Makale
Umut; Varlıktan Bilgiye
Umut, insanın kendini aÅŸkın, Allah karşısındaki konumunu doÄŸru ve ÅŸuurlu bir ÅŸekilde idrak ederek karşılaÅŸtığı her ÅŸeye yönelik Allah’ın mutlak kudret sahibi olarak kendisine yönelik yardımının geleceÄŸine olan imanı ve güvenidir. İnsanın korku ve ümit arasında bir denge arayışı ile umudu diri tutmak ve ona yaslanmak arasında kopmaz bir baÄŸ olduÄŸu kadar o dengeyi aÅŸan ve dengenin muhafazasına yarayan bir konumu insan için mümkün kılan ÅŸey de umuttur.
Umut, her ÅŸeye raÄŸmen insanın varlığını sürdürmesini saÄŸlayan motivasyon ve her ÅŸeye raÄŸmen geleceÄŸe dair umudu muhafaza ederek yaÅŸamı sürdürme arayışının temelini inÅŸa eder. Bu temel çerçeve, insanın iyimser bakışa sahip oluÅŸu ve gücü, kudreti her ÅŸeye yeten bir Allah’ın varlığının Yaratıcı olarak kendisini yarattığı ve insana kendi ruhundan üflemesi ile her alanda kendisine yardımcı olacağını belirterek ona yol kılavuzluÄŸu yapan bilgi ve bu bilginin eyleme dönüÅŸmesini saÄŸlayan nübüvveti vermesindedir. Umut, onun için bir yaÅŸam biçimidir. Umut, insanın dünya içindeki fiziksel seyri açısından olduÄŸu kadar, kendini gerçekleÅŸtirme amacıyla mutlak varlığa yönelme sürecindeki metafizik seyri açısından da önem taşır. Zira umut, kiÅŸinin kendini gerçekleÅŸtirme yolundaki kararlılığını da iÅŸaret eder…
Umudu metafizik bir tanım olarak düÅŸündüÄŸümüzde; Umut Snyder’a (1995, 2002) göre bir hedefe ulaÅŸmak için harekete geçirici düÅŸünme (amaca ulaÅŸmaya yönelik güdü ve biliÅŸsel enerji) ve hedefe ulaÅŸma yollarını düÅŸünme (amaca ulaÅŸmayla ilgili farklı yolları dikkate alma) ve planlama olarak üç biliÅŸsel boyuttan oluÅŸmaktadır. Hedef belirleme umudun ilk öÄŸretisidir. Hedefi belirlemede umudun yerini doÄŸru konumlandırmak, aynı zamanda hedef ile insan arasındaki iliÅŸki ve iletiÅŸimi de dikkate almak zorunluluÄŸu doÄŸurur. Kul ile Allah arasındaki bağıntı, vahiy ile biçimlenmekle birlikte bu vahyin açtığı idrak alanı içinde kul Allah ile daha yakın bir diyalog oluÅŸturma hedefini belirler. İşte bu noktada ilkeler, emirler ve nehiyler kadar, kiÅŸinin yaÅŸadığı âlem ile gideceÄŸi âlem arasındaki farkı idrak etmesi çok deÄŸerlidir. Kendisini bu duruma göre hazırlaması açısından beka ile fena arasındaki derin ayrımı idrak etmesi de gerekmektedir. Allah ile kuracağı kulluk iliÅŸkisini dostluk iliÅŸkisine dönüÅŸtürmesi ve oradan elde ettiÄŸi tecrübe ile yürüyüÅŸünü sürdürme kararlılığı ise umudun varlık kazandığı alan olacaktır.
