ROPÖRTAJ / SÖYLEŞİ Mütefekkir, Yazar Abdulaziz TANTİK
Konuk: Abdulaziz Tantik
Kendinizden kısaca bahseder misiniz? (Adana ve sivil toplum çalışmaları vs.)
Ben Mardin Mazıdağı doÄŸumlu, Adana büyüme ve İstanbul’da ikamet ediyorum… Tabii ki çocukluÄŸum, gençliÄŸim, orta yaÅŸ halim ve okul serüvenim hep Adana’da geçti… Adana İmam Hatif lisesinde okudum, sonradan dışarıdan bitirdim, seksen öncesi, okulu bırakmıştım… Daha sonra askerlik ve seksen beÅŸ mayıs itibarı ile yeni bir hayata baÅŸladım. İşte bu hayatın baÅŸlangıcı, bir arkadaşımın rüyasında da izhar olan biçimi ile ‘ ben askerliÄŸimi yaptım, artık ciddi bir ÅŸekilde dinimi yaÅŸamalıyım’ irade beyanıdır. Bu irade beyanı üzerine uzun süre adana ÅŸalvarı ile yatıp kalktım, sürekli ilahi huzurda olmanın verdiÄŸi itminanı taşıdım. Sonra Mahalle Camisi ve orada baÅŸlattığımız siyer dersleri, kendi aramızda yaptığımız tefsirler, okuma serüvenleri, dışarıdaki müslüman ÅŸahısları ziyaret vesaire üzerine hikâye eder.
Memurluk hayatımı bıraktıktan sonra önce Akit Adana TemsilciliÄŸi ve ardından Yeni Åžafak Adana TemsilciliÄŸi ile baÅŸlayan yeni bir hayat, arkadaÅŸlar ile baÅŸlattığımız sohbetler vesaire ile Adana ilinde farklı grup ve arkadaÅŸlar ile yürüttüÄŸümüz çalışmalar vardır. İşte bunlardan biri de Umran dergisi Adana ÅŸubesi ve kitap evi yöneticisi olan Hikmet Yıldırım hocanın baÅŸlattığı Adana Sivil Toplum TeÅŸekkülü ile kurulduktan sonra katıldığım Adana Mazlum Der ÅŸube yönetimi ve baÅŸkanlığı yanında 28 Åžubat sonrasında da beÅŸ altı arkadaşın katılımı ile baÅŸlattığımız ortak eylemlilik halinin sürdürülmesi çabaları oldu… Oralarda tanıştığımız güzel insanların bir kısmı öldü, (Allah rahmet eylesin) bir kısmı ile hala görüÅŸüyoruz.
Adana bu anlamda özel bir yerdir. Åžadırvan nice güzel insana mekanlık yapmıştır. Orada Türkiye de bile konuÅŸulmayan birçok konu erken dönemde konuÅŸulurdu. Birçok önemli ismin orada yetiÅŸtiÄŸini, kendini geliÅŸtirdiÄŸini biliyoruz. Orada özel tartışma zeminleri olurdu. Bende o mekânın müdavimleri arasında sayılırım. Daha gençlik dönemlerinden itibaren oraya takılırdım.
Yazarlığa ve entelektüel çalışmalara yönelmenizde sizin için belirleyici olan dönüm noktası neydi?
Dedem ve babaannemin bana anlattığı öyküler, kahramanlarının hayatım üzerinde ciddi etkisi olmuÅŸtur. Okuma, yazma serüvenim de orada baÅŸlamaktadır. Özellikle imam hatip ortaokulunda okul yazı yayınları olurdu. Orada birkaç metnim yayınlanmıştı. Ayrıca edebiyat derslerinde yazı makalelerim de genelde yüksek not alırdı.
