Sosyal Medya

Özel / Analiz Haber

İnsanın Anlatamadığı Tek Eylemin Adı: Ölüm

Araştırmacı / Yazar Hüseyin Akın, kaleme aldığı son makalesinde, son dönemde aramızdan ayrılan muhterem şahsiyetler hakkında ve bu merhumlar vesilesiyle ölümün girift manasındaki düşüncelerini okuruyla paylaşıyor.



Ölüm haberleri karşısında gösterebileceÄŸiniz bir sabit tavır var mı? Öyle bir tavır olmalı ki bu bir daha hiç kimse ölmesin. Olmayacak bir ÅŸey istediÄŸimin farkındayım. Olmayacak olanla ölmeyecek olanın uzlaÅŸmasından bahsediyorum aslında. Son günlerde o kadar çok kiÅŸinin aramızdan ayrıldığı haberini aldım ki bu haberin henüz ölmemiÅŸ olanlara gidenin geri getirilmesi açısından hiçbir faydası yok. Her kiÅŸi kendi öz nefsine duyurabilir baÅŸkasının ölüm haberini. Ne de olsa vuku bulan ÅŸey bir havadis deÄŸildir. 
 
Mahmut Balcı, Kadir MısıroÄŸlu, Mehmet Åževket Eygi aramızdan ayrıldı, Haluk Dursun rahmet-i rahmana kavuÅŸtu, Åžule Yüksel Åženler dar-ul bekaya irtihal etti, Küçük Ä°skender hayata veda etti, Dinçer Sümer ve Süleyman Turan da bu dünyadan göçüp gittiler. En son aldığım ölüm haberi ÅŸair dostumuz Mehmet Gemci ve yine sevgili ÅŸair Mürsel Sönmez’in muhterem babasının vefatıydı. Daha hafızamın taşımakta güç yetiremediÄŸi baÅŸka isimler de var kuÅŸkusuz. Yine deÄŸerli ÅŸair dostumuz Mehmet Erte’nin kıymetli anneleri de sonsuzluÄŸa uÄŸurlandı geçtiÄŸimiz günlerde. 
 
Ne çok acı ve ne çok ölüm var! Kim bilir sırada vadesi tükenmiÅŸ daha kaç kiÅŸi var? Ölüm haberini duyduÄŸumuzda önce o kiÅŸinin suretini canlandırmaya çalışırız gözlerimizin önünde, sonra da en son ne zaman görüÅŸtüÄŸümüzü ve neler konuÅŸtuÄŸumuzu hatırlamak isteriz. Ölülerdeki sükût ve masumiyetten dirilerin alacağı çok ÅŸey olduÄŸu inkâr edilmez bir gerçek. Bir de ölen kiÅŸi ÅŸairse bu sükunetin rengi daha bir baÅŸkadır.
 
Åžairin ölüm sessizliÄŸi ÅŸiirlerini bitirdikten sonra bir kenara çekilip kendini dinlemesi gibi bir ÅŸeydir. Sürüp giden bir ÅŸiirin yazıya geçmemiÅŸ devamı gibi. Åžairlerin yaÅŸarken hafızaları kitaplarıdır. Kitleler ÅŸairi yaÅŸarken görmekte zorlanır, yazdıklarını ise kimse ÅŸairine yakıştırmaz. Ölümle birlikte ÅŸairlerin hafızası oluÅŸmaya baÅŸlar. YaÅŸayanı deÄŸil öleni hatırlamak her zaman daha kolaydır ne de olsa. Öyle söyler Faruk Nafiz: “varsın seni ömrünce ateÅŸ rüzgârı sarsın/ Åžair! Sen üzüldükçe ve öldükçe yaÅŸarsın.”
 
Ölümünden sonra halkının kalbinde ve hafızasında yeniden dünyaya gelen ne çok ÅŸair var. KahramanmaraÅŸlı imam ÅŸairimiz Mehmet Gemci’nin vefat haberini aldığımda zihnimde art arda harekete geçen soruların hepsinin aÄŸzını kapayıverdim. “Neden?” dedim önce, belli ki fail arıyordum, suçluyu bulmaya çalışıyordum garip bir ÅŸekilde. Ölüm için hangi sebep bizi ikna edebilecekse artık, nafile yere makul bir mazeret aramaya kalkıyoruz. “Ama onu daha geçenlerde görmüÅŸtüm”, “iki gün evvel mesajlaÅŸmıştık”.  Adeta Azrail’den gerekçeli karar bekler gibiyiz.
 
