Sosyal Medya

İran siyasetinin yalnız lideri Musaddık’ın devrilişi

Eski vali ve bakan Muhammed Musaddık’ın etrafında toplanan politikacılar son derece tehlikeli bir talebi yüksek sesle dillendirmeye başladı. Sonradan “Milli Cephe” adını alacak bu hareket İran petrolünün millileştirilerek İngiliz boyunduruğundan kurtarılmasını talep ediyorlardı



Tahran Üniversitesi’nin 4 Şubat 1949'da önemli bir misafiri vardı. Bu kişi ülkede politik gücünü büyük oranda yitirmiş ve sembolik bir makamı temsil eden İran Şahı Muhammed Rıza idi. 
 
Muhammed Rıza, 1941 yılında sürgüne gönderilen babasının yerine tahta oturduğundan beri Ruslar ve İngilizler arasında denge gözetmeye çalışarak tahtını koruyan, iç siyasette ise esamisi okunmayan düşük profilli bir Şah’tı.
 
Bu durum 4 Şubat günü Tahran Üniversitesi ziyaretinde tamamen değişecekti.
 
İran Şahı Muhammed Rıza 
 
Tahran Üniversitesi’nde Şah Muhammed Rıza’nın bulunduğu bir sırada üst üste duyulan kurşun sesleri okulun koridorlarında kargaşaya sebep oldu.
 
Naser Hüseyin Mir Fakhraei isimli genç Rıza'ya beş el ateş etmişti ve şahı yüzünden yaralamıştı.
 
Şah’ın korumalarının karşı ateşiyle Naser Hüseyin Mir Fakhraei oracıkta öldürülmüştü, ama suikastçı gencin üzeri arandığında Feryad-ı Millet ve Perçom-i İslam gazetelerine ait iki gazeteci kartı bulunmuştu.
 
Muhammed Rıza, bu teşebbüsten sonra devlet idaresinde dizginleri eline alarak ülkenin en büyük siyasi partilerinden birisi olan Tudeh’i suikastın arkasındaki asıl güç olduğu iddiasıyla kapattırdı ve siyasi temsilcilerini hapse attırdı.
 
Ardından aynı yıl İngiltere’ye giden Şah Rıza, İngilizlerden İran Anayasası’nı yeniden şekillendirmek için izin istedi ve onayı aldıktan sonra ülkesine dönerek şahlık kurumunu baştan düzenledi. 
 
Silahlı kuvvetlerin gücünü de arkasına alan Muhammed Rıza, ülkede kontrolü iyiden iyiye eline almasını sağlayan düzenlemeleri gerçekleştirmişti.
 
Buna göre; Rıza, meclisi kapatabiliyor ve doğrudan kendisinin atadığı üyelerden oluşan bir senato kurabiliyordu.
 
Şahın tekelinde kurulan Senato’nun ilk icraatı Şah’a “Kebir” sıfatını vererek devlet otoritesindeki yerini daha da güçlendirmek oldu. 
 
Gücünün zirvesinde olan şah ülkede tüm kontrolü eline geçirdiğini düşünürken hiç beklenmeyen bir hareket ve isim, İran şahının gücünü bir askeri darbe ile durdurulana kadar tuzla buz edecekti.
 
O isim Kaçkar Hanedanlığının kaldırılarak yerine Pehlevi Hanedanlığının getirilmesine şiddetle muhalefet ettiği gerekçesiyle yıllarca hapis yatmış olan Muhammed Musaddık’tan başkası değildi.
 
Musaddık, ülkedeki muhalefeti “Milli Cephe” ittifakı ile bir çatı altına toplayarak dış politikada İngilizlere iç siyasette ise Şah rejimine karşı siyasi bir savaş başlatacaktı.
 
İran eski Başbakanı Muhammed Musaddık
 
Petrolün millileştirilmesi talebi İran’ı birleştirdi
 
Şah Muhammed Rıza’nın bütün enerjisini komünist muhalefeti tasfiyeye verdiği süreçte İranlı milliyetçilerin talebi İran halkında büyük yankı uyandırdı.
 
Eski vali ve bakan Muhammed Musaddık’ın etrafında toplanan politikacılar son derece tehlikeli bir talebi yüksek sesle dillendirmeye başladı.
 
Sonradan “Milli Cephe” adını alacak bu hareket İran petrolünün millileştirilerek İngiliz boyunduruğundan kurtarılmasını talep ediyorlardı.
 