Sürekli kitap okumak, sürekli sohbet etmek, konuÅŸmak, birileri ile buluÅŸmak ve bir düÅŸünce teatisinde bulunmak doÄŸal olarak yazmaya yönelik bir isteÄŸi de beraberinde getirdi. Tabi İstanbul merkezli dergilerin çıkışı ve bizim de artık evet bizde bu meseleyi çözebiliriz dediÄŸimiz noktada bir dergi çıkarma fikri geliÅŸti. BeÅŸ altı arkadaÅŸ, Yeni Åžafak temsilciliÄŸinde bir araya gelerek, giderlerini birlikte paylaÅŸtığımız ve editörlüÄŸünü sırayla yaptığımız mahalli bir dergi çıkarmaya baÅŸladık, adı Hikmet dergisi idi… İlkyazım orada yayınlandı. ArkadaÅŸların çoÄŸu da orada ilk yazılarını yayınladılar. Bana İstanbul dergilerinden teklifler tanıdıklar aracılığı ile yapılmaktaydı. Ama açıkçası kendime o kadar güvenmiyordum. Kendi çıkardığımız dergi olunca cesaret hâsıl oldu. Ve birçok kalemin varlığı oraya borçludur. Daha sonra adana mahalli bir haftalık dergisinde yazı tekliÄŸi geldi. Orada da yanlış hatırlamıyorsam, altı gibi yazdım. Zaten daha sonra İstanbul taşınması vesaire yeni bir hayata geçiÅŸ yapıldı.
İstanbul’a taşınmanızdan sonra yaÅŸadığınız deÄŸiÅŸim ve yeni çevre sizin düÅŸünce ve yazı tarzınızı nasıl etkiledi?
Tabi her insanın rüyası idi İstanbul, benim daha önce ziyaret ettiÄŸim ve gittiÄŸim bir yerdi. Orada toplantılara katılmıştım. Hatta bir Yeni Åžafak Temsilciler toplantısında İstanbul da yazarlar ve yönetici kadroların olduÄŸu yüze yakın temsilci huzurunda bir konuÅŸma yapmıştım. Böylece İstanbul ile ilgili bir tanışıklığım vardı. Daha önce oraya yerleÅŸmek ve birçok çalışmaya katılma arzum gerçekleÅŸmedi.
İstanbul maceram, bir kitap evinin Sultan Ahmet kitap günleri ile baÅŸladı diyebilirim. Orada yüzlerce aydın, gazeteci ve yazar ile buluÅŸma, tanışma imkânı bulundu. Bir ay boyunca kitap satışı yaptım. Birçok ünlü isim ile tanışma imkânı buldum, sohbet ettim, yakından tanıma imkanı kazandım. Orada elde ettiÄŸim tecrübe ile bana ‘Özgün İrade dergisinin editörü’ olur musunuz dendi… Bir iki iÅŸin sorunlu olması üzerine severek bu teklifi kabul ettim…
Yazı hayatım yeniden baÅŸlamış oldu. Tabi üç yüze yakın söyleÅŸiyi gerçekleÅŸtirdim, orada çok güçlü bir idrak geliÅŸti. Farklı akademisyen ve yazarlardan oluÅŸmuÅŸ bu devasa topluluk ile tanışmak, konuÅŸmak, birlikte vakit geçirmek güzel oldu. Yeni arkadaÅŸlar edimdim, yeni kiÅŸiler ile tanıştım, yol arkadaÅŸlığı geniÅŸledi, kitaplarını okuduÄŸum kiÅŸilerde tanıştım, dost oldum…
Bütün bu tecrübeler beni kendimi tanıma, kendi kapasitemi anlama ve kendi farklılığımı bilme gibi bir konuma itti. Yazı hayatım zaten iyi baÅŸladı ve kesintisiz bir ÅŸekilde yirmi küsur yıldır devam etmektedir. Yazımın niteliÄŸi konusunda dışarıdan sürekli teÅŸvik ve güzel ögütler aldım. Kendimi sürekli geliÅŸtirmenin yollarını aradım. İstanbul gibi bir yerde yaÅŸamanın getirdiÄŸi güzellik ile yurt dışından gelen akademisyen ve entelektüel yazarlarla tanıştım. Bu bana daha da cesaret verdi. Bir ara haftada üç yazı yazmanın getirdiÄŸi yazı alışkanlığı hala devam etmektedir.
