Sosyal Medya

Önemli Şahsiyetler

Ölümünün sene-i devriyesinde merhum Başbakan Adnan Menderes

Aydın’da doğdu. Babası Kâtipzâdeler’den tahrirat kâtibi İbrâhim Ethem Bey, annesi Kırım Türkleri’nden ve Aydın’ın büyük toprak sahibi ailelerinden Hacı Ali Paşa’nın kızı Tevhide Hanım’dır.



Çocuk yaÅŸta annesini ve babasını kaybedince babaannesi Fıtnat Hanım tarafından büyütüldü. 1910 yılında Ä°ttihat ve Terakkî Ä°dâdîsi’nde öÄŸrenime baÅŸladı. Bu okulu bitirmeden Ä°zmir’deki Kızılçullu Amerikan Koleji’ne geçti ve orta öÄŸrenimini burada tamamladı. I. Dünya Savaşı sonlarında yedek subay olarak askere alındı. Temel eÄŸitimini Ä°stanbul Maltepe Tâlimgâhı’nda tamamladı ve ardından Filistin’e gönderildi. Mondros Mütarekesi’nden (30 Ekim 1918) sonra Ä°zmir’e döndü. Ä°zmir’in Yunanlılar tarafından iÅŸgali sırasında Aydın’da bulunan Adnan Bey, 1919 Haziranında Yunanlılar Aydın’a saldırmaya hazırlandıkları esnada birkaç arkadaşıyla birlikte Ayyıldız direniÅŸ örgütünü kurdu. Ardından Söke’de piyade alay yaveri olarak Ä°stiklâl Savaşı’na katıldı. SavaÅŸtaki hizmetlerinden dolayı kırmızı ÅŸeritli Ä°stiklâl madalyasıyla ödüllendirildi.
 
Cumhuriyet’in ilk yıllarında Aydın’da çiftçilikle uÄŸraÅŸtı. Fethi Okyar tarafından 12 AÄŸustos 1930’da kurulan Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın Aydın’da örgütlenmesine katkıda bulundu ve partinin il baÅŸkanlığına seçildi. Serbest Cumhuriyet Fırkası üç ay sonra feshedilince (17 Kasım 1930) Cumhuriyet Halk Fırkası’na geçti ve bu fırkanın Aydın il baÅŸkanı oldu. Bu görevi esnasında Mustafa Kemal PaÅŸa ile tanıştı. 1931’de Cumhuriyet Halk Fırkası’ndan Aydın milletvekili olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne girdi. MilletvekilliÄŸi sırasında Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdi. 1945 yılına kadar Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde komisyon raportörlüÄŸü ve parti müfettiÅŸliÄŸi görevlerinde bulundu. Adnan Menderes’in partisiyle ters düÅŸmesi ve muhalif grupta yer alması 1945 yılına rastlar. 1944’te SaraçoÄŸlu hükümeti tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne sevkedilen Köylüyü Topraklandırma Kanunu tasarısı, raportörlüÄŸünü Menderes’in yaptığı bir karma komisyona havale edildi. Bir müddet sonra Menderes komisyondan istifa ederek ziraî mülkiyet üzerine bazı kısıtlamalar getiren bu kanun tasarısı aleyhinde mecliste ateÅŸli konuÅŸmalar yaptı. Toprak reformuna karşı takındığı bu tavır, kendisinin geniÅŸ topraklara sahip olması sebebiyle muhalifleri tarafından toprak aÄŸalarını kayırdığı ÅŸeklinde yorumlandı. Menderes’in Cumhuriyet Halk Partisi içinde oluÅŸturduÄŸu bu muhalefet Celâl Bayar, Refik Koraltan ve M. Fuad Köprülü ile birlikte “dörtlü takrir” olarak anılan ve yurttaÅŸların hak ve hürriyetlerinin kanunlara uygun olarak saÄŸlanmasını, meclis denetiminin anayasanın öngördüÄŸü ÅŸekilde yapılmasını, parti çalışmalarının demokratik esaslara göre yeniden düzenlenmesini isteyen bir önergeyi 7 Haziran 1945’te Cumhuriyet Halk Partisi meclis grubuna vermesiyle daha da belirginleÅŸti. Önergenin Cumhuriyet Halk Partisi grubu tarafından reddedilmesi üzerine görüÅŸlerini basın yoluyla açıkladı. Bu durum, önergeye imza koyan dört milletvekilinin partiden ihraç edilmesine ve onların da 7 Ocak 1946 tarihinde Celâl Bayar’ın liderliÄŸinde Demokrat Parti’yi kurmasına yol açtı. Demokrat Parti’nin kurulmasının ardından 21 Temmuz 1946’da “açık oy, gizli tasnif” usulüyle yapılan seçimlerde Demokrat Parti altmış iki -bazı kaynaklara göre ise altmış dört veya altmış altı- milletvekili çıkardı ve Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde etkin bir muhalefet oluÅŸturdu.
 
