Sosyal Medya

Özel / Analiz Haber

Almanya'nın gözünden Çin ve İpekyolu projesi

Almanya’nın Çin’e yönelik yaklaşımının AB’nin karşı karşıya olduğu bir ikilemi içeriyor. AB bir taraftan ABD ile Çin arasındaki rekabetin pasif izleyicisi ve mağduru olmamayı, ABD, Çin ve Rusya’nın yanında ayrı bir siyasi kutup oluşturmayı hedeflemektedir. Öte yandan ise ABD ve NATO’nun askeri ve güvenlik şemsiyesine bağımlı olduğunun bilincinde.



 Çin, son yıllarda Almanya’daki ekonomik, siyasi, uluslararası iliÅŸkiler ve küresel güvenlik konulu tartışmaların odak noktasında durmaktadır. YoÄŸunlaÅŸan ikili – siyasi ve ticari – iliÅŸkilere raÄŸmen Berlin ile Pekin arasında temel konularda ciddi görüÅŸ farklılıkları bulunmaktadır. Alman karar vericiler ve diplomatlar yıllardır Çin yönetimini özellikle insan hakları, kiÅŸisel özgürlükler, siyasal katılım gibi konularda eleÅŸtirmektedirler. Son yıllarda Almanya’nın Çin ile ilgili kaygılarına jeostratejik bir boyutun da eklendiÄŸini gözlemlemekteyiz.

Çin algısının çerçevesi

Almanya’nın jeostratejik kaygılarının çerçevesini üç tarihsel geliÅŸme oluÅŸturmaktadır. Bu süreçlerin başında uluslararası iliÅŸkilerin baÅŸat aktörleri olan büyük devletlerin – ABD, Rusya, Çin – bölgesel ve küresel sorunlar karşısında çok taraflı çözüm arayışlarından (multilateralism) uzaklaÅŸarak, ikili çözüm arayışlarına girmeleri (bilateralism), hatta askeri seçeneklerin ön planda olduÄŸu güç siyasetine ve güç yarışına yönelmeleri gelmektedir (örneÄŸin Rusya).

Ä°kincisi, Avrupa BirliÄŸi’nin (AB) 2009 yılı ve sonrasında yaÅŸadığı finans ve ekonomik kriz sonucu iç bütünlüÄŸünün zayıflaması, üye ülkelerde yükselen milliyetçilik dalgaları, Brexit ve ABD ile ticari, askeri ve güvenlikle ilgili konularda fikir ayrılıklarının baÅŸ göstermesi sonucu kendini güçsüz hissetmesidir. Birçok karar verici ve baÅŸat aktör AB’nin küresel düzlemdeki müzakerelerde ve siyasi, ticari ve daha baÅŸka birçok meselede karar süreçlerine yeterince dahil olamadığı ve ileride bu süreçlerden daha da dışlanacağı kaygısını taşımaktadır.

Çerçeveyi tamamlayan üçüncü geliÅŸme ise Çin’in beklenenin aksine, ekonomik büyümeye, bir orta sınıfın oluÅŸmasına ve küresel ticarete, üretim aÄŸlarına ve finans sistemine dahil olmasına raÄŸmen demokratik bir yönelim içine girmemesi, hatta otoriter yaklaşımını tahkim ederek liberal dünya düzenine alternatif kurumlar inÅŸa etmeye giriÅŸmesidir.

1990 yılında Paris Åžartı ile SoÄŸuk SavaÅŸ sona erdiÄŸinde bütün Batı dünyasında olduÄŸu gibi Almanya’da da iyimserlik hakimdi: Büyük devletler arasındaki güç mücadelesi yerini iÅŸ birliÄŸine, çok taraflı çözüm arayışlarına, uluslararası hukuka, kurallara ve evrensel normlara bırakacaktı. Ancak tarihin akışı bu yönde olmadı. Günümüzde ise tekrar uluslararası iliÅŸkilerde sadece çok taraflılık, diplomatik ve ekonomik araçlarla sonuç alınamayacağı fikri hâkim.