Musaddık’ın evinde bir araya gelen muhalifler 23 Ekim 1949 yılında resmi bir bildiri yayınlayarak bir cephe altında bir araya geldiklerini resmen ilan ettiler.
 
Gene R. Garthwaite “İran Tarihi” isimli eserinde Milli Cephe’yi şöyle tanımlıyor;
Geniş bir koalisyon olan Milli Cephe’de milliyetçiler, modernleşme yanlıları, 1930’lar ve 40’larda eğitim görmüş yeni kuşak ağırlıktaydı… Geniş bir yapıya sahip olması Milli Cephe’nin hem güçlü hem de zayıf yanıydı. Cephenin içinde iki önemli grup vardı. Bunlardan biri cephe liderlerinin de içinde çıktığı yeni orta sınıf, diğeri protesto amacıyla dükkânları kapatarak etkili eylemler yapan küçük ve orta ölçekli bazarilerdi. Fakat cephenin içinde sosyalistler, liberal görüşlü toprak ağaları ve Ayetullah Mahmud Talikani gibi ulema mensupları da vardı.
“İranlı eliyle, İranlı fikriyle, İran için!” sloganıyla ortaya çıkan Milli Cephe hareketi kısa süre içinde Tahran başta olmak üzere büyük şehirlerde büyük bir heyecan dalgası oluşturdu.
 
Artık halkın tek gündemi petrolün millileştirilerek İngiliz hâkimiyetinin ülke sınırlarının dışına çıkarılması olmuştu.
 
Milli Cephe birçoğu birbirine zıt farklı fraksiyonlar olan siyasi grupları tek bir ülkü ve İngiliz karşıtlığı ortak paydasında bir araya getirmeyi başarmıştı.
 
D’Arcy İmtiyaznamesi ile ülke petrollerinin yalnızca kardan yüzde 16 pay ile İngilizlere bırakan İranlılar için petrollerin millileştirilmesi kolay bir süreç olmayacaktı; ancak Milli Cephe bu konuda geri adım atmamakta ısrarcıydı.
 
Aslında 1932 yılında İran yönetimi bu anlaşmanın revize edilmesi için adım atarak D’Arcy İmtiyaznamesi’ni tanımadığını açıklamıştı; Hürmüz Boğazı’na donanma gönderen İngilizler ismini “Anglo-Iranian Oil Company” olarak düzenledikleri şirketleriyle İran’ı yeni bir anlaşma yapmaya zorlamış ve bunda başarılı da olmuştu.
 
Anglo-Iranian Oil Company
 
İran’ın payı yüzde 16’dan yüzde 20’ye çıkartılmış; ama bu onur kırıcı durum özellikle İranlı milliyetçileri bir hayli rahatsız etmişti.
 
1950’li yılların başında Venezuela ve Aramko ile Suudi Arabistan’ın petrol çıkarımında şirketlerle yüzde 50’yi bulan ortaklık anlaşmaları imzalamaları İran’da yüzde 20’lik payın bir anlamı kalmadığını gösteriyordu.
 
İngilizler yüzde 50’lik ortaklık için müzakereye hazır olmasına rağmen Musaddık’ın arkasında bulunduğu Milli Cephe, petrolün millileştirmesini ülkenin bağımsızlığı ile özdeşleştirerek geri adım atmanın ülkenin menfaatleriyle uyuşmayacağı gibi ülkeye ihanet etmekle eşdeğer görüyorlardı.
 
1951 yılında Muhammed Musaddık’ın desteği ile Başbakanlık görevine gelen Hüseyin Ala, Petrol Komisyonu’na Muhammed Musaddık’ı atayarak bu sahada yapılacak millileştirme çalışmalarının önünü açarak süreci hızlandırdı.
 
İngiliz donanması İran karasularında
 
Petrolün millileştirme tartışmalarının tartışıldığı bir süreçte Tudeh Partisi petrol rafinerisinde çalışan işçileri genel greve davet etti.
 
Grevlerin büyümesi üzerine polis olaylara müdahale etti; fakat İngilizlerin donanmasını İran karasularına sokarak İranlıların grev hakkına dahi müdahale etmeye kalkması Milli Cephe’nin elini iyice güçlendirdi.
 
Buna göre petrolün millileştirilmesi ülkenin bağımsızlığı için son derece önemliydi ve İngilizlerin Abadan’daki olaylardan sonra donanmalarını ülkelerine izinsiz bir şekilde sokması bunun en somut kanıtıydı.
 
