Sosyal Medya

Kenan Alpay: Evren'in Ä°smi De Eserleri De Silinmeli

Kenan Evren 12 Eylül askeri darbesini temsil ediyor elbette. İsmini, resmini hatta mümkünse kokusunu bile kazımak lazım bu coğrafyadan. Bu bir hak olduğu kadar sorumluluktur aynı zamanda.



Elbette iyiye doÄŸru atılan hiçbir adımı, çok küçük bile olsa, deÄŸersizleÅŸtirmek doÄŸru olmaz. Bununla birlikte yapılabilecek olanları, daha öncelikle yapılması gerekenleri tartışmaya açmadan da siyaset ve toplumun normalleÅŸmeyeceÄŸini biliyoruz. Malum, bu hafta Meclis’te bulunan tüm partilerin ittifakıyla 12 Eylül cuntasının elebaşı Kenan Evren’in isminin okul, cadde, sokak ve kışlalardan silinmesi üzerine bir uzlaÅŸma saÄŸlandı. Hatta öyle ki; nadiren görülen bir ÅŸekilde, süreci uzatacak bir bürokrasi yaratılmaması için Meclis’te araÅŸtırma komisyonu kurulmasına bile hacet duyulmadı. Bunun yerine ilgili mercilerle temaslar kurularak tespitler yapılarak Ä°stiklal Savaşı ve 15 Temmuz ÅŸehitlerinin adlarıyla deÄŸiÅŸtirilmesi öngörülüyor.
 
Kenan Evren her türlü iÅŸkence ve kötü muameleyi sistematik olarak örgütleyen, parti ve dernekleri kapatıp bütün bir ülkeyi kışla düzenine sokan, on binlerce insanın gözaltı ve cezaevi süreci yaÅŸayıp kimilerinin de vatandaÅŸlıktan çıkarıldığı 12 Eylül askeri darbesini temsil ediyor elbette. Ä°smini, resmini hatta mümkünse kokusunu bile kazımak lazım bu coÄŸrafyadan. Bu bir hak olduÄŸu kadar sorumluluktur aynı zamanda. 
 
Peki, darbeci general Kenan Evren’in ismine karşı geliÅŸtirdiÄŸimiz adalet ve hukuk mücadelesini eserlerine ve mirasına karşı da verebilecek miyiz? Kenan Evren ve 12 Eylül’ün bu toplum ve ülkeyi çarmıha gerercesine ağır bir cendereye sokan darbe anayasasını nasıl geçersiz kılabilir, zararlarından nasıl korunabiliriz? Bu asli ve öncelikli meseleye dair tartışmaları mazide bırakmak hukuk devleti mücadelesini, özgürlük toplumu idealini derin dondurucuya kaldırmak demektir.
 
KötülüÄŸü GeçmiÅŸte Kalmadı, Sürüyor
 
Tabii, Meclis’te yapılan düzenlemelerle 12 Eylül darbe anayasasının epeyce revize edildiÄŸini, militarist yönlerinin azımsanamayacak kadar budandığını biliyor ve takdir ediyoruz. Ancak 12 Eylül Anayasası’nın ilk dört maddesinin “deÄŸiÅŸmez ve deÄŸiÅŸtirilmesi teklif dahi edilemez” unsurlarının siyaset ve toplumu ilelebet ipotek altında tutmaya matuf dayatmalar içerdiÄŸini ne görmezden gelebilir ne de sebep olduÄŸu zararları daha fazla taşımaya katlanabiliriz. Türkiye’nin AK Parti hükümetleri sürecinde Meclis ve en geniÅŸ manada sivil toplumun katılımıyla gerçekleÅŸtirmek istediÄŸi anayasa hedefi neden gündemden çıktı veya çıkarıldı? 
 
15 Temmuz’a giden süreçte CHP ve MHP’nin kısmen de HDP’nin resmi ideolojiyi muhafaza eden darbe anayasasını korumak üzere nasıl dirençler sergilediÄŸini anımsamamız gerekiyor. Meclis’te bulunan tüm partilerin eÅŸit katılımıyla oluÅŸturulan komisyonun nasıl kadük kaldığını, uzun ve meÅŸakkatli çalışmalar neticesinde 60’tan fazla maddenin yazılabildiÄŸini ancak asıl meselenin ilk dört maddeye gelip dayandığını gayet iyi biliyoruz. “DeÄŸiÅŸmez, deÄŸiÅŸtirilmesi teklif dahi edilemez” mottosu altında dayatılan ÅŸey düpedüz 12 Eylül askeri cuntası tarafından da tahkim edilen resmi ideoloji yani Kemalizm’den baÅŸkası deÄŸildi elbette. 
 
