Sosyal Medya

Özel / Analiz Haber

İskender Pala: Edebin dünya ehli için ayrı, dindarlar için ayrı, ârifler için ayrı kıstas vardır

Edebiyat kelimesinin kökü 'halkı ziyafete davet' anlamı taşıyan Arapça 'edb' mastarıdır.



Sufilerin 'edeb' kelimesini sık tekrarlamaları veya bazı ariflerin 'Edeb ya hu!' ÅŸeklinde levhalar yazdırtıp duvarlarına asmaları belki de kelimenin bu mastar anlamına bir göndermede bulunmaktaydı. Çünkü 'E-De-B' kelimesi 'Eline, Diline, Beline (sahip olmak)' gibi bir hayat prensibini hatırlatıyordu. Nitekim edepli (terbiye ve haya sahibi, ölçülü, zarif) veya edepsiz (utanması olmayan, terbiyeden yoksun) kelimesinin açılımı da aslında 'edb' kökünün bizzat insan için mutlak lüzumlu görülen bir anlamını bize sunar. Ä°nsan ki yaptığı iÅŸ veya gösterdiÄŸi baÅŸarı ile halkı ziyafete davet etmeli, gelecek kuÅŸaklar için bir ÅŸeyler üretip eÄŸer mümkünse onlara bir ziyafet çekebilmelidir. Dünyaya geliÅŸten maksat da zaten insanlık adına bir sofra donatmak, dünyaya yeni bir ÅŸeyler katıp öyle gitmek deÄŸil midir?.

Sufilere göre edeb, 'hep güzel ÅŸeylerle birlikte olma' demektir. Zünnun-ı Mısrî, edeb gözetmeyen bir müridin sufilik yolunda mesafe alsa da bir gün baÅŸlangıç noktasına döneceÄŸini söyler. Sufiler edebi genelde ikiye ayırır: Zahirî edeb (beden ve ÅŸeriatla ilgilidir) ve batınî edeb (kalb ve Hak ile ilgilidir). Burada önemli olan batınî edebdir. Çünkü iÅŸin güzel oluÅŸu dışı da güzel gösterir, ama dışın güzel oluÅŸu içe tesir etmez, bilakis riyaya kapı aralar.

Anlatırlar ki ünlü sufilerden Ebu Hafs müritleriyle birlikte hacca giderken BaÄŸdat'ta Cüneyd'i ziyaret etmiÅŸler. Cüneyd misafirlerinin çok terbiyeli ve nazik tavırlarını görünce Ebu Hafs'a, 'MaÅŸallah!.. Müritlerini saray mensupları gibi edeplendirmiÅŸsin!' buyurmuÅŸ. Bunun üzerine Ebu Hafs, müritlerinin yapmacıklı birer gösteriÅŸ meraklısı olmadıklarını açıklamak üzere 'Hayır, onların batınlarındaki edeb, zâhirlerine yansımıştır!' cevabını vermiÅŸ.

Edebin dünya ehli için ayrı, dindarlar için ayrı, ârifler için ayrı kıstas ve görüntüleri olduÄŸu, her mesleÄŸe veya toplum kademesine göre baÅŸka edeblerden söz edilebileceÄŸi, 'Güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderilen' Efendiler Efendisi'nin Muhammedî edeb ile ümmetine örnek olduÄŸu, velhasıl 'insan' olmak için edebin ilk ÅŸart sayıldığı açıktır. BaÅŸka bir ifadeyle, edeb, insanın gündelik yaÅŸamını baÅŸtan sona kuÅŸatmadığı sürece huzurlu bir hayattan söz edilemez. Her halin ve her tavrın bir adâbı (edebler silsilesi) vardır. Söz söyleme âdâbı, dinleme âdâbı, sofra âdâbı, sokak âdâbı, ev âdâbı, ziyaret âdâbı, ibadet âdâbı, oyun âdâbı, hatta tuvalet âdâbı...

