf etmesekte sanki halimizden memnunuz... Değilse neden kendimizi geliştirmiyoruz? Değiştirmiyoruz?

DoÄŸrusu kendimizi kandırmanın, suçu bir yerlere yüklemenin anlamı yok...

Yerinde saymaktan vazgeçip -yeni deneyimlerle- yeni bir rüzgâr estirebiliriz... Bizi daha duyarlı ve daha dinamik kılacak bir ruhu yakalayabiliriz...

Örtülü enerjimizi, saklı potansiyelimizi harekete geçirecek, kadrolarımızı kararlı kılacak önce bir niyet ve samimiyet lazım... Akabinde bu iÅŸ ciddiyet ve cesaret ister... Özgüven ve özveri gerektirir...

Evet, zaman akıyor... Günler, yıllar gelip geçiyor... Yerimizde sayarak kendimize yazık edemeyiz... Kalan günlerimize ne yükleyeceÄŸiz? Salih amel adına... Mücadele baÅŸlığı altında...

Korkularımızla yüzleÅŸerek, -varsın küçük olsun- adımlarımızı arttırarak, hedefe odaklanmalıyız... Hem de kesintisiz ve kararlılıkla...

Rabbimizin uyarısını ciddiye alarak:

"Öyleyse, bir iÅŸi bitirince diÄŸerine koyul" (İnÅŸirah, 7)

Ramazan Kayan

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.