Sosyal Medya

Özel / Analiz Haber

Kristof Kolomb'un asıl hedefi Amerika değil, Moğol ordusuyla Kudüs'ü işgal etmekti

Kolomb, dünyanın her hangi bir noktasından yolculuğa başlayan kimsenin yine aynı noktaya varacağına inanıyordu ve bunu ispat etmek için eski efsanelerden delil getiriyordu



Kristof Kolomb'un nihai hedefi büyük bir MoÄŸol ordusuyla Kudüs'ü iÅŸgal etmekti

Amerika kıtasına doÄŸru zorlu bir yolculukla dünya tarihini deÄŸiÅŸtiren Kristof Kolomb'un nihai hedefi Kudüs'ü iÅŸgal edecek güçlü bir ordu meydana getirmekti. Merhum tarihçimiz Halil Ä°nalcık, Kolomb'un bu düÅŸüncesini ÅŸöyle dile getirmektedir;

"Kristof Kolomb'un Yeni Dunya'yi keÅŸfi, bir bakıma Akdeniz‘de Hristiyan dünyası, özellikle Ä°spanya ile Osmanlı arasındaki mücadele ile iliÅŸkili görünmektedir. Kolomb, günlük notlarında onu harekete geçiren gerçek düÅŸüncenin,  Ä°slam dünyasını geriden çevirerek DoÄŸu'daki Hristiyan dostu MoÄŸol Hanı ile doÄŸrudan iliÅŸki kurmak, Hindistan ticareti Hint deniz yolunu aÅŸmak,  Batı ve DoÄŸu Hristiyanlarının iÅŸbirliÄŸiyle Kudüs'ü (Jerusalem) almak olduÄŸu açıklar."

Kristof Kolomb'un yolculuÄŸa çıkış amacı kadar Amerika kıtasına ilk defa onun ulaşıp ulaÅŸmadığı da ayrı bir tartışma konusudur. Muhammed Hamidullah gibi birçok Müslüman aydın bu konuda farklı görüÅŸler dile getirmektedir. Zaman zaman Piri Reis'in haritası üzerinden tartışmalar alevlense de Hamidullah "Müslümanların Kristof Kolomb'dan Evvel Amerika'yı KeÅŸifleri" isimli çalışmasında sıra dışı bilgiler sunmaktadır.

Dünyanın yuvarlak olması tartışmaları

Kolomb'u büyük yolculuÄŸa çıkartan en önemli gerekçelerden birisi de dünyanın yuvarlak olduÄŸuna dair taşıdığı büyük inançtı. Bunu günlüklerinde ÅŸöyle anlatmaktadır;

"Yeryüzünün, karaların, suyun küresi olduÄŸunu hep okumuÅŸumdur. Plin sularla karaların birlikte bir küre olduÄŸunu yazar. Bu Okyanus denizinin en büyük su kitlesi olduÄŸunu düÅŸünür; göÄŸe dönük durumdadır hep, altında yer vardır ve ona destek olur, Hindistan cevizinin kalın dış dokusuyla içi gibi birbirine katmanlıdır. Orta ÇaÄŸ tarihinin hocası Yaratılıştan söz ederken suların çok bol olduÄŸunu belirtir, yaratılış sırasında bütün yeryüzünü örtseler de - sis gibi, buÄŸu gibiydiler o zamanlar- yoÄŸunlaşıp bir araya gelince yok az yer kapladılar der. San Nicolas da bu düÅŸüncededir." 

       

Amerika'nın keşfi

Kolomb bu sözleri tereddütle ve OrtaçaÄŸ'dan referansla söylerken 890 senesinde Ä°bn RüÅŸt çok daha net ve doÄŸruya yakın ifadeler kullanacaktı;

"Bilginler arasında kara ve deniz kısımlarıyla beraber bütün yeryüzünün top gibi, bir küre ÅŸeklinde olduÄŸu hususunda bir ittifak vardır. GüneÅŸin, ayın ve yıldızların doÄŸuÅŸu, dünyanın muhtelif yerlerinde aynı anda vukua gelmeyiÅŸi, doÄŸu kısımlarda kalan memleketlerde batı kısımlardaki memleketlerden daha erken doÄŸuÅŸu gerçeÄŸi ile bu hususta delil getirilir. Semavi cisimlerin bu intizamı aynı ihtiyaca cevap teÅŸkil eder."

