Sosyal Medya

Güncel

Taha Kılınç / Neden şimdi?

Taha Kılınç / Yeni Şafak



GeçtiÄŸimiz salı günü –9 Kasım– Suriye’nin baÅŸkenti Åžam’dan gelen bir haber, yaygın bir ÅŸaÅŸkınlığa sebep oldu. BirleÅŸik Arap Emirlikleri (BAE) DışiÅŸleri Bakanı Abdullah bin Zâyid, BeÅŸÅŸar Esed tarafından baÅŸkanlık sarayında kabul edildi. Hatta hızını alamayan ikili, kameraların önünde sıcak biçimde birbirlerine sarılarak, muhabbetlerini de izhar ettiler. Suriyeli muhalifler cephesinde büyük kızgınlık meydana getiren kabul, ÅŸu sorunun da sorulmasına yol açtı: BAE, ne oldu da Åžam’la iliÅŸkilerini bu seviyeye taşımaya karar verdi? Neden ÅŸimdi?

Aslında BAE-Suriye iliÅŸkileri, bir günde bu noktaya gelmiÅŸ deÄŸil. 2011’deki halk ayaklanmasının baÅŸlangıcından bu yana, BAE, diÄŸer Arap ve Müslüman ülkelere kıyasla hep daha farklı bir noktada durdu. Bu süreçte yaÅŸanan belli-baÅŸlı geliÅŸmeleri hatırlayacak olursak, karşımıza çıkan kronoloji özetle ÅŸöyle:

Ä°KÄ°LÄ° Ä°LÄ°ÅžKÄ°LERÄ°N SEYRÄ°

Sivil halkın özgürlük talebiyle ve barışçıl gösteriler yoluyla Suriye’nin çeÅŸitli ÅŸehirlerinde meydanları doldurması üzerine, Baas rejimi bu kalabalıkları silahla ve gerçek mermiyle dağıtma yoluna gitmiÅŸti malum. Suriye hadiselerinin silahlı bir kalkışmaya dönüÅŸmesi ise, ilk protesto gösterilerinden yaklaşık 6 ay sonraydı. Bölgenin çetin ceviz bazı devlet baÅŸkanlarının koltuklarını bırakması, Suriye halkında da kendi ülkelerine dair böyle bir beklenti doÄŸurmuÅŸtu. Bu dönemde, BAE, rejimle halk arasında bir yerde mevzilendi. Rejime yönelik eleÅŸtirilerini sürdürürken, hiçbir zaman Suriye içindeki silahlı muhalif grupları desteklemedi.

2014 sonrasında, Suriye’deki “DAEÅž” varlığı bahane edilerek ABD öncülüÄŸünde oluÅŸturulan uluslararası koalisyona aktif ÅŸekilde destek veren BAE, bundan sonraki bütün siyasi oyununu, Türkiye’nin Suriye’de hiçbir ÅŸekilde etkinlik kazanmaması hedefi üzerine kurdu. Suriye’deki PKK baÄŸlantılı gruplara verilen destekler de yine aynı sebepleydi.

2018’de, BAE yetkilileri, takip ettikleri siyaseti çok açık biçimde dünyaya duyurdu: “Suriye krizinde bizim pozisyonumuz çok net. BeÅŸÅŸar Esed’i veya muhalifleri desteklemek gibi bir ikilemle karşı karşıyaydık. Muhaliflerin içinde cihatçılar ve teröristler doluydu. Bu sebeple, arada durarak, siyasi bir çözüm peÅŸinde koÅŸtuk.” Aynı yılın sonunda, BAE Åžam’daki büyükelçiliÄŸini yeniden faaliyete geçirdi. Hemen ardından iki ülke arasında sivil uçuÅŸların da baÅŸlayacağı açıklandı. Ertesi yıl, BAE’nin Åžam’daki büyükelçisi, “BeÅŸÅŸar Esed’in bilgece yönetimi”ne övgüler yaÄŸdırıyordu.

Tüm bunları, pandemi döneminde BAE tarafından Suriye’ye gönderilen ekonomik ve tıbbî yardımlar izledi. Ve nihayet, BAE DışiÅŸleri Bakanı Abdullah bin Zâyid’le BeÅŸÅŸar Esed’in Åžam’daki kucaklaÅŸması, döngüyü tamamladı.

DÖNÜM NOKTASI Ä°HVÂN Ä°KTÄ°DARI

Arap Baharı adı verilen bölgesel türbülans sürecinde BAE yönetimini esas olarak alarma geçiren en önemli geliÅŸme, Mısır’da Müslüman KardeÅŸler TeÅŸkilâtı’nın (kısaca: Ä°hvân) iktidara gelmesi oldu. Sandık yoluyla yönetimin deÄŸiÅŸmesi usulünün genel bir örnek olacağı korkusu, BAE ve Suudi Arabistan’ı, OrtadoÄŸu’nun her noktasında “Siyasal Ä°slâm” adlı bir heyula ile savaÅŸmaya itti. Binlerce Ä°hvân mensubu veya sempatizanı bu çerçevede tutuklanırken, medya ve din adamları eliyle “Siyasal Ä°slâm”ın zihinlerde de mahkûm edilmesi için düÄŸmeye basıldı. Bu politika, bölge çapında hâlâ yoÄŸun biçimde devam ettiriliyor.

BAE, Türkiye’yi de sözünü ettiÄŸim sürece dâhil etmesine raÄŸmen, son aylarda iki ülke arasında bazı yumuÅŸamalar görülüyor. BAE’nin, Türkiye ile “yeni köprüler” kurmak suretiyle Ankara’yı bölgede kuÅŸatmayı ve hareketlerini kısıtlamayı hedeflediÄŸi söylenebilir. Aynı strateji, Suriye için de geçerli. BAE yetkilileri, Åžam’la son dönemdeki aşırı yakınlaÅŸmayı “Ä°ran’ın etkisini kırmak ve Suriye’yi yeniden Arap cephesine döndürmek”le açıklamaya çalışsa da, BAE-Tahran iliÅŸkileri de gittikçe ivme kazanıyor. Nitekim BAE DışiÅŸleri Bakanı, Åžam’dan sonra soluÄŸu Tahran’da aldı. Ä°ranlı yetkililer, BAE’nin “bölgesel iÅŸbirliÄŸinde attığı pozitif adımlar”ı öve öve bitiremediler.

Hepsinin üstüne, BAE yönetiminin Ä°srail’le çok yakın ve artık stratejik düzeye ulaÅŸan iliÅŸkilerini eklediÄŸimizde, manzara daha da ilginç hale geliyor.

“Bu karmaÅŸadan Ä°slâm dünyasının lehine bir netice çıkar mı?” derseniz, herhalde bu sorunun tek cevabı var: BAE, ÅŸimdiye kadar kendi lobicilik faaliyetleri olarak tasarladığı temasları, Ä°slâm dünyasının lehine kullanmak isterse… Bunun mümkün olup olmadığına ise, kıymetli okurlarımız kendi ferasetleriyle karar versin.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.