Kısa bir süre sonra mecliste harekete geçen Milli Cephe İran petrolünün yasallaştırılmasını öngören kanunları meclisten geçirmeyi başardı.
 
Kendisine sorulmadan böyle bir yasanın meclisten geçmesini protesto eden Hüseyin Ala, Başbakanlık görevinden istifa etti.
 
Hüseyin Ala’nın istifasının üzerine Muhammed Musaddık’a Başbakanlık yolu açılmıştı.
 
Ülkede popülerliği günden güne artan Musaddık, bu görevi kabul ederek işbaşına geçerek Churchill ile amansız bir bilek güreşine girmeye artık hazırdı. 
 
Winston Churchill
 
İngiltere Musaddık’a karşı ABD’den destek bulamaz
 
Musaddık, Başbakanlık görevine başladıktan sonra AIOC’a verilen bütün imtiyaz ve antlaşmaları çöpe atarak İran petrollerinin millileştirildiğini ilan etti. İngilizler bu kararı yasadışı bularak Lahey Adalet Divanı’na götürdü ve İran’ı mahkemeye verdi.
 
İngilizler bir yandan da donanmasını İran körfezine göndererek gerekirse petrol şehirlerinin işgal edilmesi de dâhil bir takım planların üzerinde çalışmaya başladı; fakat ABD’nin İran’ı SSCB’ye yaklaştıracağı düşüncesiyle İngilizlerin saldırgan tavrına karşı olması İran’a karşı askeri bir müdahalenin önüne geçti.
 
 
Öte yandan ABD yayınladığı tarafsızlık anlaşmasında İran’ı tek taraflı adımlar atmakla suçlayarak uyarması üzerine Musaddık hükümeti ABD yönetiminin iddialarına karşı bir bildiriyle cevap verdi;
Evvela sanayileri millileştirmek milletlerin hâkimiyet hakkından kaynaklıdır. Meksika ve İngiltere’nin kendisi gibi diğer milletler de bu haktan istifade etmişlerdir. İkinci olarak özel antlaşmaların içeriği bu hakkın elde edilmesine engel olamaz. Son olarak, İran milletinin egemenlik haklarından kaynaklanan petrol sanayisinin millileştirilmesi durumu, mahkemeye götürülemez ve hiçbir uluslararası merci bu duruma müdahale edemez.
Musaddık’ın İngilizlere karşı başlattığı mücadele dünya kamuoyunda büyük bir etki yaratmıştı ve İran’da da büyük bir kahramana dönüşmesini sağlamıştı.
 
Musaddık taviz vermeyen tavrıyla bulunduğu her mecrada İngilizlere karşı net bir tavır ortaya koyarak İngilizlerle müzakere kapılarını sonuna kadar kapatıyordu;
İngiltere bilmeli ki eski petrol şirketinin İran’da yeri yok ve hiçbir isim altında bu ülkeye geri dönemez. İran yabancı uzmanlardan istifade etmeye ve kendi petrolünü dünya pazarlarına sunmaya hazırdır; ama kendi yetkilerini yabancı ülkelere vermeye hazır değildir.
İç siyasette de ipler Musaddık’ın elinde 
 
Musaddık iç siyasette de seçimlerden zaferle çıkmış ve Şah Muhammed Rıza’ya bağlı olan Savaş Bakanlığı’nın Milli Savunma Bakanlığı’na çevrilerek kendisine bağlanmasını istedi.
 
İran Şahı ise bu teklifi reddetmesi üzerine Musaddık, Başbakanlık koltuğuna oturmayı reddetti.
 
Şah bunun üzerine kendisine bağlı Kavam’ı Başbakanlık koltuğuna oturtmaya teşebbüs etmişti; fakat Milli Cephe’nin önemli isimlerinden Kaşani’nin yaptığı açıklamada İran’da kitleleri sokağa dökecek fitili ateşlemişti;
Eğer Musaddık Hükümeti’nin geri dönüşü için yarına kadar bir adım atılmazsa, devrimin keskin ağzını kendi şahsımın öncülüğüyle saraya çevireceğim.
Kaşa’nin açıklamaları Musaddık’ın istifasının duyulması üzerine İran’da yüzbinler sokağa döküldü.
 
Özellikle Kirmanşah gibi şehirlerde halkın kefen giyerek sokağa inmesi kalabalıkları iyice galeyana getirdi.
 
 
Gösteriler sırasında polisin halka ateş açması ise çok sayıda İranlı’nın ölmesine sebep oldu.
 