Ä°bn RüÅŸt'ün sözleri yalnızca dünyanın ÅŸekline dair deÄŸildi. Dünyanın galaksideki konumlanışına dair de ÅŸaşırtıcı bilgiler aktarıyor ve dünyanın yuvarlak olduÄŸunu tartışmaya yer bırakmayacak ÅŸekilde tespit ediyordu;

"Yeryüzü, konkav bir ÅŸekilde olan göÄŸün (semanın) ortasında, havada asılı büyük bir top gibi kürevidir. Hem üst taraftan hem alt taraftan ve hem de kenarlarından, böylece sema her taraftan dünyayı eÅŸit bir ÅŸekilde sarmaktadır. Semanın içinde dünya, kabuk içindeki yumurtanın sarısı gibidir."  

  
Amerika'nın keşfi

Kolomb, dünyanın her hangi bir noktasından yolculuÄŸa baÅŸlayan kimsenin yine aynı noktaya varacağına inanıyordu ve bunu ispat etmek için eski efsanelerden delil getiriyordu. Oysa Ä°slam düÅŸünürlerinden Kahtavi asırlar sonra Jules Verne'nin "80 Günde Devr-i Âlem" kitabının final kısmına da konu olduÄŸu üzere, DoÄŸuya doÄŸru yolculuÄŸa çıkan bir kiÅŸi baÅŸlangıç noktasına vardığında çıkış noktasındaki tarihten bir gün geriden gelecek bir takvime ulaÅŸacağını ÅŸu sözlerle dile getirecekti.

"EÄŸer bir kimse verilen bir noktadan DoÄŸuya diÄŸer biri batıya doÄŸru gitse bir üçüncü kimsede baÅŸlangıç noktasında kalsa aynı noktadan uzaklaÅŸan bu iki yolcu çıkış noktasına vardıklarında her ikisi de aynı zaman zarfında döndükleri halde dünya turu yapmak üzere doÄŸuya giden kimse bir gün fazla; Batıya giden ise güneÅŸin doÄŸuÅŸ-batışına göre hüküm verilerek bir gün eksik hesap edecektir. Zira Batıya giden kimse güneÅŸle aynı istikametle yürümektedir. Bu bakımdan onun günü doÄŸuya gidene nispetle daima biraz uzundur. Netice olarak devr-i âlem tamamlandığında bu fark tam bir gün eder."        

           

MoÄŸolları tasvir eden görsel

Yine bir baÅŸka önemli Ä°slam bilgini Biruni, dünyada bazı bölgelerde tam 6 ay güneÅŸin hiç doÄŸmadığını tespit ederek Kutup bölgelerini iÅŸaret ediyordu. Biruni bunu dünyanın ÅŸekli ve konumlanmasıyla açıklıyordu.

Amerika'ya önce Berberiler mi ulaÅŸtı?

Hamidullah'ın en önemli iddialarından birisi Amerika kıtasına öncelikle Berberilerin ulaÅŸtığı savıdır. Yazar bu iddiasını desteklemek içinse ‘Brezilya' isminin etimolojisinden yararlanıyor;

"Berberiler Batı Afrika'ya en yakın nokta olan Brezilya'ya ulaÅŸmışlardır. Brezilya kelimesi ne Brezilya ve ne de Avrupa dillerinden bir kelimedir. Bu kelime dil âlimlerini (Etimolojist) ÅŸaşırtmıştır. Bizim hipotezimiz bunu kolaylıkla açıklamaktadır. Åžöyle ki: Berberi kabileleri arasında Birzala isminde bir kabile vardır. Bu kabilenin azalarının toplu ismi Brazil'dir. O zamanlarda yer isimleri orada yayılanlardan gelmekteydi. Müslümanların Okyanustaki aramalar dolayısıyla yapmış oldukları seferde Birzala fertlerinden (azalarından) müteÅŸekkil bir gurup bir yerde yerleÅŸtiler. Bu yer muhtemel bir ada idi. Böylece buraya Brazil ismini verdiler. Sonradan bütün bölge bu ismi aldı." 

