Sosyal Medya

Sovyet Devreminin iki numaralı ismi Troçki'nin İstanbul sürgünü

91 yıl önce bugün Türkiye’ye iltica eden Lev Troçki, Atatürk’e telgrafında şöyle diyordu: sınırı zora boyun eğmek durumunda olduğum için geçiyorum. Lütfen, Bay Başkan uygun duygularımı kabul edin



Sovyet Devrimi'nin Lenin’den sonraki en kudretli ismi Lev Davidoviç BronÅŸtayn (Troçki) bundan 91 yıl önce, yani 12 Åžubat 1929 yılında CumhurbaÅŸkanı Mustafa Kemal Atatürk’ün müsaadesiyle Türkiye’ye iltica etti.
 
Troçki’nin bir buz baltasının ucunda biten talihsiz öyküsüne geçmeden evvel George Orwell’in Türkçe'ye “Hayvan ÇifliÄŸi” olarak çevrilen meÅŸhur romanını hatırlatmak Troçki’nin trajedisinin anlaşılmasını daha mücessem kılacaktır.
 
Orwell; bu romanında insanoÄŸlunun zulmü altında ezilen hayvanların birleÅŸerek gerçekleÅŸtirdikleri devrimin, iktidar elinde yozlaÅŸması esasını inceler. Ä°nsanoÄŸlunun zulmüne karşı hayvanoÄŸluna seslenen inanmış bir domuz ÅŸunları kaydeder;
Yoldaşlarım!
 
Kısa hayatımız sefalet içinde ve hiç durmadan çalışmakla geçer...
 
Hayvanların hayatı sefalet ve köleliktir. 
 
Ä°nsan, sahip olduÄŸumuz tek düÅŸman. Ä°nsanı bulunduÄŸu yerden indirelim; indirelim ki açlığın ve biteviye çalışmanın sebebi sonsuza kadar yok olsun.
 
Ä°nsan vermeden, üretmeden, tüketen tek mahlûktur...
 
Ä°nsanı ortadan kaldırırsak çalışmalarımızın karşılığını alır ve hemen o gün zengin ve hür oluruz. O zaman ne yapmalıyız?
 
Ä°nsan ırkını yok etmek için ruhumuzla, bedenimizle, gece gündüz çalışmalıyız!
 
Ä°nsanlarla hayvanlar arasında müÅŸterek menfaatler bulunduÄŸunu, birinin refahının diÄŸerinin refahı olduÄŸunu söyleyenlere sakın inanmayın; bu tamamıyla kandırmacadır.
 
Bütün insanlar düÅŸman, bütün hayvanlar arkadaÅŸtır.
Hayvanlar kısa sürede örgütlenerek büyük bir dayanışma içerisinde insanoÄŸlunun zulmüne son verir.
 
Ä°nsana dair bütün izler ve hatıralar çiftlikten silinir. Aydın sınıfını temsil eden domuzlar devrimin ruhunu korumak için devrimi ortaya çıkaran ÅŸartları ve fikirleri Animalizm ideolojisi altında kutsallaÅŸtırır.
 
 
Kutsal kanunları en iyi bilen domuzlar birden bire üstün sınıf konumuna gelir. Daha sonra domuzlar kendi arasında çekiÅŸmeye baÅŸlar ve Napoleon-Snowball arasında korkunç bir iktidar mücadelesi baÅŸlar. 
 
Domuz Napoleon köpekleri yanına alarak çiftlikteki her aksayış ve talihsizliÄŸi muhalif Snowball’ın üzerine yıkarak çiftlikte deyim yerindeyse bir dikta rejimi kurar;
Clover’in gözleri yaÅŸla doldu. DüÅŸündüklerini ifade edebilseydi, birkaç yıl önce insan neslini yok etmek amacıyla harekete geçtiklerinde hedefin bu olmadığını söyleyecekti.
 
Koca Major, onları ilk defa isyana davet ettiÄŸi gece bekledikleri ÅŸey, bu vahÅŸet, bu kan dökme sahneleri deÄŸildi. Clover, geleceÄŸi gözlerinin önünden geçirdiÄŸinde zihninde canlanan, açlıktan ve kırbaçtan kurtulmuÅŸ, hepsi eÅŸit, hepsi kendi gücü kadar çalışan, zayıfların güçlülere karşı kollandığı bir hayvan topluluÄŸu idi.
 