GeçmiÅŸten bugüne 12 Eylül darbe anayasası kanıksadı mı yoksa iÅŸleyiÅŸinden memnun kalacak faydalar mı devÅŸiriliyor? Hukukun üstünlüÄŸünü merkeze alan yeni bir anayasa bahsini açmak, adaleti eksen edinen sivil ve katılımcı bir anayasa yapmak üzere teklifler hazırlamak eski moda bir takım liberal lakırtılardan ibaret mi görülüyor yoksa? Kim ne derse desin, konjonktürel bir takım fayda ve zarar hesaplarına angaje olarak (bütün kurum ve sonuçlarıyla birlikte) 12 Eylül darbe anayasasını ortadan kaldırmaktan vazgeçmek ülke ve topluma yapılabilecek en büyük kötülüktür. Kenan Evren’in naçiz vücudu dört yıl önce topraÄŸa karışmış fakat mimarı olduÄŸu militarist-ulusalcı anayasası halen toplumun üzerine boÄŸarcasına abanmakta, aman vermeksizin çökmektedir.
 
Atatürk’ü CHP’nin Elinden Alma Ütopyası
 
Unutulmasın ki; CumhurbaÅŸkanlığı sistemi iÅŸleyiÅŸte bir takım deÄŸiÅŸimler saÄŸlasa da halen bütün görev, yetki ve sınırlarını 12 Eylül askeri darbe anayasasından almaktadır. Ruhunu ihtilalci yapılanma ve militan laiklikten alan Kemalist anayasa bütün kanunlara, kurumlara, siyasal ve toplumsal hayata yön veren belirleyici metindir hâlâ. Ne yazık ki 15 Temmuz darbe giriÅŸimi sonrası Kemalizm/Atatürkçülük muhafazakâr siyasi kadrolar için bir destek ve meÅŸruiyet unsurundan müttefik ve kurtarıcı unsura doÄŸru deÄŸiÅŸen konumlarda sahiplenilmeye baÅŸlandı. “Gazi PaÅŸa AtatürkçülüÄŸü” son derece elveriÅŸli bir manivelaya dönüÅŸtü adeta. Devlet, toplum, tarih, eÄŸitim ve siyasete bakışta Gazi PaÅŸa AtatürkçülüÄŸü belirleyici olmaya, temel referans ÅŸeklinde rol oynamaya baÅŸladı. Günlük hayatın rutinindeki sembol ve söylemlerdeki muhafazakâr duruÅŸ korunurken siyasal ve bürokratik iÅŸleyiÅŸte Gazi PaÅŸa AtatürkçülüÄŸü hemen bütün tanım ve iliÅŸkileri belirleyen baskın karaktere dönüÅŸtü. 
 
Kısmen korunan muhafazakâr görüntü siyasi ve bürokratik iÅŸleyiÅŸe egemen olan Gazi PaÅŸa AtatürkçülüÄŸünü güya sempatik, iÅŸlevsel ve faydalı addedip devamına vize veriyor ÅŸu sıralar. Uygun görülen bir vakitte gereken siyasi ve bürokratik operasyonlarla bu sürecin zararlarının izole edileceÄŸi, kayıpların telafi edilebileceÄŸi zannediliyor. Oysa kazın ayağı hiç de öyle deÄŸil. Sadece siyasi ve bürokratik kadrolar deÄŸil bildiÄŸiniz teÅŸkilat, taban ve toplum da sonuçları tahmin edilemeyecek bir deÄŸiÅŸime, baÅŸkalaşıma yelken açmış vaziyette. Sözüm ona Mustafa Kemal ve Kemalizmi biraz dindarlaÅŸtırıp daha çok yücelterek pek kolay ve kesin bir zaferle CHP’yi tasfiye etmek üzere kurnazca hesaplar yapılıyor. “Atatürk’ün yolu nasıl izlenir, nasıl izlenmez?” veya “Mustafa Kemal’in hedeflerini CHP mi gerçekleÅŸtirebilir yoksa AK Parti mi?” gibi tuhaf ve komik kıyaslar müthiÅŸ bir rekabet içerisinde.
 
Muhafazakâr siyasi çizgide tarih bilinci ve siyasal akıl resmen iflas etmiÅŸ, belki de doÄŸru düzgün oluÅŸmamıştı bile. Ä°ktidar olup muktedir olamamak, alt yapı çalışmalarında daÄŸlar devirip kültür-sanat ve eÄŸitim alanında derelerde boÄŸulmak böyle bir ÅŸey olmalı. Baksanıza ancak 12 Eylül ve 28 Åžubat sürecinde görülen Kemalist söylem ve ritüeller okul ve resmi daireleri aşıp sokaklara, caddelere, meydanlara inmiÅŸken dahi üç beÅŸ muhafazakâr makyajlamayla seviniliyor, ÅŸükrediliyor.
 
Siyaseti hizipler arası çekiÅŸmeye, dar iktidar iliÅŸkilerini belirlemeye, rant ve kadro tahsisine endekslemek toplumda ne basiret bırakır ne de feraset. Ä°simlerden önce mekân ve kanunların ruhunu, mantığını ve iÅŸleyiÅŸini deÄŸiÅŸtirmeyi beceremeyen muhafazakâr siyaset maalesef Ata/Türkçü iktidar ve hayat tarzına eklemlenmekten baÅŸka çıkar yol bulamayacaktır.
 
 
Kenan Alpay / Yeni Akit

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.