Sosyal Medya

Özel / Analiz Haber

İskender Pala: İnsandan kalbi çıkardığınızda geriye ne kalır?

Kaynak: Lacivert Dergi



Hocam önce ÅŸunu sormak isteriz; neden "kalp" üzerine bir kitap yazmak istediniz?
 
Hayatım boyunca hep kalbe dair çalışmalar yaptım; ÅŸiirden, aÅŸktan, dostluktan dersler anlattım. Modern hayat ve materyalizm çağı, benim yıllar yılı üzerinde çalışmalar yapıp anlamaya çalıştığım kalbi maalesef bir kenara itip akıl ile her ÅŸeyi anlamaya, anlatmaya ve dizayn etmeye baÅŸladı.
 
Kısacası kalbi masadan silip süpürdü. Oysa insanlık kalbini ne vakit ihmal etmiÅŸse hep ızdıraplar, kavgalar, haksızlıklar ve zulümler sökün edip gelmiÅŸtir. Biraz buna dikkat çekebilmek, biraz da insanların kalplerinin farkına varmalarını saÄŸlamak için Kalp isimli bir kitap iyi olur dedim.
 
Biraz yazım sürecinizden bahsedersek, kitaplarınızı yazmak için hayli uzun araÅŸtırmalar yaptığınızı ve hazırlığınızın oldukça yoÄŸun geçtiÄŸini biliyoruz. Kalp için nasıl oldu bu süreç?
 
Turkuvaz Kitap için bir kitap yazma kararı aldığımızda daha evvelki birikimlerim ve kaynaklarıma ilaveten yeni bir kaynak araÅŸtırması yaptım. Ä°lgili dostlar ve arkadaÅŸlar benim için istediÄŸim hemen her kitabı temin ettiler. "Nasıl bir kitap?" sorusunun cevabı zihnimde o kaynakları görünce ÅŸekillendi. Deneme tarzında ama hikâye eder gibi, bilgi verecek ama ÅŸiir okur gibi, geçmiÅŸten günümüze ama her coÄŸrafyadan…
 
Aylar ve aylarca okudum. Severek, lezzet alarak geçen heyecanlı bir süreçti. Okudukça bölüm baÅŸlıklarım kendiliÄŸinden oluÅŸtu. Çok hacimli bir kitap olsun istemiyordum. Bu sefer de eksiltme süreci baÅŸladı. Bir kalp medeniyetini anlatacak, insana kalbini hissettirecek, kalbe dönüÅŸü yeniden saÄŸlayacak baÅŸlıklara daha itina gösterdim. Yazmaya baÅŸladığımda önce tedirginlik çektim ama kitap yazıldıkça, daha doÄŸrusu kalp kendini yazdırdıkça günler nasıl geçti bilmedim. Hep söylediÄŸim gibi, kalbe yürüyorsanız yolculuÄŸunuz heyecanlı olur ve mutlu biter…
 
Kitabınızın sunuÅŸ bölümünde; "I. ve II. Dünya Harbi'nde kalbini yitiren insanlık onsuz olamayacağını anlayıp kalbe dönüyor" diyorsunuz. Ä°nsanlık nasıl dönecek kalbe?
 
Yitirdiklerini yeniden kazanarak elbette; düÅŸtüÄŸümüz yerden kalkacağız… 20'nci yüzyıl aklı önceledi ve aklının peÅŸinden giderek bilgi çağını, teknoloji çağını, iletiÅŸim çağını getirdi. Ne var ki mutluluÄŸu getiremedi. Ä°nsanlar akıllarının ürettiÄŸi lüks evlerde modern hayatlar yaşıyorlar ama mutlu olamıyorlar.
 
Aile ve sosyal hayatı saÄŸlıklı yürüyen bir toplumda psikolojik rahatsızlıkların olmaması gerekir ama günümüzün en revaçta ilim dallarından birisi psikiyatri. Dahası çocuk psikiyatrisi diye bir branÅŸ var ve her geçen gün geliÅŸiyor. Demem o ki bebeklerimiz daha anne rahminde hastalanıyorlar; zihnen ve ruhen… Peki sebep? Kalp!
 
Kalbine deÄŸer veren ve kalbinin içindekileri (aÅŸk, sevgi, vefa, özlem, ÅŸükür, kanaat, sabır, merhamet, hayâ, tövbe vs.) önemseyen bir toplumda psikolojik hasta kalmayacaktır. Sonuçta insanlık aklın ürettiÄŸi kibir, arsızlık, açgözlülük gibi tavırlara kapılıp acı çekmeye baÅŸladı.
 
