Sosyal Medya

Özel / Analiz Haber

Mahşerin dört atlısı: Malkoçoğlu, Battalgazi, Karaoğlan, Tarkan... .

Fetihten fethe, zaferden zafere koşan bu kahramanlar milletin ümit ateşini her daim canlı tuttular. Tarihî hafızanın oluşmasında ve nesilden nesle aktarılmasında her türlü eleştiriye rağmen önemli bir rol oynadılar. .



Sinemanın, dünyamızı kahramanlarla doldurduÄŸu günlerdeyiz. DC bir taraftan, Marvel diÄŸer taraftan dört bir yanımızı kuÅŸatıyor. Tek başına kahramanlıkları yetmiyormuÅŸ gibi ekip olarak bir araya gelip dünyayı, evreni, insanlığı kurtarıyorlar. Afili sözleri, şık kıyafetleri ve imkânsızı yerle bir eden güçleri var. Kültür endüstrisi içerisinde hedef kitleye ulaÅŸmak için her yolu deniyorlar. Kapitalist sistemin yolcusuyuz; "Çekilin önümüzden" dediklerini duyar gibiyiz. Kabul edelim; baÅŸarılı iÅŸler yapıyorlar. Sinemanın etkileyici gücünü ve tüm olanaklarını kullanıyorlar. Sonrasında ise bu kahramanlara öykünerek yetiÅŸen milyonlarca çocuk, kendi topraklarından uzakta Yenilmezler ve Adalet Ligi'yle tanışmak için fırsat kolluyor. Zihinleri büyülenmiÅŸ, hayalleri deÄŸiÅŸmiÅŸ gençler, vatan-millet deyince sırtını çeviriveriyor.

Peki, bizim kahramanlarımız yok mu? Gücü bizim anlayacağımız ölçüde, türküsü dilinde, oturup çay içen tam deminde… Var, var! Hem de at üstünde ok atabilen kahramanlardan…

Fatihler, Yavuzlar sahnede

Anadolu'nun baÄŸrından yeni bir Türk devleti doÄŸarken demir aÄŸlarla örülür dört bir yan. Atatürk'ün önderliÄŸinde yürür bir millet. ÖÄŸünür, çalışır, güvenir. II. Dünya Savaşı sonrasında ekonomik, siyasal ve kültürel darboÄŸazın içinde yeni bir gün doÄŸmaktadır Türkiye'de. Çok partili hayata geçiÅŸle birlikte demokraside yeni adımlar atılır, ülkede kalkınma hamleleri göze çarpar. Umutlar yeÅŸermiÅŸtir. Türk sinemasında sinemacılar dönemi baÅŸlamıştır. Lütfi Akad, Metin Erksan, Halit RefiÄŸ yönetmen koltuÄŸuna geçer, yeni türler, konular beyazperdede yerini alır. Sinema salonları artmakta, bu yeni eÄŸlence aracı ilgi görmektedir. Giovanni Scognamillo'nun ifadesiyle Taksim, sinemaya giden şık erkek ve kadınlar ile doludur. Bugünün mısır cipsi tartışmalarının ötesinde sinemanın bir "kültür" iÅŸi olduÄŸu ortaya çıkmaktadır.

Ä°ÅŸte yerli sinemanın kendini bulduÄŸu bu yıllarda tarihiyle tanışan millet "kahramanlarını" aramaktadır. Adsızlığına aldırmadan iyisiyle kötüsüyle bu toprakların derdini anlatacak olan Türk sineması, kahramanlarına sarılır hızlıca. Osmanlı'yı ötelemeye gerek yoktur. Artık padiÅŸahlar hain, din adamları düzenbaz deÄŸildir. Gururu incinmiÅŸ milletin kendine güvenmesi gerekmektedir. Öyleyse altın günlere baÅŸvurmak en iyisidir. Meçhul askerlerle birlikte efsanevi günlere uzanmak can suyu gibi gelir. Ne yapmak lazımdır? Cevap gecikmez: Tarihe eÄŸilmek. Öyle de olur, 1950'lerle birlikte ÅŸanlı tarihimizin en görkemli dönemleri beyazperdeye aktarılır. YeÅŸilçam'da tarihî filmler dönemi baÅŸlar. Fatihler, Yavuzlar sahneye çıkar.

