Sosyal Medya

EÄŸitim

Öğrencilere kitabı ve okumayı nasıl sevdirebiliriz?

Kitabın ve okumanın anlamını çözmüş ve bu yolda başarılı çalışmalara imza atmış örnek bir öğretmen olan Musa Mert, kitaba ve okumaya dair Serdar Arslan'ın sorularını yanıtladı.



Okumanın süreklilik halini alabilmesi, ailede baÅŸlayan ve okulda öÄŸretmenler yoluyla devam eden dikkatli ve özenli çalışmaların gerçekleÅŸtirilmesine baÄŸlı. Peki nasıl? Kitabı sevdirip okumayı sürekli kılmak ve de nitelikli okumaların yapılmasını saÄŸlamak nasıl mümkün olabilir? Ömrünü nitelikli okumaya ve kitaba vakfetmiÅŸ örnek bir öÄŸretmen Musa Mert ile bu konular çerçevesinde bir söyleÅŸi gerçekleÅŸtirdik.
 
Hocam öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?
 
“KurutulmuÅŸ et yiyen bir kadının oÄŸluyum.” buyuran muhteÅŸem insanın ümmetinden biri. Sıradan biri. MesleÄŸini aÅŸk derecesinde seven bir öÄŸretmen. Hepsi bu kadar.
 
Okumanın temel noktada yer aldığı birçok çalışmaya imza attınız ÅŸimdiye kadar. Bu anlamda yapmış olduÄŸunuz projeler neler ve bu projelerin iÅŸleyiÅŸ biçimleri nasıl hocam?
 
Bir insanın hayal dünyası, duygu ve düÅŸünce dünyası, bildiÄŸi kelimeler ve kavramlar kadardır. Bir insan ne kadar kelime ve kavram bilirse hayal dünyası, duygu ve düÅŸünce dünyası o kadar geniÅŸ olur. BeÅŸ yüz kelime ile düÅŸünen bir insan ile beÅŸ bin kelime ile düÅŸünen bir insan asla aynı deÄŸildir. Kavram dünyasının membaı ise birbirinden deÄŸerli kitaplarla dolu bir kütüphanedir. Kütüphane, bir okulun kalbidir. Kalp çalışmazsa ruh da beden de ölür.
 
ÇoÄŸunlukla okulların ya doÄŸru dürüst bir kütüphanesi yoktur ya da varsa bile gereÄŸi gibi çalışmamaktadır. Bunun acı bir sonucu olarak okullarımızda hayat genellikle ruhsuzdur, tekdüzedir ve oldukça mekaniktir. Sınav baÅŸarısına odaklı eÄŸitim sisteminde, belirli zamanlarda zille girip zille çıkan, bu nedenle de adeta âline olmuÅŸ öÄŸretmenler ve öÄŸrenciler topluluÄŸunun, evden okula, okuldan eve habire taşınıp durduÄŸuna ÅŸahit olursunuz. Bu durum, her ÅŸehirde sınav baÅŸarısı sebebiyle öne çıkmış okullarda hâkimdir.
 
Üniversite ümidi olmayan, okumak istemeyen öÄŸrencilerden oluÅŸan pek çok okulda ise davranış bozuklukları sebebiyle, neredeyse ders dahi yapılamamaktadır. Bu isteksizlik, o okulun öÄŸrencilerine, günde altı ya da sekiz saat, dört duvar arasında ve tahta sıralarda adeta bir hapishane hayatı yaÅŸatmaktadır.
 
Bu sıkıntılı durumun çözüm yollarından biri, belki de en başında olanı öÄŸrencileri kitapla tanıştırmak, onlara kitapları sevdirmek ve düzenli okuyan bireyler hâline getirebilmektir. Kitap, sınav baÅŸarısını etkileyen en önemli etken olması yanında, hayatı daha renkli, daha tatlı ve daha anlamlı hâle getiren, eÄŸitimde kullanılabilecek en deÄŸerli enstrümandır.
 
Bunun bilinciyle, görev yaptığım okullarda, bir okul kütüphanesi kurmaya çalıştım. Kütüphane varsa, öÄŸrencileri kitapla ve kütüphaneyle dost hâline getirmenin yollarını, çarelerini aradım. Yirmi iki yıllık öÄŸretmenlik tecrübem sonucu, Allah’ın izni ve inayetiyle “Kitap Dostları TopluluÄŸu Projesi”ni tasarladım. DeÄŸerli öÄŸretmen ve idareci arkadaÅŸlarımla el ele vererek, projeyi ilk defa 2010 yılında Konya’daki bir ilköÄŸretim okulunda uygulamaya koyduk. Hamdolsun çok güzel sonuçlar aldık.
 
Projeyi, ÅŸu an çalıştığım Konya Selçuklu Åžems-i Tebrizi Anadolu Ä°mam Hatip Lisesi’nde de, Selçuklu Belediyesi’nin sponsorluÄŸunda, TÄ°MAV (Türkiye Ä°mam Hatipliler Vakfı) ile il ve ilçe milli eÄŸitim müdürlüklerinin desteÄŸiyle, hâlen uygulamaktayız.
 
