Sosyal Medya

Kaybedilen güven ve koronavirüs dar boğazındaki ülke: İran

İran belki de tarihinin en çalkantılı dönemini yaşıyor. Son birkaç ayda ülkede baş gösteren olayların listesini tutmak bile artık zor. Bununla birlikte, hepsinin ortak bir özelliği var: Her bir krizde devletin halktan biraz daha uzaklaşması.



Koronavirüs salgını ortaya çıktığı Çin’den hemen sonra, tüm dikkatleri yeni menzili olan Ä°ran’a çekti; Çin’den sonra en fazla kurbanı da Ä°ran’da aldı. Ne var ki salgın, Ä°ran’da ortaya çıktığı andan beri hızla artan vaka sayısının yanı sıra, yönetimin boÅŸ vermiÅŸliÄŸiyle de gündeme geldi. Ä°ranlı yetkililer tıp ilminin bu konudaki açık ikazlarına kafa tutarcasına, virüsün merkezi olarak tespit edilen Kum ÅŸehrini karantinaya almamakta ısrarcı oldular. Åžehirde, türbeler gibi aşırı kalabalık yerlerde dahi en ufak saÄŸlık kontrolü yapmayan Ä°ranlı yetkililer, çok sürmeden koronavirüsü kendi aralarında da görür oldular. Belediye baÅŸkanı, milletvekilleri ve bir bakan yardımcısının koronavirüs testi pozitif çıktı ve birçok baÅŸka üst düzey yetkilinin de enfekte olduÄŸu yönünde dedikodular var.
 
Dünyanın kâbusu haline gelen virüsün Ä°ran sokaklarındaki etkisine gelince; ilk baÅŸta yönetimin tavrından etkilenen bir ciddiyetsizlik söz konusuydu. Fakat günler ilerledikçe ve virüs kaynaklı ölümler yüzünü gösterdikçe toplumda büyük bir infial oluÅŸtu. Gizlenen vakalar ve ölü sayısı ve Ä°ran’da bir devlet geleneÄŸi haline gelen ÅŸeffaflık yokluÄŸu, halktaki paniÄŸi artırmakla beraber, yönetime olan güveni de iyice sarstı. Bütün bunlar, yaÅŸanan asıl krizin, koronavirüs deÄŸil, halkın devlete olan güveninin tamamen bitmiÅŸ olduÄŸu gerçeÄŸinin bir kez daha gün yüzüne çıkması olduÄŸunu gösterdi.
 
FotoÄŸraf: Fatemeh Bahrami /AA
 
Koronavirüs dört gözle bekleniyordu
 
Koronavirüsün Çin’de ortaya çıkmasından sonra, Ä°ranlılar er ya da geç virüsün kendi ülkelerine geleceÄŸini biliyorlardı. Zira tüm dünya tedbirini artırıp kapılarını Çin’in yüzüne kapatırken Ä°ranlı Mahan adlı havayolu ÅŸirketi Çin’e yaptığı uçuÅŸlara devam ediyordu. Ä°ran Bakanlar Kurulu Çin’e yapılan her türlü aktarmalı ve doÄŸrudan uçuÅŸu ancak 1 Åžubat tarihinde yasakladı. Fakat bu karara raÄŸmen, Mahan sadece 1-5 Åžubat aralığında Çin’in birkaç ÅŸehrine en az dokuz uçuÅŸ gerçekleÅŸtirdiÄŸini itiraf etti. Ayrıca 2 Åžubat tarihinde Çin’in Tahran Büyükelçisi Chang Hua Twitter paylaşımında ÅŸirket yetkilileriyle görüÅŸtüÄŸü ve iÅŸbirliÄŸini sürdürmek istedikleri bilgisini paylaÅŸmıştı. Bunun üzerine Ä°ranlı bazı milletvekilleri, bahsi geçen havayolu ÅŸirketine saÄŸlanan rant yüzünden ülkede bir koronavirüs salgını tehlikesi bulunduÄŸu bildirerek saÄŸlık yetkililerini eleÅŸtirdiler. O tarihten itibaren bu uçuÅŸlara gösterilen tepkiler arttı ve hatta yaptığı uçuÅŸlar sayesinde Ä°ran’ın üçüncü ülkeler için bir terminal haline geldiÄŸi, bu ülke havayollarının Çin’den doÄŸrudan almak istemedikleri yolcuları bu Ä°ranlı ÅŸirket vasıtasıyla transfer ettikleri iddialarından dahi söz edildi. Virüsün Çin’de ortaya çıkışından günümüze kadarki süreci tekrar gözden geçirdiÄŸimizde, aslında koronavirüsün Ä°ran’da adeta “dört gözle” beklendiÄŸini görebiliriz.
 