Ä°stanbul'un Fethi (1951) daha sonraları "Tarihî kostüme avantür" ya da baÅŸka bir ifadeyle "Tarihî macera filmlerine" kapı aralar. Aydın Arakon imzalı dönemin en pahalısı olan bu büyük prodüksiyon, seyircinin yoÄŸun ilgisi ile karşılaşır. Kalabalık figüranlar, kostüm ve dekorlar ilgi uyandırır. Hollywood esintili ama yerli öykü, gururları okÅŸamıştır. Mehterler çalmakta, kadırgalar yol almakta, yeniçeriler kılıç sallamaktadır. Türk sineması, tecrübesizlik ve yokluk yıllarında eriÅŸtiÄŸi bu cesur giriÅŸime, ne gariptir ki bir daha tam 61 yıl sonra cesaret edebilecektir. Fetih 1453 tıpkı ilk film gibi bütün eleÅŸtirilere raÄŸmen tarihî filmlerin önünü açacak, yapımcıları cesaretlendirecektir.

Ä°stanbul'un Fethi 'nden sonra II. Selim'in Gözdesi (1950), Barbaros Hayrettin PaÅŸa (1951), Yavuz Sultan Selim (1952), Yıldırım Beyazıt ve Timurlenk (1952), Kızıl TuÄŸ (1952) gibi pek çok tarihî film çekilir. Bu filmlerin çekilmesinde dönemin popüler tarihi romanlarının etkisi de büyüktür. Özellikle Abdullah Ziya KozanoÄŸlu, sürecin önemli isimlerinden biri hâline gelir. DiÄŸer tarafta ise, bugün unutulan Türk çizgi romanları vardır. Ratip Tahir Burak'ın öncülüÄŸünde baÅŸlayan tarihî çizgi romanlar gazetelerin en prestijli ürünleridir ve sıkı takipçileri vardır. Genç karikatürist Suat Yalaz, baÅŸarılı öyküleri ile bu sürece önemli katkı saÄŸlar. Türk çizgi romanı altın yıllarını yaÅŸamaktadır.

Arka plana baktığımızda ise yeni bir dönüÅŸüm içindeki Türkiye ekonomik sıkıntılar ile boÄŸuÅŸmaktadır. Toplumun yeniden keÅŸfi ÅŸeklinde ortaya konan sinemasal anlayış, ÅŸehir ile köy arasında oluÅŸturulan boÅŸluÄŸu, bu ikisini birbirine tanıtma yoluyla doldurmaya çalışmaktadır. GeçmiÅŸ ve ÅŸimdi ile koparılan baÄŸlar sonucu meydana gelen kimlik bunalımına çözüm üretmek için uÄŸraşılmaktadır. Ä°ktidar sahipleri Cumhuriyet'in ilanı ile oluÅŸturulmaya çalışılan kimliÄŸi geleneksel kimlikle barıştırma derdinde, zaman zaman da terk niyetiyle yeni bir kimliÄŸin peÅŸindedirler. Ä°ktidarlar tarihî filmlere destek verir zira tarihin tozlu sayfalarından çıkan kahramanlar, kurgusal hikâyeler vasıtasıyla iktidardaki ideolojiye de hizmet etmektedirler.

Schlesinger'in ifadesiyle arzu edilen tarih yazılmaktadır. Tarihî filmler dönemin en sevilen en tutulan filmleri hâline gelmiÅŸtir. Popüler milliyetçi bir söylem ile çekilen bu filmler, teknik yetersizliklerine ve senaryodaki eksikliklerine raÄŸmen seyirciyi tatmin eder. Üstünkörü ele alınan karakterler, alelacele çekilen planlar ve özensiz kurgular bile filmlerin ticari baÅŸarısını engelleyememektedir.

