Sosyal Medya

Ördek sendromu

Suyun yüzeyindeki ördeğin zahmetsizce yüzdüğünü düşünür ve işin çok kolay olduğunu zannedersiniz ancak başınızı suyun görünmeyen derinliklerine çevirdiğinizde, incecik bacakların koca bir gövdeyi taşıyabilmek için büyük çaba sarf ettiğini görürsünüz.



Stanford Üniversitesi tarafından gündeme getirilen “ördek sendromu” sevgi, baÅŸarı ve mutluluk gibi deÄŸerlerin göründüÄŸü kadar kolay elde edilebileceÄŸine dair bir düÅŸüncedir. Yani sendrom, fotoÄŸrafın gölgede kalan, görünmeyen yüzüne atıfta bulunur. Suyun yüzeyindeki ördeÄŸin zahmetsizce yüzdüÄŸünü düÅŸünür ve iÅŸin çok kolay olduÄŸunu zannedersiniz ancak başınızı suyun görünmeyen derinliklerine çevirdiÄŸinizde, incecik bacakların koca bir gövdeyi taşıyabilmek için büyük çaba sarf ettiÄŸini görürsünüz. Sakinlik suyun yüzeyinde görünen bir fotoÄŸraftır, suyun alt kısmında ise yorucu bir yol, ağır bir yük ve zahmetli bir iÅŸ vardır.
 
Goffman’ın kuramsal yaklaşımını oluÅŸturan parametreler dikkate alınarak bireylerin kendilerini sosyal medya vasıtasıyla nasıl lanse ettiklerine, nasıl sunduklarına bakılmış daha sonra bu kiÅŸilerle birebir görüÅŸülerek bir karşılaÅŸtırma yapılmış ve “ördek sendromu”nun yaÅŸanan bir gerçek olduÄŸuna karar verilmiÅŸtir.
 
Sosyal medyada kendilerine bir yer edinmeye çalışanların sergiledikleri o mutluluk görüntülerinin ardında da büyük boÅŸlukların, bastırılmış duyguların, sevgisizliÄŸin ve kısılmış çığlıkların izleri vardır. Boy boy fotoÄŸraflar yayınlayan, mutlu olmaktan, hayattan keyif almaktan bahseden o insanlar, arka tarafta yaralarını sarmaya çalışmakta ve hiç tanımadıkları kiÅŸilerden gelebilecek geribildirimlerle avunmanın hayalini kurmaktadırlar. KarşılaÅŸtığınız o gülücüklerin ardında derin hüzünler ve yoksunluklar vardır ki, kiÅŸi başına geçirdiÄŸi maskelerle bunu gizlemeye çalışmaktadır.
 
Ekmek için yola çıkanları fark edebilirsiniz ama sevgi açlığı yaÅŸayan ve küçük mutluluklar için büyük çabalar sarf edenleri maskelerden ayırt edemezsiniz. Kendilerini olmak istedikleri ÅŸekilde gösteren ve mutluluk pozları veren o insanlar beÄŸenilere ihtiyaç duyarlar ve bunun için kendi taleplerinden vazgeçer sizin beÄŸenilerinize göre hareket ederler.
 
Sosyal medyaya göz attığınızda gülümseyen ve her ÅŸey yolundaymış gibi poz veren resimlerle, mutluluk mesajları ile umut veren sözlerle karşılaşırsınız. Sanal âlem okyanusunda ağır ağır yüzmeye çalışan insanlar görünürde neÅŸelidirler. Ancak başınızı çevirdiÄŸinizde ayaklarının altındaki ağır yükü fark eder ve iç dünyaya atılmış, endiÅŸelerin, korkuların, piÅŸmanlıkların, kırgınlıkların, beÄŸenilmeme duygusunun, sevgisizliÄŸin izlerini görür ve suyun yüzeyi ile altının farklı olduÄŸuna fark edersiniz. Arka tarafta hiçbir ÅŸey göründüÄŸü gibi deÄŸildir, burada hayal ettiÄŸimiz deÄŸil gerçeÄŸin kendisi vardır.
 
Teknolojinin hayatımıza girmediÄŸi dönemlerde insanlar güne selamla baÅŸlar ve sırtlarındaki yükü aile fertleri ile paylaşıp yola devam ederlerdi. Birbirlerinden kalben uzaklaÅŸan günümüz insanı ise güne sosyal medya mesajları ile baÅŸlıyor, kaç beÄŸeni aldığını, hangi fotoÄŸrafın ne kadar ilgi gördüÄŸünü, kaç takipçisinin olduÄŸunu hesap ediyor ve yalnızlığını ve sevgisizliÄŸini bu ÅŸekilde telafi etmeye çalışıyor.
 
Adına hayat denilen bu yolculukta huzur ve mutluluÄŸa ihtiyaç duyarız. Ancak bu deÄŸerlerin kaynağını yanlış yerde aradığımızda, iç dünyamızda yaÅŸadığımız boÅŸluk bir uçuruma dönüÅŸür ve çözüm yerine çözümsüzlüÄŸe sürükleniriz. Bu nedenle yakınlarımızla, dostlarımızla saÄŸlıklı iliÅŸkiler kurmalı ve yükümüzü onlarla paylaÅŸmalıyız. GerektiÄŸinde yükümüzün ağır olduÄŸunu onlara ifade edip destek isteyebilmeliyiz.
 
Müellif: Fatma Tuncer / Kaynak: Milli Gazete

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.