Sosyal Medya

Åžeyh Bedreddin Ä°syan Etti Mi?

Solcularımız asi olduğu için övüyor Şeyhi, sağcılarımız yine bu gerekçeyle lanetliyor. Ama gerçekten bir isyan hareketinin yaşanıp yaşanmadığı, yaşandıysa da bunun mahiyetinin ne olduğu iki tarafça da merak edilmiyor.



Bu hususu açmamı isteyenler çok oldu ama “Åžeyh Bedreddin hadisesi”nin çok fazla boyutu olduÄŸu için nihayet ÅŸimdi fırsat çıktı bu konuyu tartışmak için.
 
Osmanlı kroniklerinin tamamında “Åžeyh Bedreddin isyanı”ndan bahsedilir. Günümüzün Osmanlı tarih anlatısında da bu “olay” pek sorgulanmaksızın eski kaynaklarda olduÄŸu ÅŸekilde hikâye edilir. 
 
Oysa aynı kaynaklarda, misal olarak söylüyorum, yine Bedreddin’le aynı dönemde gerçekleÅŸen “Düzmece Mustafa hadisesi” de vardır. Yıldırım Bayezid’in ÅŸehzadesi Mustafa Çelebi babasıyla birlikte katıldığı Ankara Savaşı’nda Timur’a esir düÅŸmüÅŸtü. Daha sonra Semerkant’a götürülen ÅŸehzade, Timur’un ölümünün ardından Anadolu’ya dönmüÅŸ ve kardeÅŸi Çelebi Mehmet’e karşı taht kavgasına girmiÅŸti. PadiÅŸahın adamları gerçek Mustafa Çelebi’nin Ankara savaşında esir düÅŸtüÄŸünü, ÅŸimdi ortaya çıkan kiÅŸinin düzmece (sahte) olduÄŸunu yaydılar ama bu propaganda pek ciddiye alınmamış olmalı ki ÅŸehzade hemen her kesimden çok önemli bir destek buldu ve bu hadise payitahtı epeyce zor durumda bıraktı.
 
Åžehzade Mustafa’dan bütün Osmanlı kaynaklarında “düzmece” diye bahsedilir. Ama belirli bir dönemden sonra kaleme alınan metinlerde -sözkonusu adlandırma kullanılmaya devam etse bile- isyan baÅŸlatan kiÅŸinin aslında padiÅŸahın kardeÅŸi olduÄŸu üstü kapalı ifadelerle kabul edilir.
 
Günümüz Osmanlı tarihçileri arasında ise, benim bildiÄŸim kadarıyla, bu ÅŸehzadenin “düzmece” olduÄŸunu düÅŸünen hiç kimse yok. Çünkü konu hakkındaki kaynaklar mukayeseli ve analitik bir yaklaşımla deÄŸerlendirildiÄŸi zaman düzmece iddiasının iktidar mensuplarının ürettiÄŸi bir propaganda aracından ibaret olduÄŸu kolaylıkla görülebiliyor.
 
Ne var ki günümüz Osmanlı tarihçileri “Bedreddin isyanı” konusunda “Düzmece” konusundaki gibi kuÅŸkucu deÄŸiller.
 
Osmanlı geleneksel/resmi tarihyazımının dile getirdiÄŸi hemen her ÅŸeye karşı kuÅŸkuyla yaklaÅŸan “revizyonist” ekolden Colin Imber’ın bile Åžeyh Bedreddin “isyanı” konusundaki genel geçer kabulleri nedense hiç sorgulamadan benimsemiÅŸ olması bana özellikle dikkat çekici gelmiÅŸtir. Resmi anlatıyı “yorumlayarak yeniden üreten” Ä°ngiliz tarihçiye göre Dobruca’daki isyan Bedreddin’in sultanın ajanları tarafından yakalanıp Serez’de yargılanarak asılmasıyla bastırılmıştır. (Colin Imber, “The Ottoman Empire 1300–1650”, Palgrave Macmillan, 2002, sh, 21)
 
Tıpkı “Düzmece hadisesi” gibi, “Åžeyh Bedreddin Ä°syanı”nın da istisnasız bütün Osmanlı kroniklerinde geçiyor olması böyle bir isyanın vuku bulmuÅŸ olduÄŸunu kabul etmek için yeterli sayılmamalı. Çünkü sözkonusu kaynaklara özellikle bu konuda kuÅŸkuyla yaklaşılmasını gerektiren çok ciddi sebepler var. Bunları birer ele almaya çalışacağız.
 