Umut veya ümit, bir kimsenin kiÅŸisel yaÅŸamındaki olay ve durumlarla ilgili olumlu sonuçlar çıkabileceÄŸi ihtimaline dair duygusal inancı olarak tanımlanabilir. Türk Dil Kurumu ise umut sözcüÄŸünü ‘Ummaktan doÄŸan güven duygusu, ümit’ veya ‘Bu duyguyu veren kimse veya ÅŸey’ olarak tanımlamaktadır. Bu durumda umut, tek bir kaynağı iÅŸaret eder: Kudretli Yaratıcı olan Allah… Allah, umudun kaynağı olarak öne çıkar ve O’nun varlığı umudun varlığının bekası açısından kaçınılmazdır. İşte o zaman umut, hiç bitmez tükenmez bir kaynaÄŸa sahip olmaktadır. İnsan, bu bitmez tükenmez kaynak ile bağını sürdürerek kendi yaÅŸam alanını umudu her dem taze tutacak bir tezkiye/arınmaya ve bir tezkire/anma ile taçlandırarak varlığını umudun varlığı üzerine bina ederek yaÅŸamın umut üzerine bina edilmesine zemin oluÅŸturur. Bir baÅŸka açıdan ‘Umut’ ismi, Türkçe’de ‘beklenti’ ve ‘iyimserlik’ anlamına gelen bir kelimedir. Tarihsel olarak ‘umut’ kelimesi, kiÅŸilerin zorluklarla baÅŸa çıkma ve geleceÄŸe dair pozitif beklentilere sahip olma yeteneÄŸini ifade eder. Muhtemelen baÅŸka dillerde de umut kavramının karşılığı olarak benzer anlamlar ihtiva eden yaklaşımlar bulmak zor olmasa gerek! Bu da bize umudun evrensel bir karaktere sahip olduÄŸunu ve her kültür ve ırkta ortak bir idrake sahip olduÄŸunu gösterir ki bu da insan varlığının umut ile nasıl bir iliÅŸki ve iletiÅŸim üzere olduÄŸunu gösterir.
İnsan, pozitif ve negatif/iyi ve kötü hasletleri birlikte potansiyel olarak taşır. Bu potansiyeli hangi boyutu ile harekete geçireceÄŸi ise umudun varlığı ile birebir orantılı bir durum içermektedir. Umudunu yitirmiÅŸ bir insanın, karşı karşıya kaldığı bir durum üzerine ne yapacağı anlam yitimine uÄŸrayacaktır. Bu durumda kötülüÄŸün açığa çıkması onun için bir anlam taşımaz olmakla birlikte kötülüÄŸe maruz kalan kiÅŸiler ve etrafındaki insanlar için ise çok ÅŸey ifade eder. Umudunu kaybeden, kötümserliÄŸin bataklığında debelenip durmaktan kurtulamayacaktır. Bu durum fert ve toplum içinde geçerliliÄŸini koruyacaktır. EÄŸer bir toplumu yok etmek, onu içerden çürütmek istiyorsanız, o toplumun umudunu elinden alın bu yeterli gelecektir. O yüzden fert, cemaat ve diÄŸer kavim, millet ve ümmet baÄŸlamında da umudun yeri tartışılmaz bir güce sahiptir. Yeise düÅŸmek, yenilgiyi kabule zorladığı gibi esareti de normalleÅŸtirir. O yüzden hitap ederken, insanları umuda mı, yeise mi taşıdığınız temel bir mihenk taşı olarak öne çıkarılmalı ve hitabı bu düzlemde düÅŸünmeyi zorunlu bir haslet olarak tasvir edebilmeliyiz…
İnsanın, toplumun ve insanlığın topyekûn hayatını derinden etkileyen ve onun bütün katmanlarında etkili ve etken bir süreç olarak görmemiz gereken ÅŸey umuttur. Umudu, salt beÅŸeri düzlemde inÅŸa etmek ve sebeplere irca etmek sınırlılığı içinde makul görülebilir. Ama onu mutlaklaÅŸtırmak derin sorunlara kapı aralar. Bir kavim umudunu yitirdiÄŸi andan itibaren tarih sahnesinden silinmektedir. Bir devlet, iktidar ve erk, eÄŸer umudunu yitirirse, çok kısa bir süre sonra tarihsel bir karaktere dönüÅŸecektir. Bir aile eÄŸer umudu yitirirse, aile olmaktan çıkar ve dağılır, gider…
Siyasal arenada da umut temel belirleyici etkendir. İktidar olma arzusu taşıyan birilerinin, öncelikle umudunu diri tutması ve bu umut üzerinden hareketle hem umudunu korumalı ve diÄŸer insanlara umut taşımalıdır. İktidar olma, umudu taşıma ve kararlılığa dönüÅŸtürme zemini üzerinden elde edilecek bir konumu ihtiva etmektedir. Çünkü umudu biten kiÅŸi yanlışa kapı aralar, her yanlış ise onun insanlar nezdinde güvenilirliÄŸini yitirmesine neden olur ve iktidar onun için kayıp silsilesine yazılır.