Almanya’da ise, askeri seçeneklerin de masaya yatırılması ve jeopolitik gerçekliklerin de hesaba katılması gerektiÄŸi görüÅŸü ağırlık kazanmaktadır. Bir baÅŸka görüÅŸ ise, AB’nin güvenlik konularında ABD’nin garantörlüÄŸüne bel baÄŸlamaması gerektiÄŸi yönünde. Karar vericilerin büyük bir kısmı açıkça dile getirmeseler de uluslararası sistemin çok kutuplu bir yöne evrildiÄŸi varsayımından hareketle AB’nin ABD, Çin ve Rusya’nın yanında dördüncü bir kutup oluÅŸturması gerektiÄŸini düÅŸünmektedirler. Almanya, Çin’in AB içindeki en büyük ticari partneri, Çin ise Almanya’nın dünya çapında en büyük ticari partneri. Alman Ekonomi ve Enerji Bakanlığı verilerine göre 2018 yılı Almanya–Çin ticaretinin hacmi 200 miyar Euro ki bu AB’nin Çin ile olan toplam ticaret hacminin (605 milyar Euro) üçte birine denk gelmektedir. 2018 yılında Çin’e toplam Alman ihracatı 93 milyar Euro tutarında iken, Çin’den 103 milyar Euro tutarında ithalat gerçekleÅŸtirilmiÅŸtir. Almanya Çin’e baÅŸlıca makine, otomobil ve otomobil parçası, elektrik teknolojisi ve kimyasal ürünler ihraç etmektedir. Özellikle Alman otomotiv sanayii için Çin önemli bir pazar. ÖrneÄŸin Volkswagen ürettiÄŸi otomobillerin yüzde 40’ını, Daimler yüzde 28’ini ve BMW yüzde 26’sını Çin’de satıyor.

2018 yılında Almanya’nın Çin’e olan ihracatı yüzde 8’lik bir artış göstermiÅŸtir. Almanya’nın Çin’deki toplam 81 milyarlık doÄŸrudan yatırımlarına karşılık, Çin’in Almanya’daki toplam doÄŸrudan yatırımları 3,3 milyar Euro tutarındadır (2017 yılı itibarıyla). Ancak Çin’in Almanya’daki doÄŸrudan yatırımları ve Alman ÅŸirketlerini devralması 2017 itibarıyla artış içindedir. Bu da Almanya ve Çin arasındaki gerilim noktalarından birini teÅŸkil etmektedir. Buna son örnek Çin’in Almanya büyükelçisi Wu Ken’in Alman hükümetinin Çin ÅŸirketi Huawei’i Almanya pazarından dışlamasının Almanya için ciddi maliyeti olacağı yönündeki tehditkâr ifadelerini gösterebiliriz.

Alman ekonomik aktörlere göre, Çinli ÅŸirketler Almanya’da agresif bir satın alma stratejisi izlemektedirler. Bu baÄŸlamda Almanya yeni bir yasa ile (GWG – Außenwirtschaftsgesetz) kilit sanayilerin stratejik alımlarla Çinli ÅŸirketlerin kontrolüne geçmesini önlemeyi hedeflemektedir. Alman gazetesi Handelsblatt’ın 15.02.2018 tarihli bir haberine göre, Çin hükümeti Çin ÅŸirketlerini Almanya’da özellikle enerji branşındaki stratejik ÅŸebekeleri ele geçirmeye teÅŸvik etmekte ve desteklemektedir.

Yeniden tanzim

Var olan gerilimlere koronavirüs süreci bir yenisini daha ekleyecek. Gerek gözlemlerimiz gerekse siyaset ve iÅŸ dünyasındaki tartışmalar küreselleÅŸmenin yöntemlerinin deÄŸiÅŸeceÄŸine, hatta deÄŸiÅŸmekte olduÄŸuna iÅŸaret ediyor. Geride kalan dönemde yaÅŸanan küreselleÅŸme tedarik zincirlerinin ve üretim halkalarının geniÅŸletilmesi anlamına geliyordu: Ä°ç pazarlar yabancı sermayeye olabildiÄŸince açılmış, özelleÅŸtirmeler ile üretimin geniÅŸ bir coÄŸrafyaya yayılmasına imkân saÄŸlanmıştı. ÖrneÄŸin bir arabanın motoru bir ülkede, ÅŸanzımanı bir baÅŸka ülkede, hepsinin montajı ise daha baÅŸka bir ülkede gerçekleÅŸtiriliyordu. Ara malı tedarikinin korona salgınında kesintiye uÄŸraması, bu yöntemin sorgulanmasına yol açtı ve yeni bir trendi baÅŸlattı: Üretim halkasının ve tedarik zincirinin birbirine yakınlaÅŸtırılması, daha dar bir bölgeye yayılması. Bir anlamda üretim tüketiciye yakınlaÅŸtırılacak. Avrupa’daki ÅŸirketler stratejik üretimin bir bölümünü Çin’den Avrupa’nın doÄŸusu ve Balkanlara, bir kısmını da Orta DoÄŸu ve Türkiye gibi bölgelere getirmeyi tartışmaktadırlar. Üretimin Çin’den baÅŸka bölgelere kaydırılması yeni siyasi gerilimleri doÄŸuracağı gibi var olanları da daha ileriye taşıyacaktır.