Olayların daha da büyümesini istemeyen İran Şah’ı Muhammed Musaddık’ı Sadabad Sarayı’na davet ederek ona Başbakanlık makamını teklif etti ve Savaş Bakanlığı'nın Musaddık’ın kendisine bağlanmasını kabul etti.
 
ABD’de Başkan değişikliği Musaddık’ın kaderini değiştirdi
 
Musaddık ülkede hayata geçirmek istediği pek çok reform için meclisten 6 aylığına olağanüstü yetkiler alarak birçok kanunu hayata geçirmişti.
 
Türk petrol şirketleri üzerinden 2 milyon varil civarında varil petrolü piyasaya sokup ülke ekonomisini rahatlatmayı planlıyordu; fakat bir ittifak olan Milli Cephe içerisinde çatırdamalar başlamıştı.
 
Özellikle Muhammed Musaddık’ın olağanüstü yetkilerle meclisi bypass ettiğini düşünen vekiller Musaddık’a açık protestoya başladı.
 
Öte yandan okyanusun öte tarafında ABD’de başkanlık seçimleri sonrası Demokrat Parti’nin Başkanlığı Cumhuriyetçilere kaptırmış olması Musaddık için kötü bir durumdu.
 
Buna rağmen Lahey Adalet Divanı’nın İran lehine karar vermesi Musaddık’ın elini daha da güçlendirmiş; ayrıca ordudaki şüpheli subayları tasfiye ederek olası tehditleri bertaraf etmişti.
 
Ayrıca Milli Cephe’deki ayrışmanın önüne geçmek isteyen Musaddık, olağanüstü yetkilerinin süresini uzatmayı amaçlayan tasarıyı şu şekilde izah ediyordu;
Normal zamanlarda bazı şahıslara yetkiler verilmesi, ondan yabancıların lehine faydalanılıyorsa, maslahata aykırı olduğu gibi anayasaya da aykırıdır. Fakat savaş ve olağan üstü zamanlarda yetkiler verilmesi anayasanın ruhunu uygundur; çünkü anayasa memleket içindir; memleket anayasa için değil.
 
İslam şeriatında şarap içilmesi Kur’an’a göre açıkça haramdır; fakat eğer tabip, onu hastanın sağlığı için kullanırsa ondan haramlık kaldırılır. Sağlık söz konusu olduğunda nassa aykırı olan alkol nasıl kullanılıyorsa acaba bir milletin sağlığı için anayasada yazılmamış olsa da bazı yetkilerin verilmesi anayasaya aykırı mıdır?
 
Anayasaya aykırı diye bazı yetkilere muhalefet etmek, ondan batıl yolunda kötüye kullanmak isteyenlere karşı doğru bir kelimedir.
Şah, Musaddık’ı linç ettirmek istedi
 
Şah Muhammed Rıza, çocukları olmadığı gerekçesiyle eşiyle beraber yurtdışına çıkmak isteklerini Başbakan Muhammed Musaddık’a bildirdi.
 
İran Şahı Muhammed Rıza ve ikinci karısı Prenses Süreyya 
 
Musaddık bu talebe önce şu şekilde cevap verdi;
Bu zamanlarda İran milletinin dünyanın büyük devletlerinden biriyle mücadele halinde olduğunu ve bu yolculuğun iyi etkisi olmayacağını ve Şehinşah’ın vaziyetlerden razı olmadığı için ülke dışına çıkmak istiyor şeklinde intiba bırakacağını…
Sarayın ısrarları üzerine Mermer Köşk’e davet edilen Musaddık, Şah’ın kardeşi tarafından tezgâhlanan bir planla 'Musaddık, Şah’ı ülke dışına çıkarmak istiyor' gerekçesiyle linç ettirilecekti.
 
Musaddık, kendisine yönelik bu suikast teşebbüsünü şöyle anlatıyor;
Öğleden sonra saat 1’den sonra Bakan Beylerden önce Saraydan dışarıya çıktım ve henüz kapıya ulaşmamıştım ki topluluğun sesi kulağıma geliyordu. Geri dönmek ve gitmek konusunda düşünüyorken saray çalışanlarından biri dışardan içeriye geldi; ona, bana rehberlik etmen mümkün mü diye sordum?
 
O da, kabul ederek beni Haşmetuldevle Kavşağı’na açılan kuzey kapısından çıkardı. Bir kişi arabayı almaya gönderdim.
 