En baÅŸa dönecek olursak, “Åžeyh Bedreddin hadisesi”nin gerçek mahiyetini anlayabilmek yolunda dönemin tarih kaynaklarından doÄŸrudan yararlanmak mümkün deÄŸil. Çünkü ilk dönem Osmanlı tarihçileri de -tıpkı sonraki dönemlerin tarihçilerinin de yapmaya devam edecekleri gibi- ele aldıkları konuları veya anlattıkları hadiseleri hiç kuÅŸku yok ki yönetimin resmî tarih görüÅŸüne uygun ÅŸekilde nakletmiÅŸlerdir. Bu noktadaki en önemli problem ise Osmanlı kuruluÅŸ devrine dair konularda resmi tarih anlatısının dışında fazla alternatif kaynağımız yok. “Anonim Tevarih” adıyla anılan bazı imzasız metinlerde veya menakıbnamelerde ve daha sonraları tabakat tarzı kitaplarda yer alabilen ufak tefek farklılıklar da ciddi bir istisna oluÅŸturmuyor aslında.
 
“Åžeyh Bedreddin ayaklanması”ndan söz eden ilk kaynak “Çelebi Mehmed’in sır kâtibi ve ÅŸehzadelerinin hocası” olarak Edirne Sarayı’nda bulunmuÅŸ olan -yani pek tarafsız kabul edilemeyecek- Suriyeli tarihçi Ä°bn ArapÅŸah’dır. Ä°syan rivayetine yer veren ilk yerli kaynak ise ÂşıkpaÅŸazâde’dir.
 
ÂşıkpaÅŸazâde’den önce kaleme alınan Åžükrullah’ın Behçetü’t-Tevarih’inde ve Bizanslı Dukas’ın kroniÄŸinde ise yalnızca Börklüce isyanından bahsedilir, Bedreddin’in adı bile geçmez. (Ä°bn ArabÅŸah’da ise aksine Börklüce’den bahsedilmez nedense.)
 
ÂşıkpaÅŸazâde Tarihinde Åžeyh Bedreddin kiÅŸisel iktidar hırsı uÄŸrunda tasavvuf yolunu suiistimal ederek haksız bir dava güttüÄŸü için cezalandırılmış bir kiÅŸi olarak anlatılır. DiÄŸer “Tevarih” yazarları da aÅŸağı yukarı aynı bakış açısıyla hikâye ederler Bedreddin olayını. BaÅŸka konularda olduÄŸu gibi bu konuda da kurulan cümleler bile ÂşıkpaÅŸazâde metnindekiyle hemen hemen aynıdır sözkonusu kitaplarda. Ama Oruç Bey, NeÅŸrî, Ä°bn Kemal gibi sonraki kaynaklarda “Åžeyh Bedreddin ayaklanması” konusunda ÂşıkpaÅŸazâde’de yer alan “olayın anlatımı”dır tekrarlanan; müellifin kiÅŸisel yorumları -daha doÄŸrusu hakaret ifadeleri- iktibas edilmez.
 
Bu noktada ÂşıkpaÅŸazade’nin bir tekke mensubu oluÅŸu, dahası tarihteki en büyük sufi isyanının lideri Baba Ä°lyas’ın torunlarından olması önemli bir ayrıntı. Muhtemelen Bedreddin’in suçunun bütün tekke mensuplarını ilzam edecek bir ÅŸekilde ele alınmasının önüne geçmek isteyen derviÅŸ tarihçimiz, kitabının bu konuyla ilgili bölümünde yer verdiÄŸi manzumesinde de “Çürük sôfi dili Allah’ı söyler/Gönülde altun u akçayı soylar” diyerek Bedreddin’in derdinin dünya malı olduÄŸunu, gerçek sufilerin amaçlarıyla aynı olmadığını ileri sürer.
 
Belki de kendi mensup olduÄŸu geleneÄŸi “devlete isyan etmiÅŸ olan sufi grubu” damgasını tek başına taşımaktan kurtarmak, özellikle de ailesinin bunca zamandır taşımakta olduÄŸu bu yükü hafifletmek için… (ÂşıkpaÅŸazâde Selçuklu devrindeki Babailer Ä°syanına öncülük ettiÄŸi bildirilen Baba Ä°lyas’ın soyundandır.)
 
Baba Ä°lyas’ın torununun yazdıklarına mukabil Bedreddin’in kendi torununun Menakıb-ı Åžeyh Bedreddin’de yazdıkları ise Tevârîh-i Âl-i Osman’larda yer alan anlatıdan tamamen farklıdır…
 
Müellif: Ä°brahim Kiraz 

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.