                       

Kristof Kolomb'un yolculuÄŸu

Hamidullah'ın etimoloji üzerinden kurduÄŸu bu karşılaÅŸtırma zayıf deliller içerse de Kolomb'un bizzat kendisinin günlüklerinde havlamayan bir köpek çeÅŸidinden bahsetmesi ÅŸüpheleri güçlendirmektedir; çünkü bahsettiÄŸi köpeÄŸin Afrika kökenli ‘Basenji' cinsi köpek olması oldukça güçlü bir ihtimaldi. Bu da Berberilerin oralara ulaÅŸmış olması ihtimalini güçlendiriyordu.

Kristof Kolomb'un asıl amacı Kudüs'ü iÅŸgal etmekti

Merhum Halil Ä°nalcık Hoca'nın gündeme getirdiÄŸi bu iddia, bizzat Kolomb'un ifadeleriyle tasdik edilebilir bir nitelik taşımaktadır. Kolomb, DoÄŸunun hem ruhani hem maddi zenginlikleri ihtiva ettiÄŸini günlüklerinde açıkça ifade eder ve Batının varlığını sürdürebilmesi açısından DoÄŸu'da söz sahibi olması gerektiÄŸini düÅŸünür;

"Kutsal Kitabı tanıklığına göre, Tanrı Yeryüzü Cenneti'ni kurduÄŸunda yaÅŸam aÄŸacını onun ortasına dikti. Oradaki kaynaktan dört büyük Irmak çıkar: Hindistan'daki Ganj, Mezopotamya'daki Dilce ve Fırat, sonra da Nil. Ama ben bu Yeryüzü Cenneti'nin dünyada nerede bulunduÄŸunu kesin olarak açıklayan ne Latince ne de Grekçe bir yazı okumuÅŸumdur. Hiçbir harita üzerinde görmemiÅŸimdir onu. Ancak zoraki varsayımlar vardır bu konuda. Kimileri de HabeÅŸistan'da Nil'in kaynağına yerleÅŸtirdiler onu.

Yeryüzü Cenneti'nin DoÄŸu'daki bir yerde bulunduÄŸu konusunda eÅŸ kanıdadırlar."      

Halil İnalcık

DoÄŸu'da Osmanlı ve Memluklerin Batı karşısında kazandığı zaferler, özellikle Ä°spanyol ve Portekizlilerin deniz üzerindeki hâkimiyetlerini engelleyen bir durum deÄŸildi. Öyle ki kısa süre içerisinde Medine'de bulunan Hazreti Muhammed'in kabri de güvende deÄŸildi.

Alfonso d'Albuquerque, bölgedeki donanma gücünden de faydalanarak Ä°slam Peygamberinin kabrini Medine'den kaçırarak Vatikan'a getirmek üzere kusursuz bir plan hazırlamıştı.

Murat Bardakçı bu planının akıbetini ÅŸu ÅŸekilde kaleme alacaktı;

"DoÄŸu'ya uzanan ticaret yollarını ellerine geçirmek isteyen Portekizliler, Memlükler'in denizcilikteki bu zaafından istifade ederek Arabistan Yarımadası'nda stratejik mevkiler elde etmeyi baÅŸardılar. Portekizli Amiral Alfonso d'Albuquerque, daha da ileri giderek Hazreti Muhammed'in Medine'deki kabrini Hristiyan topraklarına kaçırmak gibi sinsi bir plan kurdu. Amiralin gerekçesi, Memlükler'in Kudüs'teki kutsal yerleri ziyaret eden Hristiyanlar'dan vergi almalarıydı ve naaşı kaçırabildiÄŸi takdirde Ä°slam dünyasının moralini yerle bir ederek zamanla Kudüs'e de hâkim olabileceÄŸini düÅŸünmüÅŸtü ama Osmanlılar'ın Memlükler'i tarih sahnesinden silerek OrtadoÄŸu'ya ve bütün kutsal topraklara hâkim olmaları bu planı bozdu.

