Sosyal Medya

Özel / Analiz Haber

ABD'yi dışarda tutan entegrasyon Asya-Pasifik'te giderek derinleşiyor

Asya-Pasifik’te RCEP anlaşmasıyla kurulan serbest ticaret rejimi, bölge ülkelerinin katılımıyla muazzam bir ekonomik alan oluşturuyor.



Donald Trump yönetiminin çok-taraflı küresel yönetiÅŸim ve uluslararası ticarette liberalleÅŸme eÄŸilimleri üzerinde oluÅŸturduÄŸu baskılara raÄŸmen geniÅŸ-kapsamlı bölgesel ekonomik bütünleÅŸme giriÅŸimlerinin halen devam etmesi önemli. Bu baÄŸlamda bölgeselleÅŸme süreçleri birçok ülkede yükselen yeni-korumacılık ve ekonomik milliyetçilik eÄŸilimleri ışığında cazibesini kaybederken, yeni serbest ticaret anlaÅŸmaları (STA) üzerinden ilerleyen giriÅŸimlerin daha çok Asya-Pasifik çevresinde odaklanması asla tesadüfi deÄŸil.
 
EÄŸer uluslararası ticaret aÄŸlarının önündeki engeller doÄŸru siyasi koÅŸullar altında kademeli olarak azaltılabilirse, DoÄŸu Asya’nın ekonomik dinamizminin ve küresel sistemdeki etkinliÄŸinin ciddi biçimde yükseleceÄŸini öngörmek zor deÄŸil.
 
Trump yönetimi altında ABD’nin dış ekonomik politikası ağırlıklı olarak Çin’e karşı baÅŸlatılan ticaret savaÅŸlarına ve yeni-korumacılık gündemine odaklanırken, dünya ekonomisinde ticari liberalleÅŸme giriÅŸimleri ana destekçisini ve sponsorunu kaybetmiÅŸ oldu. “Ä°steksiz bir küresel egemen” tavrı takınan ABD’nin uluslararası sistemde çok-taraflı yönetiÅŸim platformlarından maliyet endiÅŸelerini öne sürerek geri çekilmesi net küresel irade gerektiren diÄŸer birçok alanda olduÄŸu gibi bölgesel ticari entegrasyon projeleri için de siyasi bir boÅŸluk oluÅŸturdu. Trump yönetiminin cezalandırıcı ticaret politikalarını açıktan uygulaması, Kuzey Amerika Serbest Ticaret AnlaÅŸması’nın (NAFTA) koÅŸullarının üye ülkeler arasında yeniden müzakere edildiÄŸi; Brezilya’nın benzer eÄŸilimleri nedeniyle Ekvador, Kolombiya, Meksika, Peru ve Güney Amerika Ortak Pazarı’nın (MERCOSUR) etkinliÄŸini yitirdiÄŸi; Avrupa’da Brexit sürecinin neden olduÄŸu sarsıntılar nedeniyle Avrupa BirliÄŸi’nin (AB) bütünlüÄŸünü korumakta zorlandığı ortamı besledi.
 
Asya-Pasifik'teki bölgeselleÅŸme giriÅŸimleri
 
Tasvir ettiÄŸimiz olumsuz koÅŸullar dikkate alındığında dünya ekonomisinin büyüme motoru haline gelen Asya-Pasifik bölgesinin çok-taraflı serbest ticaret anlaÅŸmaları üzerinden bölgeselleÅŸme giriÅŸimlerinin merkez üssü haline gelmiÅŸ olması, daha da büyük önem kazanıyor. Asya-Pasifik, neredeyse son on beÅŸ yıldır iddialı bölgesel projelerin birbiri ardına baÅŸlatıldığı ve yoÄŸun çok-taraflı diplomatik müzakerelerle ilerletildiÄŸi dinamik bir görüntü sergilemeye devam ediyor. Bu dinamizmin ortaya konabilmesinde dünya ekonomisinin sadece üretimde deÄŸil; tasarımdan finansa, ileri teknoloji altyapısından araÅŸtırma-geliÅŸtirme aÄŸlarına kadar birçok alanda ağırlık merkezinin DoÄŸu Asya’ya doÄŸru kaymış olması da elbette kritik önemde.
 
DoÄŸu Asya yakın gelecekte hem dünya ekonomisinin büyüme motoru hem de serbest ticaret anlaÅŸmaları üzerinden ilerleyen kurallı ticaret geniÅŸlemesinin merkezi olmaya aday.
 