Kalemim, sürekli geliÅŸerek, geniÅŸleyerek ve derinleÅŸerek devam etmektedir. Hala internet ve üç aylık dergilere yazı yazmaya devam ediyorum.
Sivil toplum tecrübeniz (örneÄŸin Adana Mazlum Der, gönüllü teÅŸekküller vb.) ile fikir dünyanız arasında nasıl bir etkileÅŸim oldu? Bu iki alan birbirini nasıl besledi?
Hayat bir tecrübe yumağıdır. Sivil toplum çalışmaları sizi düÅŸünmeye davet etmektedir. Sürekli konuÅŸan biri olarak daha fazla okumak ve düÅŸünmek zorunda kalmaktasınızdır. Bu da doÄŸal olarak düÅŸünmeyi karakter haline getirmektedir. Sivil toplum çalışmaları bir derdin ve davanın varlığını ikame ederken, yazı yazmak bu derdi ve dava adamlığını bir sürekliliÄŸe tevdi etmektedir. Fikir dünyamı belirleyen ÅŸey, babaannemin anlattığı kahramandır. O ilk günden itibaren beni farklı bir dünyaya taşıdı. Böyle bir kahraman olma rüyasını hep taşıdım. Bugün de o rüya devam etmektedir. İmam hatip mektebinde baÅŸlayan İslamcılık hareketine hala gönülden baÄŸlılığım sürmektedir. Bu benim fikri muhayyilemi hep güçlü kılmıştır. Tabi ki yazılarımı takip edenler İslamcılığa yönelttiÄŸim eleÅŸtirileri de bileceklerdir. İki kitap yayınlamış ve en azından iki kitabın yazıları da hali hazırda beklemektedir. Ama bugün İslam bir dava ve bir sorumluluk olarak kendi dava adamlarını beklemektedir. Modern düÅŸüncenin tasallutundan kurtularak varlık sahasına çıkmayı beklemektedir. İşte benim fikri muhayyilem ve yazı serüvenim bu temel meseleye hasredilmiÅŸ bulunmaktadır.
Yazarlık, editörlük ve dergi-gazete çalışmalarınızda bugüne dek karşılaÅŸtığınız en büyük zorluk/engel ne oldu?
İnsanlar, hiçbir zaman kendilerinden daha iyi biri ile çalışmak istemezler. Yani kendi emirlerinde ve kendi sınırlarını çizdiÄŸi zeminde kalan kiÅŸiler deÄŸerli ve kabule mazhar kiÅŸilerdir. İşte bu temel yaklaşım ile sürekli başım dertte oldu… Televizyon programlarında da yazı hayatımda da editörlük zemininde bu hep baÅŸa bela bir olgu olarak önümde durdu. Hatta sivil toplum çalışmalarında da bir engel olarak önümde durmaktaydı. Bu noktada yapılacak bir ÅŸey yok. Herkes kendi tercihi ile yüzleÅŸmeye devam edecektir. Bende kendi tercihimin yüzleÅŸmesini sürdürmekteyim…
“İslami Hareket” sizin için ne ifade ediyor — kavramsal olarak ve pratik olarak?
İslami hareket; müslümanca bir hayatı ferdi ve sosyal planda yaÅŸama çabası ve gayreti olarak görüyorum. Kavram ve pratik olarak aynı zemini paylaşır. Bir müslüman, müslümanca bir hayatı ve düÅŸünceyi kendisine dava ediniyorsa doÄŸal bir İslami hareket ferdi olarak kayıtlara geçer. İslami hareket baÄŸlamında yapılan yanlışlar, kiÅŸisel marazlar vesaire İslami hareket kavramına ve davasına zarar veremez, vermemelidir de…
Günümüzde “İslami hareket / İslamcılık” algısının zorlukları nelerdir? Sizce hangi yanlış yaklaşımlar en yaygın?
