Sosyal Medya

Şevket Hüner: Toplumsal Çürümeye Katkılarımız



EÄŸer bir düÅŸünce kalıbı onu ananları bir yandan emniyetsiz hissettirirken diÄŸer yandan onun üzerinden bazı ortak anlayışları ifade ediyorsa bunun üzerinde düÅŸünülmelidir. Realitenin hakikatin yerine ikame edilmemesi için, onun kimler tarafından üretildiÄŸi, bir sapma nedeni olup olmadığı, ümitsizliÄŸi yaygınlaÅŸtırıp yaygınlaÅŸtırmadığı, kuralsızlığı ve ÅŸiddeti meÅŸrulaÅŸtırıp meÅŸrulaÅŸtırmadığı üzerinde araÅŸtırmalar yapılması ümmetin üzerine farzı kifayedir. Yani popüler olan veya oldurulan her düÅŸünce kalıbına ÅŸüphe ile yaklaşılmalıdır. Yoksa bu önce küresel bir ideolojiye sonra da hayatın ayrılmaz bir parçasına dönüÅŸebilir.

Sosyal medya tarafında çokça köpürtülen “Toplumsal Çürüme” kendi başına ortaya çıkan bir düÅŸünce biçimi olarak deÄŸerlendirilemez. Zira alternatifsiz kılınmaya çalışılan seküler yaÅŸam biçiminin ve kapitalist hayat tarzının olumsuz sonuçlarından biri de toplumsal çürümedir. Fakat her yanlış, içinde bazı doÄŸruları da barındırdığı için bu fitnenin kanserli bir hücre gibi vücuttan atılması ondan kurtulunduÄŸunu göstermez. Yeniden baÅŸka bir isimle ve farklı yüzlerle karşımıza çıkıverir.

Her toplumsal sapma veya kriz, haddini aÅŸma olarak deÄŸerlendirilmelidir. Zira insana dair zaaflar, güç, çıkar ve haz arayışları terbiye edilemez ise fıtrata dair sınırların aşılması kaçınılmaz olur. Bulaşıcı bir illet gibi yaygınlaÅŸan bu haddi aÅŸma giriÅŸimleri realite üzerinden hakikatin örtülmesini saÄŸlayan birlikteliklere dönüÅŸebilir ve bu yönelimler toplumu felce uÄŸratır. İnsanların birbirlerine karşı sorumluluklarını hatırlatarak onları kardeÅŸ kılan fıtratın yerine, etnik, ekonomik, ideolojik çıkarlara dayalı, rekabete ve sadece kazanmaya yönelik eÄŸilimlerin geçmesi, çözülmeyi ve çürümeyi toplumsallaÅŸtırır. Bu bir iÅŸgaldir. Ama “alan razı satan razı” ÅŸeklinde sunulduÄŸundan kimse bu iÅŸgale diren(e)mez.

Her haddini aÅŸma, dokunulmaz kılınmış küçük bir azınlığın har vurup harman savurmasını meÅŸrulaÅŸtırmak içindir. Bu açmazın çoÄŸunluÄŸu köleleÅŸtirdiÄŸi bilinmesine raÄŸmen, kurtuluÅŸa dair bütün ümitleri tüketen, devlet adlı organizasyonun ta kendisidir. Bu durumun insanları karamsarlaÅŸtırdığını bilenler, “aydınlık yarınlar” yalanıyla oyalamaya yönelirler. Her krizi bir fırsata dönüÅŸtürmenin tek kurtuluÅŸ olduÄŸu çözümüne inandırılanların hangi dine, etnik kimliÄŸe veya ideolojiye tabi oldukları sonucu deÄŸiÅŸtirmez. Toplumda gönüllülerin yerini fırsatçılar alınca “toplumsal çürüme” çoÄŸunluk için istenmese dahi kanuni ve kurumsal düzenlemelerle bir kazanç kapısı gibi sunulur. NormalleÅŸme ve yumuÅŸama evrelerinden sonra oluÅŸan siyasi partiler, kazananlar ve kaybedenler üzerinden kurulan yeni bir çözümsüzlüÄŸe evrilir. Bugün kazananlara karşı isyan edenler yarın seçimi(!) kazandığında tepki koyduklarının tam tersine davranarak, kendi kontrollerinde üretilen krizlerden kâr devÅŸirme peÅŸine düÅŸerler.