***

'Edb' mastarının isim hali olan 'edeb' kelimesi, 'yerinde ve ölçülü davranma melekesi, herkese karşı iyi davranma, her hususta haddini bilip sınırı aÅŸmama, terbiye, nezaket, usluluk, zarafet, incelik, kibarlık, beÄŸenme, alışkanlık, gelenek' gibi anlamlar taşır. 'Nefsi hatadan koruyacak ÅŸeyleri bilmek' veya 'sahibini kınanıp utandıracak hallerden koruyan yetenek' anlamı da yine edeb kelimesi hakkında sözlüklerde kayıtlıdır. Eskilere göre edeb genel bir kavramdır ve 'güzel ahlakın tamamı'nı ihtiva eder. Bu durumda edeb için, 'güzellikler ve iyiliklerin toplu adı' da diyebiliriz. Ä°nsanı hayra ve doÄŸruluÄŸa davet eden her ÅŸey, yani insaniyet kavramının içini dolduran bütün erdemler (iyilik, dürüstlük, çalışkanlık, yardımseverlik, güzel ahlak, gülümseme vs.) edeb kelimesinde bir karşılık bulur. O halde âdem olmanın, yani adam olmanın özü ve özeti edepli olmaktır. Bu yüzdendir ki daha VII. yüzyıldan itibaren Ä°slam medeniyeti çerçevesinde yazılan ahlak kitaplarının çoÄŸunun isminde edeb kelimesini görürüz. Ä°bn Mukaffa'nın Edebü'l-Kebîr veya Edebü'-SaÄŸîr adlı risaleleri insanın baÅŸarılı olabilmesi ve saÄŸlıklı iletiÅŸimin yollarını gösterip iyi ahlakı öÄŸütler. Ä°bn Kuteybe'nin, Ebu Bekir Hassâf'ın ve Buharî'nin bu konudaki kitapları neredeyse günümüzün baÅŸarılı olmanın yollarını anlatan moda kitaplarına benzer. Yani insanlar her devirde güzele ve mükemmele ulaÅŸmayı öÄŸütleyen kitaplar yazmışlardır. Daha sonraki çaÄŸlarda yazılan edeb kitapları ise birdenbire didaktik ahlak ve edebiyat konularıyla dolmaya baÅŸlamıştır. Artık geliÅŸip olgunlaÅŸan ahlakî-edebî hikmetler, seçkin ve münevver zümrenin örmek alınabilecek duygu, düÅŸünce ve hayat tarzları, insanı merkeze alan hikmet ve bilgi vs. konular herkesin merak ettiÄŸi ÅŸeyler arasına girmiÅŸtir.

Atalarımızın insanı edepli kılan, iyi ve güzel ahlaka ulaÅŸtıran bilgi için genel mânâda 'edebiyat' kelimesini kullanmaları XIX. yüzyıla rastlar. Daha önce 'ahlak, töre, muaÅŸeret, karşılıklı güzel iliÅŸkiler vs.' demek olan edeb kelimesi Tanzimat yıllarından sonra literatür anlamında edebiyatı da karşılamaya baÅŸladı. Yani insanın ebed içinde sürmesi istenen mükemmel hayat, birdenbire edebiyatın omuzlarına yüklendi. O güne kadar süre gelen lugat (sözlük bilgisi), sarf ve nahiv (dilbilgisi), iÅŸtikak (kelime türeme bilgisi, etimoloji), meanî (anlam bilim), beyan (açık ve anlaşılır söz söyleme bilgisi ve edebi sanatlar), bedi (güzel ve doÄŸru söz söyleme bilgisi), karz-ı ÅŸiir (ÅŸiir sanatı, poetika), aruz, kafiye (uyak), inÅŸa (süslü nesir bilgisi), hat (güzel yazı, kaligrafi) gibi edebî bilimler de edebiyatın hizmetine verildi. Sonunda edebiyat sayesinde daha zarif, daha bedii, daha bahtiyar bir ömür tasavvuru geliÅŸtirildi.

Åžimdi soru ÅŸu: Bu tasavvur yalnızca bir hayal olarak mı kaldı; yoksa gerçekten edebiyat ile dostluÄŸumuzdan hayatımıza yeterince güzellik yansıyor mu?!.. Cevabı her kiÅŸi kendi edebiyat serüvenini yeniden deÄŸerlendirerek versin lütfen. Sonra da isteyenler edebiyat vasıtasıyla 'edb'e ulaÅŸsın, isteyenler derinlikli ve mutlu bir 'edeb' ülkesinde yaÅŸasın.

BERCESTE

Ehl-i irfân arasında aradım kıldım talep

Her hüner makbûl imiÅŸ, illâ edep, illâ edep

Laedrîa

Bilgeler arasında en makbul hünerin hangisi olduÄŸunu çok arayıp sordum. Sonunda öÄŸrendim ki her hüner makbul imiÅŸ, amma edeb hepsinden de üstünmüÅŸ (veya; edeb dairesinde yapılınca her hüner makbul imiÅŸ)!..

Time Türk ArÅŸivi

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.