Yasin Aydoğan: Vitrin Hastalığı

Vitrin, modern zihniyette-mantalitede bir deÄŸerdir, özlenen, istenen, sahip olmak için üzerine oynanan bir deÄŸer.
Zaten, showroom, satabilmek, müÅŸteri toplayabilmek için estetik mamullerin, nazara verildiÄŸi bir etkin uygulama olarak öne çıkıyor-çıkarılıyor.
Ancak biz, bu meseleye inancımız muvacehesinden bakacağız.
Vitrin bir hastalıktır, kibir de vitrin hastalığıdır, cahiliye döneminde mebzul miktarda arzı endam eden bir tavırdır bu.
Velid bin MuÄŸire adlı müstekbir, su-i misallerden biri olarak verilebilir.
Vitrinin önemi-deÄŸeri-lüzumu, gerekliliÄŸi, ehli dünya açısından, hastalık olarak isimlendirilmiyor, ama inancımız açısından bu bir hastalıktır ve iman-amel saÄŸlığımızı bozmaktadır.
YaÅŸadığımız dünyada, genel geçer ölçüler, bizi de etkisi altına alıyor, nedense kurtulmayı baÅŸaramıyor, yoÄŸunluklu etkisine kapılıveriyoruz.
Protokoller iliÅŸkiler, resmi münasebetler, bizi zamanla muhabbetten uzaklaÅŸtırıyor, tecrit ediyor.
Bu tarzın, inanç köklerimize ait olmadığını, yabancı-ayrıksı olduÄŸunu düÅŸünüyorum.
Saygı ve hürmet iki taraf arası muhabbetin, münasebetin ve iliÅŸkinin saÄŸlıklı yürümesinin-yürütülmesinin vazgeçilmez esaslarıdır.
Lakin, bizde protokolü esas alan iliÅŸkilerde, saygı-hürmet eksenli görünen-dışa vuran tavırlar, içte, iç dünyamızda aynıyla karşılık bulmuyor.
Biz, saygılı, hürmetli “imiÅŸ” gibi görünüyoruz.
Bu görünüÅŸ, merasimin gerektirdiÄŸi ve saygılıymışız gibi göründüÄŸümüz tarafın statüsüne istinat ediyor.
Aslında umumen, herkesin statüsü gereÄŸi öyle davranmak-görünmek zorunda olması, bizi de etkisi altına alarak oraya savuruyor.
Statüler, protokolü intac ediyor. Ve bizim statüsü yüksek, vitrinde görünen tarafa karşı tavrımız, vitrinde görünmek gibi nefsi bir zaafımızı-tarafımızı da kışkırtıyor. Özetle, vitrin hastalığı hepimizi kuÅŸatıyor.
DoÄŸal-tabii iliÅŸkilerden-iliÅŸki biçiminden çıkıp, standartlara mahkum oluyor ya da mahkum ediliyoruz.
Lakin, kürsülerde Enbiya’nın (as) tevazuundan, sade yaÅŸantısından, ayrıcalık istemeyen, imtiyaz içeren tavırlardan ÅŸiddetle uzak durduÄŸundan da çokça bahsediyoruz. Yani, anlatıyor ancak uygula-ya-mıyoruz. Vitrin hastalığına mübtela olduÄŸumuza uyanamıyoruz.
Bu bahsettiğim anormal tarzın-tavrın, genelde pratikte yer tuttuğuna şahid oluyorum.
Bir salon programında sunucuya bakın, önce protokol kurallı giriÅŸ ve tabi haliyle kategorize eden bir jargona mahkumiyetle falanlar filanlar beyanıyla giriÅŸ yapıyor, yapmak zorunda kalıyor-bırakılıyor. Önce sayın/lar (aÄŸalar, büyükler, statüsü yüksek kimseler) sonra beyler hanımefendiler, yani avam…
Yani önce çok deÄŸerli falanlar, sonra sıradan (!) vatandaÅŸ.
Vitrin hastalığı hepimizi sarıyor, salgına dönüÅŸüyor.
Zamanla kanıksıyoruz, bizim için sıradanlaşıyor-standartlaşıyor, çoÄŸu zamanda savunuyor, gerekliliÄŸi üzerinde duruyoruz.
Hulasa bizde yabancılaşıyoruz, yabanileÅŸiyoruz, sınıflara ayrışarak-ayrıştırarak aslımızdan-özümüzden kopuyor-koparılıyoruz.
Yasin AydoÄŸan
Henüz yorum yapılmamış.