Bu baÄŸlamda Obama döneminde gündeme gelen Trans-Pasifik Ortaklığı (TPP), Pasifik okyanusunun her iki tarafında yer alan Japonya, Malezya, Yeni Zelanda, Singapur, Vietnam, Avustralya, Brunei, Kanada, Åžili, Meksika, Peru ve ABD’yi bir araya getiren iddialı bir serbest ticaret alanı giriÅŸimiydi. Bu giriÅŸim, baÅŸta Çin olmak üzere, Güney Kore ve GüneydoÄŸu Asya Ülkeler BirliÄŸi (ASEAN) ülkelerini de içeren DoÄŸu Asya’nın önemli bölgesel aktörlerini devre dışı bırakıyor olması dolayısıyla ciddi biçimde eleÅŸtirildi. Ancak Obama yönetiminin Asya-Pasifik bölgesinde ABD’nin stratejik etkinliÄŸini artırabilmek için kendi kontrolü altında bir serbest ticaret rejimi kurulmasını savunması, en azından uluslararası sistemde liberal entegrasyonu halen desteklediklerini gösteriyordu. Ancak Donald Trump’ın baÅŸkan seçilmesiyle birlikte gündeme gelen yeni-korumacılık dalgası, Çin’in bölgesel etkinliÄŸini aktif ticari diplomasi üzerinden kırma yaklaşımını geçersiz kıldı ve ABD bu anlaÅŸmadan çekilerek önemli bir “yumuÅŸak güç” unsurunu yitirmiÅŸ oldu.
 
Ancak, TPP giriÅŸimi Trump yönetiminin yeni-korumacı söylemlerine ve küresel sistemdeki olumsuz ekonomik ÅŸartlara raÄŸmen diÄŸer üyelerin sabırlı diplomatik çabalarıyla devam ettirilip Kapsamlı ve Ä°lerlemeli Trans-Pasifik Ortaklığı (CPTPP) anlaÅŸması ile sonuca ulaÅŸtı. 2018 sonunda yürürlüÄŸe giren CPTPP anlaÅŸması, TPP projesinde gümrük vergilerinin ve vergi-dışı ticaret engellerinin azaltılması için önerilen maddelerle birlikte yatırımcı-devlet anlaÅŸmazlıklarını çözmek için bir Tahkim mekanizması içeriyor. CPTPP anlaÅŸması, Donald Trump’ın baÅŸkanlığı döneminde dünyada imzalanan tek çok-taraflı ve geniÅŸ kapsamlı serbest ticaret anlaÅŸması olması bakımından Asya-Pasifik bölgesindeki geliÅŸmelerin ABD inisiyatifi dışında ilerlediÄŸini ortaya koyan kritik bir örnek oldu.
 
ABD’nin bölgeye yönelik siyasi ve ekonomik stratejileri arasında oluÅŸturmak durumunda olduÄŸu yeni denge, küresel sistemdeki etkinliÄŸinin geleceÄŸi açısından kritik sonuçlar doÄŸurabilir.
 
Bu arka plan ışığında seçilmiÅŸ BaÅŸkan Joe Biden Beyaz Saray’da Ocak ayında yapılacak devir-teslimle göreve baÅŸlamaya hazırlanırken, Asya-Pasifik’ten ikinci ve bu defa çok daha kapsamlı bir çok-taraflı serbest ticaret anlaÅŸmasına dair haberler küresel kamuoyuna yansıdı. 15 Kasım’da bir araya gelen 15 Asya-Pasifik ülkesinin üst-düzey temsilcileri, Asya Kapsamlı Bölgesel Ekonomik Ortaklık (RCEP) anlaÅŸmasına imza koyarak yeni bir süreç baÅŸlattılar. Bu ülkeler arasında KuzeydoÄŸu Asya’nın üç baÅŸat oyuncusu (Çin, Japonya, Güney Kore); bölgenin Anglo-Sakson aktörleri (Avustralya, Yeni Zelanda); ve güneydoÄŸu Asya’daki ASEAN üyeleri (Malezya, Endonezya, Tayland, Singapur, Vietnam, Kamboçya, Myanmar, Laos, Filipinler, Brunei) yer aldı. CPTPP anlaÅŸmasıyla kıyaslandığında bazı Kuzey ve Güney Amerika ülkelerini dışarıda bırakan RCEP anlaÅŸması, dünya ekonomisinin en dinamik bölgesi olan DoÄŸu Asya’daki tüm baÅŸat ülkeleri kapsaması nedeniyle tarihte oluÅŸan en büyük serbest ticaret alanını ortaya çıkarmaya namzet. RCEP üyelerine bakıldığında ekonomik gücü ve bölgesel ağırlığı açısından en dikkat çekici eksiklik, Narendra Modi yönetiminde yeni-korumacılık ve ekonomik milliyetçilik ekseninde kaybolan tıpkı ABD gibi çok-taraflı iÅŸbirliÄŸi projelerinden çekilmeyi tercih eden Hindistan olarak göze çarpıyor. Ancak Asya’daki jeopolitik etkinlik rekabeti içinde geride kalmak istemeyen Modi yönetiminin önümüzdeki dönemde RCEP projesi somut olarak uygulama alanına geçtikçe, katılım yönünde istek göstermesi ÅŸaşırtıcı olmayacak.
 
