Ahmet Mercan: Ahiretsiz Din Talebi
İnsan ölümsüz olmak istiyor. Farkına varsa da varmasa da yapıp ettiklerine bakıldığında meramı anlaşılıyor. Ancak inanan ile inkârcının ölümsüzlük arayışı birbirinden farklı.
Mümin, dünyanın geçici bir mekân olduÄŸunun farkında. Her anının bu mekânda kayıtlandığını biliyor. Dolayısıyla sayılı günlerin sonunda gelecek olan sonsuz hayat için dünyalık zamanın belirleyici olacağını bilir.
Sonsuz hayatı kazanmak adına, ömrünü tamamladıktan sonra da hayır defterine kayıtlar düÅŸsün diye çalışır. Arkada kalan hayır sürdükçe âhirete göçen mümin ölümsüzleÅŸir.
Åžüphesiz bu durumda Allah’ın (cc) kullarına lütfettiÄŸi sayısız nimetlerden biridir. Hatası yüzünden ayrıldığı cennet için imtihanı kazanan mümin ilk konumuna gelerek düÅŸüÅŸten yükseliÅŸe geçmiÅŸ, murat ettiÄŸi menzile eriÅŸmiÅŸ olacaktır.
Cennet yurdunda “...ÅŸu aÄŸaca yaklaÅŸmayın, sonra zalimlerden olursunuz.” (A’raf 7/19) ikazını bir an unutmanın karşılığı olarak dünya, sayısız imtihan bahsi ile insanın karşısına çıkar.
İnsanın ayağına nimetin koÅŸtuÄŸu cennet hayatının aksine nimetin peÅŸine koÅŸacak, ter dökecek ve gerektiÄŸinde hemcinsi ve tabiat ile duraksız bir mücadeleye giriÅŸecektir.
Varlığını koruma durumundaki insanın ÅŸartları ne denli olursa olsun, geldiÄŸi menzile tekrar yükselmek istiyorsa gaflete izin vermemelidir. Varlıkta ve darlıkta, ÅŸartlar ne olursa olsun içinde bulunduÄŸu ahvale teslim olmadan ömür sürdürmeli. DöneceÄŸi sonsuzluk yurdunun imtihanını vereceÄŸinin bilinciyle ölçüyü ömrün her anına taşırken, olan biten bütün sıkıntının geçici olduÄŸu anlayışıyla karşılamalı.
Mümin bir sınır nöbetçisi kadar dikkatli olma durumunda; çünkü düÅŸman aynı ve insanı, Allah’ın (cc) affediciliÄŸini dahi kullanarak saptıracak sayısız metot sahibi.
Ahiret bilinci, dünyanın geçiciliÄŸini öne koyar ve zaman “salih amel” duyarlılığıyla kayıtlanır. Son nefesine kadar insanın kanında mevzilenen İblis’e ait fısıltı sürekli fırsat peÅŸinde, kedinin fareye rabıtası gibi dikkatini en üst düzeyde tutar.
İblis amellerden niyetlere, niyetlerden amellere yürürken, hayırdaki baÅŸarıları överek, çoÄŸu kez, hedefine varır. DünyevileÅŸen dinin, baÅŸarıyı ahiret yerine kayıtlamasının derununda böylesi zihinsel kayma var.
Modernite, müminin yapısını sarsıyor.
Modern dönem hesaplarının baÅŸarıya endeksli hale gelmesi, ahiret önceliÄŸinin geriye itildiÄŸinin göstergesi deÄŸilse, siyasetten ekonomiye küresel benzerliÄŸi nasıl izah edeceÄŸiz? İslam’ı bir baÅŸkasına tebliÄŸ ederken ebedi kurtuluÅŸ, ÅŸaÅŸmaz hakikat olarak mı, yoksa dünyevi yararlılık önceliÄŸiyle mi anlatıyoruz? Bu karşılaÅŸtırmanın sonucu bize “seküler dindar”lığın etkisi konusunda fikir verecektir.
İmkânların artması, ekonomik baÅŸarıların insan iliÅŸkilerin de negatif yönde, çözülmeyi tetikleyen bir iÅŸlev yükleniyorsa, ciddi yanlışlardan söz etme durumundayız.
Batının öyküsünde ortaya çıkan, geriye dönüÅŸü olmayan bireyselleÅŸmenin İslam toplumunda görünür hale gelmesi, izah edilebilir bir durum olmasa gerek. Bir baÅŸka gösterge de varlıklı ve statü sahibi insanların, yani dünyevi baÅŸarıya ulaÅŸanlara verilen önemin artmasıdır. Statünün takvanın yerine yerleÅŸmesi, dünyanın ahrete galebe çalmasına iÅŸarettir.
Mümin sadece statü ile deÄŸil, mahrem alanın aleniyete dökülmesiyle de Batı merkezli ifÅŸa kültürüne yakınlık göstermeye çabalıyor. İnsan ve vitrin arasındaki baÄŸlantının ihtiyaç olmayan tüketimin lehine iÅŸlemesi, inananların pazara konu olmalarını ve aynı skalanın içinde yer almalarını kaçınılmaz kıldı.
Postmodern döneme has algı sayesinde, düne ait köÅŸeli olan ne varsa ovalleÅŸti. Zihinsel görecelik, neredeyse her mümin için bir fıkıh ilham eder oldu. BireyselleÅŸmeye katkı veren izafiyet, zevk etkisini çeÅŸitlendirirken, fıkıh çoÄŸulculuÄŸun yerini iÅŸgal etti. Böylece, birbirinin velileri olma durumundaki müminler, haktan yana uyarı görevlerinden, kendiliÄŸinden sıyrılmış oldular. İzafiyetin hakikati dahi, "kiÅŸiye göre" kaydına indirgemesi, mümin için her ÅŸeyin akışa-pazara tahvil edilmesini mübahlaÅŸtırdı.
Adaletin hukuktan, hukukun ahlaktan kopması, parçalı zihnin oluÅŸmasını ve bilgi ile amelin ayrılmasını beraberinde getirdi.
Neticede, İslâm ne kadar hayattan uzaklaÅŸtıysa, o oranda dile düÅŸtü.
Gönle, takvaya önem veren irfanı gelenek dahi varlığını modern araçlarla ortaya koyuyorsa, orada durup iyice düÅŸünmek icap eder.
BaÅŸtaki söze, insanın ölümsüzlük arayışına döndüÄŸümüzde, inkârcıların ölümsüzlük arayışlarının mekânının dünya olduÄŸunu ve araçlarının bilim olduÄŸunu söyleyebiliriz. Her organ nakli ile havaya sıçrayan, insanı parça deÄŸiÅŸtiren makine derekesine indiren modern cahiliye, her ÅŸeyi kendinden menkul bilerek, dünyada kalıp zevklerini sınırsız olarak burada yaÅŸamak istiyor.
Öte yandan dünyevileÅŸen mümin, arkada hayrı kalıcı kılabilecek ömür bırakabiliyor mu? DünyevileÅŸen dinin âhiretteki karşılığı ne olur? Ya da cennetten düÅŸen insan, bu ahvalde yerine dönebilecek mi?
Ahmet Mercan
Not: Bu makale, “İnsanı Geri Çağırmak” adlı eserden iktibas edilmiÅŸtir.

Henüz yorum yapılmamış.