Sosyal Medya

Kürsü

Taha Kılınç: En çarpıcı değişim Arap dünyasından hiçbir güçlü reaksiyon veya reddin gelmeyişi

Taha Kılınç- Yeni Şafak



ABD’nin baÅŸkenti Washington, 26 Mart 1979’da, dünya basınının çok yakından izlediÄŸi bir imza törenine ev sahipliÄŸi yapıyordu. Beyaz Saray’ın bahçesine konulan uzun masanın arkasına Ä°srail, Mısır ve ABD bayrakları yerleÅŸtirilmiÅŸti. Masada oturan üç kiÅŸi de sırasıyla Mısır CumhurbaÅŸkanı Muhammed Enver Sedat, ABD BaÅŸkanı Jimmy Carter ve Ä°srail BaÅŸbakanı Menahem Begin’di. Sıcak kucaklaÅŸmalar, gülüÅŸmeler ve fotoÄŸraf makinelerinin sürekli mesaisi arasında imzalanan metinle, OrtadoÄŸu yakın tarihinde yeni bir dönem baÅŸlıyordu. Daha önce defalarca savaÅŸmış olan Mısır ve Ä°srail arasında artık kalıcı bir barış tesis edilmiÅŸti.
 
Resmî adıyla Camp David AnlaÅŸması’na giden yol, ilginçtir, bir savaÅŸla baÅŸladı:
 
Cemal Abdunnâsır’dan sonra cumhurbaÅŸkanlığı koltuÄŸuna oturduÄŸu 1970’den itibaren Ä°srail’le kapsamlı bir barış için nabız yoklayan Enver Sedat, Washington ve Tel Aviv’in kendisini ciddiye almadığını fark etmiÅŸti. Amerikalılara ve Ä°sraillilere göre, 1967’deki Altı Gün Savaşı, Mısır ordusunu tamamen yerle bir etmiÅŸ, kapasitesini sıfırlamıştı; Mısır ordusundan ve bizatihi Mısır’dan çekinmeye gerek yoktu, kendisini uzun süre toparlayamazdı. Yahudilerin dinî bayramlarından Yom Kipur’a denk geldiÄŸi için bu isimle anılan 1973 savaşı, Sedat’a, Mısır ordusunun yok olmadığını, hâlâ saldırı ve taarruz kabiliyetini haiz olduÄŸunu ispatlama fırsatı tanımıştı. Kısa zamanda ateÅŸkes ilân edileceÄŸinden emin olarak, Sina’daki Ä°srail hattına (Bar Lev Hattı) saldırı emri veren Sedat, neticeden memnundu: Ülkesinin ve ordusunun psikolojisi yeniden düzelmiÅŸ, muhataplarına ciddiyetini göstermiÅŸ, bundan sonra uygulayacağı stratejiyi de garantiye almıştı.
 
SavaÅŸa idealist bir biçimde “Ä°srail’i yok etmek üzere” müdahil olan Suudi Arabistan Kralı Faysal bin Abdulaziz’in 25 Mart 1975’te Riyad’daki sarayında bir suikasta kurban gitmesi, Enver Sedat’a, Ä°slâm dünyası karşısında rahat ve kaygısız biçimde hareket etme imkânı verdi. ABD ve Ä°srail’le Fas üzerinden sürdürülen uzun ve ayrıntılı bir müzakere sürecinin sonunda, Sedat, 19 Kasım 1977’de Kudüs’ü ziyaret ederek Ä°srail’i resmen tanıma noktasında ilk somut adımı attı. Bundan sonrası çok hızlı ilerleyecek, 1978 aÄŸustosunda ABD BaÅŸkanı Jimmy Carter’ın aracılık ettiÄŸi barış görüÅŸmeleri 17 Eylül’de tarafların tam anlaÅŸmasıyla sonuçlanacak, bunu da 26 Mart 1979’daki imza töreni takip edecekti.
 