Biz kuzey kapısı tarafında hareket eder etmez güney kapısında toplanmış olanlar peşimizden geldiler; fakat oraya ulaşmadan önce biz eve gittik ve onlar aynı kapı önünde durmuşlardı ki sonra duydum kuş kafesten uçtu demişlerdi.
Musaddık olayda köşkün çatısından atlayarak Genelkurmay binasına sığınarak kurtulabilmişti; fakat “9 Esfand Gailesi” hadisesi olarak literatüre geçen bu olay sonrası Musaddık, İran Meclisini kapatarak tüm gücü elinde toplamaya karar vererek referanduma gidileceğini ilan etti.
 
Bu olayın Milli Cephe’yi derinden sarsmasına rağmen Musaddık refarandumdan büyük bir zaferle çıkmayı başardı.
 
Musaddık, halk desteğini arkasına almasına rağmen tüm politik aktörlerin desteğini kaybederek son derece yalnızlaşmıştı ve kitlelerin bağlılığı her zaman güvenilebilecek bir savunma biçimi olamazdı.
 
Bu durumu fark eden İngilizler tekrar harekete geçerek yeni ABD yönetimini askeri darbe konusunda ikna etmeyi başardı.
 
Ajax Operasyonu
 
1953 yılına gelindiğinde Musaddık, Şah’a İngilizlere ve birlikte hareket ettiği eski dostlarına karşı büyük bir zafer kazanmıştı; fakat ülkede kendisini destekleyen politik aktörleri kendisine küstürmüş durumdaydı. 
 
Ajax Operasyonu ismi verilen operasyona göre Muahmmed Musaddık devrilerek yerine Tümgeneral Fazlullah Zahedi getirilecekti.
 
Bunun için Şah Muhammed Rıza’nın ikna edilmesi gerekiyordu.
 
Şah’a, Churchill'in BBC’den kendisine bir şifre göndererek yapacağını Ajax Operasyonunun CIA temsilcisi Kermit Roosevelt şöyle anlatımıştı; 
Başkan Eisenhower, önümüzdeki yirmi dört saat içinde San Fransisco’da bizzat yapacağı konuşmadaki bir cümleyle bunu doğrulayacak. Başkan Churchill ise BBC’nin radyo yayınında yapılacak saat anonsunda özel bir değişiklik ayarladı. Spiker ‘Şimdi saat on iki demek yerine ‘Şimdi saat – duraklayacak- tam on iki’ diyecek.
 
(Kermit Roosevelt – Karşı Darbe)
Darbe püskürtüldü
 
16 Ağustos 1953 yılında darbeciler harekete geçti; darbe teşebbüsleri kısa sürede ortaya çıkarılarak püskürtüldü.
 
Darbecileri başı olan General Zahidi tutuklanırken Şah Muhammed Rıza ülke dışına kaçmıştı. Hükümet radyolardan kalkışmayı şu şekilde açıklıyordu;
Dün gece saat 11.30’dan itibaren Şehinşahlık Muhafız Subayları tarafından askeri bir darbeye kalkışıldı. Darbeciler ilk önce Şemiran’da Dışişleri ve Ulaştırma Bakanlarını tutukladılar. Ardından Genelkurmay Başkanı’nı tutuklamak için onun evine gittiler; fakat Riyahi Paşa Genelkurmay’da işiyle meşgul olduğundan onu tutuklamayı başaramadılar. Gece yarısından sonra saat 1’de Şehinşahlık Muhafız Birliği Komutanı Albay Nasıri 4 askeri kamyon asker, iki ordu cipi ve bir zırhlı araçla, evini işgal etmek istediklerini bildiren bir mektup vermek için başbakanın evine gittiler; fakat başbakanın evinin muhafızları durumu kontrolleri altına alıp derhal Nasıri’yi tutukladılar.
 
Bu gelişmelerden sonra yüzbinlerce kişi Muhammed Musaddık’ı desteklemek için sokaklara döküldü; fakat Musaddık’ın özellikle Tudeh Partisi taraftarlarının taşkınlık yapacakları endişesiyle orduyu, halkı kontrol altına alması için sokağa davet etmesiyle darbeciler ikinci bir şans elde ettiler.
 
Bu kez işi şansa bırakmayan darbeciler silah kullanmaktan çekinmedi ve devlet yönetimini ele geçirdi.
 
İran’ın en önemli başbakanlarından birisi olan Muhammed Musaddık 19 Ağustos 1953 yılında askeri bir darbeyle devrilerek tutuklanmıştı. 
 
 
Müellif: Mehmed Mazlum Çelik  / Kaynak: The Independent Türkçe

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.