Åžimdi ise, bilmediÄŸi bir nedenden ötürü kimse düÅŸündüÄŸünü söylemeye cesaret edemiyordu. Hırlayan vahÅŸi köpekler etrafta dolanıyor; yoldaÅŸları adi suçlarını itiraf ettikten sonra parçalanarak katlediliyordu.
Büyük ümitlerle gerçekleÅŸtirilen çiftlik devrimini Orwell ÅŸu ÅŸekilde bitirmekteydi; 
…boyları yetiÅŸen hayvanlar yemek odasının penceresinden içeriye bakınca uzun masanın etrafında altı çiftçi ve en ileri gelen domuzlardan altısı oturmuÅŸtu. Napoleon masanın onur sandalyesindeydi.
 
…az sonra iki ayak üzerinde yürüyen domuzlar birer birer çıkmaya baÅŸladılar. Bazıları baÅŸarılıydı. Birkaçı da bastona ihtiyaçları varmış gibi yürüyorlardı. En sonunda hepsi avlunun etrafını dolaÅŸmayı becerdi.
 
On iki ses aynı anda küfredip bağırıyordu; hepsi de benzer kızgınlıktaydı. Domuzların maskeleri düÅŸmüÅŸ, suratları meydana çıkmıştı. Dışarıdaki hayvanlar domuzdan insana, insandan domuza tekrar tekrar bakıyordu. Ama hangisinin hangisi olduÄŸunu söylemek artık mümkün deÄŸildi...
Troçki iktidarı kaybederek Snowball’un kaderini paylaÅŸtı
 
1879 yılında fakir bir Yahudi ailenin oÄŸlu olarak dünyaya gelen Troçki, Lenin ile büyük devrimin mimarlarından ve Kızılordu’nun kurucusuydu; fakat Lenin’in ölümünden sonra Stalin ile giriÅŸtiÄŸi iktidar mücadelesini kaybetmesi ömrünün geri kalan kısmını sürgün olarak geçirmesine neden oldu. 
 
Lev Davidoviç BronÅŸtayn (Troçki)
 
1925 yılında Stalin’in Troçki’yi Savunma Bakanlığı görevinden azletmesinden sonra devrimin iki numarası olan Troçki yönetime sert eleÅŸtiriler getirmeye baÅŸladı. 
 
Troçki’yi önce ülke içinde sürgüne gönderip sonra öldürmeyi tasarlayan Stalin, bunun riskli bir plan olduÄŸunu düÅŸünerek vazgeçti.
 
Öte yandan iktidarını bu denli tehdit eden bir muhalifin ülke sınırlarında bulunması Stalin yönetiminde büyük bir rahatsızlık oluÅŸturuyordu.
 
Sovyet yönetimi birçok ülkeye Troçki’yi kabul etmesi için teklifte bulundu; fakat olumsuz yanıt aldı. Türkiye ise bu teklifi ÅŸartlı olarak kabul edebileceÄŸini Sovyet yönetimine bildirdi.
 
Türk tarafı Troçki’nin ülkede bir mahkûm olarak deÄŸil, dilediÄŸi zaman baÅŸka bir ülkeye gitmesi durumunda ilticayı kabul edebileceÄŸini Ruslara iletti.
 
Josef Stalin / Görsel: kprf.social
 
Fazla bir seçeneÄŸi bulunmayan Stalin bu teklifi kabul etti. Troçki yıllar sonra bu kararı Stalin’in siyasi basiretsizliÄŸi olarak yorumlayarak ÅŸunları söyleyecekti; 
Stalin, bugün neler vermezdi beni yabancı memlekete sürgün etmiÅŸ olan kararı iptal etmek için. Nasıl da canı çekiyor ÅŸimdi ‘gösteriÅŸli bir dava açmayı.’ Ama geçmiÅŸ geri gelmez ve baÅŸka yollar aramak gerek artık... Dava açmanın dışında.
 