Günümüz açısından meseleyi ele alırsak, epistemik/bilgi ve biliÅŸ zemini en tehlikeli olanıdır. Modern düÅŸünce ve bilginin ürettiÄŸi bakışlar üzerinden İslamcılık ve İslami hareket olgusunu anlamak, eleÅŸtirmek ve yeniden tanımlama giriÅŸimleri başı başına sorunsal bir alan oluÅŸturur. KiÅŸisel hatalar ile düÅŸünsel hataları bir araya getiren bu modern yaklaşım, en büyük sorunu teÅŸkil eder.
Modern dünyada inanç, bilim, özgürlük gibi kavramların İslamî bakışla nasıl uyumlandırılabileceÄŸini düÅŸünüyorsunuz? Özellikle “teori” – “pratik” – “iman/amel” ayrımı baÄŸlamında…
Modern dünyanın ürettiÄŸi kavramlar ile İslam üzerinden bir düÅŸünsel muhasebe yapmaya yeltenmenin kendi içinde sorunlu tarafları oluÅŸmaktadır. Çünkü dünya görüÅŸleri arasındaki derin fark ve onların kavramlara yüklediÄŸi anlamların farklılığı dikkatten kaçırıldığı andan itibaren baskın olan düÅŸünce kavramın içeriÄŸine mahkum olunmaktadır. İnanç, bilim, özgürlük gibi kavramların her iki dünya görüÅŸünde farklı anlamlara irca olunduÄŸu bilinmelidir. Bu yüzden batılı kavramların müslüman sosuna batırılarak temize çıkarılması doÄŸru deÄŸildir ve bugün iman amel bütünlüÄŸünü ortadan kaldıran en büyük sebebe dönüÅŸmüÅŸ olmaktadır.
Moda deyimle, Batılı kavramlar ajan provakatif kavramlardır ve kendi dışındaki dünya görüÅŸlerinin altı boÅŸaltarak kendi dünya görüÅŸüne uygun kıvama getirme araçlarıdır. Bu tuzaÄŸa düÅŸen, Hıristiyanlık, Yahudilik, Budizm, Taoizm ve benzeri birçok geleneksel düÅŸünce çökmüÅŸ durumdadır. İslam ile de bu tarz bir iliÅŸki geliÅŸtirme arayışı uzun zamandan beri vardır. Bu tuzaÄŸa düÅŸmüÅŸ müslüman aydınlar da vardır. Ama hala direnen ve kendi farklılığını izhar konusunda samimi düÅŸünürlerin varlığı umut vermektedir.
Dolayısıyla bir uyumdan söz edilemez, İslam’ın kendi dünya görüÅŸünün temel ilkeleri baÄŸlamında yeniden kurgulanmaları gerekmektedir.
Teknoloji, bireyselleÅŸme, seküler kültür gibi dönüÅŸümlerin Müslüman birey ve toplum üzerindeki etkilerini nasıl deÄŸerlendiriyorsunuz?
Giderek sekülerleÅŸen bir müslüman dünya var karşımızda… Bu dünya İslam’dan giderek uzaklaÅŸmaktadır. Sorunlara çözüm önerileri de batılı temel deÄŸer yargıları ile bütünleÅŸme arayışında… Giderek müslüman kalmanın kendisi bir sorunsal alan üretmektedir. Propaganda dili üzerinden ve sosyal medya aracılığı ile kültürel dezenformasyonu da kullanarak algısal düzlemde müslüman olma kimliÄŸini dejenerasyona sürüklemektedirler. Bu duruma karşı çıkmayı ise medeni olmamakla itham ederek onları kötülemekle gözden düÅŸürme seanslarını her zeminde bulabiliriz…
Hayatın kolaylaÅŸtırıldığı tezi ile insanları büyüleyen bu yenidünya kültürü aynı zamanda insanları insanlıklarından çıkartarak birçok ÅŸeyi kabullendirmeye yöneltmektedirler. Aynı zamanda da kendi temel deÄŸerleri ile de yabancılaÅŸmayı saÄŸlamaktadır. Sadece açık bir göz ile etrafımızı gözetlediÄŸimizde bunları görmek zor olmasa gerek!
