Sosyal Medya

Kemal Sayar: Serinliğin Tiranlığı: Hepimiz bi acayip cool olduk

Hepimiz yenilmez savaşçılar, göz kamaştıran şöhretler olmayı diliyoruz. 'Başkası olma arzusu' demişti Kierkegaard, 'ümitsizliğin dibidir'.



Her yerde 'serinliÄŸin tiranlığı'. Serinlik, yani cool olmak. Her ÅŸey eÅŸit derecede anlamlı, dolayısıyla da herÅŸey anlamsız. Kayıtsızlığın, deÄŸdiÄŸi her ÅŸeyi cansız bir taÅŸ yığınına çeviren o soÄŸuk dili. Hiçbir ÅŸeye ÅŸükran duymamanın, her ÅŸeyi zaten hak ettiÄŸini düÅŸünmenin nobran meydan okuyuÅŸu. HerÅŸeyi hak ediyorum o halde hiçbir ÅŸey için teÅŸekkür etmem gerekmiyor. Hayatlarımızdan aÅŸkınlığın izlerini sileli beri, nasıl da sığlaÅŸtık. Aldous Huxley, kanserden yatağında can verirken, 'Evet bu acı verici' demiÅŸ, 'Ama ÅŸu kainatın mükemmelliÄŸine bir bakın'. Ä°nsan olmanın hayreti. Ä°nsan olmanın dehÅŸeti. Vecd halleri bie gayretle elde edilmiyor artık, iç temrinlerle ulaşılacak bir ÅŸey deÄŸildir vecd, daya kimyasal ilacı ve al sana, suni vecd. Her yerde serinliÄŸin tiranlığı. Gençler kendilerini video oyunlarının fantezi dünyasında serinletiyor. Her kiÅŸi bir baÅŸkası olmak telaşında.
 
Hepimiz yenilmez savaÅŸçılar, göz kamaÅŸtıran ÅŸöhretler olmayı diliyoruz. 'BaÅŸkası olma arzusu' demiÅŸti Kierkegaard, 'ümitsizliÄŸin dibidir'. Gerçeklik o kadar hayal kırıklığı uyandırıcı ki düÅŸlere sığınmaktan baÅŸka çare yok. Bir ilticagah olarak düÅŸyeri. YaÅŸantının cılızlaÅŸması. Ekran her yeri kaplıyor. Ekran hayatının tiranlığı. Ekran giderek daha fazla kamusal alanı sömürgeleÅŸtiriyor ve bizde giderek daha fazla ÅŸüphe uyandırıyor, 'baÅŸka bir yerde buradakinden daha güzel bir hayat olmalı' dedirtiyor. Ekrandaki gerçeklik daha gerçek. Ekran büyüyor ve parlaklaşıyor, izleyiciler küçülüyor ve aptallaşıyor. Eflatun'un maÄŸarasında yaşıyor izleyici, daimi kasvet halinde bir gölge varlık olarak, ancak gün ışığına, yani ekrana çıktığında gerçek parlaklığına kavuÅŸuyor. Hakikat sıkıcı ve duraÄŸan, imge dinamik ve hareketli. Gerçekten gerçek olmak istiyorsan bir imge olmalısın, çünkü sadece ekranda görünenler gerçektir.
 
SerinliÄŸin krallığı her yerde kendisini gösteriyor. AÅŸk, içi boÅŸaltılmış bir kelime olarak bundan nasipleniyor. AÅŸk için de bir sorumluluk altına girmeniz gerekmiyor, o dışarıdan gelip omzunuza konacak, doÄŸru kiÅŸiyi buluvermenizle birlikte, birden içinizdeki bütün kırılganlığı, emniyetsizliÄŸi ve yalnızlığı iyileÅŸtirecektir. AÅŸkı saÄŸlamak ötekinin görevidir o halde bir ÅŸeyler yolunda gitmiyorsa bu diÄŸerinin suçu olsa gerektir. Günümüz dünyasında 'iliÅŸki'ye o kadar yük bindiriliyor ki. Çift iliÅŸkisi; baÄŸ kurma, anlam bulma ve coÅŸkunun yegane kaynağı oluveriyor modern ÅŸehir hayatında. Issızlığın ortasında bir birine umutsuzca yapışmış iki insan. Zavallı iliÅŸki, geçmiÅŸin anlam aÄŸları arkasında olmaksızın, hayatın bütün zorluklarına tek başına karşı koymak zorunda. O da, bir darbede çözülüveriyor. Yeri gelmiÅŸken, ben bu öyküleri pek severim, bir 'döÅŸeÄŸimde ölürken' öyküsü de fizikçi Heisenberg'den. Üstat öte dünyada Tanrı'ya bir sorusu olduÄŸunu söylemiÅŸ ölüm yatağında, 'Neden türbülans var?' HerÅŸey birden bir iliÅŸikide de tersine dönebilir, bir aÅŸk türbülansa girebilir, aÅŸk nefrete, nezaket zalimliÄŸe, memnun etme arzusu yaralama arzusuna, sevgilinin yüzüne ebediyen bakma arzusu o kahrolası yüzü bir daha hiç görmeme isteÄŸine dönüÅŸebilir. Evlilik, bir roman kahamanının söylediÄŸi gibi, 'bir yıllık ateÅŸ ve ardından otuz yıllık kül'e dönüÅŸebilir. Oysa araÅŸtırmalar gösteriyor ki ayrılıklar 'biz' duygusunun kaybedilmesiyle baÅŸlıyor, kiÅŸiler 'biz' duygusundan yararsız ve kendilerini korumaya dönük 'ben' duygusuna döndükçe, evlilik içinde iki yalnız insan ortaya çıkıyor.
 
Cool'uz artık, seriniz. SoÄŸukkanlıyız. Sorumlu deÄŸiliz. Bir ÅŸeyi bilmek için onu yaÅŸamamıza gerek yok. Her ÅŸeyi doÄŸuÅŸtan hak ediyoruz. Ekranlarda yaşıyor, daima kaçmak istiyoruz. Bizden bene kaçmak, gerçekten düÅŸe kaçmak, benden baÅŸkasına kaçmak. Ama bu bizim hakkımız.
 
Dışarıda serin bir rüzgar esiyor.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.