Portekizli komutan, planını tatbik için 1513'te harekete geçti, birçok Müslüman toprağını iÅŸgal etti ama amacına ulaÅŸmasına Osmanlılar engel oldular. Yavuz Sultan Selim, 1516'nın 2 AÄŸustos'unda Halep yakınlarındaki Mercidabık bölgesinde Memlük ordusunu bozguna uÄŸratınca Mısır ile Suriye'nin tamamı Osmanlılar'ın eline geçti. Ä°slâm'ın kutsal toprakları da kısa bir zaman sonra yine Yavuz Sultan Selim'in kontrolü altına girdi. Ama, Portekizliler yine de her yolu denemeye kararlı idiler, hattâ 1517'de Cidde'ye asker çıkarmaya çalıştılar ama püskürtüldüler... Bütün bu geliÅŸmeler, Hindistan'a uzanan ticaret yollarının önemli bir bölümünün artık Osmanlı hâkimiyeti altında olması demekti. Arabistan Yarımadası'ndaki Portekiz ilerlemesi böylelikle durduruldu, Hindistan'dan Avrupa'ya yapılan mal akışı o tarihten itibaren Türkiye üzerinden sürdürülür oldu ve Alfonso d'Albuquerque'in korkunç planı da bir hayal olarak kaldı..."

Halil Ä°nalcık Merhumun iddiasına göreyse; Kolomb'un Kudüs'ü MoÄŸol ordularıyla iÅŸgal planının ardındaki niyet de Küçük Ermenistan'daki Nesturi Hıristiyanların Kubilay Hanlığının elçileri ile kurduÄŸu iliÅŸkiye dayanmaktaydı;

"Keza, Iran MoÄŸolları, Anadolu Türkmenlerinin ve Memluk Sultanlarının baÅŸ düÅŸmanı idi. MoÄŸollar, Haçlı ordularının hareket merkezi saydıkları Küçük Ermenistan'ı (Çukurova bolgesi) himayeleri altında tutmakta idiler. Memluklere karÅŸi MoÄŸollarla Avrupa sarayları arasında karşılıklı elçiler gidip geliyordu.  Argun'un ( 1284-129 1) Nesturi Hristiyan elçisi, Papa IV. Nicola'ya Han adına ÅŸöyle diyordu: "Han, Katolikler dünyası ile dostlukla birleÅŸmekte ve Suriye ve Filistin'i ele geçirmeyi önermekte ve Kudüs'ün fethi için iÅŸbirliÄŸinizi istemektedir. "MoÄŸollarla Bati Hristiyan dünyası arsında iliÅŸkiler bundan sonra da devam etti. Kolomb'a atf olunan günlük yazılarda o, Ä°spanyol hükümdarları Isabella ve Ferdinand'a "Grancan'ın (Kubilay) ülkesine deniz yolundan ulaÅŸacağını, oradaki putperest halkı Hristiyanlığa davet edeceÄŸini" söylemektedir."( Papa, Peygamberimizin naaşını çaldırmak için Medine'ye 20 ajan papaz göndermiÅŸti – Haber Türk)   

Kolomb ve Isabella
 

Kristof Kolomb, Küba'ya ulaÅŸtığında Ä°spanya'ya gönderdiÄŸi ilk haberlerde kısa bir süre içerisinde Kubilay ile görüÅŸmeyi umduÄŸunu bildiriyordu. Oysa Kolomb, dünya tarihini baÅŸtan sona deÄŸiÅŸtirecek bir keÅŸif ile ‘Yeni Kıta'yı keÅŸfetmiÅŸti.

Bu kıtanın keÅŸfiyle tarihte yeni bir sayfa açılacak ve Batı, Osmanlı karşısında büyük bir üstünlük saÄŸlayacaktı. Elbette Osmanlı ve bazı Müslüman denizcilerin Amerika'yı Batılılardan önce keÅŸfetmiÅŸ olması ihtimal dâhilindeydi; ama Batı Kolomb'un bu keÅŸfiyle büyük düÅŸmanı karşısında güçlü ve kesin bir avantaj elde etmiÅŸ oluyordu.

 

Müellif: Mehmet Mazlum Çelik / Kaynak: The Independent Turkçe

 

*Daha ayrıntılı bir okuma için Kristof Kolomb'un "Seyir Defterleri", Muhammed Hamidullah'ın "Müslümanların Kristof Kolomb'dan Evvel Amerika'yı KeÅŸifleri" Halil Ä°nalcık'ın "Kristof Kolomb ve Haçlı Politikası" isimli çalışmaları incelenebilir.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.