"Hep sınıfta kaldılar"
 
Ä°ran belki de tarihinin en çalkantılı dönemini yaşıyor. Son birkaç ayda ülkede baÅŸ gösteren olayların listesini tutmak bile artık zor. Bununla birlikte, hepsinin ortak bir özelliÄŸi var: Her bir krizde devletin halktan biraz daha uzaklaÅŸması. Kasım ayında aniden açıklanan benzin zammına karşı halkın geniÅŸ katılımlı tepki gösterileri kanlı bir ÅŸekilde bastırıldı. Ä°ran’ın birçok ÅŸehrine yayılan sokak hareketleri benzin zammı üzerinden baÅŸlasa da, bu zammın giderek artan hayat pahalılığına getireceÄŸi menfi etki tüm ÅŸehirleri ayaÄŸa kaldırmaya yetti. Meclisin kararı geri alma çabası, devrim liderinin müdahalesiyle geri çevrildi ve hükümetin bu sürece sorumsuzca seyirci kalması bardağı taşıran son damla oldu. Ambargolardan iyice zayıflamış bulunan Ä°ran bütçesini bir derece tamir edeceÄŸi düÅŸünülen benzin zammı, adeta ülkenin canına düÅŸen bir köz etkisi yaptı. Bütün bu tepki ve olumsuz geliÅŸmelere raÄŸmen, yönetimde ise hiçbir yaklaşım deÄŸiÅŸikliÄŸi göze çarpmıyor. Üç-dört günlük süre zarfında bin 500 kiÅŸinin öldürüldüÄŸü iddiası yönetim tarafından hep yalanlansa da, bugüne kadar tüm tepkilere raÄŸmen gerçek ölü, yaralı ve tutuklu sayısı açıklanmadı.
 
Daha sonra Tahran’ın bölgedeki eli-kolu mesabesindeki Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani’nin Irak’ta ABD tarafından öldürülmesi, Ä°ran’ın bölgedeki itibarını da fena halde yıkıma uÄŸrattı. Süleymani’nin cenaze törenini birkaç ÅŸehirde günlere yayan Ä°ran, bu meseleden azami derecede yararlanmaya niyetliydi; ancak o da olmadı. Ä°ran halkını Süleymani etrafında kayda deÄŸer derecede bir araya getirmesini bilen yönetimin bu baÅŸarısı, cenaze törenindeki organizasyonsuzluk yüzünden, Kerman’da yaÅŸanan izdihamda onlarca kiÅŸinin can vermesiyle, büyük ölçüde gölgede kaldı.
 
ABD’nin Irak’taki üssüne saldırdığını duyuran Ä°ran’ın, operasyon öncesinde ABD yetkilileriyle temasa geçtiÄŸi ve bir operasyon yapılacağı konusunda onları bilgilendirdiÄŸi ÅŸeklinde iddialar da söz konusu. Fakat Ä°ran “ABD’yi vurarak intikamımızı aldık” diyerek bu durumu dahi ülke içinde ve dışında azami derecede propaganda malzemesi haline getirmeye çalıştı. Ne var ki bu sevinci de çok sürmedi. Tahran’dan kalkan Ukrayna havayollarına ait yolcu uçağının ABD füzesi zannedilerek Devrim Muhafızları Ordusu tarafından vurulması, bir anlamda Ä°ran’ın askeri gücünü ve göstermeye çalıştığı özgüveni sıfırla çarparak prestijinin ciddi anlamda zedelenmesine sebep oldu. Tüm bu meselelerin halktan ve dünyadan gizlenmesi ise olayları daha da vahim noktalara taşındı. Bu olay, ciddiyetine raÄŸmen, üst düzey yetkililerinin bilgisi dahilinde üç gün boyunca saklandı. Farklı tezler ve komplo teorileri üretilerek mesele çarpıtılmaya çalışıldı ve -en yalın haliyle- halka yalan söylendi.
 
Daha sonra özellikle Kanada ve Ukrayna makamlarının ve dış basının baskısı üzerine, yolcu uçağının vurularak düÅŸürüldüÄŸünü itiraf etmek zorunda kaldılar. Bu olaydan sonra, Devrim Muhafızları Ordusu mensupları baÅŸta olmak üzere hiçbir Ä°ranlı yetkili görevinden alınmadı ve kimse hakkında dava açılarak kanun karşısına çıkartılmadı. Meseleye tepki gösteren Ä°ran halkı ise benzer konularda olduÄŸu gibi yine yönetimin çelik yumruÄŸuyla karşı karşıya kaldı.
 