14 Mayıs 1950 seçimlerinde toplam oyların % 53’ünü alarak mecliste 408 sandalye elde eden Demokrat Parti’nin lideri Celâl Bayar meclis tarafından cumhurbaÅŸkanı seçilince hükümeti kurma görevini Aydın Milletvekili Adnan Menderes’e verdi. SavaÅŸ ÅŸartlarının sıkıntı içine düÅŸürdüÄŸü kesimler, köylüler, muhafazakâr kitleler, iÅŸ çevreleri, toprak aÄŸaları, küçük esnaf ve tüccarlar, çeÅŸitli meslek sahipleri, etnik gruplar ve demokratikleÅŸmeyi Türkiye’nin geliÅŸmesi açısından önemli bir adım olarak kabul eden aydınlar tarafından yeni bir ümit olarak görülen Demokrat Parti’nin iktidara gelmesinde Menderes’in büyük rolü oldu. Bayar’a göre halkın, özellikle de köylülerin temayüllerini çok iyi bilen ve Türkiye’nin kalkınmış Batı ülkelerini yakalaması için baÅŸbakanda bulunması gereken özelliklere parti içinde en çok sahip olan kiÅŸi Adnan Menderes’ti. Ayrıca Menderes usta bir polemikçi ve etkili bir hatipti. Aynı zamanda Demokrat Parti genel baÅŸkanlığına getirilen Menderes, Demokrat Parti’nin iktidara geldiÄŸi 22 Mayıs 1950’den iktidardan uzaklaÅŸtırıldığı 27 Mayıs 1960’a kadar baÅŸbakanlık yaptı ve bu döneme ismini verdi. On yıl içinde beÅŸ hükümet kurdu.
 
Menderes döneminde Türkiye’nin ekonomi politikasında belirgin deÄŸiÅŸiklikler gözlendi. Cumhuriyet Halk Partisi hükümetlerinin ekonomi alanında ağırlığını hissettiren devletçilik politikası yerini özel teÅŸebbüse daha çok imkân tanıyan yarı liberal bir anlayışa bıraktı. Kırsal ve tarımsal alanda hızlı bir makineleÅŸme politikası izlendi. Sulama ve enerji kaynakları elde etmek için çok sayıda baraj yapıldı. Yollar ve limanların inÅŸası, okul, elektrik ve su gibi birçok hizmetin köy ve kasabalara ulaÅŸtırılmasıyla ÅŸehir imkânlarından belli ölçülerde bu küçük yerleÅŸim birimleri de yararlanmaya baÅŸladı. Ancak Türkiye’nin o günkü malî kaynakları bu büyük hamleleri karşılayacak seviyede deÄŸildi. Bu yüzden Menderes gerekli kaynağı borçlanma yoluyla dışarıdan temin etti. Fakat 1955’lerden itibaren dış borç ve faiz ödemelerinin ağırlığı kendini hissettirdi. Ödemelerdeki güçlükler enflasyonu körüklediÄŸi gibi gittikçe kötüleÅŸen ülke ekonomisi, 1955’ten itibaren ortaya çıkan çok yönlü kriz ve çalkantıların temel sebeplerinden birini oluÅŸturdu.
 
Bu dönemde dış politikada da önemli geliÅŸmeler oldu. Türkiye’yi Batı blokuna baÄŸlayan bazı antlaÅŸmalar imzalandı. 20 Temmuz 1950’de Kuzey Kore’ye karşı Güney Kore’yi desteklemek için Batı devletlerinin yanında bu ülkeye asker gönderen Türkiye’nin, saÄŸladığı hizmet karşılığında Kuzey Atlantik Paktı’na (NATO) üyeliÄŸi kabul edildi (18 Ocak 1952). Türkiye’nin NATO’ya giriÅŸi, askerî bir tehdit olarak görülen Sovyetler BirliÄŸi’ne karşı ülkenin savunmasını güvence altına alma amacına yönelikti. Bundan sonra Türkiye’nin dış politikasına hâkim olan esas unsur, Sovyetler BirliÄŸi’nin OrtadoÄŸu ve Balkanlar’daki nüfuzunu azaltmak için Batı’nın desteÄŸinde komÅŸusu olan ülkelerle bazı antlaÅŸmaların yapılması ve paktların kurulması oldu. Balkan ülkeleri arasında imzalanan Türkiye-Yugoslavya-Yunanistan Dostluk ve Ä°ÅŸbirliÄŸi AntlaÅŸması (28 Åžubat 1953) ve Balkan AntlaÅŸması ile (9 AÄŸustos 1954) Türkiye ve Irak’ın kurduÄŸu, daha sonra Ä°ngiltere, Pakistan ve Ä°ran’ın da katıldığı BaÄŸdat Paktı (24 Åžubat 1955) bu temel amaç göz önüne alınarak hayata geçirildi. Öte yandan Kıbrıs konusunda yapılan Zürih (11 Åžubat 1959) ve Londra (19 Åžubat 1959) antlaÅŸmalarıyla Kıbrıs’ta kurulacak yeni devletin statüsü belirlendi.
 