Stalin, Kamanev ve Zinovyev'in bana dikkatli olmamı söyledikleri amaçlarla aramakta bu baÅŸka yolları. Ama gerçeÄŸin ortaya çıkması tehlikesi fevkalade büyük: Batılı, emekçilerin Stalin'in dalavereleri karşısındaki kuÅŸkuları Kirov olayından beri yalnızca daha da güçlenmiÅŸ durumda.
 
(Lev Troçki Sürgün GünlüÄŸü)
Türkiye’de yeni bir baÅŸlangıç
 
Troçki 12 Åžubat 1929 yılında Rus Devrimi’nin babası Lenin’in adını taşıyan Ilyiç isimli gemiyle Türkiye’ye vardı.
 
Troçki, Ä°stanbul’a geldiÄŸinde yaptığı ilk iÅŸ, CumhurbaÅŸkanı Atatürk’e bir telgraf çekerek bu ziyaretin zorunlu bir seyahat olduÄŸunu söylemek oldu; 
Ä°stanbul kapılarında, Türk sınırına kendi özgür irademle gelmiÅŸ olmadığımı bildirmekten onur duyarım. Bu sınırı zora boyun eÄŸmek durumunda olduÄŸum için geçiyorum. Lütfen, Bay BaÅŸkan uygun duygularımı kabul edin.
Troçki’nin telgrafına cevap Ä°stanbul Valisi Muhittin ÜstündaÄŸ’dan geldi. ÜstündaÄŸ’a göre Türkiye Cumhuriyeti istihbaratı Troçki’nin ilticasından habersizdi;
Sürgüne yollandığınızı bilmiyorduk. Bizden saÄŸlık nedenleriyle sizin için izin istendi, vize verdik. Türk toprağında bir yere kapatılmanız ya da herhangi bir ÅŸiddete uÄŸramanız söz konusu deÄŸildir. Ä°stediÄŸiniz yere gitmekte serbestsiniz. Kalacak olursanız, size her türlü konukseverliÄŸi gösterir, güvenliÄŸinizi saÄŸlarız.
Troçki yaklaşık 3 sene kalacağı Türkiye’deki ilk ikametgâhı Sovyet konsolosluÄŸu oldu.
 
Mustafa Kemal'in Rus Büyükelçisi'ne imzalı fotoÄŸrafı- 21 Haziran1933​​​​​​​ / FotoÄŸraf: Oda TV
 
Her an Stalin’in kendisini öldürebileceÄŸini biliyordu
 
Troçki Türkiye’ye adımını attığı ilk günden beri ölüm tehdidi altındaydı; fakat Troçki cinayet fikrine Ä°stanbul’a varmadan önce de muhatap olduÄŸunu hatıratında 1926’da gerçekleÅŸen bir hadiseyi aktararak ÅŸöyle söylüyordu;
1926 yılında, Stalin ile birlikte bana karşı üç yıldan fazla süren komplolarından sonra, Zinovyev ve Kamenev muhalefette birleÅŸtiler ve hiç de gereksiz olmayan bir uyanda bulundular bana.
 
—‘Stalin’in, size karşı ortaya koyabileceÄŸi argümanları mı düÅŸündüÄŸünü sanıyorsunuz?’ diyordu örneÄŸin Kamenev, Stalin-Buharin- Molotov’un Çin, Ä°ngiltere ve diÄŸer yerlere iliÅŸkin politikalarını eleÅŸtirimden söz ederek
 
—Yanılıyorsunuz. Sizi yok etmenin yollarını düÅŸünmekte o.
 
—? 
 
—Ruhsal ve hatta fiziksel olarak. Ä°ftira atmak, askeri bir ithamda bulunmak ve ardından alan hazır olunca da bir terörist eylem ayarlamak. Stalin, savaşı sizden baÅŸka bir planda yürütüyor. Sizin silahlarınız ona karşı etkisiz.
 
Aynı Kamanev, bir baÅŸka defa, ÅŸöyle diyordu bana: ‘Ben onu (Stalin'i) geçmiÅŸteki çalışmalardan, toplu sürgün ve "troyka" bünyesindeki ortaklık dönemlerinden, fazlasıyla iyi tanıyorum.
 