Dünyanın yarısı obezitede, diÄŸer yarısı açlıkta; dünyanın yarısı kanını akıtıyor diÄŸer yarısı o kandan nemalanıyor, çocuklar her türlü istekleri yerine getirilerek yetiÅŸtirildiÄŸi hâlde doyumsuz; kinler, hırslar her türlü suça kapı aralamakta… Ve düÅŸünen, akleden, hisseden her insan kalbine yeniden dönmek zorunda. Kalbine dönecek ki ÅŸikâyet ettiÄŸi ÅŸeylerden arınsın, hayatın anlamı ortaya çıksın, insaniyetin gereÄŸi yapılsın.
 
Ä°mam Gazali sık sık kalp ve akıl arasında kıyas yapar. Siz kalbin ve aklın birbiriyle çatışabileceÄŸini düÅŸünüyor musunuz? Kalp ve akıl arasında kalabilir mi insan? Bu ikisi nasıl dengelenir?
 
Derslerimde öÄŸrencilerime sık sık "akıl sıfır numara bir gözlüktür" derim, "kalbinizin önüne koyup bakarsanız sizi götüreceÄŸi yer ile nefsinizin önüne koyarak baktığınızda sizi götüreceÄŸi yer farklıdır." Ä°nsanın aklıyla gösterdiÄŸi bütün çabası, gönlünce bir hayat yaÅŸamak içindir. Akıl güzel ÅŸehirler kurar, gönlünce bir hayat sürmek için. Akıl tasarımlar yapar, gönlün hoÅŸuna gitsin diye. Akıl doktrinler, felsefeler, teoriler üretir, gönlümüzün hedeflediÄŸi mutluluÄŸu yakalamak için… Akıl insana verilmiÅŸ en büyük nimettir ve asla gönül ile çeliÅŸmez ama hayatı, gönlüne göre yaÅŸayan insana farklı, nefsine göre yaÅŸayan insana farklı gösterir. Akıl bilgi getirir ama kalp bilgelik…
 
Kalbin Ä°slam'da ihtiva ettiÄŸi mana ile diÄŸer dünya inanışlarındaki manası arasında ne gibi belirgin farklar var?
 
Bunu yine akıl ve kalp karşılaÅŸtırması üzerinden izah etmek mümkündür. Batı medeniyeti aklını önemsediÄŸi için bilgiye yapışır. DoÄŸu'da bunun iman olması kalp yüzündendir. Batı düzyazı ve makaleyi önemser, doÄŸu ÅŸiir ve denemeyi. Bunlardan birincisi aklın dili, ikincisi gönlün dilidir. Batı'da kalp, "yürek" anlamındadır ama DoÄŸu'da "gönül" olur.
 
Ä°lk bakışta bu kıyaslama birbiriyle çeliÅŸiyor gibi görülebilir ama akıl ile kalbi birleÅŸtirdiÄŸinizde insaniyetin zirve noktası ortaya çıkar. Buna ister "perfect human" ister "insan-ı kâmil" deyin… Yani kalbinizi gönül boyutuyla kullanmadığınız sürece insaniyetinizi israf edersiniz.
 
Mutasavvıflar kalbe çok önem vermiÅŸ, çok vurguda bulunmuÅŸlar. Tasavvuf ehlinin kalbe gösterdiÄŸi bu ihtimamın sebebi nedir?
 
Bunu belki kalp ile gönül arasındaki farkı anlatarak izah edebilirim. Kendinizi bir pencereden bakıyorsunuz farz edin. Cama bakarsanız kir veya buÄŸu görebilirsiniz ama camdan öteye baktığınızda bahçeler, manzaralar, güzelliklere bakıyor olursunuz. Kalp camdır ama gönül camın ötesi… Hakiki sufiler camın ötesini görmek, hissetmek, lezzetini almak için bakan veya camın ötesinde yolculuklar yapan insanlardır.
 
Ä°slam ulemasında kalp üzerine söylenen manevi sözleri genelde okuyoruz, peki Ä°slam dünyasında kalbin anatomisi üzerine bilim adamlarının araÅŸtırmaları var mı?
 
Bu bahse kitabımda bir bölüm ayırdım. Ali b. Abbas'ın daha 10'uncu yüzyılda kalbe dair inkıbaz ve inbisat (sistol-diyastol) sistemini açıklayan kitabından sonra Ä°bn Sina'nın Kanun'u, Mansur b. Muhammed'in Timur için yazdığı TeÅŸrih-i Mansurî'si ÅŸu anda ilk aklıma gelenlerdir. Lakin hakkını teslim etmek gerekir ki kalp üzerine ilk kapsamlı çalışmayı 1750'de hekim Jean- Baptiste Senac yapmış ve kalbin ilk modern kitabını yazmıştır. Modern tıbbın hâlâ kullandığı bir kitaptır.
 