Savulun kahramanlar geliyor!

1970'lerde özlediÄŸimiz türün daha kapsamlısını görürüz. Macerası, aÅŸkı ve aksiyonu boldur kahramanlarımızın. Fatih'in Fedaisi Kara Murat'ın, Battalgazi'nin, KaraoÄŸlan'ın, Bizans'ı dize getirdiÄŸi yıllardır bu yıllar. Çin'e Vikinglere kafa tutarız. Türkiye zorlu bir siyasal süreçten geçerken halkın rahatlamaya ihtiyacı vardır ve sinema en iyi kaçış yoludur. Seyirci, özlediÄŸi ÅŸanlı günlerine bu filmler ile döner.

Daha çok uyarlama olarak çekilen bu filmler, gördüÄŸü ilgiyle birlikte seriye dönüÅŸür. Farklı türler ile birleÅŸtirilerek deneysel çalışmalara imza atılır. Senaryoların olup olmadığı meçhuldür ancak bu filmlerin fantastik dünyalarda gezinip geldiÄŸi bir gerçektir. Türk olmanın dayanılmaz ağırlığıyla olumlu sıfatları yüreÄŸinde barındıran kahramanlar, Ä°slam'ın yenilmez kılıcını, kâfirin boynuna dayar.

MalkoçoÄŸlu , Kara Murat ve Battal Gazi sırayla YeÅŸilçam'da arzı endam ederler. Osmanlı akıncıları olarak genelleyebileceÄŸimiz bu alt türü baÅŸlatan film ise Ayhan BaÅŸoÄŸlu'nun çizimleri ile hayat verdiÄŸi MalkoçoÄŸlu 'dur (1966). BaÅŸoÄŸlu, vatani görevini yaptığı Kore'de Türk ÅŸehitliÄŸinden oldukça etkilenir. Kafasında oluÅŸan fikirleri Osmanlı akıncıları üzerine yönlendirir. Osmanlı akıncı birliklerinden MalkoçoÄŸulları onun için biçilmiÅŸ kaftan bir malzemedir. 1964 yılında hayata geçirdiÄŸi MalkoçoÄŸlu projesi, beklenen
den çok daha büyük ilgi görür. Süreyya Duru hızlı bir manevrayla, sevilen karakteri beÅŸ defa beyazperdeye taşır: MalkoçoÄŸlu (1966), MalkoçoÄŸlu Krallara Karşı (1967), MalkoçoÄŸlu Kara Korsan (1968), MalkoçoÄŸlu Akıncılar Geliyor (1969) ve MalkoçoÄŸlu Ölüm Fedaileri (1971). Artık Türk'ün gücünü dünyaya gösteren bir kahraman vardır. Cüneyt Arkın, bin bir emekle bu karaktere can verir. Arkın, türün en sevilen jönlerinden biri olarak MalkoçoÄŸlu dışında Kara Murat ve Battal Gazi rollerinde de karşımıza çıkar. Artık o cümle kötülüÄŸün karşısındaki yılmaz Türk'tür.

Sevilen akıncı kahramanlarımızdan bir diÄŸeri ise Fatih'in Fedaisi Kara Murat'tır. Kara Murat, ilk olarak tarihî kostüme avantür filmlerinin aranan ismi olacak Natuk Baytan tarafından Türker Ä°nanoÄŸlu'nun yapımcılığında sinemaya uyarlanır. Yıl 1972'dir. Kıbrıs Barış Harekâtı ülkede milliyetçilik rüzgârları estirmektedir. Kara Murat , bu rüzgâr ile büyük hasılat elde eder ve yedi devam filmiyle en uzun soluklu sinema kahramanlarımızdan biri olur. Herkes Kara Murat için canını feda etmeye hazırdır. Kara Murat ise herkesi kurtarmaya yemin etmiÅŸtir. Gözünü budaktan sakınmadan dalar düÅŸmanın içine…