Menderes hükümetlerinin iktidarda bulunduÄŸu ilk yıllarda ekonomik alanda yaptığı hamleler o sırada ortaya çıkan ülke içi bazı bunalımları örtmüÅŸtü. Ancak 1955 yılından itibaren üstesinden gelinemeyen ekonomik problemler Menderes’e karşı duyulan hoÅŸnutsuzlukları su yüzüne çıkarmaya baÅŸladı. 1955’te Kıbrıs’taki Rumlar’ın ENOSÄ°S idealine karşı bir gösteri hareketi olarak Ä°stanbul’da baÅŸlayan, fakat birdenbire çapulcular tarafından iÅŸ yerlerine ve varlıklı kimselere karşı bir yaÄŸma hareketine dönüÅŸen “6-7 Eylül olayları” Menderes hükümetini gerek iç gerekse dış politikada bir hayli sarstı. Demokrat Parti meclis grubunun hükümeti istifaya zorlamasıyla Menderes 30 Kasım 1955 tarihinde kabineyi yeniledi. Ekonomik alanda içine düÅŸülen darboÄŸazdan kurtulmak için II. Dünya Savaşı yıllarında uygulamaya konulan korumacı ve müdahaleci politikalara geri dönüldü. Millî Korunma Kanunu bu amaçla çıkarıldı (6 Haziran 1956). Fakat iki yıl sonra Amerikan iÅŸ çevreleri ve IMF’nin tavsiyesiyle tekrar liberal ekonomi benimsendi. Menderes’in olayları kontrol altına almak için baÅŸvurduÄŸu idarî ve hukukî tedbirleri antidemokratik bulan on dokuz milletvekili Demokrat Parti’den ayrılarak Hürriyet Partisi’ni kurdu (20 Aralık 1955). Bu ekonomik ve siyasî krizler yüzünden özellikle aydınlar ve bürokratlar arasında Menderes hükümetine karşı memnuniyetsizlikler giderek arttı. 1957 erken genel seçimleri, Demokrat Parti’nin bir önceki seçimlere göre % 16 oranında oy kaybıyla sonuçlandı. Oy oranındaki düÅŸüÅŸe raÄŸmen Demokrat Parti 419 sandalye ile meclisteki çoÄŸunluÄŸunu korudu.
 
