Sosyal Medya

Şevket Hüner: Hesapsız Kitapsız



Genellikle sonunda zarar edip iflas eden insanları niteleyen sözün hesapsız kitapsız olması manidardır. Bu istenmeyen tavır tekrarlandığında, bu terim o insanı tanımlayan olumsuz bir sıfata dönüÅŸür. Bu olumsuz sıfatla anılan kiÅŸi, diÄŸerlerini hangi iÅŸe veya eyleme davet ederse etsin, kesin kâr edileceÄŸine dair ne kadar delil getirirse getirsin yeterince itibar görmez. Artık onun için bu kötü sıfatından haberdar olmayan fırsatçıları bulup ikna etmekten baÅŸka yol kalmamıştır.

Kuran’a göre insanı hesapsız kitapsız iÅŸlere ikna eden ve yol gösteren ÅŸeytan ve onun iÅŸbirlikçileridir. Son kitap, insanın her ÅŸeyinin ortaya döküleceÄŸi, niyetlere göre yargılanacağı o zorlu hesap gününden bahsettiÄŸinden dolayı, hesap kitabı, kitap da hesabı hatırlatır. Yani bu terim dini bir alt yapıya sahiptir.

İman ilkelerine inandığını söyleyen her insan, kitabı okuduÄŸunda hesabı hatırlamalı ve hesabını veremeyeceÄŸi her türlü yasaklanmış eylemden uzak durmalı, yapmaya baÅŸlamışsa ısrar etmeyip terk etmelidir. Zira hesapsız kitapsız iÅŸlerin sonu, sonsuz cehennemdir. Bundan dolayı davet edildiÄŸimiz her eyleme kimin çağırdığını, neyin hedeflendiÄŸini, sonucunda nereye varılması planlandığının sorgulanması imanın gereÄŸidir.

Åžeytan ve avanesi davet ettiÄŸi her iÅŸin sadece iyi ve kârlı taraflarını bahis konusu eder. İşler yolunda gitmeyince, istenilen sonuçlara ulaşılamayınca, zarar edilince neler yapılacağına dair hiçbir ÅŸeyden söz etmezler. Bunları sorgulayanları da kötümserlikle suçlarlar. İstenilen sonuçlar elde edilemeyince bunlar ortadan kaybolur ve her türlü zarar, bu hesapsız kitapsız iÅŸe ikna edilenin üzerine kalır. Artık suçlamanın ve feryadı figanın bir faydası yoktur. Zira iÅŸin başında yapılması gereken incelemeler ya saflıktan ya da fırsatçılıktan dolayı ihmal edilmiÅŸtir. İşin en kötü tarafı, zarara uÄŸrayan artık kimseye güvenemez olur ve gittikçe o da günün ÅŸartları(!) gereÄŸi güvenilmez olmayı realite sanır.

Ebû Hureyre’nin (ra) rivayetine göre, Resulullah (sav):“Müflis kimdir, biliyor musunuz?” diye sordu. Ashâbı Kiram (rah): ‘Bizim aramızda müflis, parası ve malı olmayan kimsedir, dediler. Resulullah (sav): “Åžüphesiz ki ümmetimin müflisi, kıyamet günü namaz, oruç ve zekât sevabıyla gelip, fakat ÅŸuna sövüp, buna zina isnat ve iftirası yapıp, ÅŸunun malını yiyip, bunun kanını döküp, ÅŸunu dövüp, bu sebeple iyiliklerinin sevabı ondan alınıp ÅŸuna buna verilen ve üzerindeki kul hakları bitmeden sevapları bitince, hak sahiplerinin günahları kendisine yükletilip sonra da cehenneme atılan kimsedir’ buyurdular.  (Müslim / Birr 59, Tirmizî / Kıyâmet 2)

Resulullah (sav), “müflis kimdir?” sorusunda müflis sözcüÄŸünün lügati manasından çok ıstılahı yani fonksiyonel anlamına dikkat çekmiÅŸtir. Sahabeye göre müflis, parası ve malı bulunmayan kimse olarak tanımlansa da hakiki müflisin bu olmadığı açıktır. Çünkü bu durum, yeniden kazanç elde etmekle ortadan kalkabilir. Gerçek müflis ise tamamen mahvolmuÅŸ, ahirete götürdüÄŸü hayır ve hasenattan elinde hiçbir ÅŸeyi kalmayarak ziyanda olandır. Bunların ahirete yönelik tüm kazanımları, haklarını gasp ettiklerine ve borcunu ödemediÄŸi alacaklılarına verilmesi zararı karşılamayınca, karşı tarafın günahları da bu kulların üzerlerine yüklenecek, sonra da cehenneme atılacaklardır. İşte hesapsız kitapsızların uÄŸrayacağı gerçek zarar ve ziyan, hakiki iflâs iÅŸte budur.

Ülkemizde var olan anlayışa göre kul hakkına el uzatmamak konulu uyarılar sadece küçük ve bireysel suçları kapsar. Asla finansal kapitalist sistemin kendisinin bir suç örgütlenmesi olduÄŸu ve bu ÅŸeytani sistem sürdükçe kul hakkına girmekten uzak durulamayacağından bahsedilmez. Bu kirli sistemin çarklarına uyan modern ürkek kent insanı, ayakta kalmak için istemese de suça iÅŸtirak eder. Hatta ömür boyu birçok zorluÄŸa katlanarak okuttuÄŸu çocuklarını, bunun bir parçası kılan dolgun maaÅŸlı iÅŸlere girmesinden büyük memnuniyet duyar.

İslam dini müminleri her türlü hesapsız kitapsız suç organizasyonlarına dahil olmasını yasaklar ve onlara hesap gününü hatırlatarak tövbeye yani o suç organizasyonlarıyla mücadeleye yönlendirir. Helal kazanmak aynı zamanda kul hakkına el uzatan suç örgütlenmeleriyle mücadele etmekle mümkündür.

Yani bir yandan namazı, orucu, zekâtı ve benzeri kulluk görevlerini yapan Müslümanlar, aynı zamanda dinin haram kıldığı, insanların mal, can ve ırz emniyetine yönelik haklarına, kamuya ait olan mallara tecavüz etmek gibi affedilmez büyük günahlardan uzak durmalıdırlar. Bu tür günahları normalleÅŸtiren kapitalizm ve onun ÅŸeytani türevleriyle mücadele etmeyenlerin hac ve umre öncesi tek tek helalleÅŸme çabalarıysa, bataklığı kurutmak yerine tek tek sinekleri öldürerek mücadele etme benzeri nafile çabalardır.

Günümüzde dünya üzerinde iÅŸlenen organize suçların büyük çoÄŸunluÄŸu, yapılmadan önce ince ince hesaplanan iÅŸlerdir. Ama kitabın yasaklarına uymayan, hesap gününe inanmadığı için her ÅŸeyin yanına kâr kaldığını zanneden bütün organizasyonlar sonunda iflas edecek ve buna iÅŸtirak eden herkesi sonsuz cehenneme mahkûm bırakacaktır.

 

Åževket Hüner / 8 Safer 1447

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.