Sosyal Medya

Endülüs, Avrupa Medeniyetine Damga Vurmuş İslam Devleti

Endülüs, günümüzde İspanya ve Portekiz’in yer aldığı İberik Yarımadası’nın Müslümanların fethinden sonra aldığı isimdir. Hz. Ebû Bekir döneminde başlatılan ilk İslâm fetihlerinin son halkası İspanya’nın fethidir.



Miladi 710 yılına kadar Kuzey Afrika’yı büyük oranda kontrol altına alan Müslümanlar buradan Akdeniz’i aÅŸarak Avrupa topraklarına geçme kararı aldılar. Bu amaçla Kuzey Afrika valisi Mûsâ b. Nusayr, Tarîf b. Malik isimli komutanının gerçekleÅŸtirdiÄŸi ilk keÅŸif seferinin ardından yardımcısı Târık b. Ziyad komutasındaki öncü birliÄŸini Ä°spanya topraklarına gönderdi. Müslümanlar burada karşılarına çıkan Kral Rodrigo kumandasındaki büyük bir Vizigot ordusunu maÄŸlup ettikten sonra sırasıyla Malaga, Elvira, Cordoba, ve nihayet Vizigotlar’ın baÅŸÅŸehri Toledo’yu ele geçirdiler. DiÄŸer taraftan Mûsâ b. Nusayr da 712 yılında Kuzeyf Afrika’dan harekete geçerek emrindeki orduyla Sevilla, Carmona, Niebla, Meyrida gibi önemli Ä°spanyol merkezlerini zaptettikten sonra Toledo’da Târık b. Ziyad ile buluÅŸtu. Bundan sonra Ä°spanya’nın kuzeyinde iki koldan baÅŸlatılan fetih hareketiyle bir yıl içerisinde Leon, Galicia, Lerida, Barcelona ve Zaragoza ÅŸehirleri teslim alındı. Emevî halifesi Velid b. Abdülmelik  döneminde Mûsâ b. Nusayr ve Târık b. Ziyad tarafından gerçekleÅŸtirilen bu fetihler sonucunda Müslümanların hâkimiyetine giren Endülüs’te Batı Avrupa’yı hedef alan yeni akınlar baÅŸlatıldı. Bu faaliyetler, Emevîlerin komutanı Abdurrahman el-Äžâfikî’nin valiliÄŸi döneminde Ekim-Kasım 732 tarihinde gerçekleÅŸen ve Müslümanların ağır yenilgisiyle neticelenen Balâtü’ÅŸ-Åžühedâ (Vak‘atü Balât=Gazvetü Balât) Poitiers savaşıyla  durduruluncaya kadar devam etti.
 
Ä°spanya’nın Müslümanlar tarafından fethi burada yeni bir toplum yapısı meydana getirdi. Daha önce ülkede yerleÅŸik bulunan Hıristiyan çoÄŸunluk Hispano-Romen ve yine Hıristiyan olan Vizigotlar ile azımsanmayacak sayıya ulaÅŸan Yahudi unsurlara ilave olarak Araplar, Berberîler’den müteÅŸekkil yeni topluluklar bir araya gelmiÅŸ oldu. Bu çeÅŸitliliÄŸe daha sonra mühtedi Ä°spanyollar (müvelled) ve Orta ve DoÄŸu Avrupa menÅŸeli azınlıklar (sekâlibe) de eklendi. Dolayısıyla Endülüs’te gerek Emevîler döneminde, gerekse daha sonraki süreçte bu unsurlar arasında inanç ve etnik kaynaklı mücadeleler gündeme gelmiÅŸtir.
Endülüs’e fetihle birlikte Araplardan yaklaşık 40-50 bin kiÅŸi gelmiÅŸ, bunun birkaç katı Müslüman Berberî de bölgeye yerleÅŸmiÅŸtir. Gerek Araplar, gerekse Berberîler yeni mekânlara kabileler halinde iskân edildikleri için bu yerleÅŸme ÅŸekli içtimaî kaynaÅŸmanın gecikmesine sebep olmuÅŸtur. Berberîler Endülüs’ün fethinde Araplardan daha fazla pay sahibi olmalarına raÄŸmen, gerek siyasî sorumluluk üstlenme, gerekse iktisadî imkanlardan faydalanmada ikinci plânda tutuldukları gerekçesiyle Kuzey Afrika’da büyük bir isyan baÅŸlatmışlar, zamanla isyanı Endülüs topraklarına yaymışlardır. DiÄŸer taraftan ülkeye yeni gelen Arap kabileleri de geçmiÅŸe soy rekabetlerini buraya da taşımışlar, onlar kendilerini tarihî kökleri olan Mudarî veya Yemenî, ya da Kaysî-Kelbî gruplaÅŸması içinde kabul etmiÅŸlerdir. Bu bölünme daha sonraki yıllarda gerek Araplar arası iktidar mücadelelerinde, gerekse Endülüs’ün genel siyasetinde önemli derecede etkinlik göstermiÅŸtir. Bütün bu geliÅŸmeler ise Endülüs’te sürekli olarak yönetim probleminin yaÅŸanmasına ve siyasî istikrarsızlığa sebep olmuÅŸtur.
 