Zinovyev ve ben, Stalin'den baÄŸlarımızı koparır koparmaz, başımıza "kaza sonucu" bir felaket gelmesi durumunda bundan Stalin'in sorumlu tutulmasının uygun olacağını önceden bildirdiÄŸimiz vasiyetname gibi bir ÅŸey yazdık. Bu belge emin bir yerde saklı -size de aynısını yapmanızı öneririm.
(Lev Troçki Sürgün GünlüÄŸü)
 
Troçki kamuoyuna beyanlar vermeye baÅŸlar
 
Türkiye’de basının üzerindeki kısıtlamalar kaldırılınca medyanın odağındaki isim dünyanın en büyük devletlerinden birisi olan SSCB’nin iki numarası Troçki’nin üzerine odaklandı.
 
Muhalefeti sonrası vatandaÅŸlıktan çıkartılan ve konsolosluÄŸu terk etmek zorunda kalan Troçki Tokatlayan Oteli’ne yerleÅŸmiÅŸti. 
 
Troçki daha sonra Tokatlayan Oteli’nden Büyükada’daki Ä°zzet PaÅŸa KöÅŸkü’ne geçti. Burası polisiye tedbir ve güvenlik açısından tam da Troçki’nin aradığı yerdi.
 
Öte yandan bir gece ansızın köÅŸkte ortaya çıkan yangın Troçki’nin bütün arÅŸivini kül ederken Rus muhalif için güvenlik endiÅŸelerini yeniden gündeme getirdi.
 
Bu yangından sonra kendisini güvende hissetmeyen Troçki Avrupa’ya geçebilmenin yollarını araÅŸtırmaya baÅŸladı.
 
Bu süreçte Stalin de Troçkiye olan tavrını sertleÅŸtirmiÅŸ kendisinden sonra Troçki’nin karısı ve çocuklarını da vatandaÅŸlıktan atmıştı.
 
Troçki ise Stalin’in bu öfkesi ve kaygılarını ÅŸu ÅŸekilde açıklıyordu; 
Ekim Devrimi her ÅŸartta zafere ulaşırdı. Aynı ÅŸeyi, sonuçta, iç savaÅŸ için de söyleyebiliriz (baÅŸlangıç döneminde, özellikle de Simbirsk ve Kazan'ın elden çıktığı sırada, Lenin'in bir zayıflık ve bir kuÅŸku anı geçirmiÅŸ olmasına raÄŸmen. Ama bu, mutlaka, Lenin'in hiç kimseye itiraf etmediÄŸi, geçici bir durumdu, bana hariç.)  
 
Dolayısıyla yaptığım iÅŸin ‘yeri doldurulamaz’ olduÄŸunu söyleyemem, 1917-1924 döneminde bile. Hâlbuki ÅŸu anda yaptığım kelimenin tam anlamıyla ‘yeri doldurulamaz’ bir ÅŸey.
 
Bu ifadede en küçük bir övünme yok. Ä°ki Enternasyonal'in çöküÅŸü, bu Enternasyonallerin ÅŸeflerinden hiçbirinin altından kalkamayacağı bir sorun yarattı. KiÅŸisel yazgımın özel koÅŸulları beni bu sorunla karşı karşıya getirdi, ciddi bir tecrübeyle tepeden tırnaÄŸa silahlanmış olarak.
 
Ä°kinci ve Üçüncü Enternasyonal ÅŸeflerinden gına getirmiÅŸ yeni kuÅŸağı devrimci bir metotla donatmak, ben hariç hiç kimsenin baÅŸaramayacağı bir görevdir. Ve bu noktada, Lenin ile (ya da daha doÄŸrusu Turgenyev ile) elli beÅŸ yaşını geçmekten daha büyük bir kusur olmadığı konusunda hemfikirim.
 
Benim, mirasın devredilmesini saÄŸlamak için, en az bir beÅŸ yıl daha aralıksız çalışmam gerekiyor.
5 Ocak 1933 yılında Toçki’nin kızının Berlin’de intihar etmesi onda ruhi bir bunalıma sebep oldu ve biran önce Türkiye’den ayrılmak istiyordu.
 