 
DoÄŸu Asya'da ekonomik dinamizm artacak
 
Batı medyasında RCEP anlaÅŸması Çin liderliÄŸindeki bir bölgesel ekonomik bütünleÅŸme projesi olarak yansıtılmak istense de anlaÅŸmanın sonuçlandırılmasına giden yolda ASEAN grubu tarafından oynanan “orta-ölçekli güç diplomasisi” takdir edilmeli. Zira dinamik DoÄŸu Asya’da bir serbest ticaret anlaÅŸmaları rejimi kurulmasının önemi uzun zamandır tüm bölgesel aktörler tarafından kabul edilmekle birlikte Çin ve Japonya’ya karşı beslenen jeopolitik endiÅŸeler bu ülkelerin liderlik ettikleri giriÅŸimlerin ilerlemesini engelledi. Bu konuda yaÅŸanan “politika giriÅŸimciliÄŸi” sorunu, 2012’de ASEAN liderliÄŸinde baÅŸlatılan serbest ticaret anlaÅŸması taslağının DoÄŸu Asya ülkeleriyle birlikte Avustralya, Yeni Zelanda ve Hindistan’ı içerecek ÅŸekilde geniÅŸletilmesiyle çözüldü. Hindistan, Modi yönetimiyle birlikte liberal uluslararası ticaret ajandasını terk edip RCEP üyeliÄŸinden çıksa da müzakere sürecinde ASEAN grubunun izlediÄŸi esnek, karşılıklı uzlaşıya dayalı ve pragmatik diplomasi anlaÅŸmanın baÅŸarıyla sonuçlandırılmasına zemin hazırladı.
 
RCEP anlaÅŸmasıyla kurulan serbest ticaret rejimi kapsamlı bir içerikle aktif hale geldiÄŸi anda dünya nüfusu ve üretim hacminin yaklaşık yüzde 30’unun yapıldığı muazzam bir ekonomik alan oluÅŸturmuÅŸ olacak. Dolayısıyla eÄŸer uluslararası ticaret aÄŸlarının önündeki engeller doÄŸru siyasi koÅŸullar altında kademeli olarak azaltılabilirse, DoÄŸu Asya’nın ekonomik dinamizminin ve küresel sistemdeki etkinliÄŸinin ciddi biçimde yükseleceÄŸini öngörmek zor deÄŸil. GeliÅŸtirilmiÅŸ bir uluslararası ticaret rejiminin Kuzey ve GüneydoÄŸu Asya ülkeleri arasındaki ekonomik baÄŸları güçlendireceÄŸi; imalat sanayi, ileri teknoloji, doÄŸal kaynaklar ve insan gücü kaynaklarını daha etkin kullanmalarını saÄŸlayacağı; bölgesel tedarik zincirlerini güçlendireceÄŸi öngörülebilir. RCEP anlaÅŸmasının GüneydoÄŸu Asya’daki geliÅŸmekte olan ülkeler için yapısal dönüÅŸümü hızlandırıp Çin’in KuÅŸak-Yol Projesi (BRI) baÄŸlamında saÄŸlanan fonlara eriÅŸimlerini kolaylaÅŸtıracağı da açık. Ulaşım, iletiÅŸim, enerji ve tedarik hatlarındaki geliÅŸmeler kamu ihaleleri, iÅŸgücü ve çevre regülasyonlarına uzanan düzenlemelerle desteklenerek önümüzdeki yıllarda ortaya önemli verimlilik avantajları çıkarabilir. DoÄŸu Asya’daki mevcut ekonomik dinamizmi daha da yüksek seviyelere taşıyan böyle bir geliÅŸme, dünya ekonomisinde ABD-Çin ticaret savaÅŸlarından kaynaklanan büyüme kayıplarının bir kısmının telafi edilmesini saÄŸlayabilir.
 