Siyasi gerilim noktaları

Çin artık Almanya tarafından bir tehdit olarak algılanmaktadır. Bu baÄŸlamda Çin, Ä°ran ve Rusya’nın Basra Körfezi ve Hint Okyanusu’nda gerçekleÅŸtirdikleri deniz tatbikatları Batı dünyasına verilmiÅŸ bir mesaj olarak algılanmaktadır. Öte yandan Çin’in Güney Çin Denizi’ndeki askeri etkinlikleri – suni adalar inÅŸa ederek bunları silahlandırması – donanmasını takviye etmesi, sadece ABD için deÄŸil, AB için de bir meydan okuma olarak deÄŸerlendirilmektedir.

Bundan baÅŸka Çin’in, Rusya’dan farklı olarak, yeni bir dünya düzeni inÅŸa etmeye çalıştığı düÅŸünülmektedir. Ä°pekyolu projesi de bu baÄŸlamda deÄŸerlendirilmekte, ardında revizyonist ve neo-kolonyalist bir yaklaşım görülmektedir. Ä°pekyolu hakkındaki eleÅŸtiriler üç baÅŸlık altında özetlenebilir:

1. Çin Ä°pekyolu projesi ile sadece yeni pazarlara açılmak, üretim fazlasını pazarlamak, telekomünikasyon ÅŸirketlerinin ve hızlı tren ve ray sistemi üreticilerinin rekabet kapasitesini test etmek gibi ekonomik amaçlar gütmemektedir. Bunun dışında etki alanlarını geniÅŸletme ve olası bir deniz ablukasını Çin’den Avrupa’ya uzanan bir hızlı tren hattı ile boÅŸa çıkarmak gibi jeostratejik hedeflere de sahiptir (jeopolitik boyut).

2. Çin, Ä°pekyolu’nun güzergahındaki ülkelerle asimetrik iliÅŸkiler geliÅŸtirmektedir. Bu ülkeleri borçlandırarak tek taraflı bağımlılık yaratmakta ve böylece söz konusu ülkelerdeki hammaddelere ulaşımı garanti altına almaktadır. Aynı zamanda o ülkelerin yönetimlerinden de uluslararası sorunlarda destek talep etmektedir. ÖrneÄŸin 2016 yılında Macaristan, Denizcilik Mahkemesi’nin Güney Çin Denizi kararı ile ilgili, Çin’in eleÅŸtirildiÄŸi AB deklarasyonunu Pekin yönetimin isteÄŸi üzerine engellemiÅŸti (yeni sömürgeci boyut).

3. Ä°pekyolu projesi kapsamında verilen kredilere bu projelerde Çinli iÅŸçilerin çalıştırılması ÅŸartı getirilmektedir. Dolayısıyla Ä°pekyolu projesi bu ülkelerde istihdama katkıda bulunmamaktadır (ekonomik boyut).

Bütün bunlardan dolayı Almanya’da Ä°pekyolu projesi ile ilgili olumsuz bir hava hakim. Birçok Alman karar verici ve uzmanın gözünde Ä°pekyolu projesi yeni sömürgeci bir yapıya sahip. Bu tespit ayrıca Almanya’nın Çin’e siyasi ve ekonomik alanlarda karşı koyma stratejisini meÅŸrulaÅŸtırmak için de kullanılmaktadır.

Almanya ve AB’nin siyasi ikilemi

Yukarıdaki tespitlerden ne tür sonuçlar çıkarılabilir? Almanya ve AB için, Avrupa ile Asya Pasifik bölgesi arasındaki ülkelere ihracat yapıp, buralardan doÄŸal kaynaklar ve hammadde ithal ettiklerinden, bu bölgenin siyasi istikrarı ve deniz yollarının güvenliÄŸi hayati önem taşımaktadır. Ancak bunu ne tek başına Almanya’nın ne de AB’nin yapacak gücü var. AB’nin ekonomik bakımdan dünyadaki ağırlığı azalırken, siyasi olarak da güç kaybetmekte, küresel ve bölgesel sorun ve çatışmalarda belirleyici olamamaktadır. Askerî bakımdan ise, Fransa’ya raÄŸmen, NATO ve ABD’ne bağımlılığı devam etmektedir.