Güven veremeyen birinin umut vermesi beklenemez! Umudu vermek ise bir anlam ve erdemli bir hayat ile saÄŸlanabilir. Anlam sahibi olmayan birinin umudu taşıması beklenemez! Geçici hazlar üzerine bina edilmiÅŸ umut, umut olma vasfı taşımaz! Daha çok bir arzuyu içerir. Arzu ile umut arasında ise derin bir ayrım vardır. Arzuya dayalı istekler, umudun yanlış konumlandırılmasını beraberinde taşır. Çünkü o zaman, umut, aÅŸkın, ulûhiyete dair bir kaynaÄŸa deÄŸil, geçice heveslere ve geçici güçlere dayanır. Bu geçici umutlar ise adı üzerinde geçicilik vasfı ile malul olarak asli umudu geriye iteceÄŸi için güven ve gelecek beklentisini ortadan kaldırır. Yanlış üzerine yanlışa kapı aralar. Tarih bunun örnekleri ile doludur. ÖrneÄŸin, son Aksa Tufanı ile baÅŸlayan süreçte İsrail umudunu yitirmiÅŸ ÅŸekilde saldırı yapmaya devam ederken, bütün dünyada yalnızlığa itilmekte ve aynı ÅŸekilde yok etmeye, soy kırım uyguladığı Filistinliler ise bütün dünyada kabule mazhar olmaktadır. Burada kaybeden İsrail ve bunun dile getirilmesi de bir göstergedir.
Umudun kaynağının Allah olduÄŸu konusunda bir ÅŸüphemiz yoktur. Bu kaynağı harekete geçirecek olan ÅŸey ise Allah’ın insana yüklediÄŸi emanet ve hilafet ile kendisine gönderilmiÅŸ vahiy/bilgi ve uygulamayı gösteren peygamber örnekliÄŸidir. Bu noktada anlam ve erdemler açık bir ÅŸekilde belirtilmiÅŸtir. Anlam ve erdem tabi ki çok katmanlı bir yapı olmakta birlikte en üst zeminde bulunan katmanı ise ilahi rızaya tabi olmak ve bu ilahi rızayı kazanacak düzlemi inÅŸa edecek ihlâsa eriÅŸmek olmazsa olmazıdır. Anlam, Allah’ın yaratılışı bir amaç üzere yarattığını doÄŸru anlamak ve bu yaratılış amacını gözeterek hareket etmek anlamını ihtiva etmektedir. Bu noktada her ÅŸey senin aleyhine de olsa, Allah’ın emrini yerine getirmek ve yasaklarından kaçınmak ve yapılması emredilen sosyal ahlaka tabi olmak bizatihi Allah tarafından ödüllendirileceÄŸi için anlamlı ve umudu temellendiren bir bakışı içermektedir. Yani dünyada yalnız başına olsan da bilmelisin ki Allah sana senden daha yakın bir mesafede durmaktadır ve O asla seni terk etmez! Sen O’nu terk etmedikçe ki sen O’nu terk etsen de O seni yine terk etmez, seni sana bırakır…
Erdemler ise ilâhi rızaya eriÅŸtirecek ve seni Ukba’da Allah’ın inayetine mazhar kılacak eylemliliklerdir. Tavırda, duruÅŸta, oluÅŸ üzere olmada, eylem üzere bulunmada her daim erdemi öncelemek ve her ÅŸey aleyhine de olsa bu durumu sürdürme çabası; umudun insanlar için bir meÅŸale olarak var olmasını ve onları aydınlatmasını saÄŸlayacaktır. Bu durumun kendisi bir güven ve umudun varlığını mümkün kılacaktır.