Sonunda bu amacına 17 Temmuz 1933 yılında ulaÅŸarak Bulgaria isimli bir Ä°talyan gemisiyle Ä°stanbul’dan ayrılmayı baÅŸardı.
 
Türkiye dışında da huzur bulamadı
 
Troçki, Türkiye’den ayrıldıktan sonra Danimarka, Fransa, Norveç ve nihayet Meksika gibi birçok ülkeye iltica etti; fakat gittiÄŸi her ülkede ya Stalin’in suikastı tehdidi altında ya da sığındığı ülkenin yakın gözetimi altında yaÅŸadı.
 
Bu durum Troçki’nin kendisini bir mahkûm gibi hissetmesine neden oldu. Fransa’da bulunduÄŸu yıllarda bu durumu hatıralarına ÅŸöyle nakledecekti;
YaÅŸamımız hapishanedeki mahkûmların yaÅŸamından pek az bir fark taşıyor: Bir ev ve bir avlu içinde kapatmışlar bizi, bir hapishanenin ziyaret saatleri ne kadarsa o kadar sıklıkla görmeye geliyorlar.
 
Birkaç aydır eve bir 'TSF (**) aleti yerleÅŸtirdikleri doÄŸru, ama bu artık, söylendiÄŸine göre, bazı hapishanelere de konmuÅŸ, en azından Amerika’da (Fransa’da deÄŸil, bu doÄŸru).
 
Pek ayrıcalıklı kiÅŸiler olarak, artık günlük yaÅŸantımızda çok özel bir yer tutan konserler dinliyoruz ÅŸimdi. MüziÄŸi, çoÄŸu zaman yüzeysel bir biçimde, çalışırken dinliyorum (kimi kez müzik, yazmaya yardımcı oluyor, kimi kez de rahatsız ediyor —genel anlamda diyebilirim ki, fikirleri kâğıt üzerine dökmeye yardım ediyor, ama oluÅŸturmakta rahatsızlık veriyor).
 
N. dinliyor, her zamanki gibi kendini kaptırarak ve yoÄŸunlaÅŸtırarak. Åžu anda Rimsky-Korsakov’u dinliyoruz. 'T.S.F. yaÅŸamda engin ve çeÅŸitli olan her ÅŸeyi çaÄŸrıştırıyor, aynı zamanda da bu çeÅŸitliliÄŸe en yüksek düzeyde ekonomik ve portatif bir yön veriyor. Sonuçta hapishane için daha iyisi yapılamayacak bir alet.
Bir buz baltasının ucunda biten sürgün
 
Troçki’nin sürgün yıllarının son durağı Meksika’ydı. Burayı seçmesindeki en önemli etken Frida Kahlo ve Diego Rivera gibi önemli isimlerin kendisini Meksika’da ağırlamak için giriÅŸtikleri çabaydı.
 
Frida Kahlo ve Diego Rivera
 
Troçki’ye yönelik suikast giriÅŸimleri Meksika’da bulunduÄŸu süreçte artmıştı.
 
Stalin taraftarları Troçki’ye yönelik 1940 yılının Mayıs ayında tertipledikleri ilk silahlı suikast giriÅŸiminden saÄŸ kurtulmayı baÅŸarmıştı; fakat 3 ay sonra Frank Jacson isimli suikastçı tarafından bir buz baltası saplanarak öldürülen Troçki henüz 62 yaşındaydı.
 
 
Kafasına yediÄŸi baltaya raÄŸmen katili yakalanana kadar boÄŸuÅŸmayı bırakmadı. Troçki’nin son sözleri katilinin konuÅŸturularak emri verenin kim olduÄŸunun ortaya çıkarılması isteÄŸi olmuÅŸtu.
 
*Daha ayrıntılı bir okuma için Troçki’nin “Sürgün GünlüÄŸü” ve Ömer Sami CoÅŸar’ın “Troçki Ä°stanbul’da” isimli eserleri incelenebilir.
 
 
Müellif: Mehmet Mazlum Çelik / The Independent Türkçe

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.