Sosyal Medya

Savaş rüzgârları

Süleyman Seyfi Öğün / Yeni Şafak



ABD-NATO çevreleriyle Rusya arasında, Ukrayna üzerinden yaÅŸanan kriz tırmanıyor. Bu geliÅŸmelerin tahripkâr bir savaÅŸa yol açıp açmayacağı bir tedirginlik mevzuu. Farklı deÄŸerlendirmeler mevcût. Bâzı çevreler, tarafların silâh kapasiteleri sebebiyle savaşı göze alamayacağı; bir noktada uzlaÅŸmanın yolunu bulacaklarını iddia ediyor. Bunu siyâsal târih üzerinden yapılan çıkarsamalara dayalı olarak savunanlar, kamuoyunun yüreÄŸini serinleten açıklamalar yapıyor. 1960’larda yaÅŸanan Küba Füze krizinin, YumuÅŸama (Detant) ve Barış Ä°çinde Birarada YaÅŸama (Coexistance Pasifique) ile neticelenmiÅŸ olmasını bunun ispâtı olarak ortaya koyuyorlar. Benim gibi daha karamsar olanlar ise savaÅŸa her zaman olduÄŸundan daha fazla yakın olduÄŸumuzu iddia ediyor. Buradaki vurgu ise ekonomik temelli. 1960’larda dünyâdaki büyüme oranları hayli istikrarlı idi. Bu oranlar, her iki kampta yer alan uluslar için %6’nın altına inmiyordu. Finansal olarak, Bretton Wood prensipleri geçerliydi. Evet, altın ile yeni rezerv para olan ABD Doları arasındaki oransal disiplin gevÅŸetilmiÅŸti; ama hâlâ bir ÅŸekilde devâm ettiriliyordu. Velhâsıl vasat, savaÅŸ için müsâit deÄŸildi. Aynı ÅŸeyleri bugün için tekrâr etmek hayli zor. Kıtlık çaÄŸrışımları doÄŸuran ve tedârik zincirlerinin kırılmasıyla yaÅŸanan ağır üretim kayıpları, finansal varlıklar ile reel üretim arasındaki akıl almaz açık, büyüyen iÅŸsizlik, tırmanan enflasyon vb geliÅŸmeler Ukrayna gerilimini çok daha farklı bir çerçevede ele almayı gerektiriyor.

Diplomasi çok kıymetli bir medenî kazanımdır. Diplomatlar elbette sonuna kadar uÄŸraÅŸacaklar. Ama bir diplomasinin baÅŸarı ÅŸansını arttıran olgu, reelpolitik bir düzlemin varlığıdır. Burada taraflar karşılıklı olarak eksilmeyi göze alarak masaya otururlar. Lâkin Ukrayna meselesinde tablo hayli farklı olarak karşımıza çıkıyor. ABD-NATO çevreleri meseleye moral politik, Rusya ise reelpolitik açıdan yaklaşıyor. Batı, Wilson Prensipleri üzerinden ulusların kendi kaderlerini tâyin hakkına vurgu yapıyor ve NATO’yu geniÅŸleten katılım kararlarının engellenemeyeceÄŸine iÅŸâret ediyor. Rusya ise reelpolitik temelli olarak eski Sovyet coÄŸrafyasında bu geniÅŸlemeyi sınırlandıracak bir taahhüt istiyor. Hâsılı toplama iÅŸlevi kaldırmayan elmalar ile armutlar biraraya geliyor. Bu baÄŸlamda diplomasinin iÅŸ görmesi zorlaşıyor. Ortada çözümü giderek zorlaÅŸan bir inatlaÅŸma var.

Meselenin bu çıkmaza gelmesinin tesâdüfî olduÄŸunu düÅŸünmüyorum. Bunun kasten yapıldığını, fâilinin ise Angloamerikan dünyâ olduÄŸunu düÅŸünüyorum. AnlayabildiÄŸim kadarıyla bu blok, temeldeki hedefi olan Çin ile hesaplaÅŸmasını abluka siyâsetleriyle sınırlandırmış durumda. Çin’in kapanması da buna elveriÅŸli bir ortamı doÄŸurmuÅŸ görünüyor. Angloamerikan blok, AB’nin tekmil sızlanmalarına karşılık, tekmil kuvvetleriyle kendileri için daha kolay lokma görünen Rusya’ya abanmış durumda. Maksatlarının Rusya’yı düÅŸürerek Çin’i yalnızlaÅŸtırmak olduÄŸunu düÅŸünüyorum. Çin ise köÅŸesine çekilmiÅŸ, bu hesaplaÅŸmanın her iki tarafı da yıpratacak neticeler vereceÄŸini hesaplıyor. Çin’in, uzun bir müddet kendisine yetecek stoklarla kapanma kararı vermesini, aslında ABD’nin Çin Denizi’nde kendisine karşı uyguladığı baskıya, Çin ürünlerine bağımlı Amerikan iç piyasasını tedariksiz bırakmaya ve enflasyona mahkûm etmeye dayalı bir cevap olduÄŸunu da düÅŸünebiliriz.

Hâsılı, farklı sâik ve beklentiler üzerinden de olsa, Rusya’nın elini tetiÄŸe götürmesini hem Angloamerikan blok hem de Çin istiyor. Ä°lki doÄŸrudan; diÄŸeri ise dolaylı olarak. Rusya’yı savaÅŸa sokmak, kaynaklarını burada tüketmesine yol açmak; ardından da târihin en kapsamlı ambargosuna tâbi tutup sistem dışına atmak ve içine doÄŸru çökmesini saÄŸlamak istiyorlar. Yaklaşık 700 milyar dolarlık rezervi Rusya’yı ayakta tutmaya yeterli olabilir mi? Tereddütlerim var.. Rusya taktik olarak Batı karşısında üstün görünse de stratejik olarak durum tam tersi bir eksende geliÅŸiyor. tam bir sıkışmışlık hâli bu. Ya, teslim olup, Çin’e arkasını dönerek Batı ile bütünleÅŸecek veyâ çözülmeyi göze alacak.. Durum bu kadar dramatik. Üçüncü ihtimâl ise topyekûn ve çok kanlı bir hesaplaÅŸmayı göze alacak. Bu da kendisi kadar Batı’nın da mahvolması manâsına geliyor..

Bu savaşın Türkiye’ye nelere mâl olabileceÄŸi baÅŸka bir yazının konusu. Ama bizi, genel olarak çok ağır tablonun beklediÄŸini tahmin edebiliyorum. Bunun yanısıra bâzı fırsatlar da doÄŸuyor. Bundan sonraki yazıda ele almaya çalışacağım..

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.