Anadolu'nun TürkleÅŸtirilmesi sürecinde ortaya çıktığı ifade edilen Battal Gazi, YeÅŸilçam'ın unutulmaz kahramanlarındandır. Ä°lk Battal Gazi filmi, tarihî kostüme avantür filmlerin ilk örneklerini verdiÄŸi yıllarda çekilir. Çok dar bir bütçe ile Sami AyanoÄŸlu, Battal Gazi Geliyor (1955) filmiyle bizleri Battal Gazi ile tanıştırır. Cüneyt Arkın ile bütünleÅŸecek olan Battal Gazi'nin dört devam filmi daha çekilir: Battal Gazi (1966), Battal Gazi Destanı (1971), Battal Gazi Geliyor (1972), Battal Gazi'nin OÄŸlu (1974).

Orta Asya'dan selam var

Sevilen filmlerin bir ucu da Orta Asya'ya uzanır. Ata yurttan Tarkan ve KaraoÄŸlan çıkagelir. Ä°lgiyle takip edilen tarihî çizgi romanlardan olan bu iki karakter de, Levent Cantek'in tanımıyla "Türk Tarih Tezi"nin, diÄŸer bir deyiÅŸle Ä°slami özelliklerinden arındırılmış seküler bir milliyetçi söylemin kahramanıdırlar.

Suat Yalaz'ın hayat verdiÄŸi KaraoÄŸlan, ilk kez Atıf Yılmaz'ın yönetmenliÄŸini yaptığı Cengiz Han'ın Hazineleri filminde görülür. KaraoÄŸlan, yapım ve yönetmenliÄŸini Suat Yalaz'ın yaptığı filmlerle efsaneye dönüÅŸür. Kartal Tibet'e ilk baÅŸrolünü vererek ona ÅŸöhreti getiren Yalaz, ÅŸu KaraoÄŸlan filmlerini çeker: KaraoÄŸlan-Ejder (1967), Camoka'nın DönüÅŸü (1968), KaraoÄŸlan Åžeyhin Kızı (1971). Farklı yönetmenler de KaraoÄŸlan filmleri çeker ama aynı etkiyi yapamazlar. Yıllar sonra 2013 yılında Suat Yalaz'ın desteÄŸi ile yeniden beyazperdede kendini gösteren, Kudret Sabancı imzalı KaraoÄŸlan da beklenen baÅŸarıyı göremez ve giÅŸede büyük hüsrana uÄŸrar.

Kartal Tibet'in kurduyla "Türk'ün gücünü" gösterdiÄŸi Tarkan filmleri ise Ergenekon ve DiriliÅŸ destanlarına göndermeler içerir. Tunç BaÅŸaran, Tarkan filmlerinin ilkini 1969 yılında tamamlar. Sezgin Burak'ın senaryosunu yazdığı filmde Hun Ä°mparatoru Atilla'nın akıncısı Tarkan (Kartal Tibet), Mars'ın sihirli kılıcını almak için Romalılarla ve Vandallarla savaÅŸmak zorundadır. Tarkan serisi Tarkan Camoka'ya Karşı (1969), Tarkan Canavarlı Kule (1969), Tarkan Viking Kanı (1971), Tarkan GümüÅŸ Eyer (1970), Tarkan Altın Madalyon (1972), Tarkan Güçlü Kahraman Kolsuz Kahramana Karşı (1973) filmleri ile devam eder. Orta Asya'dan gelen korkusuz Türk, Anadolu topraklarında çok sevilir. Çelimsizdir, güçsüzdür, üzerine oturmayan bir kıyafeti vardır ancak cesareti, dayanıklılığı, zekâsı ve yakışıklılığı ile dünyaya meydan okuyarak milletini korur ve adaleti saÄŸlar.

En azından safları belli

Fetihten fethe, zaferden zafere koÅŸan bu kahramanlar milletin ümit ateÅŸini her daim canlı tuttular. Tarihî hafızanın oluÅŸmasında ve nesilden nesle aktarılmasında her türlü eleÅŸtiriye raÄŸmen önemli bir rol oynadılar.

