Murat Sayımlar: Doğallık ve tüccarlık
Müslümanca yaÅŸamak; herhangi bir koÅŸula, hesaba, plana, karşılığa gerek olmaksızın; anı, insanın yaratılışından gelen anlam, hukuk ve hükümler çerçevesinde yaÅŸayabilmesidir.
İnsanla, Allah'ın yeryüzüne halife tayin ettiÄŸi varlık mesabesinde saygı gösterip deÄŸer vererek iliÅŸki kurmak, Müslümanım diyenlerin, ötekilere karşı bir ayrıcalığı deÄŸildir. Bu onun düÅŸünce, davranış ve iliÅŸki doÄŸalıdır. Yani iliÅŸkisini bu doÄŸal üzerinden ve tabii olarak geliÅŸtirir.
Allah'a kulluk etmekte gaflet ve dalalete düÅŸenlere de aynı yerden bakarak; adaletle ve merhametle yaklaÅŸmak, Müslümanca davranmanın doÄŸal unsurudur. Bunu siyasi, sosyal, bireysel üstünlük veya rekabet için yapmaz. Bundan çıkar elde etmek niyeti olmaz. Bu onun tabii halidir.
Müslümanların inÅŸa ettiÄŸi dünyada insanlar; sevgi, deÄŸer, merhamet, adam yerine konulmak, görülmek gibi ÅŸeyleri dilenmezler. Zira Müslüman olmanın tabii gereÄŸi olarak, insana yaratılıştan verilen bütün haklar, Müslümanların iliÅŸki hükümlerinin esasını teÅŸkil eder.
Yani bir insanı var saymak, önemsemek, adam yerine koymak, deÄŸer vermek, saygı göstermek; zaten fıtraten onların hakkıdır. Hiçbir gerekçe ile bunlar insanlara bir lütuf gibi sunulamaz.
Adaleti, propaganda konusu yapmak ya da sloganlaÅŸtırmak, Müslümanlar için düÅŸünülmesi zait bir husustur. İnsanlara, "nefes almanız bizim için bir görevdir, bizim olduÄŸumuz yerde siz daha iyi nefes alacaksınız." denilebilir mi?
Elbette hayır. Nefes almak bütün insanların zorunlu ve doÄŸal bir hali olduÄŸu için, bunun üzerinden söylenecek her söz saçmalıktır. Olsa olsa, sizin havanızı kirletip, saÄŸlıklı nefes almanızı engellemeyeceÄŸiz; bunu yapanlara engel olacağız denilebilir.
Adalette bunun gibidir. VaroluÅŸtan gelen temel haktır, aynı nefes almak gibi. Bu nedenle adaletle karar verip davranmak, Müslümanım diyenler için nefes almak kadar doÄŸal bir olgudur. Bu nedenle; propaganda, vaat, retorik konusu yapılamaz. Adil olmak diÄŸerlerine bir kıyak ya da onlara göre bir ayrıcalık deÄŸildir. Müslüman olmanın tabii halidir.
İyilik yapmak insan fıtratının tabii unsurlarından birisidir. Bu nedenle; projelere, organizasyonlara, hesaplara konu olmaksızın, Müslümanların hayatının, anı birlik mahiyetini saÄŸlayan bir unsurdur. Durumla karşı karşıya kalınır ve tabii ÅŸekilde iyilik yapılır. Bundan beklenen, umulan sadece rıza-i bâridir. Bu da insanın varoluÅŸ gayesi, bütün karar ve davranışlarının kök nedenidir.
Zaman, saÄŸlık, akıl, para, çevre, bilgi, güç ve benzeri sahip olunan kaynakları; o durum ve anda, en doÄŸru iÅŸ için ve en doÄŸru biçimde kullanmak; bunu sürekli yapmak, Müslüman için bir baÅŸarı hikâyesi deÄŸildir. Zira bu Müslüman olmanın tabii halidir. Böyle davranamamak bir kayıp, israf ya da baÅŸarısızlık hikâyesidir.
Hidayeti için gönderilen vahyi ve Kevni ayetleri okumak, anlamak, karar ve davranışlarını bununla inÅŸa etmek; istisnasız bütün Müslümanım diyenlerin tabii hali, anlık rutinidir.
EÄŸer böyle yaparlarsa, bu süreçten; fıtri ahlak, Müslüman ÅŸahsiyet, güzel ÅŸahitlik doÄŸar. Bunlar, Müslümanın, çevresi ile doÄŸal ve etkin iliÅŸkisini inÅŸa eden tabii unsurlardır. Çevrenin, Müslüman üzerindeki hakkıdır.
Bunlara sahip olmak Müslüman için üstünlük, ayrıcalık, ÅŸöhret ya da baÅŸka hesap ve çıkar konusu olamaz. Bunlar hiçbir ticaretin sermayesi deÄŸildir.
Yalnız Allah'a kulluk edip, yalnız O'ndan yardım dilemek, Müslümanların tabii halidir.
Bu halin saÄŸladığı güç ve imkânlar, fıtraten verilmiÅŸ sorumlulukların yerine getirilmesi için kullanırlar. Yani bu hale ulaÅŸmaya yaklaÅŸtıkça; fitnenin yeryüzünden kalkması ve dinin sadece Allah'ın olmasının ne demek olduÄŸunu anlamak ve gereÄŸini yapmak imkânları geniÅŸler.
Bu halin edebiyatı üzerinden; kendini ve etrafını yanıltmak ve ücret talep etmek, Müslüman olmanın tabii haline mugayir bir durumdur.
Ezcümle; Müslüman olmak bir halin tarifidir. Fıtratın anlam hükümleri ile anlayıp, inÅŸa hükümleri ile karar verip, davranış sergilemenin tabii halidir.
Bu halin ÅŸartı, karşımıza çıkan her durum; zamanı da durumlarla karşı karşıya kalınan anlardır.
Bunun kültürü üzerinden sürekli konuÅŸmak, yazmak, okumak, anlatmak ya da bunlara iliÅŸkin "faaliyetler" içerinde bulunmak; tabii halin tahakkuku deÄŸil, belki bunu anlayıp, inanıp, karar vermenin ön faaliyetleridir.
Bu faaliyetler; nefse, gruba, organizasyona vesaire dair açık ya da gizli hesaplara matuf yapılıyorsa, halin inÅŸasını tahakkuk ettirebilecek sonuçlara da engel teÅŸkil edebilir.
Müslümanca yaÅŸamak; Allah'ın insan fıtratına iliÅŸkin anlam ayetleriyle hali ve hayatı okuyabilmek; inÅŸa ayetleriyle hali ve hayatı yazabilmek, inÅŸa edebilmek; bunu her an ve tabii bir ÅŸekilde yapabilmek olarak tarif edilebilir, Allahu âlem.

Henüz yorum yapılmamış.