Mısır’ın, iÅŸgal ettiÄŸi ve yönettiÄŸi topraklar üzerinde Ä°srail’in meÅŸruiyetini resmen kabul ettiÄŸi Camp David Barış AnlaÅŸması’nın en pratik sonucu, Arap dünyasının en güçlü ordusunun, bundan böyle Ä°srail açısından caydırıcı bir düÅŸman olmaktan çıkmasıydı. Bu kazanım karşısında, 1967’de iÅŸgal edilen Sina Yarımadası’ndan çekilmek, Ä°srail açısından oldukça minik bir jestti. Zaten Sina’nın kontrolü ve güvenliÄŸi, anlaÅŸmanın birçok maddesine göre, Mısır’la Ä°srail arasındaki bir dizi koordinasyonla saÄŸlanacağından, Tel Aviv’in kaybı neredeyse yok gibiydi. AnlaÅŸma, Sina’daki Ebû Rudeys ve Ra’s Suder petrol bölgelerinden Ä°srail’in cömertçe faydalanabilmesine dair bir paraf bile içeriyordu.
 
Mısır’a ABD’nin ekonomik ve askerî yardımlarını garanti altına alan Camp David Barış AnlaÅŸması Kudüs, Batı Åžeria ve Gazze’nin geleceÄŸine dair herhangi bir uzlaÅŸma ihtiva etmiyordu. Ä°mzaların atılmasından bir yıl sonra, Ä°srail’in Kudüs’ü “ebedî baÅŸkent” ilân etmesinden de anlaşılabileceÄŸi gibi, Mısır tarafı daha çok kendi menfaatine ve elde edeceÄŸi neticeye odaklanmıştı. Çok iyi bilindiÄŸi üzere, Sedat’ın bu kendini kurtarma ve Ä°slâm dünyasının genelini bir yana bırakarak Mısır’ı Ä°srail’le yan yana getirme hamlesi, hayatına mal olacaktı. Filistinlileri hiçe sayan ve Mısır’ı Filistin davasından soyutlayan Camp David Barış AnlaÅŸması’nın doÄŸurduÄŸu öfke ortamında, Sedat, kendi ordusundaki bir yüzbaşı tarafından 6 Ekim 1981 günü öldürülecekti.
 
***
 
Beyaz Saray, önceki gün, yine önemli bir imza törenine ev sahipliÄŸi yaptı. Ancak bu defa masada herhangi bir Arap lideri veya temsilcisi yoktu. ABD BaÅŸkanı Donald Trump, yanına Ä°srail BaÅŸbakanı Benyamin Netanyahu’yu alarak, Golan Tepeleri’ndeki Ä°srail iÅŸgalinin meÅŸruiyetini tanıyan kararnameyi imzaladı. GeçtiÄŸimiz mayıs ayında Kudüs’ün Ä°srail’in baÅŸkenti olarak resmen tanınmasından sonra, ABD yönetimi iÅŸgale meÅŸruiyet saÄŸlayan bir adım daha atmış oldu.
 
Camp David’den bu yana geçen 40 yıllık süreçte, en çarpıcı deÄŸiÅŸim, bir Arap toprağının ABD tarafından Ä°srail’e peÅŸkeÅŸ çekiliÅŸine karşı, Arap dünyasından hiçbir güçlü reaksiyon veya reddin gelmeyiÅŸi. Sedat anlaÅŸmayı imzaladıktan sonra öldürülmekle kalmamış, Mısır da kurucusu olduÄŸu Arap BirliÄŸi’nden ihraç edilerek, birliÄŸin merkezi Kahire’den Tunus’a taşınmıştı. Sedat’ın hayatına mal olan öfke, günümüzde yerini genel bir kabulleniÅŸ ve boÅŸ vermiÅŸliÄŸe terk etmiÅŸ görünüyor. ABD ve Ä°srail’i böylesine pervasız davranmaya sevk eden ÅŸey, tam da bu zaten.
 
***
 
Ä°srail meselesini ve iÅŸgali, Ä°srail ve ABD üzerinden konuÅŸmak, artık büyük ölçüde vakit kaybı. Karşı cephe, oldukça net bir pozisyon takınmış durumda. Hatta ABD BaÅŸkanı Donald Trump, seleflerinin aksine, açıkça iÅŸgalden yana tavır takınarak tutarlı bile davranıyor. Kendisinden önceki baÅŸkanlar iÅŸgali dilleriyle kınıyor, elleriyle destekliyordu. Trump, gayet dürüst.
 
Ä°srail ve iÅŸgal, Ä°slâm dünyasının tutumu, meseleye yaklaşımı, kendi içindeki bölünmüÅŸlüÄŸü ve kavgaları çerçevesinde konuÅŸulmalı. DüÄŸüm burada olduÄŸu gibi, muhtemel bir çözüm de burada çünkü.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.