Muhalefetteki Cumhuriyet Halk Partisi ile iktidardaki Demokrat Parti arasındaki çekiÅŸmeler 1957 seçimlerinden sonra daha da ÅŸiddetlendi. Menderes ülkede huzursuzluk arttıkça buna karşı alınan tedbirleri de sertleÅŸtirdi. Bu tedbirler, muhalefet tarafından Menderes’in ülkeyi diktatörlüÄŸe götürdüÄŸünün bir delili olarak gösterildi. HoÅŸnutsuzluk orduya da yansıdı. Hükümetin basın suçlarının kapsamını geniÅŸleten kanunu yürürlüÄŸe koyduÄŸu gün (15 Ocak 1958) hükümeti devirmek için darbe hazırlığı yaptıkları ileri sürülen dokuz subay tutuklandı. Bürokratlar arasında da Menderes yönetimine karşı tepkiler arttı. Menderes’in eski saygınlığını büyük ölçüde yitirdiÄŸi bir sırada Kıbrıs meselesi için Londra’ya giderken (17 Åžubat 1959) geçirdiÄŸi uçak kazasından yara almadan kurtulması halk arasında Menderes sevgisini yeniden alevlendirdi. Bu olay Demokrat Parti için yeni bir propaganda kaynağı oldu. Muhalefet partileri buna karşı iÅŸ birliÄŸine gittiler. Demokrat Parti de Vatan Cephesi’ni kurarak buna cevap verdi. Ayrıca Cumhuriyet Halk Partisi ve basının faaliyetlerini denetlemek için Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde bir tahkikat komisyonu kuruldu (18 Nisan 1960). Aynı zamanda komisyona parti ve gazeteleri kapatma ve sorumluları tutuklama yetkisi tanıyan bir kanunun meclisten geçirilmesi (27 Nisan 1960) muhalefetle iktidar arasındaki gerilimi tırmandırdı. 28 Nisan’da Ä°stanbul’da, 29 Nisan’da Ankara’da üniversite öÄŸrencileri Menderes hükümeti aleyhine gösteriler baÅŸlattılar. Gösteriler devam ederken Harp Okulu öÄŸrencileri 21 Mayıs 1960 günü Ankara’da iktidara karşı bir ihtar yürüyüÅŸü yaptı. Halkın kendisine olan baÄŸlılığına çok güvenen Menderes istifa etmemekte direndi. Anadolu’da dolaÅŸarak halkla görüÅŸmeyi sürdürdü. Böyle bir gezi için EskiÅŸehir’de bulunduÄŸu bir sırada daha sonra Millî Birlik Komitesi adını alan bir grup subay yönetime el koydu (27 Mayıs 1960). Ankara Radyosu’ndan Alparslan TürkeÅŸ tarafından okunan bildiride demokrasinin içine düÅŸtüÄŸü buhran ve kardeÅŸ kavgasına meydan vermemek için Türk Silâhlı Kuvvetleri’nin ülke idaresini eline aldığı, partileri içine düÅŸtükleri uzlaÅŸmaz durumdan kurtararak tarafsız bir idarenin gözetiminde en kısa zamanda âdil ve serbest seçimler yapılacağı ve idarenin seçimi kazanan tarafa verileceÄŸi ilân edildi.
 
BaÅŸta Menderes ve Celâl Bayar olmak üzere Demokrat Parti milletvekilleri ve ileri gelenleri Yassıada’ya götürüldü. Adnan Menderes 14 Ekim 1960 günü ilk duruÅŸmasına kadar bir hücrede tecrit edildi. Avukatlarının ısrarlı talebi üzerine ancak Kasım 1960’ta ailesiyle görüÅŸme izni verildi. Bu dönemde tek meÅŸgalesi elli kelime ile sınırlı da olsa ailesine yazdığı mektuplardı. DuruÅŸmadan önce bir ara uyku hapı içip intihara dahi teÅŸebbüs etti. Durum tesbit edilince midesi yıkanıp oksijen verilerek yeniden hayata döndürüldü.
 
SoruÅŸturma için geçici kanunla özel tahkikat heyeti kuruldu. 14 Ekim’de baÅŸlayan yargılama dokuz ay yirmi yedi günde 287 oturum halinde sürdü. Yassıada Yüksek Adalet Divanı 592 kiÅŸiyi on sekiz davadan yargıladı. Adnan Menderes ve Celâl Bayar baÅŸta olmak üzere on beÅŸ kiÅŸi anayasayı ihlâl etmek, muhalefete baskı yapmak, basını susturmak, vatan cephesi kurmak ve 6-7 Eylül olaylarını tahrik etmek suçlarından idama mahkûm edildi (15 Eylül 1961). Adnan Menderes, Fatin RüÅŸtü Zorlu ve Hasan Polatkan’ın cezaları onaylandı. Fatin RüÅŸtü Zorlu ve Hasan Polatkan’ın cezaları hemen infaz edildi. Adnan Menderes hasta olduÄŸu için 17 Eylül 1961 günü idam edildi ve Ä°mralı adasında diÄŸer iki arkadaşının yanına defnedildi. Daha sonra Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde bir kanun çıkarılarak Ä°mralı’da bulunan mezarların ailelerinin istediÄŸi yere nakline izin verildi. Menderes ve arkadaÅŸlarının Yassıada’daki muhakemeleri âdil yargılanma açısından ciddi ÅŸüpheler doÄŸurmuÅŸtur. Tabii hâkim ilkesi ihlâl edilerek özel bir mahkemenin kurulmuÅŸ olması, savunma hakkının sınırlandırılması, zaman zaman mahkeme heyetince, “Sizi buraya getiren güç böyle istiyor” ÅŸeklinde, yargı bağımsızlığı açısından ciddi problem doÄŸuran ifadelerin kullanılmış olması bu ÅŸüpheyi doÄŸuran sebeplerin başında gelmektedir. Bu sebeple verilen mahkûmiyet kararları kamu vicdanında sürekli rahatsızlık uyandırmış ve neticede 11 Nisan 1990 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kabul edilen bir kanunla hüküm giymiÅŸ bütün Demokrat Partililer’le birlikte Adnan Menderes’in de itibarı iade edilmiÅŸtir. Bunun arkasından Menderes’in mezarı, Polatkan ve Zorlu’nun mezarlarıyla birlikte idam günü olan 17 Eylül 1990’da yapılan bir devlet töreniyle Ä°stanbul Vatan caddesinde hazırlanan anıtmezara nakledilmiÅŸtir.
 