Haddini aÅŸanların kontrolünde geliÅŸen yaygın kuralsızlık “toplumsal çürümeyi” ilerlemek, geliÅŸmek, çaÄŸdaÅŸ uygarlık seviyesine çıkmak olarak ilan eder. “Körler sağırlar birbirini ağırlar” ÅŸekline dönüÅŸtürülmüÅŸ bu keÅŸmekeÅŸin bir düzen olduÄŸunu iddia edenler, kazananların köleleÅŸtirdiÄŸi kitlelerdir. “Bir gün gelecek biz de kazanacağız” mottosuna inandırılan fırsatçılar hayatlarını ve ahiretlerini bir yalan uÄŸrunda sabrettirilerek heba ederler.

Günümüzde toplumsal çürüme baÅŸlığında, her gün bir yenisine tanık olduÄŸumuz onlarca olay, devletin en üst kademelerinden baÅŸlayarak eÄŸitimden saÄŸlığa kadar toplumsal hayatın tüm alanlarının sermayenin mutlak hakimiyetine açıldığı bir süreçte mümkün hale geldi. Bu süreçte, kamusal sorumluluk fikri adım adım toplumdan sökülüp atıldı; mülk ve güç sahiplerinin insan üzerinde kurdukları tahakkümü sınırlayan koruyucu mekanizmalar ortadan kaldırıldı.

Toplumsal çürüme, yalnızca kendine yatırım yapmayı amaçlayan, bireysel çıkarı ve rekabeti yücelten, bu uÄŸurda hiçbir dini ve ahlaki sınır tanımayan, toplumsal dayanışma fikrinden tamamen arındırılmış “ekonomiye bağımlı insan” tipini baÅŸat hale getirdi.

Toplumsal çürümeyi, insanların ve toplumların dini, ahlaki ve fıtri deÄŸerlerinin bozulması olarak gören Müslümanlar, toplumun bütününe seslenen ortak deÄŸerlere çağırma, bunları yaygınlaÅŸtırma ve bu deÄŸerlerin yaÅŸatıldığı somut örnekler ortaya koyma, herkesin kendisini emniyette hissedeceÄŸi bir birlik ufkunun kuruculuk iddiasını konusunda bir kitaba ve Resulün örnekliÄŸine sahiptirler. Kur'an, ahlaki yozlaÅŸma ve toplumsal çürümenin, insanlık tarihi boyunca karşılaşılan temel sorunlardan biri olarak görür ve bunun kökenlerini ve çözüm yollarını, ayetler ve kıssalar aracılığıyla açık bir ÅŸekilde ortaya koyar.

Allah'a iman, takva, adalet, iyiliÄŸi emretme, kötülükten alıkoyma ve infak gibi ilkeler, toplumun ahlaki ve sosyal dengesini korumanın temel unsurlarıdır. Tarih boyunca nebilerin tebliÄŸ ettiÄŸi bu ilkeler, günümüzde de geçerliliÄŸini korumaktadır. Toplumlar, Kur'an'ın öÄŸütlerine uyarak ahlaki yozlaÅŸma ve çürümeyi önleyebilir, adalet ve barış içinde yaÅŸayabilirler.

Kur'an'da ahlaki yozlaÅŸmanın temel nedenleri olarak insanın nefsine uyması, Allah'ın emirlerinden uzaklaÅŸması ve dünyevi hırsların peÅŸinden koÅŸması gösterilir. Hac Suresi 1. ayette ÅŸöyle buyrulur: "Ey insanlar! Rabbinizden korkun! Çünkü kıyamet vaktinin depremi müthiÅŸ bir ÅŸeydir." Bu ayet, insanların dünyevi hırslara kapılıp ahireti unutmalarının, ahlaki çöküÅŸe yol açtığını vurgular.