Kurtuba Camii
 
Endülüs’teki iç karışıklık ve yönetim problemleri devam ederken Åžam’daki Emevîler devleti Abbâsîler tarafından ortadan kaldırıldı. Yeni yönetimin takibinden kurtulan Halife HiÅŸam b. Abdülmelik’in torunlarından Ab­durrahman b. Muaviye  önce Mısır, ardından da  Kuzey Afrika’ya gitti. 755 yılında ise Endülüs topraklarına geçti. Burada Emevî yanlısı grupları birleÅŸtirdikten sonra bölgede kontrolü elinde bulunduran vali Yûsuf el-Fihrî’yle giriÅŸtiÄŸi siyasî mücadeleyi baÅŸarıyla tamamlayıp Kurtuba’da bağımsız bir devlet kurdu. Dolayısıyla 756 yılından itibaren Ä°spanya topraklarında Endülüs Emevîleri dönemi baÅŸlamış oldu.
 
I. Abdurrahman yönetimi ele almasının ardından ülkede geçmiÅŸten gelen Arap-Berberî ve Araplar arasındaki Mudar ve Yemen merkezli çekiÅŸmeleri etkisiz hale getirmeye çalıştı. Akabinde gerçekleÅŸtirdiÄŸi seferlerle kuzeyde Frankları geri çekilmeye zorladı. 788 yılında vefat eden I. Abdurrahman, oÄŸlu I. HiÅŸam’a iç karışıklıkları asgariye indirilmiÅŸ, Abbâsîler tarafından tanınan bağımsız bir devlet bıraktı. Miladi 788-796 yıllarında Endülüs Emevîleri’ni yöneten I. HiÅŸam, ülkedeki önemsiz iç problemleri hallettikten sonra Ä°spanya’nın kuzeyindeki Hıristiyan topluluklar üzerinde hakimiyet kurdu. Onun zamanında Ä°slâmlaÅŸmaya önem verilmesi sebebiyle yerli halktan pek çoÄŸu Müslüman oldu. HiÅŸam’ın ardından emirliÄŸini üstlenen I. Hakem dönemi (796-820) ise genelde iç problemler ve ayaklanmalarla geçti. Bu isyanlar halifenin aldığı sert tedbirlerle bastırılabildi. Ancak karışıklıklardan istifade eden Franklar 801 yılında Barselona’yı Müslümanlardan aldılar.  
 
I. Hakem’in ardından tahta geçen oÄŸlu II. Abdurrahman (822-852) Endülüs Emevîleri’ne en parlak dönemlerinden birini yaÅŸatmıştır. Dahilî istikrarın saÄŸlanması sebebiyle bu dönemde ülkede refah düzeyi arttı. Arapça dilinin kullanılması ve Ä°slâmlaÅŸma faaliyetleri yaygınlaÅŸtı. Endülüs topraklarını düÅŸman saldırıları karşısında baÅŸarılı bir ÅŸekilde koruyan Müslümanlar bu süreçte Bizans Ä°mparatorluÄŸu ile diplomatik iliÅŸkiler kurdular. II. Abdurrahman’dan sonra Endülüs topraklarında muhtelif sebeplerle dahilî problemler baÅŸ gösterdi. Bilhassa Berberî ve Ä°spanyol asıllı Müvelled’lerin çıkardıkları isyanlar ülkeyi her anlamda zaafa düÅŸürdü. Bunu fırsat bilen Hıristiyanlar da Müslümanlar karşısında üstünlük saÄŸlamaya baÅŸladılar. Miladi 882 yılında baÅŸlayan dahilde ve dış politikadaki istikrarsızlık ve gerileme III. Abdurrahman’ın emirliÄŸe gelmesine kadar devam etti.
 