ÇocukluÄŸunu dindar bir kadın olan büyükannesinin yanında geçiren Menderes çevresi tarafından dinine baÄŸlı bir kimse olarak tanınırdı. Celâl Bayar hâtıralarında Menderes’ten bahsederken onun Kızılçullu Amerikan Koleji yıllarında bazı misyonerlerin müslüman Türk gençlerine Hıristiyanlık propagandası yaptığını ve bir devlet büyüÄŸü olarak kendisinden bu konuda yardım istediÄŸini söyleyerek Menderes’in dinî konularda duyarlı bir kimse olduÄŸunu ifade eder. Menderes, 1959’daki uçak kazasından yara almadan kurtulmasını Allah’ın bir lutfu olarak görürdü. Demokrat Parti, yeni kurulmuÅŸ bir parti olarak din alanındaki siyasetinde çok daha esnek davranması ve dinî talepleri karşılama hususunda Cumhuriyet Halk Partisi’ne nisbetle daha hazırlıklı ve hevesli olmasıyla dikkati çekmektedir. Bu taleplerden ilk olarak gerçekleÅŸtirileni, 1933 yılında uygulamaya konan ve 1941’de kanunlaÅŸtırılan Arapça ezan üzerindeki yasağın kaldırılması oldu (16 Haziran 1950). Bunu 7 Temmuz 1950 tarihinde ilk defa yürürlüÄŸe konan devlet radyosunda dinî programların yayımı izledi. Cumhuriyet Halk Partisi iktidarının son yıllarında ilkokullarda program dışı okutulan din dersleri konusunda Menderes bir adım daha atarak bu dersleri okul programı içine aldırdı (4 Kasım 1950). Tevhîd-i Tedrîsat Kanunu’na uygun olarak daha önce açılıp kapatılan Ä°mam-Hatip okulları, halkın din görevlisi ihtiyacını karşılamak için Menderes hükümeti tarafından 1951 yılından itibaren tekrar faaliyete geçirildi. Siyasî alanda dinî görünümlü faaliyetlere ise müsamaha edilmedi. “Ticânî hareketi”nin faaliyetleri ve mensuplarının Atatürk heykellerini kırmaya yönelik eylemleri üzerine sert tedbirler alındı. Tarikat üyeleri tutuklandı. Atatürk aleyhtarı faaliyetlere tepki olarak Atatürk’ün hâtırasını kanun yoluyla korumayı amaçlayan Atatürk’ü Koruma Kanunu çıkarıldı (25 Temmuz 1951). Dinî propaganda hürriyetine 1949’da kısıtlamalar getiren Türk Ceza Kanunu’nun 163. maddesinin yeni ÅŸeklinden sonra benzer bir yasaklama sol akımların faaliyetlerine de getirildi. 141 ve 142. maddelerde yapılan düzenlemelerle komünizm propagandası yapmak kanunî müeyyidelere baÄŸlandı (3 Aralık 1951). Bir süre sonra da Ä°slâm Demokrat Partisi (3 Mart 1952) ve Türkiye Sosyalist Partisi (18 Haziran 1952) kapatıldı.
 
1952 yılı sonlarında Vatan gazetesi editörü Ahmet Emin Yalman’a düzenlenen suikasttan sonra bunun sorumlusu olarak görülen Ä°slâmcı ve milliyetçi gruplar yakın takibe alındı. Bunlardan Büyük DoÄŸu gazetesinin editörü ÅŸair ve yazar Necip Fazıl Kısakürek tutuklandı. Milliyetçiler DerneÄŸi kapatıldı (23 Ocak 1953) ve Demokrat Parti ile nisbeten iyi iliÅŸkiler geliÅŸtiren Nurcu hareketinin birçok üyesi hakkında soruÅŸturma açıldı. Bu olayların da etkisiyle dinin siyasî amaçlar için kullanılmasını yasaklayan ve cezalandıran Türk Ceza Kanunu’nun 163. maddesi yetersiz görülerek 6187 sayılı kanunla bu maddedeki cezalar arttırıldı (23 Temmuz 1953). Bu kanunun çıkarılmasından üç ay sonra Millet Partisi din, mezhep ve tarikat esaslarına dayalı bir parti olduÄŸu gerekçesiyle kapatıldı.
 
Ä°slam Ansiklopedisi

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.