Yazılarınızda ve kitaplarınızda (örneÄŸin “Teori–Pratik ve İman–Amel” gibi) savunduÄŸunuz temel tez nedir? Bugünün dünyasında bu tezin önemi ne?
İzutsu’nun ‘İslam DüÅŸüncesinde İman’ kitabında İbn Teymiyye’nin iman tanımını; ‘iman dil ile ikrar, kalp ile tasdik ve erkanı ile amel etmektir’ gündeme taşıyarak ‘ eÄŸer bu tanım ilk andan itibaren kabul görseydi, dünya baÅŸka bir yere yönelirdi’ der… Ben de bu tanımı olmazsa olmaz bir kaide olarak görürüm. Modern düÅŸünce bu iman ile amel arasındaki bağıntıyı kopardı. Ben müslümanım diyen kiÅŸi, yalan söylemekte bir beis görmemekte, günah iÅŸlemekten kaçınmamakta, hak yemeden duramamakta vesaire ve hala müslüman olduÄŸunu iddia etmektedir. Halbuki her iddia ispatı icap ettirir. Müslüman kiÅŸi, kendi lehine ve aleyhine olan emir ve nehiyleri veri olarak kabul ederek hayatının nirengi noktası kılmakla yükümlüdür. Mümin, haramdan sakınan, kulluÄŸunu yerine getiren ve ahlaki olarak ödün vermeyen kiÅŸidir. Ara sıra sürçse de hemen tövbe ederek kendini düzeltir ve yeniden aynı ÅŸekilde ödünsüz olarak yaÅŸamaya devam eder. Tövbe kapısı sonuna kadar açık… Ama sürekli günaha bulaÅŸmış ve ahlaki yetilerini kaybetmiÅŸ birinin müslüman kalma imkân ve ihtimali de ortadan kalkar. Ki zaten bunu modern müslüman zihinde izdüÅŸümünü görmekteyiz. Camide müslüman meyhanede sarhoÅŸ, siyasette çıkarcı ve bencil, ticarette kazancı önceler…
Modern dünya insanı ve müslüman insanlar için iman amel teori pratik iliÅŸkisi kaçınılmaz bir gerçekliÄŸe sahiptir. BütünlüÄŸü kavramak ve öncelemek asli vazifedir… Böylece ahlaki tamlığı inÅŸa etmeye zemin inÅŸa edilebilir…
Güncel siyasal ve toplumsal konulara (örneÄŸin Orta DoÄŸu, Gazze, laiklik tartışmaları) yazılarınızda nasıl yaklaÅŸmayı tercih ediyorsunuz? EleÅŸtiriler mi, çözüm önerileri mi?
Uzun zamandır yazılarımı inÅŸa etmeye yönelik bir bakış üzerinden deÄŸerlendiriyorum. Tabi ki güncel olaylara eleÅŸtirel bakılacağı gibi çözüm önerileri bakımından da yaklaşılmalıdır. Bu konuda bir denge arayışını önemli bulmaktayım. Bir yazar olarak önüme düÅŸen bir sorunu doÄŸru anlamak, onu çözümlemek ve yeni bir bakış üzerinden onu inÅŸa etmenin imkanlarını konu almayı bir sorumluluk olarak addediyorum… Zaten makalelerimde daha çok İslam düÅŸüncesi ve onu bugün doÄŸru bir usul ve bakış üzerinden okumanın imkanları üzerine yazmaya çalışıyorum…
Bir yazar olarak hedeflerinizi ve vizyonunuzu nasıl tanımlarsınız — hem birey olarak hem de toplum için?