Herkes bir baÅŸkasından ölüm haberini alır ve bir kenara not eder. Oysa bu haber eninde sonunda birinci elden yeryüzünde oluÅŸturduÄŸu boÅŸlukla dünyada geride kalanlara duyurulacaktır. Mahallenizde her gün gördüÄŸünüz bir adamı birden görmemeye baÅŸladığınızda yokluÄŸunun oluÅŸturduÄŸu boÅŸluk size gerekeni söyler. Sözgelimi hayatın orta yerinde tam yaÅŸayıp giderken birden “Ahmet öldü!” haberinin alıcısı oluyorsunuz. Bu “yaÄŸmur yağıyor çamaşırlarınızı toplayın” gibi bir haber deÄŸildir. Önlem deÄŸil “önem”e iÅŸaret etmektedir.  
 
Herkes aldığı bu haberi öznefsine duyurmalıdır. Zihni “o da senin gibiydi, sen de onun gibisin” anlamında bir gerçeÄŸe hazırlamaktır. Gıybetini en çok yaptığımız konu nedir diye soracak olursanız, size “elbette ki ölüm” derim. Hep arkasından konuÅŸuruz ölümün. Önüne geçmeye bir türlü cesaretimiz yoktur. Hayatın önünden ölümün arkasından yürümeye meyilli yaratılmışız. Halbuki vahyin “ölüm” vurgusu “dirim” vurgusundan daha baskındır.
 
Mevcut eylemler içerisinde insanın tek anlatamadığı ÅŸey ölümün kendisidir. Herkesin yüzü nasıl baÅŸkasına dönükse herkesin ölüm hikayesi de baÅŸkasının ölümünün hikayesidir. Ölürken insan sadece üç beÅŸ ÅŸeyi ölmez. Sayısız miktarda yaÅŸantıyı, olguyu, olayı ve de eÅŸyayı ölür. Yıldızı, ayı, güneÅŸi, sabahı, karanlığı, geceyi, güzeli, çirkini, yalanı, açlığı, tokluÄŸu, akrabalarını, evladını, annesini babasını ve eÅŸini ölür insan. Bir insanın ölümü haber olarak en kısa cümleye indirgenmiÅŸ ve basitleÅŸtirilmiÅŸtir. Bunun birçok sebebi vardır, fakat en belirgin sebeplerinden biri ölümü daha önce deneyimleme imkanına sahip olmaması ya da ölen birinin ÅŸu ana kadar çıkıp da insanların huzuruna olup biten ÅŸeylerin “ölüp bitmediÄŸini” söylememesidir. 
 
 “Ahmet öldü” haberi belki de kıyamet ayarında bir haberdir. Ahmet’in evreninin yok olduÄŸunu, sayı, harf, ses ve söz imkanlarının elinden alındığını, tat duyusu ile birlikte ona hizmet eden bütün dünya nimetlerinin hayattan çekildiÄŸini, hısım akraba baÄŸlarının, baÅŸarı ve baÅŸarısızlık olgusunun hükmünü yitirdiÄŸinden bahsediyoruz aslında. Herkesin ölüm kalabalığı aslında hayatına yaptığı yığınaklar nispetindedir. ÖrneÄŸin, dünyada arabası ve evi olmayan kiÅŸinin ölürken arabası ve evi ölmeyecektir. Çünkü olmayan ölmeyendir. Hiç çocuÄŸu olmayan birinin çocukları hiçbir zaman ölmez, bekar kiÅŸilerin ölecek eÅŸleri de çocukları da kaynana kayın peder vb. de yoktur. Ölüm bir ulak gibi gelir yaÅŸamımızın tam orta yerine kurulur. “Size haberlerim var” diye birkaç kez tekrarlar. Etrafındakiler onu duymazlıktan gelir. Çünkü dünyayı dolduracak kadar meÅŸguliyetleri vardır. Ömürlerini aÅŸacak yoÄŸunlukta iÅŸleri, ödemeye yetiÅŸtiremeyecekleri borçları vardır. Dünya tutkusunun doÄŸru söze tahammülü yoktur. Dünyanın vaatte bulunduÄŸu insanların eline giderayak karşılıksız çekler tutuÅŸturur. Zavallı insan gittiÄŸi yerde onu bozduracağını zanneder.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.