Yönetimi üstlenmesinden itibaren bilhassa merkezî idareye çekidüzen vermek isteyen III. Abdurrahman öncelikli olarak ülkenin çeÅŸitli bölgelerinde isyan çıkaran Arap, Berberî ve Müvelled toplulukları itaat altına aldı. Dolayısıyla onunla birlikte Endülüs’ün siyasî bütünlüÄŸü yeniden temin edilmiÅŸ oldu. Emir, bir yandan kurduÄŸu birliÄŸi devam ettirebilmek, diÄŸer yandan da Kuzey Afrika’da hızlı bir ÅŸekilde yayılan Åžii Fâtımîlerle güçlü bir ÅŸekilde mücadele edebilmek amacıyla 929 yılında kendisini Nasır-Lidînillah unvanıyla halife ilan etti. Bu ÅŸekilde Abbâsî hilafetine karşı yeni bir Sünni halifelik ortaya çıkmış oldu. III. Abdurrahman bu giriÅŸiminin ardından gerek Fâtımîler, gerekse Ä°spanyol krallıklarına karşı ciddî mücadele baÅŸlattı. BaÅŸarılı askerî seferler sonucunda bir taraftan Leon ve Pamplona krallıklarını vergiye baÄŸlarken, diÄŸer taraftan da Kuzey Afrika’da Fâtımîlere karşı kesin bir üstünlük saÄŸladı.
 
III. Abdurrahman’ın 961 yılında ölümü üzerine yerine alim kiÅŸiliÄŸi ile tanınan oÄŸlu II. Ha­kem geçti. Onun döneminde (961-976) daha önce saÄŸlanan dahilî istikrar sebebiyle Ä°spanyollara karşı elde edilmiÅŸ bulunan üstünlük muhafaza devam ettirildi. II. Hakem zamanındaki asıl geliÅŸim ise ilim ve sanat alanında gerçekleÅŸti. Öyle ki, Endülüs bu süreçte Ä°slâm medeniyetinin en önemli merkezlerinden biri hali­ne geldi.  
 
II. Hakem’den sonra oÄŸlu II. Hisam’ın (976-1009, 1010-1013) çocuk yaÅŸta tahta geçmesinden faydalanan Hacib Ä°bn Ebû Âmir ve onun iki oÄŸlu Abdülmelik ile Abdurrahman iktidarı tamamen ellerine alarak Endülüs Emevîleri’nde kendi adlarıyla anılan Âmiriler dönemini baÅŸlattılar. Onlar elde ettikleri siyasî güç sayesinde istedikleri devlet adamlarını azledip, istediklerinin göreve gelmesini saÄŸladılar. Hatta ülkeyi yönetecek halifelerin tespitinde de birinci derecede rol oynadılar. Kendi adlarına para bastırma ve hutbe okutma gibi faaliyetlere giriÅŸmeleri üzerine ülke halkı Âmirilere karşı ayaklanarak yönetimin yeniden halifelere geçmesini saÄŸladı. Ancak ülkede iç karışıklar önü alınamaz hale geldiÄŸi için siyasî birliÄŸin temini yine de mümkün olmadı. Bu olumsuzluklara Emevîler arasıdaki taht kavgaları da eklenince devletin çöküÅŸü hızlandı. Nihayet 756’da bağımsız bir emirlik olan Endülüs Emevîleri Devleti 1031 yılında tarih sahnesinden silindi.  
 
Emevîlerin yıkılmasından sonra Endülüs’te bağımsız site devletlerinin hüküm sürdüÄŸü Mülûkü’t-Tavâif dönemi baÅŸladı. 1031 yılından 1090 tarihine kadar geçen bu dönemde küçük ÅŸehir devletleri kendi aralarında mücadele ettiler. Bunlar zaman zaman da birbirlerine üstünlük saÄŸlamak amacıyla rakipleri aleyhine Hıristiyan krallıklarla iÅŸbirliÄŸine girdiler. Bu durum ülkede Müslüman hakimiyetinin zayıflamasına sebep oldu. Hıristiyanların da daha önce kaybettikleri topraklarını yeniden ele geçirmeye baÅŸladılar. Öyle ki, 1057 yılında Kastilya Kralı I. Fernando bağımsız devletlerden Eftasîleri, 1062’de Tuleytula’daki Zunnûnîleri ve nihayet Ä°ÅŸbiliye’deki Abâdîleri ağır haraca baÄŸladı. 1085 yılında ise Kastilya Kralı VI. Alfonso ise Endülüs’ün Kurtuba’dan sonra ikinci büyük ÅŸehri olan Tuleytula’i zaptetti. Tehlikenin artması üzerine Endülüs’teki Müslümanların varlığının tehlikeye düÅŸtüÄŸünü gören bazı emir ve ulemâ kendilerine yardımcı olmaları için Kuzey Afrika’da kurulan Murâbıtlar devletinden yardım istediler. ÇaÄŸrıya cevap veren Murâbıtların sultanı Yusuf b. TafÅŸin Endülüs’e geçerek 1086 yılında VI. Alfonso’yu maÄŸlup edip ülkedeki birliÄŸi saÄŸladı, ardından da Endülüs’ü Murâbıtlara baÄŸlı bir vilayet haline getirdi.
 