Peygamberler insanlık için birer umutturlar. Allah’ı hatırlatan, onlara ilahi bilgiyi taşıyan ve nasıl olacağını örnekleyen kiÅŸiler olarak insanlar için umudu hatırlatıcı bir fonksiyon icra ederler. Benzer bir durum peygamberi örnekliÄŸi taşıyan ilmi ile amil âlimler de umudu taşıyıcı ve örnekleyici olarak umudun alt düzeyde temsilini yaparlar. Merkez kiÅŸilikler dediÄŸimiz insanlar, diÄŸer insanlar için örnek teÅŸkil ederek onlara umut olurlar. Umudu tanımalarına neden olurlar ve böylece umudun varlığının besleyicisi konumunu ihtiva ederler.
ÇürümüÅŸ toplumlara yönelik ilâhi emir gereÄŸi bir peygamber gönderilerek bu çürüme umut üzerinden diriliÅŸe tevdi edilir. Her peygamber, umudu taşımakla yükümlü ama sonucundan sorumlu tutulmamıştır. O yüzden birçok peygamber, gönderildikleri toplumları ıslah edemeden onları terk etmek zorunda kalmışlardır. Burada her insan topluluÄŸunun kendi sorumluluÄŸunu üstlenmesinin zorunluluk taşıdığını göstermektedir. Her insan, kendi yapıp ettiklerinden sorumludur. Bir baÅŸkasını bu sorumluluÄŸa ortak etme cüretinde bulunmamalıdır ki bu durum onu, umudun tükeniÅŸine ve çürümesine neden olarak varlık kazanmasına yarayacaktır.
Sorumluluk tekil, toplu ve kitlesel bir özelliÄŸe sahiptir. Ama her aÅŸamada ferdin sorumluluÄŸu kendisine yüklenmiÅŸtir. Toplum olarak sorumlu olduÄŸumuz alanlar da söz konusudur. ÖrneÄŸin, kötülüÄŸün kurumsal bir zemine ve ortaklaÅŸa bir karaktere dönüÅŸmesi sürecinde karşı çıkmayan her kes o iÅŸin sorumlusu olarak kabul edilir, velev ki hiçbir katkısı olmasa da! O yüzden ‘zulme sessiz kalmakta zulme ortak olmayı içerir’ denilmektedir.
İnsanın sorumluluÄŸu, umudunu diri tutmasını ve her aÅŸamada ve her koÅŸulda umudunu korumasını zorunlu kılar. Tek bir insanın umudu taşıması, koruması ve örneklik düzleminde tutması, sorumluluÄŸunu yerine getirmesini saÄŸladığı gibi diÄŸer insanların umut ile buluÅŸmasını ve güvene sahip olarak umuda tutunmasına vesile olacaktır. Umut, her davetçinin olmazsa olmaz azığıdır. Davetçi, davetini yerine getirirken karşılaÅŸtığı zorlukları aÅŸmada umuduna yaslandığında onun için kolaylaÅŸtırıcı bir unsura dönüÅŸür.
