Sosyal Medya

Gökhan Özcan / Geçip gidiyor mu, bizimle kalıyor mu?

Gökhan Özcan / Yeni Şafak



Günler her zamankinden daha baÅŸkaydı, daha feyizli, daha bereketli... Ne çok ÅŸey söyledi kim bilir bize rahmetle yıkanan, maneviyatla dolu ÅŸu paha biçilmez vakitler. Dinledik mi? Duyabildik mi? Duyup içimizde kıymetlendirebildik mi? Kendimize iyiye doÄŸru, hayra doÄŸru, güzelliÄŸe doÄŸru biraz olsun deÄŸiÅŸtirebildik mi? Hayatımıza bir ÅŸeyler ekleyebildik mi bu güzelliklerden? Bir kazancımız oldu mu kapağı açık bırakılan bütün bu hazinelerden? Bir kaç gün sonra, bu müstesna zamanlar nihayetlenecek? Elbette gelen zamanların da kendince bir kıymeti ve bereketi olacak. Ya bizler? Nereden devam edeceÄŸiz? Artarak, çoÄŸalarak, zenginleÅŸerek gelebildik mi bu bereketli mevsimin içinden bu yeni zamanların eÅŸiÄŸine? Geçip gitmeyecek bir tazelik, bir baÅŸkalık, bir heyecan ile donanabildik mi? Her ÅŸeye yeniden baÅŸlıyormuÅŸ gibi bir heyecanla mı doluyuz, yoksa kendimizi tuttuk tuttuk ÅŸimdi vakit tamam oldu, artık bırakıyoruz hovardalıkları mı geçiyor içimizden? DoldurduÄŸumuz âb-ı hayat duruyor mu hâlâ testimizde, daha ÅŸimdiden döküp saçtık mı yoksa hepsini saÄŸa sola? Biraz daha olduk mu, olgunlaÅŸtık mı insanlıkta? Belki yanmadık aÅŸkla ama biraz daha piÅŸtik mi en azından ÅŸevkle, gayretle? Geçip gitmekte olan ÅŸu hayırlı, bereketli, nurlu vakitler, geçip gidecek mi öylece gerçekten? Duyabildik mi Rabbani fısıltıyı, rahmetin çağıltısını? Aklımızla, kalbimizle iÅŸitebildik mi?

“Duymak, iÅŸitmek yetmez; dinle. Öyle dinle ki, ses ve söz önce bilgiye sonra hikmete dönüÅŸsün. Koyunun kaval dinlediÄŸi gibi deÄŸil, aÄŸaç topraktan, yaprak yaÄŸmurdan suyu çeker gibi dinle. Kulağın kapağı yok, açman gerekmez; aklını aç” buyuruyor Hazreti Mevlana, ‘Mesnevi’sinde.

Kandilleri yanmış, ışıltısı artmış ÅŸehirlerden, kalabalık caddelerden, telaÅŸ yüklü sokaklardan mı geldi geçti Ramazan-ı Åžerif? Safları ziyadeleÅŸen, ziyaretçisi artan, mahyaları yanan camilerden mi gelip geçti? Mükellef sofralardan, türlü türlü lezzetlerden, hurmadan, zeytinden, sıcacık pidelerden mi geldi geçti? Tilavetlerden, hatimlerden, ayet ayet biriken altyazılardan mı geçti? Yüzümüzü, gövdemizi, dışımızı yalayıp mı geçti, yoksa uÄŸradı mı içimizin derinliklerine de? Hayırla, bereketle, güzel ahlakla, dingin insanlıkla, dostluk ve kardeÅŸlikle mi geçti, öfkeyle, itiÅŸ kakışla, gıybet ve su-i zanla, israf ve savurganlıkla mı geçti? Sevebildik mi kendimizi, birbirimizi, insanı, insanlığı, hayatı, alemi, aldığımız nefesi, verdiÄŸimiz nefesi? Yanımızdan mı gelip geçti Ramazan-ı Åžerif, içimizden mi? Gelip öylece geçti mi, bize çıkınından bir ÅŸeyler üleÅŸtirdi mi? Ne arttı insanlığımızda? Ne eksildi sıra sıra dizilen yanlışlarımızdan?

Ramazan-ı Åžerif, içindeki her hayırlı ÅŸeyle birlikte o kadar büyük bir nimet ki... Rabbimiz’in mübarek kelamıyla sabit bu! Kadrini, kıymetini bilebildik mi? Bir ÅŸeyler biriktirebildik mi? Kalan on bir ay boyunca bozdurup harcayabilmek için deÄŸil, kendimize katarak zenginleÅŸebilmek için! Oruçla arınıp yeni insanlar olabildik mi, yoksa daha ÅŸimdiden özledik mi günahlarımızı?

Dışımızdan gelip geçen bir ÅŸey mi olacak yine Ramazan, yoksa içimize dolan, oraya yerleÅŸip orada kalan, oradan canımıza yeni bir can, yeni bir hayat katan bir ÅŸey mi? Bu feyizli vakitler hiç yaÅŸanmamış gibi baÅŸladığımız yere mi döneceÄŸiz ÅŸimdi, yoksa kendimizin daha fazlası olarak mı?

Yine Hazreti Mevlana ile noktalandıralım sözü, bu defa ‘Fihi Ma Fih’ten okkası ağır çekecek bir alıntıyla: “Ä°nsan büyük bir ÅŸeydir, her ÅŸey onda yazılıdır, fakat perdeler ve karanlıklar kendisinde ışıldayan hazineleri keÅŸfetmesine imkan vermezler”

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.