Ayrıca KuzeydoÄŸu Asya’nın ağır topları Çin, Japonya ve Güney Kore arasında uzun süredir sürüncemede kalan serbest ticaret anlaÅŸması görüÅŸmeleri de RCEP’in saÄŸladığı bölgesel entegrasyon ivmesi ışığında canlandırılıp kısa süre içinde daha derinlikli ticari entegrasyon dalgalarını tetikleyebilir. Son günlerde gerek Çin lideri Åži Cinping’den gerekse Japon hükümetinden bu yönde açıklamalar gelmesi, önümüzdeki dönemde yaÅŸanacak önemli geliÅŸmelerin ilk iÅŸaretleri olarak yorumlanmalı. RCEP ve CPTPP anlaÅŸmalarının küresel sistemde kurallı ticaret ve liberalleÅŸme eÄŸilimlerindeki genel düÅŸüÅŸe karşı ortaya çıkan bölgesel karşı-örnekler oldukları düÅŸünüldüÄŸünde, DoÄŸu Asya’nın benzer karşı-örnekler oluÅŸturmak açısından zengin potansiyel taşıdığının altı çizilmeli.
 
Biden yönetiminin Asya-Pasifik stratejisi
 
Bu baÄŸlamda Asya-Pasifik’teki siyasi ve ekonomik parametrelerin gelecekteki ÅŸekillenmeleri açısından en önemli faktörlerden biri, hiç ÅŸüphesiz ABD’nin bölgeye yönelik politikalarının izleyeceÄŸi eksen olacak. Çin ve ABD arasındaki jeostratejik rekabet ve küresel hegemonya savaşı devam etse de Biden yönetimi selefinin DoÄŸu Asya’ya yönelik dış siyaset ve ekonomik diplomasi yaklaşımını radikal bir revizyondan geçirmek zorunda kalabilir. Çin’i dengeleme amaçlı güvenlik politikaları belli üslup düzeltmeleriyle sürdürülse de bu politikaların ABD’nin bölgede azalan ekonomik etkinliÄŸini ve ASEAN’ın olgunlaÅŸan diplomatik kapasitesini dikkate alan yeni ticari giriÅŸimlerle desteklenmesi gerekecek. Trump yönetiminin Asya politikalarını ABD, Avustralya, Japonya, Hindistan dörtlüsü üzerine inÅŸa etmek için önerdiÄŸi “Özgür ve Açık Ä°ndo-Pasifik (FOIP)” vizyonu da sahada ciddi finansman desteÄŸi ve ekonomik diplomasiyle desteklenmediÄŸi takdirde boÅŸa düÅŸürülmeye aday duruyor.
 
Washington DC’nin sadece ulusal güvenlik önceliklerine odaklanıp Çin’i çevreleme vizyonuyla hareket etmesi, Japonya ve Güney Kore gibi bölgesel aktörlerle ASEAN ülkelerini zor stratejik tercihler yapmaya zorladığı için ciddi biçimde tepki çekiyor. DoÄŸu Asya’daki bölgesel ticari entegrasyon giriÅŸimlerine uzak duran, bu dinamik bölgenin hızlı kalkınma öncelikleriyle ilgili hiçbir önerisi olmayan ABD’nin uzun vadede güvenlik politikalarına aktif katılım saÄŸlama kapasitesi de düÅŸebilir. Aynı ÅŸekilde dış politikada güvenlikleÅŸtirme siyaseti, ekonomik alanda ise yeni-korumacılık ekseni üzerinde ilerleyen Modi yönetimi de Hindistan’ın Asya-Pasifik’te dünyanın hiçbir yerinde olmadığı kadar hızlı ilerleyen ticari entegrasyon süreçlerinden dışlandığı gerçeÄŸiyle yüzleÅŸmek durumunda kalacak.
 
Bu yüzden Biden yönetimi DoÄŸu Asya’ya yönelik stratejisini ekonomik ve ticari diplomasi unsurları içeren yumuÅŸak güç araçlarıyla güçlendirip CPTPP, RCEP ve BRI gibi önemli bölgesel entegrasyon giriÅŸimlerinin dışında kalmasından doÄŸan etkinlik kaybını gidermek isteyecektir. Zira Asya-Pasifik’te geniÅŸ çaplı serbest ticaret anlaÅŸmaları üzerinden ilerleyen bölgesel entegrasyon vizyonu Çin, Japonya ve Güney Kore gibi güçlü ihracatçılarla ASEAN grubunun ekonomik ve siyasi etkinliklerini arttıracak bir patikada ilerlemeye devam ediyor. DoÄŸu Asya yakın gelecekte hem dünya ekonomisinin büyüme motoru hem de serbest ticaret anlaÅŸmaları üzerinden ilerleyen kurallı ticaret geniÅŸlemesinin merkezi olmaya aday. ABD’nin bölgeye yönelik siyasi ve ekonomik stratejileri arasında oluÅŸturmak durumunda olduÄŸu yeni denge, küresel sistemdeki etkinliÄŸinin geleceÄŸi açısından kritik sonuçlar doÄŸurabilir.
 
 
Analiz: Prof. Dr. Sadık Ünay (Ä°stanbul Üniversitesi Ä°ktisat Fakültesi öÄŸretim üyesi)

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.