Murâbıtların Kuzey Afrika’da zayıflaması ve 1147 yılında yıkılmasıyla Endülüs tekrar siyasî kargaÅŸa içine düÅŸtü. Bundan faydalanan Ä°spanyol krallıklar sırasıyla Meriye, TurtûÅŸe ve Laride’ye Müslüman emirlerin elinden aldılar. Bu defa Endülüs Müslümanlarının yardıma yine Kuzey Afrika’da hüküm süren Muvahhidler hanedanı yetiÅŸti. Süratle Endülüs’e gelen Muvahhidler Hıristiyan ordularını geri püskürttükleri gibi pek çok kaybedilmiÅŸ ÅŸehri geri aldılar. Ayrıca 1195 yılında birleÅŸik Hıristiyan ordusunu ağır bir maÄŸlubiyete uÄŸrattılar. Bunun üzerine hazırlanan yeni bir bir Haçlı ordusu 1212 yılında Muvahhidleri maÄŸlup edince Endülüs Müslümanları yine düÅŸman saldırılarına açık hale geldiler. Nitekim Hıristiyan krallar saldırıya geçerek pek çok bağımsız Müslüman emirliÄŸi ortadan kaldırmaya baÅŸladılar. 1227’de baÅŸlayan istilâ hareketi 1250’ye kadar sürdü. Sonuçta Müslümanların elinde sadece Gırnata (Benî Ahmer) emirliÄŸi kaldı.
 
Güç ÅŸartlara raÄŸmen 1462 yılına kadar izlediÄŸi denge politikası sebebiyle varlığını iki buçuk asır devam ettiren Benî Ahmer Devleti, Endülüs’ün yeniden HıristiyanlaÅŸtırılması (Reconquista) projesinin sonucu olarak Kastilya ve Leon Krallıklarının saldırılarına maruz kaldı. 1489’a kadar Gır­nata EmirliÄŸi’nin baÅŸÅŸehrin dışında el-Hâme (Alhama), Ronda, LevÅŸe (Loja), Mâleka, BeyyâÅŸe ve Meriye gibi belli baÅŸlı ÅŸehirler kaybedildi. Sıra Gırnata’ya geldiÄŸinde Müslümanlar ÅŸehrin müdafaası için büyük bir gayret sarf ettilerse de 1492’de teslim olmak zo­runda kaldılar. Bu ÅŸekilde Ä°slâm hâkimiyetinin Endülüs’teki en son bağımsız kalesi de düÅŸ­müÅŸ oldu. Gırnata’nın kaybedilmesinden itibaren Ä°spanya’da kalan Müslümanlar Hıristiyanlığı kabul edenler de dahil olmak üzere bir asrı aÅŸkın bir süre çok büyük sıkıntı içerisin­de yaÅŸadılar ve sonunda tamamen ülkeyi terk etmek zorunda kaldılar.
 
Ä°spanya’daki son bağımsız devletin ortadan kalkmasından on yıl sonra 1502 tarihinde ÅŸehirde kalmış olan Müslümanlar Osmanlı Sultanı II. Bayezid’e elçi göndererek mâruz kaldıkları dinî baskıları ve bu baskılar karşısındaki çaresizlikleri­ni dile getirip yardım talebinden bulundular. II. Bayezid bunun üzerine Kemal Reis kumandasında bir do­nanmayı Akdeniz’e gönderdi. Kemal Reis Ä°spanya kıyılarında kurtardığı Müslümanların Osmanlı topraklarına taşınma­larını saÄŸladı.
 
Ä°spanyollar, 1609-1614 yılları arasın­da ülkede kalan Müslümanların hemen tamamını Endülüs’ten uzaklaÅŸtırdılar. Bu sıra­da Osmanlı tahtında bulunan I. Ahmed, hem Avusturya hem de Ä°ran seferleriy­le uÄŸraÅŸması ve donanmanın yeterince güçlü olmaması sebepleriyle Ä°spanya’ya karşı harekete geçemedi. Bununla be­raber Fas, Ä°ngiltere, Fransa ve Venedik gibi devletlere elçiler göndere­rek Osmanlı Devleti’ne sığınmak isteyen Endülüs Müslümanlarına yardımcı olunmasını istedi. Bu sayede birçok Endülüslü Kuzey Afrika’daki Osmanlı topraklarına ve Ä°stanbul’a ulaÅŸtırıldı.
 
 Prof. Dr. Adem APAK

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.