Bir insan olarak hayattaki amacımın anlamı nedir sorusuna cevap bulmak ve onu ulaÅŸtırmak… Büyük kudret ve Yaratıcı Kudret olarak Allah’ın beni yarattığı anlam üzerinden kendi doÄŸama uygun hareket kabiliyetlerimi geliÅŸtirmek ve O’na yakınlığımı/kurbiyyetimi saÄŸlayacak bir iman amel dengesine sahip olmaktır. Barışın ferdi ve toplumsal zeminde hayat bulmasına imkân saÄŸlamak ve bu konuda çalışmalar içinde yer almak… Barışı saÄŸlayacak, düÅŸünsel, fiziksel ve psikolojik zeminleri doÄŸru inÅŸa ederek silm/barış üzere bir hayatı yaÅŸamak…
DeÄŸiÅŸen, geliÅŸen ve dönüÅŸen dünyada sürekli ilahi inayete mazhar olarak yaÅŸamaya çalışmayı öncelemek, onu dillendirmek ve insan, doÄŸa, Allah arasındaki derin irtibatı saÄŸlam bir zeminde kurarak iliÅŸkileri ahlaki zeminde yeniden kurmaya çalışmaktır. DüÅŸüncem de hayatım da bunun üzerine kuruludur.
Genç entelektüellere ya da yeni kuÅŸaklara ne gibi mesajlar vermek istersiniz? Yazı ve düÅŸünce yolculuÄŸunda nelere dikkat etmelerini önerirsiniz?
Bir, bir ÅŸeye, konuya, düÅŸünceye veya inanca yönelik öncelikle saÄŸlam bir bilgi ve doÄŸru bir yaklaşım ile yaklaÅŸmak onu önce tanımak, bilmek ve sonra kabul ederek saÄŸlıklı bir iliÅŸki sonucu elde edilmiÅŸ ilkelere baÄŸlılığı muhafaza etmektir.
İki, modern düÅŸünce ve onun türevlerinin ürettiÄŸi sorunları dikkatle düÅŸünmek, takip etmek ve sonuçlarının tahrip edici boyutlarını kavramak için sürekli bir okuma ve düÅŸünme faaliyeti içinde olmaktır. Bu arada aldatılmaya ve aldatmaya karşı önlem alacak bir uyanıklığı da unutmadan…
Üç, sana sunulan her ÅŸeyde seni yanıltmaya matuf bir ÅŸey olabilir vehmini, ÅŸüphesini taşıyarak onu asli zemini içinde anlama çabasını bir idrak olarak inÅŸa etmektir…
Dört, etkileÅŸim üzerinden elde edilen bilgi ve ilkelerin saÄŸlıklı bir eleÅŸtirisini yapmadan kullanıma dahil etmemeyi ihtiyar etmektir.
BeÅŸ, önüne düÅŸen her ÅŸeyi dikkatli bir ÅŸekilde anlama öncelikli olarak ele almak ve sonra yargılamaya geçiÅŸ yapmayı öncelemektir.
Altı, bir düÅŸünce ve söylemin sana mahsus hale gelmesini saÄŸlayacak bir çaba ve vizyon sahibi olmayı öncelemek ve her ÅŸeye buradan baÅŸlamaya çalışmaktır.
Yedi ve son olarak, düÅŸündüÄŸün ÅŸeyi inancının bir yansıması olarak eyleme dönüÅŸtürmeye azim ve irade sahibi olmandır…
Bugün dünyada yaÅŸanan siyasal ve toplumsal kırılmalar baÄŸlamında — örneÄŸin çatışmalar, ideolojik mücadeleler, kimlik meseleleri — Müslüman entelektüel duruÅŸ nasıl olmalı, sizce rol nedir?