Türklük ve Müslümanlık mitolojisine dayanan öykülerin anlatıldığı tarihî filmlerimizde kahramanlar, zayıf yönlerden azade, yiÄŸit, savaÅŸçı, dürüst, koruyucu, güçlü Türk erkeÄŸi olarak tasvir edilirler. YaÅŸanan zamanların belirsizliÄŸinde, millet sevgisi ile düÅŸmanı bertaraf etmek için var güçleri ile çalışırlar. Kimi zaman örgütlü olarak kimi zaman bireysel mücadelelerini sürdürürler ama her daim olayların odak noktasında onlar vardır.

Toplumun bir araya gelebilmesi için ortak düÅŸmanlar seçilir ya da geçmiÅŸteki düÅŸmanlar yeniden hedef gösterilir. Toplum, gelecek ve sahip olunan tüm deÄŸerler ciddi bir tehlike altındadır. Çözüm benlikten vazgeçerek bir araya gelmek aynı çatı altında mücadele etmektir. Maziden alınan güç ile gelecek yeniden inÅŸa edilir. Bu yüzden tarihî filmlerde sık sık toplumun huzur, refah ve birlikte yaÅŸadığı altın günlere göndermeler yapılır. O dönemler uzun uzadıya iÅŸlenir. O günlerin bir daha geleceÄŸi, gelmemesi için hiçbir sebebin olmadığı, sadece inanmanın ve "feda" etmenin (bu bazen aile, bazen arkadaÅŸ, bazen mal-mülk, bazen makam-mevki, bazen de kiÅŸinin kendisi olur) gerekliliÄŸi üzerinde durulur. Toplumun köklerine dönerek her daim umutlarını taze tutması saÄŸlanır. Yedidal'ın da belirttiÄŸi gibi ulusal hafızaya seslenen kültür ürünleri içerisinde görsel olanın algılanışındaki kolaylık, sinemanın, ulusal kimliÄŸin ÅŸekillenmesi ve korunmasında hep bir adım önde olmasını saÄŸlamıştır.

Tüm eksikliklerine ve ticari anlayışın ürünü olmalarına raÄŸmen bu filmlerin bir nesle vatan ve bayrak sevgisi aşıladıkları inkâr edilemez. En azından bu topraklar için ne tür mücadeleler verildiÄŸi öÄŸrenilmiÅŸtir. TaÅŸranın uzun bozkırlarında, ÅŸehirlerin dar sokaklarında çocuklar, Battal Gazi, Kara Murat olup tahta kılıçlar ile nice mücadelelere giriÅŸmiÅŸlerdir. "Anten çevirme elemanı" olarak tavanlarda gezinildiÄŸi 1990'ların özel televizyonlu yıllarında, karıncalar ayıklanarak izlenmiÅŸtir bu filmler. Necefli maÅŸrapa ile sanatı ve tarihi birleÅŸtiren apolitik çocuklar, yüreklerinde hep bir sıcaklık hissetmiÅŸlerdir. Galeyana gelip cümbür cemaat, bütün mahalle Bizans'a akınlar yapmıştır. Marangozlar kılıç üretimi için bin bir rica fazla mesai yapmıştır. Gayri ihtiyari ağızdan çıkan "Hey gidi günler hey" belki de o dönemde en sık kullanılan nidadır.

Bugünün çocukları belki kitaplarını okumayacak, destanlarını dinlemeyecek, türkülerini ezberlemeyecek ama hep ortak milli bilinç mahareti ile "Battal Gazi", "Kara Murat", "MalkoçoÄŸlu", "Tarkan" adları hafızalarında kalacak çünkü bu filmler içten ve samimiydiler. Belki de bu yüzden hâlâ televizyonlarda, dijital platformlarda, sinema sitelerinde gösteriliyorlar. Belki de bu yüzden sosyal medyada binlerce içerik üretiliyor, yorumlar ve paylaşımlar yapılıyor onlar için.

 

Mesut Tekin / Lacivert Dergi

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.