Özellikle Kasım Süleymani’nin ölümünü kullanarak halkı kenetlenmeyi ve devletin tanımladığı düÅŸmana karşı birleÅŸtirmeyi uman Ä°ran, bir anda her ÅŸeyi kaybetti ve kendine karşı buldu. Zaten millet-devlet iliÅŸkileri bozuk olan Ä°ran’da halkın devlete güveni ciddi anlamda sarsıldı ve halk her ÅŸeye daha da büyük bir ÅŸüpheyle bakar oldu.
 
Halkın canı kaç oy eder?
 
Ä°ran’da bir koronavirüs vakasının tespit edilmiÅŸ olduÄŸu yetkililer tarafından ilk kez 19 Åžubat’ta açıklandı. Fakat halkın ÅŸüphesini uyandıran, koronavirüsün Ä°ran’da bir ÅŸüpheli vaka ile deÄŸil ilk ölümlerle kamuoyuna duyurulmasıydı. Virüsün kuluçka döneminin 14 ilâ 27 gün kadar sürdüÄŸü hesaba katılınca, ne büyüklükte bir facianın eÅŸiÄŸinde olunduÄŸunu tekrar görebiliriz. Koronavirüsün hızla bulaÅŸması göz önünde bulundurulursa, her bir dakikanın daha çok insanın canına mal olabileceÄŸi aÅŸikardır.
 
Ä°ran devletinin, bilhassa Devrim Lideri Ali Hamaney’in, seçimlere katılımın yüksek olmasını, özellikle dünyaya karşı bir meÅŸruiyet görüntüsü açısından önemsediÄŸi sır deÄŸil. Dolayısıyla, özellikle son yapılan meclis seçiminde siyasi baskılar yüzünden rekabet mümkün olmadığı halde, ne pahasına olursa olsun yüksek oranda katılım sergilenmesi, bir hayat-memat meselesi gibi ele alındı. Bu baÄŸlamda halkın nabzına bakıldığı zaman, koronavirüsün varlığının kamuoyunun gözünden seçim nedeniyle saklandığı anlaşılıyor.
 
Ä°ranlı yetkililerin saÄŸlık gibi fevkalade hassas bir insani konuda sergiledikleri siyasi yaklaşım, aslında bu bakış açısının ne kadar doÄŸru olabileceÄŸinin de bir kanıtı. Ali Hamaney ilk yaptığı açıklamada “DüÅŸmanlar koronavirüsünü bahane edip ülkeye saldırarak propaganda savaşı baÅŸlattılar” demiÅŸti. CumhurbaÅŸkanı Hasan Ruhani de benzer bir yorumda bulunarak koronavirüs konusunda düÅŸmana fırsat verilmemesi gerektiÄŸine vurgu yapmıştı.
 
Olaya baÅŸlangıcından itibaren siyasi açıdan yaklaÅŸanlar arasında saÄŸlık yetkililerini de görmemiz mümkün. Nitekim Ä°ran SaÄŸlık Bakanı Yardımcısı Ä°reç Herirçi devlet kanalında koronavirüs konusunda ülkenin saÄŸlık durumunun yanlış gösterildiÄŸini ileri sürerek “sadece bu sene Ä°ran’da 108 kiÅŸinin gripten öldüÄŸü aynı zaman diliminde ABD’de tam 28 milyon kiÅŸi ölmüÅŸtür” gibi tuhaf bir iddiada bulunarak Ä°ran’ın bir propaganda savaşı içinde olduÄŸunu ifade etmiÅŸti.
 
Benzin zammı ve Kasım ayında öldürülenler, Kasım Süleymani’nin cenaze törenindeki izdihamda hayatını kaybedenler, düÅŸürülen Ukrayna uçağı, adayları veto edilmiÅŸ rekabetsiz bir seçim ve Ä°ranlıların memnuniyetsizliÄŸine sebep olan nice baÅŸka konuların yerini ÅŸimdi sadece koronavirüs almış durumda.
 
Bundan birkaç hafta öncesine kadar rejim deÄŸiÅŸikliÄŸi gibi radikal konuların üstünde duran Ä°ranlıların geldiÄŸi nokta, can derdi. Devlete karşı kaybedilen güvenle birlikte, yarına dair umudunu da yitiren Ä°ran halkı, bu krizden sonra kendisine dayatılan "rejimin kendisine reva gördüÄŸü kadere" teslim olmayı mı, yoksa isyan etmeyi mi seçer sorusuna, korona krizi bitmeden cevap bulmak zor.
 
Müellif: Taha Kermani  (Serbest gazeteci) / Kaynak: Anadolu ajansı-Analiz

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.