Bugün dünyada yaÅŸanan birçok ÅŸey yanlışın yanlışa evrildiÄŸi bir dünya sunuyor. O yüzden çatışmalar ve ideolojik mücadeleler bir yanlıştan baÅŸka bir yanlışa taşımaktan öte bir iÅŸleve sahip deÄŸiller. Sorunu kökünden çözmek için önce bir dünya görüÅŸünün temellerini doÄŸru öÄŸrenmeli ve onun uzanımlarını doÄŸru idrak ederek sorunu doÄŸru teÅŸhis etmeliyiz. Sonra eÄŸer biz müslüman isek bizim dünya görüÅŸümüzü doÄŸru öÄŸrenmeli ve kavramlarını bu dünya görüÅŸü üzerinden yeniden ele almayı baÅŸarmalıyız ki neye karşı çıkacağımızı ve neye taraf olacağımızı tam olarak idrak ederek hareket edebilelim…
ÖrneÄŸin; milliyetçilik meselesini ele alalım, azınlık olan kesim, benimde hakkım bende özgür olmalıyım, kendi devletimi kurmalıyım özerklik istiyorum vesaire, iktidar olan kesim ise, sus bu devlet benim, sende ayrılık çıkarma, terörist vesaire diyerek hareket ederek ideolojik kamplara dönüÅŸmektedirler.
Çözüm, hak, hukuk, özgürlük, ırk, etnisite ve benzeri birçok konu İslam açısından ele alındığı zaman bir hiç mesabesinde görülecektir. İki tarafında sorunlu olduÄŸu açığa çıkacaktır. Meseleye nereden baktığımız önemlidir.
“İman – amel bütünlüÄŸü” perspektifinden, modern bireyin gündelik hayatındaki en önemli üç risk nedir? Bu risklere karşı birey ve toplum ne yapabilir?
Parçalanmış bir hayat yaÅŸayan modern insan parçalı bir yaÅŸamı üstünlük olarak addetmektedir. Mesele bütünlüÄŸü kavrama ve ‘olan’ ile ‘ideal’ arasındaki dengeyi yeniden kurmaya çalışmaktır. Kendisi olmak yüzünden diÄŸeri ile gayri ahlaki bir iliÅŸkiyi meÅŸrulaÅŸtırması… Çözümü ise kendi bencilliÄŸinden sıyrılarak baÅŸkasını dikkate alan bir sorumluluk ile hareket etmesidir. Parçalanmış yaÅŸamı bütünsel bir yaÅŸama refleksine dönüÅŸtürerek bilgi ve eylem arasındaki kopukluÄŸu gidermesidir. Tahakkümü kendisinde bir refleks haline getiren modern birey, paylaÅŸmayı eksene almalıdır.
Türkiye’de (ya da İslam dünyasında) toplumsal dönüÅŸüm ve zihinsel dönüÅŸüm baÄŸlamında hangi alanların öncelikli olduÄŸunu düÅŸünüyorsunuz?
İslam ile sahici bir baÄŸ kurma noktasında oluÅŸan zaafiyeti giderme arayışının olmayışıdır. İslam ile sahici bir baÄŸ kuracak iradenin varlığı, düÅŸüncenin geliÅŸtirilmesi, usulünün açığa çıkarılmasını saÄŸlamak öncelikli olmalıdır. Bu durumu gerçekleÅŸtirmek içinde üç aÅŸamalı bir bakış geliÅŸtirilmelidir:
İlki, modern düÅŸünce ve türevlerini doÄŸru bir ÅŸekilde anlamak ve yorumlamak…
İkincisi, İslam ve düÅŸünce geleneÄŸi ile doÄŸru ve sahici bir iliÅŸki kurarak doÄŸru anlamak ve yorumlamak…
Üçüncüsü ise, mevcut müslüman zihnin içinde bulunduÄŸu zihni yapısını ve haritasını doÄŸru bir ÅŸekilde çıkartarak onun karmaşık halini gözler önüne sererek düzeltmeye nereden baÅŸlanacağını doÄŸru tespit etmektir.
