Sosyal Medya

Güncel

Mehmet Acet: Bugünlere nasıl geldik?

Mehmet Acet- Yeni Åžafak



Rusya’dan S-400 hava savunma sistemi almanın Ankara için nasıl bir mantık üzerine oturduÄŸunu biliyoruz.
 
Savunma sanayiini ‘ele güne muhtaç olmadan’ kendi ayakları üzerinde tutan, ‘pazar deÄŸil, ortak olma’ çabası sergileyen, hazır balık almak yerine balık tutmayı hedefleyen, bu doÄŸrultuda 2030 tarihini hedef olarak belirlemiÅŸ bir politika bu.
 
S-400 anlaÅŸmasının Türkiye için en önemli ayaklarından biri, ‘ortak üretim’ ÅŸartına Moskova’nın onay vermesi oldu. Geçenlerde Saraybosna dönüÅŸü “Bu konuda bir sorun var mı” sorusunu yönelttiÄŸim CumhurbaÅŸkanı Tayyip ErdoÄŸan, “Ortak üretim noktasında bizim Rusya ile sıkıntımız yok ve Sayın Putin ile bu iÅŸi ilk görüÅŸmeye baÅŸladığımız andan itibaren bu konuda mutabakatımız var. Ortak üretime de inÅŸallah geçeceÄŸiz. Herhangi bir sıkıntı yok” demiÅŸti.
 
Meselenin bir böyle, bir de baÅŸka bir boyutu var tabii. Savunma sanayii politikasının daha öncelere dayanan bu duruÅŸundan bağımsız olarak, bir de sürecin ürettiÄŸi bir serüven söz konusu.
 
2013’ten itibaren Türk/Amerikan iliÅŸkilerinde yaÅŸanan derin kırılmalar, ABD’nin Türkiye’yi coÄŸrafyasında tek taraflı sıkıştırma ve cezalandırma politikalarının Rus yapımı füzelere yönelimde baskın bir faktör olmasından söz ediyorum.
 
Suriye savaşında Türkiye’yi ‘suya götürüp susuz getirmekle’ baÅŸlayan 2013 sürecinin, güney sınırını PKK kuÅŸağıyla kapatma, eÅŸ zamanlı olarak ‘Rojava projesini’ Türkiye topraklarına taşıma niyetiyle yapıldığını anlamayan kaldı mı?
 
Ä°kincisi, 15 Temmuz’da darbe giriÅŸiminde bulunanların kim/kimler olduÄŸu bütün kanıtlarıyla ortaya çıkmış olmasına raÄŸmen, bu konuda kılını bile kıpırdatmayan, Ankara’nın taleplerinin kırıntısını bile karşılamayan, bu nedenle de “Darbeyi siz mi yaptırdınız” sorusuyla muhatap olmaya devam eden bir ABD’den söz ediyoruz.
 
Bu geliÅŸmelerin ürettiÄŸi derin güvensizlik duygusunun S-400 anlaÅŸması için yapılan yolculuÄŸa etki etmediÄŸini düÅŸünemeyiz.
 
7 Kasım 2016’da, ABD’ye karşı duyulan tepkinin zirve yaptığı bir dönemde CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan’ın anlattığı bir hikâye vardı.
 
Hikâye ÅŸöyle:
 
Eskiden bir ÅŸehirde haset mi haset, hasis mi hasis birisi yaÅŸarmış. Adamın hasetliÄŸi yüzünden komÅŸularıyla arası açık. Mesele ÅŸehrin yöneticisinin kulağına kadar gitmiÅŸ. Yönetici, bu adamı çığırıp kendisine ÅŸunu teklif etmiÅŸ:
 
“Benden ne dilersen onu vereceÄŸim ama bir ÅŸartım var. Ä°stediÄŸin ÅŸeyin iki katını da komÅŸuna vereceÄŸim.” Bir süre düÅŸünen o haset kiÅŸi, “Talebim bir gözümün çıkarılmasıdır” demiÅŸ. Bunun sebebi sorulunca aldığı cevap, “Maksat, komÅŸunun iki gözü çıksın” olmuÅŸ.
 
ErdoÄŸan bu hikâyeyi o vakit, ABD’nin Türkiye’ye karşı izlediÄŸi tutumu yansıtmak için anlatmıştı.
 
2013’te baÅŸlayan tek taraflı cezalandırma politikasının geldiÄŸi noktada, ABD kurumsal yapısı, 6 yıldır hiçbir ÅŸey olmamış gibi davranmaya devam ediyor. ErdoÄŸan’ın bu hikâyeyi anlattığı tarihten iki hafta sonra BaÅŸkan seçilen Trump’ın yumuÅŸatıcı hamlelerine raÄŸmen, izlenen bu tutumdan geri adım atıldığına dair bir iÅŸaret de ortalıkta gözükmüyor.
 
Amerikan basınında, “Türkiye’yi NATO’dan çıkaralım”, “Bu yaptığı iÅŸten dolayı hiçbir zaman unutamayacağı bir ceza keselim” türünden içinde bol bol tehdit barındıran yetkili/uzman görüÅŸleri dillendiriliyor.
 
“Ben istediÄŸim yaparım; Sen de mecbur buna boyun eÄŸeceksin” tutumunun bir yansıması olarak.
 
Bu görüÅŸ sahiplerine göre daha ılımlı gitmeyi öneren baÅŸkaları da var tabii. Ama onların söylediÄŸi de, “ErdoÄŸan’ın gitmesini bekleyelim, sonra iliÅŸkileri tamir ederiz” modunda karşımıza çıkıyor.
 
Bu cümleyi tersinden okuduÄŸunuz takdirde, “ErdoÄŸan nedeniyle Türkiye’yi kontrol edemiyoruz. En iyisi onun gitmesini bekleyelim” türünden bir baÅŸka cümle de kurabilirsiniz tabii.
 
GeçtiÄŸimiz günlerde CumhurbaÅŸkanlığı Sözcüsü Ä°brahim Kalın’ın Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton’la yaptığı görüÅŸmeden ÅŸöyle bir bilgi yansımıştı. Kalın’ın, muhatabına, Türkiye-ABD iliÅŸkilerinin tek taraflı dayatmalarla saÄŸlıklı ÅŸekilde ilerleyemeyeceÄŸi uyarısında bulunduÄŸu bilgisi.
 
ABD’nin Türkiye yaklaşımı, özellikle son 6 yıldır tek taraflı dayatmalarla ilerledi. Gerçi öncesinde de öyleydi ama herkes bu kadar fark etmemiÅŸ olabilir. Önümüzdeki dönemde de, bu yaklaşım terkedilmediÄŸi sürece, Türk/Amerikan iliÅŸkileri kırılgan bir zeminde ilerlemeye devam edecek gibi görünüyor.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.