Peygamber Efendimiz bir hadisinde; "Vücutta bir et parçası vardır ki o iyi olursa bütün vücut iyi olur, o kötü olursa bütün vücut kötü olur" diye buyuruyor. Buradan ne anlamalıyız sizce?
 
Yapacağımız bütün iÅŸleri kalbimize sorarak yapmayı anlamalıyız bence. Kalbimiz razı ise veya deÄŸilse… Ä°ÅŸte bir müminin ölçüsü…
 
"Selim bir kalp kiÅŸinin hidayete erdiÄŸi yerdir. Mümin için doÄŸru bilgiyi yanlış olandan ayırt etme yeridir" gibi ifadeleriniz var kitabınızda. Ä°nsanın böyle bir kalbe sahip olabilmesi ya da kalbini bu noktaya getirebilmesi için ne gibi merhalelerden, yollardan geçmesi gerekir dersiniz?
 
Öncelikle kalbe dair erdemlerde taviz vermemesi gerekir. Dostluk, gülümseme, yardımlaÅŸma, ÅŸükür, vefa vs. vs. Åžair Ruhî ne diyordu: "Sanma ey hâce ki senden zer ü sîm isterler / Yevme lâ-yenfau'da kalb-i selim isterler."
 
Åžöyle demek: "A efendi, zannetme ki senden altın ve gümüÅŸ isteyecekler. Hayır, '(evlatların ve malların) fayda vermediÄŸi o günde' senden yalnızca temiz bir kalp istenecek…" Yani "Benim kalbim temiz!" demekle iÅŸ bitmiyor. Temiz kalp elbette çok önemlidir ama asıl önemlisi öte dünyadaki hesabı da temiz kalp ile verebilmekte.
 
"AÅŸk… AÅŸk" baÅŸlıklı bölümde AÅŸk'ın "kalbin hem gıdası, hem ilacı, hem derdi, hem devası" olduÄŸundan bahsediyor ve aÅŸkın 7 kademesinden söz ediyorsunuz. Nedir aÅŸkın bu 7 kademesi?
 
Bu bahsi sabaha kadar konuşsak bitiremeyiz azizim. Dolayısıyla "aşk" diyelim ve gerisini kitaba bırakalım.
 
Organ olarak kalbimize dost ve düÅŸman olan gıdalardan bahsedilir. Peki, hakikatte kalbimizin dostları sizce nelerdir, düÅŸmanları neler?
 
Gülümsemeler dost, kaÅŸ çatmalar düÅŸman, kucaklamalar dost, ötelemeler düÅŸman, sevgiler dost, nefretler düÅŸman, güzellikler dost, çirkinlikler düÅŸman… Bunu çoÄŸaltıp çift yaratılan her ÅŸeyin iyisini dost, kötüsünü düÅŸman ilan edebilirsiniz. Hak Teâla bütün bu çiftleri ölçelim diye bize tek bir kalp vermiÅŸ. Ortağı olmayan, kendine "ev" edindiÄŸi, kırıldığı vakit tamiri mümkün olmayan…
 
Ä°nsanlığın baÅŸlangıcından bu yana her kültür ve coÄŸrafyada belirleyici bir ikon kalp.(…) Kalp her ÅŸeyin içine sinmiÅŸ, her ÅŸey kalp ile sembolize edilir olmuÅŸ. Soru ÅŸu: Bunca kalp ikonu bilinçaltındaki bir arayışın eseri olmasın?" (…) Farkında olalım ya da olmayalım, modern çaÄŸda insanlık kalbinden uzaklaÅŸmanın sancısını yaÅŸamaya baÅŸladı. Materyalizm her ÅŸeyi maddeye indirince insana ait mâna yitirildi. Son yüzyılda somut olanı sahiplenmek için uÄŸraÅŸ veren insan, soyut bir yanının da olduÄŸunun nihayet farkına vardı. Bozulan dengeyi düzeltmek, kayan ekseni yuvasına oturtmak için bir baÅŸlangıç bu. Kalbin önemi, anlamı, mâna ve mefhumu birdenbire laboratuarlardan sosyologların, siyaset bilimcilerin, mutluluk koçlarının, psikiyatristlerin ilgi alanlarına taÅŸtı. Gelinen noktada duygusal zekâyı yeniden inÅŸa etmeye çalışan, kalp saÄŸlığını diÄŸer hastalıkların önünde tutan bir moderniteyle kuÅŸatıldık. Bilim tarihi boyunca bilincin merkezini beyin olarak gören tıp dünyası onun kalp olduÄŸunu söylemeye baÅŸladı. En ileri teknoloji araÅŸtırmacıları bütün mesajların zihin yerine kalp tarafından anlaşılmak üzere kodlandığını itiraf ettiler. Ä°nsan kalbiyle daha mutlu olduÄŸunu keÅŸfettiÄŸinden beridir, ilim adamları her geçen gün kalbin bir baÅŸka yönünü ÅŸaÅŸkınlıkla anlatıyor, hayranlıkla dillendiriyor. Ve sonuç: "Ä°nsanın inanma ihtiyacı kalbine olan ihtiyacı kadar kalbindeki bir ihtiyacın da tezahürüdür."
 