Yazı dilinizi ve üslubunuzu belirleyen ÅŸeyler neler? DüÅŸünce ile hitabeti dengelerken nelere dikkat ediyorsunuz?
Hitabet ile yazı bende at başı birlikte akıp gitmektedir. Üslubum, daha çok bir meseleyi kendi derinliÄŸi içinde anlaşılır kılmaya çalışmaktır. Bunu baÅŸarıp baÅŸarmadığım meselesi okuyucunun kendi bakışında saklıdır. DüÅŸünce ve o düÅŸüncenin dili arasındaki derin baÄŸ her zaman dikkatimi çekmiÅŸtir. Bu yüzden yazı dilimde bunu yansıtma çabam sürmektedir. Kavramlara yönelik ilgim çocukluÄŸumdan beri vardır. O yüzden kavramlara yönelik ilgimi düÅŸüncemin merkezi karakteri kılmaya çalışmaktayım, yazılarımda da buna yer verdiÄŸimi söyleyebilirim…
En önemlisi ise hayatın, düÅŸüncenin ve olguların farklı anlam katmanları olduÄŸu gibi farklı usul çerçevelerine ihtiyaç hissettiÄŸini düÅŸünmekteyim. Bu çerçeve içinde yazılarımı içeriklendirmeye çalışıyorum…
Okurlarınızdan gelen geri bildirimler — sizi en çok ne tür tepkiler ÅŸaşırtıyor ya da memnun ediyor?
‘Yazılarınız çok ağır anlamakta zorlanıyorum’, ‘birkaç kez okumak zorunda kalıyorum’ gibi temel yaklaşımlar ile geri dönüÅŸler alıyorum. Özellikle, bazı okuyucuların, yazıyı okumak için özel ve sessiz zamanlar tercih ettiklerini belirtmeleri de dikkatten kaçmamaktadır. Ama en önemlisi, bir yayıncının ‘senin yazıların kitap ölçeÄŸinde bir yoÄŸunluk taşıyor’ demesidir. Ama en üzücü olanı ise, yazının yoÄŸunluÄŸunun okumaya engel teÅŸkil etmesini örnek verenlerdir.
Bir röportaj ya da söyleÅŸi sırasında sizi en çok mutlu eden an ne oluyor? (Kavramların anlaşıldığını hissetmek, gençlerle fikir paylaÅŸmak vb.)
Benim mutlu olduÄŸum ÅŸey, kendimi ifade etmek ve onun benim geliÅŸim dinamiÄŸindeki yerini anlamamdır. Tabi ki, anlaşılmak ve birilerini yol gösterici olmak güzeldir. Ama insanın kendisini keÅŸfetmekten ötesi yoktur. DüÅŸünce ve yazı serüvenim, kendimi keÅŸfetme serüvenimdir diyebilirim…
Son olarak: Okurlarınıza ya da geleceÄŸe dair planlarınıza dair söylemek istediÄŸiniz bir ÅŸey var mı?
Mümin olarak ve teslim olmuÅŸ bir kul olarak gözlerimi kapatmak ve kendimi keÅŸfetme serüvenime öte alemde de devam etmek üzere yola revan olmaktır. Bunu saÄŸlamak içinde zikir dolu bir hayatı tercih etmekteyim… Allah’a yakın olmayı saÄŸlayacak bir tefekkür ve eylem bütünlüÄŸü arayışımdır. Gençlere ve dostlara da bunu öÄŸütlemekteyimdir…
Okuma ve düÅŸünce serüvenimi sürdürmeye devam ve paylaÅŸmaya devam tek isteÄŸimdir…
Selam ve dua ile…
https://www.taskoprugazetesi.com/roportaj-soylesi-mutefekkir-yazar-abdulaziz-tantik/2106/

Henüz yorum yapılmamış.