İsra Suresi 16. Ayette de toplumların ahlaki çöküÅŸü ÅŸöyle anlatılır: "Bir ülkeyi helak etmek istediÄŸimizde, oranın varlıklılarını (günaha) ÅŸartlandırırız. Onlar orada kötülük iÅŸlerler. Böylece o ülke helake müstahak olur ve biz de orayı yerle bir ederiz." Bu ayet, toplumun önde gelenlerinin ahlaki yozlaÅŸmasının, tüm toplumu çürümeye sürüklediÄŸini gösterir.

Kur'an, ahlaki yozlaÅŸmanın toplumsal çürümeye yol açtığını ve bunun sonucunda toplumların helak edildiÄŸini birçok kıssa ile örneklendirir. ÖrneÄŸin, Hud Suresi'nde anlatılan Nuh kavmi, ahlaki çöküÅŸ ve zulüm nedeniyle helak edilmiÅŸtir. Nuh (a.s.), kavmini Allah'a iman etmeye ve adaleti tesis etmeye çağırmış, ancak onlar kibirlenerek bu çaÄŸrıyı reddetmiÅŸlerdir. Sonuç olarak, tufanla helak edilmiÅŸlerdir.

Benzer ÅŸekilde, Araf Suresi'nde anlatılan Lut kavmi de ahlaki yozlaÅŸmanın en uç örneklerinden biridir. Lut (a.s.), kavmini fuhuÅŸ ve zulümden vazgeçmeye çağırmış, ancak onlar bu uyarıları dinlememiÅŸlerdir. Sonuç olarak, Allah onları helak etmiÅŸtir. Bu kıssalar, ahlaki yozlaÅŸmanın toplumsal çürümeye ve nihayetinde helake yol açtığını gösterir.

Kur'an, infak ve yardımlaÅŸmayı toplumsal çürümeyi önleyen bir araç olarak sunar: "Mallarını Allah yolunda harcayanların durumu, yedi baÅŸak bitiren ve her baÅŸakta yüz tane bulunan bir tohum gibidir. Allah dilediÄŸine kat kat verir. Allah'ın lütfu geniÅŸtir, O her ÅŸeyi bilendir." (Bakara/261)

Ayrıca, Kur'an adaleti ve iyiliÄŸi emretmeyi, kötülükten alıkoymayı öÄŸütler: "Sizden, hayra çağıran, iyiliÄŸi emreden ve kötülükten men eden bir topluluk bulunsun. İşte kurtuluÅŸa erenler onlardır." (Al-i İmran/104). Bu ayet, toplumsal düzenin saÄŸlanması için iyiliÄŸin yaygınlaÅŸtırılması ve kötülüÄŸün engellenmesi gerektiÄŸini vurgular.

Ahirete iman etmek ahlaki yozlaÅŸmanın ve toplumsal çürümenin önlenmesi için en önemli unsurdur. Zira zerre iyiliÄŸin ve kötülüÄŸün karşılığını bulacağı, insanların niyetlerine göre yargılanıp sonsuz cezaya ve mükafata ereceÄŸi bir hesap günü vardır. Kimsenin yaptığı kötülüÄŸün yanına kalmayacağı hakikati, haddini aÅŸma eÄŸiliminde olan insanları kendine getirmek için yeterlidir. İnsanın doÄŸru yolu bulması toplumun kurtuluÅŸuna dair en büyük ümittir.

Ahiret inancının yön vermediÄŸi din ÅŸeytanın dinidir. İşte o zaman din kötülüÄŸe engel olmayan, aşırılığın toplumsallaÅŸmasına katkı veren bir afyona dönüÅŸür. Muhafazakarlık adlı bu sapma da hakikatin yerini aldığı için kötülüÄŸe engel olmayan ve bunu bir kader olarak görüp sinerek, ümit olmaktan uzaklaÅŸan bireyleri çoÄŸaltmakla övünür…

Åževket Hüner / 24 Rebiülahir 1447

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.