Sosyal bir hareketin psikolojik vasatının güçlü oluÅŸu, onun umut ile girdiÄŸi iliÅŸkide güvenini saÄŸlam bir zemine taşıması ile orantılı olacaktır. Bu sosyal hareket aynı zamanda öncü isimlerin umudu diri tutması ve onun örnekliÄŸini göstermesi ile de orantılı bir ÅŸekilde umudu taşımasını kolaylaÅŸtırır. Umut, o sosyal hareketin baÅŸarılı olmasının da teminatı olarak iÅŸlevsellik kazanır. Bunun tipik bir örneÄŸi, Peygamber’in (sas) ‘Huneyn’ gününde Hevazinliler ile yaptığı savaÅŸta ortaya çıkmıştır. Dar bir alanda kapana kısılan Müslümanlar dağıldılar. Ve her kesin dağıldığı bir zeminde, peygamber tek başına orada kalarak, saldırı karşısında tek başına durarak tarihin, sahabelerin, zamanın, OrtadoÄŸu ve dünyanın kaderini deÄŸiÅŸtirmeye vesile olmuÅŸtur. İşte bunu saÄŸlayan ÅŸey peygamberin umududur. O’nun Allah’a karşı duyduÄŸu güvendir. Tarihte buna benzer birçok olay aktarılmıştır. Benzer bir durum Talut ve Calut kıssasında da vardır. Olmaz denilen birçok olay, umut üzerinden olur hale dönüÅŸmüÅŸtür, dönüÅŸmeye de açıktır.
Tarihi insan yazar, kendi sorumluluk alanları içinde bu yazımı gerçekleÅŸtirir ve ona göre de hesaba çekilecektir. Bu tarihin olumlu bir zeminde iÅŸlerlik kazanabilmesinin yolu ise umudun aÅŸkın boyutu içinde varlık kazanması ve anlam ile erdem üzere bütünleÅŸik bir hale kavuÅŸmasına zemin oluÅŸturmakta yatmaktadır. KötülüÄŸün doruÄŸunu yaÅŸayan Nemrut, zirvede iken bir sinek tarafından yok edilebilinmektedir. O yüzden kötülük hep arızi bir durumu içerir. İnsan ise iyilik üzere hayatını idame ettirdiÄŸinde hep iyilik görecektir. Bu dünyada ve öte dünyada hep iyilik üzere kalacaktır. İnsanın kötülüÄŸe maruz kalması da bir ölçüde onun iyiliÄŸine yönelik bir iÅŸaret olarak okunacaktır. Çünkü o kötülüÄŸe maruz kalması aynı zamanda onun Allah katında ödüllendirilmesine vesile olacaktır. Bu da insan için olumlu bir zemini iÅŸaret eder. İnsan, her daim iyilik ve selam üzere yaÅŸamayı tercih ederek umudunu çoÄŸaltmalıdır. Umut, azalan ve çoÄŸalan bir karaktere sahiptir. Bu karakteri sadece insani düzlemde söz konusu olabilir. İlahi düzlemde ise umut mutlak bir özellik taşır. Dolayısıyla umut varlık olarak mutlak ile iliÅŸkili ve azalan eksilen boyutu ise bilgi/yaratılış ve insan eksenli yapı ile orantılı ortaya çıkan bir durumdur.
Ey insan! Umudunu yeÅŸert ki insanların umudu da yeÅŸerme imkânı kazansın! Ey insan, umudunu yaÅŸa ki baÅŸka umutların yaÅŸam alanı bulmasına sebebiyet sunasın! Ey insan, umut ile dol ki umut olarak öne çık ve insanlar için de umut olasın… Ey insan, Allah’ın kudreti ve varlığı umudun bizatihi kendisi olarak sende tezahür etsin ki bütün evren umut ile dolsun ve iyilik kötülüÄŸün iktidarını alaÅŸağı ederek insanları esaretten kurtarsın…
Abdulaziz Tantik
Vesselam
AÄŸustos 01, 2025 Cuma 13:00
Umut arayıştır Arayış ise varlığın sebebidir. İşte burada ne aradığın önem taşıyor. Sorumluluk bilinci ile yapılan bir arayışta umut her daim canlı olur..güzel bir değerlendirme muhabbetle