Bu jeopolitik ve jeoekonomik konstellasyon, ABD ile AB arasındaki en güçlü merkezcil çekim kuvvettir. Bundan dolayıdır ki AB, Çin’in yükseliÅŸi ve Hindistan’ın potansiyel gücü karşısında çareyi Transatlantik Ä°ttifak’ını güçlendirmekte aramaktadır. Almanya’daki dünya siyaseti ve güvenlik konulu tartışmalarda Transatlantik Ä°ttifakı sorgulanmamakta, hatta öneminin altı çizilmektedir. Ancak bu noktada AB ve Almanya bir ikilem ile karşı karşıya. Çünkü hem ABD’nin askeri gücüne ihtiyaç duymakta hem de ABD’ye olan bağımlılığını aÅŸmak için askeri kapasitesini geniÅŸletme yolunda çaba sarf etmektedir. Bu da jeostratejik bakımdan en az üç soruna yol açmaktadır.

1. Askerî açıdan kendi ayakları üzerinde durabilen, dış politikada ise etkin bir hareket kabiliyetine ulaÅŸmış bir AB’nin kendisine rakip olacağını bilen ABD, buna izin verir mi? Hatırlayalım, Çin’in iktisadi yükseliÅŸi ABD’nin buna olanak tanıması hatta destek vermesi ile mümkün olmuÅŸtu. ABD’nin aynı “hatayı” tekrarlaması pek olası görünmüyor. Artı ABD ile yakın güvenlik iliÅŸkileri içinde olan Polonya ve Baltık ülkeleri NATO ve ABD’nin yanında bir AB askeri yapısının oluÅŸmasına sıcak bakmamaktadırlar.

2. AB için Çin’in yükseliÅŸi ve meydan okuması karşısında bir baÅŸka seçeneÄŸin ise Rusya ile yakınlaÅŸmak, bu ülke ile iktisadi ve askeri iliÅŸkileri derinleÅŸtirmek. Kaldı ki bu tez Almanya’da öteden beri savunulmaktadır. Bismark’ın Rusya politikası (1887) ve Rapallo antlaÅŸması (1922) bu baÄŸlamda deÄŸerlendirilmelidir. AB-Rusya ittifakı ise jeopolitiÄŸin klasiÄŸi Mackinder’in vurgu yaptığı Merkez Bölge’nin iki müttefik yapının egemenliÄŸi altında olacağı anlamına gelmektedir ki ABD’nin jeostratejisinde engellenmesi gereken bir durumdur. Buna ABD’nin dışında Britanya ve DoÄŸu Avrupa ülkeleri de karşı çıkacaklardır.

3. Bu durumda Britanya muhtemelen Avrupa ve Almanya’ya karşı klasik jeostratejisine dönecektir: Avrupa’nın tek bir gücün – Almanya’nın – etkisi altına girmesine engel olmak. Britanya’nın bu baÄŸlamda Almanya’yı dengeleme politikasına dönmesi AB’nin sonunu getirebilir.

Sonuç olarak Almanya’nın Çin’e yönelik yaklaşımının AB’nin karşı karşıya olduÄŸu bir ikilemi içeriyor. AB bir taraftan ABD ile Çin arasındaki rekabetin pasif izleyicisi ve maÄŸduru olmamayı, ABD, Çin ve Rusya’nın yanında ayrı bir siyasi kutup oluÅŸturmayı hedeflemektedir. Öte yandan ise ABD ve NATO’nun askeri ve güvenlik ÅŸemsiyesine bağımlı olduÄŸunun bilincinde. Öte taraftan bu bağımlılıktan kurtulmak için de ne bir plana ne de bu yönde güçlü bir iradeye sahip. AB içindeki çıkar farklılaÅŸması ve çatışmaları da olaya baÅŸka bir boyut katıyor. Öte yandan Çin AB üye ülkeleri ile iliÅŸkilerini geliÅŸtirmeye devam etmekle kalmıyor, siyasi olarak da etkilemenin yollarını buluyor.

Müellif: Dr. YaÅŸar Aydın / Evangelische Hochschule Hamburg / Kaynak: Açık GörüÅŸ

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.