Kalp… Çoktan öÄŸrendik ki beden ile can orada karışıyor, Allah ile kul orada buluÅŸuyor, seven ile sevilen orada kavuÅŸuyordu. Fizik duyguya, kas yığını cevhere dönüÅŸtüÄŸündeyse Åžark coÄŸrafyalarında bir gönül medeniyeti kurulmuÅŸtu. Artık kalp, medeniyetin merkezindeki hükümdar; benzeyiÅŸleri ve benzetiliÅŸleri olan bir efendiydi. KâÅŸânelerdi yeri söz gelimi veya virâneler… Siz deyin saray, ben diyeyim yuva. Kâbe'ydi veya Hira. Beden ve can. Ä°man ve günah. Sonunda kutsal da bayağı da; mümin de kâfir de ona iltica etti. Hem somut hem soyuttu; hem eril hem diÅŸil…. Bazen dindir o ve imandır; bazen erkek ve kadın(…) Odur bize kendimizi hissettiren ve odur hissettiÄŸimiz. Odur bize hakikati gösteren ve odur hakikatimiz. DüÅŸünün bir kez, insandan kalbi çıkardığınızda geriye ne kalır?
 
Sufîlere göre gönül kalbin içindeki özgeden özge bir tecelli mekânıdır ve onu aÅŸkla doldurmadan yaÅŸamak ömrün boÅŸa geçirilmesi demektir. Gönül ancak aÅŸk feyzi ve bereketiyle gerçek servet ve kudrete, hakiki huzur ve mutluluÄŸa kavuÅŸur. Gönlü tanımak için aÅŸk deryasına girmek, vahdet âlemine ulaÅŸmak amaçtır. Âşık, gönlü tanıyınca onun uçsuz bucaksız bir derya olduÄŸunu keÅŸfetmeye baÅŸlar ve orada kulaç atmanın heyecanıyla bütün ömrünü doldurur. Bu deryada ne kadar mesafe kat edilirse gönlün hakikatine o derece yaklaşılmış olur. YaklaÅŸma ise gönlün salt vahdetten ibaret olduÄŸunu keÅŸfetmeye yarar. Sûfî bunu keÅŸfedince geriye kalan dalgalar ve dalgalanmaların tamamının kesrete, fani olana, dünyaya ve mahlûkata ait olduÄŸunun bilincine erer.
 
Gönül kalbin en son mertebesi, belki kalpten maksat olan ÅŸeydir(…) Gönül kalbin ilahî kıblesi gibidir. Kalp bu kıbleye yöneldiÄŸinde uzviyet ve maddeden azadeleÅŸir, belki maddeyi ruh potasında aÅŸk ateÅŸiyle yakıp tüketerek sonsuza ulaÅŸma kabiliyetine erer. Bu bakımdan ruhun geliÅŸip yükselmesi de alçalıp kendini tüketmesi de hep gönülle alâkalıdır. Yaratılmışların en ÅŸereflisiyle, aÅŸağılıkların en aÅŸağısı arasında insanı konumlandıran ÅŸey ancak bir gönülden ibarettir. Erdemler ve erdemsizlikler…
 
Sanma ey hace ki senden zer ü sim isterler/ 'Yevme la yenfau'da kalb-i selim isterler. Åžöyle demeye gelir: Ey Efendi! (Evlatların ve malların) fayda vermediÄŸi günde senden altın ve gümüÅŸ mü isteyecekler sanırsın? (Hayır, o gün geldiÄŸinde) Ä°stenecek ÅŸey bir kalb-i selimdir.
 
Kalb-i selim, yani insanın temiz vicdanı; berrak, temiz, bozulmamış saf numune; nazargâh-ı ilahi, Hakk'ın aynası, tecelli evidir. Hastalıklı kalbe karşı huzurlu bir kalp… Kinden, kibirden, hasetten, nefretten, riyadan, kötülükten arınmış gönül. Dil ile ikrarın tasdiki, kelimelerin ispatı.
 
Selim bir kalp, kiÅŸinin hidayete erdiÄŸi yerdir. Mümin için doÄŸru bilgiyi yanlış olandan ayırt etme yeridir. Kötülüklere karşı mücadelenin verildiÄŸi direnç noktasıdır.
 
.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.