Sosyal Medya

Taha Kılınç: İhvan bitiyor mu?

1928’de Hasan el Bennâ ve arkadaşları tarafından kuruluşundan bu yana, aldığı sayısız darbelere, mensuplarının sürekli kovuşturmaya uğramasına, farklı ülkelerde devletlerin demir yumruğunu sürekli ensesinde hissetmesine rağmen, İhvân hâlâ Arap dünyasının en derli-toplu muhalefet hareketlerinden biri.



Suudi Arabistan Yüksek Ulemâ Konseyi (resmî adıyla: Hey’et-u Kibâri’l-Ulemâ), geçtiÄŸimiz ay oybirliÄŸiyle aldığı bir kararla, Müslüman KardeÅŸler TeÅŸkilâtı’nı (kısaca: Ä°hvân) “terör örgütü” ve “Ä°slâm dışı grup” ilân etmiÅŸti. Kral Selman’ın ekim ayında yaptığı son atamalarla toplam 21 üyeye sahip olan konseyin baÅŸkanı Åžeyh Abdulaziz Âl-i Åžeyh -ki aynı zamanda Suudi Arabistan Müftüsü- yaptığı açıklamada, “Ä°hvân’ın Ä°slâm’la herhangi bir baÄŸlantısı yoktur. Onlar sapkın bir güruhtur” derken, heyetin karar metninde “Ä°hvân, bir terör örgütüdür ve Ä°slâm’ın metotlarını hiçbir ÅŸekilde temsil etmez. Ä°hvân, halkı yöneticilere karşı isyana, devletleri zayıflatmaya ve ülkelerdeki uyumu ve birlikte yaÅŸama kültürünü baltalamaya davet eder” cümleleri yer almıştı.

BeklendiÄŸi gibi, Suudi Arabistan Yüksek Ulemâ Konseyi’nin bu modern ve politik fetvasını BirleÅŸik Arap Emirlikleri (BAE) Fetva Konseyi de birebir kopyaladı. BAE Veliaht Prensi Muhammed bin Zayed’in “Siyasal Ä°slâm’ı boÄŸma” projesi kapsamında 2017’de Katar’dan transfer edilen Moritanyalı Åžeyh Abdullah bin Beyye’nin baÅŸkanlığındaki konsey, Suudi ulemâsının cümlelerine benzer ifadelerle Ä°hvân’ın “terör örgütü” olduÄŸunu duyurdu. Açıklamada Müslümanlara çaÄŸrıda bulunularak, “bu tür tehlikeli yapılanmalar”dan uzak durmaları gerektiÄŸi hatırlatıldı.

Ayet ve hadislerle delillendirilen bu “fetva”lar, Suudi Arabistan ve BAE’nin son yıllarda artık bir “savaÅŸ” haline getirdikleri Ä°hvân’la mücadele politikalarının dinî uzantıları. Yüklü maaÅŸlar karşılığında söz konusu heyetlerde koltuk dolduran kiÅŸilerin halk nazarında “âlim” kabul edilip edilmediÄŸi bir yana, bu meselede iç içe iki garabet var: Körfez monarÅŸileri, ÅŸiddet karşıtı bir retoriÄŸi benimsediklerini vurgulayarak dünyaya “hoÅŸgörü” mesajları verirken, Ä°hvân gibi aslında kendileriyle uyum içinde çalışmaya çok teÅŸne, ÅŸiddeti üslup olarak benimsemeyen ve Arap sokaklarında itibarı da bulunan bir siyasî teÅŸkîlatı boÄŸazlamaya çalışıyorlar. Ä°kinci garabet ise ÅŸu: Silahlı-silahsız Selefî yapılanmaların gözünde Ä°hvân “Ä°slâm’ın temel ilkeleri yerine demokratik teamüllere inanan, sahih istikametten sapmış bir hareket” iken, Suud-BAE-Mısır troykası aynı Ä°hvân’ı “boÄŸazına kadar ÅŸiddete batmış bir terör örgütü” olarak damgalıyor. Zavallı Ä°hvân, kimsecikleri memnun edebilmiÅŸ deÄŸil.

1928’de Hasan el Bennâ ve arkadaÅŸları tarafından kuruluÅŸundan bu yana, aldığı sayısız darbelere, mensuplarının sürekli kovuÅŸturmaya uÄŸramasına, farklı ülkelerde devletlerin demir yumruÄŸunu sürekli ensesinde hissetmesine raÄŸmen, Ä°hvân hâlâ Arap dünyasının en derli-toplu muhalefet hareketlerinden biri. Tarihî tecrübe, tepesine vurulmakla Ä°hvân’ın dağıtılamadığını gösteriyor. Zira Ä°hvân, tek başına bir siyasî örgütlenmeyi deÄŸil; halkların zihin dünyasında aynı zamanda bir mefkûreyi, -tatbikatta ortaya çıkan ÅŸeyler her türlü eleÅŸtiriye açık olmakla birlikte- Müslümanların siyasetteki iddialarını temsil ediyor. Bu açıdan, “Ä°hvân yok olur mu?” sorusunun cevabı net: Yok olmaz. Belki isim deÄŸiÅŸtirir, ÅŸekil deÄŸiÅŸtirir, ancak yok olmaz.

Arap dünyasındaki her ülke, Ä°hvân’a savaÅŸ açmayı tercih etmedi elbette. Askerî yönetimler genellikle Ä°hvân’ın üzerine yürümüÅŸ olsa da, Ürdün Krallığı’nın uyguladığı yöntem, ilginç bir istisnayı oluÅŸturuyor. Kral Hüseyin, 1971’de tarihe “Kara Eylül Olayları” adıyla geçen çatışmalı sürecin ardından ülkedeki Filistinli grupları diskalifiye ettikten sonra, Ä°hvân kadrolarına geniÅŸ bir serbestlik tanıdı. Zaman zaman yaÅŸanan karşılıklı gerilimlere raÄŸmen, Ürdün Ä°hvânı, ülkedeki nispî demokrasiden nasibini cömert bir biçimde aldı.

“Realiteyi görüp lehine çevirme politikası” olarak niteleyebileceÄŸimiz bu durum, benzer ÅŸekilde Fas Krallığı’nda da tekrarlandı. “Ä°hvân düÅŸüncesi”nin bir uzantısı ve MaÄŸrib ÅŸartlarına uyum saÄŸlamış bir örneÄŸi olan Adalet ve Kalkınma Partisi, Fas’ta hâlen iktidarda. Son tahlilde karar verme yetkisi ve mutlak güç Kral Altıncı Muhammed’in elinde bulunmasına raÄŸmen, “Ä°slâmcı görünümlü” bir kabine iÅŸbaşında. Böylece, iki taraf da memnun: MonarÅŸi ülkedeki en örgütlü muhalif hareketi bu ÅŸekilde zapturapt altına alırken, sisteme dâhil edilen Müslüman siyasetçiler de pratik yapma imkânı buluyor.

Bu örneklerin aksine OrtadoÄŸu’nun merkez ülkelerinde Ä°hvân’a uygulanan baskı ve kovuÅŸturma politikalarının, orta ve uzun vadede iktidarların aleyhine neticeler vereceÄŸini tarih bize söylüyor. “Siyasal Ä°slâm’la savaÅŸ”, kazananı olmayan bir mücadele. KeÅŸke, bu uÄŸurda coÄŸrafyayı ateÅŸe veren iç ve dış odaklar, bu hakikati fark etseler…

 

YeniÅŸafak

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.