Projeyi özetle anlatmaya çalışayım: Okulda, birbirinden güzel ve çeÅŸitli etkinliklerle donatılmış yüksek bir çekim alanı oluÅŸturuyorsunuz. Bu çekim alanının adı “Kitap Dostları TopluluÄŸu”.
 
Projeyi uygulamaya koymadan önce, okul idarecilerinden ve öÄŸretmenlerinden oluÅŸan bir proje yürütme kurulu oluÅŸturuyorsunuz. Sivil toplum kuruÅŸları, belediye, okul aile birliÄŸi gibi kurum ve kuruluÅŸların desteÄŸiyle, tüm okul öÄŸrencilerine hitap edebilecek ve öÄŸrencilerin seviyesine uygun iyi bir kütüphane kuruyorsunuz. Yürütme kurulu, okul rehber öÄŸretmenlerinin de yardımıyla bir ön araÅŸtırma yapıp okullarındaki öÄŸrencilerin ilgilerini tespit ediyor. Tiyatrolar, sinemalar, yazarlarla buluÅŸmalar, kitap söyleÅŸileri, piknikler, il içi ve il dışı gezileri... ÖÄŸrencilerin ilgileri doÄŸrultusunda birbirinden çekici etkinlikler belirleniyor.
 
 
Yürütme kurulu, yapılan tespitler doÄŸrultusunda, Kitap Dostları TopluluÄŸu’na üye olabilmenin ÅŸartlarını da belirliyor. Güzel ahlak ve ayda belirli sayfa kitap okumak sabit ÅŸartlardan. DiÄŸer ÅŸartları her okul kendine göre düzenleyebiliyor. Hatta sınıf öÄŸretmenleri kendi sınıfına özel ÅŸartlar da koyabiliyor. Yalnız bu ÅŸartların, öÄŸrencilerin biraz gayret ederek aÅŸabilecekleri ÅŸartlar olması önemli. Aksi hâlde, baÅŸarısı düÅŸük öÄŸrenciler, topluluÄŸa ilgi göstermeyeceklerdir.
 
Okul konferans salonunda, öÄŸrencilere proje tanıtılıyor ve özendiriliyor. Yapılacak tüm etkinliklere katılabilmenin ÅŸartının Kitap Dostları TopluluÄŸu Üye Kartı’na sahip olmak olduÄŸu belirtiliyor. Bu karta sahip olabilmek için gerekli ÅŸartlar anlatılıyor. Böylece proje uygulamaya konuluyor.
 
Åžartları gerçekleÅŸtirdiÄŸine inanan öÄŸrenci, özel hazırlanmış topluluÄŸa müracaat dilekçesini doldurarak sınıf öÄŸretmenine veriyor. Dilekçe, sınıf öÄŸretmeninin, kütüphane memurunun ve okul idaresinin onayını aldıktan sonra nihayet yürütme kuruluna geliyor. Yürütme kurulu öÄŸrencinin durumunu deÄŸerlendiriyor. Uygun bulursa öÄŸrenci adına özel hazırlanmış üyelik kartını çıkartıp öÄŸrenciye takdim ediyor. Bu kart öÄŸrenci için çok deÄŸerli. Çünkü üyelik kartı sayesinde kendisine tüm kapılar açılıyor; topluluÄŸun tüm etkinliklerine katılma hakkı kazanıyor.
 
Özellikle etkinlikler uygulanmaya baÅŸladığında, öÄŸrencilerin okul kütüphanesine adeta akın ettiklerine ÅŸahit oluyorsunuz. Bütün öÄŸrenciler, topluluÄŸun üyesi olabilmek için gayret ediyorlar. Derslerine çalıştıklarını ve davranışlarına da dikkat ettiklerini görüyorsunuz. Üstelik düzenli kontroller sonunda üye olanların kartlarını kaybetme riskinin olması, yakaladıkları baÅŸarı ve performansı korumalarını saÄŸlıyor. ÖÄŸrenciler, önce topluluk üyesi olmak için çalışıyorlar. Fakat sonra kitap, hayatlarının kopmaz bir parçası hâline geliyor. Evde, okulda, teneffüste, öÄŸrencileri ellerinde kitaplarla görüyorsunuz. Kitap ve yapılan etkinlikler sayesinde okul, öÄŸrenciler için sıkıcı bir ortam olmaktan çıkıp, eÄŸlenceli ve sevilen bir mekân hâline geliyor.
 
Åžu an çalıştığım Konya Selçuklu Åžems-i Tebrizi Anadolu Ä°mam Hatip Lisesi’nde, geçen yıl, dört aylık süreçte bin öÄŸrenci on üç bin kitap okuma baÅŸarısına ulaÅŸtı. Okul baÅŸarısının da yüzde yedi oranda arttığını gördük. Süre uzadıkça daha güzel sonuçlar elde edeceÄŸimizi düÅŸünüyorum.
 
Gerek kendi kiÅŸisel okuma tecrübeniz ve gerekse yürüttüÄŸünüz çalışmalarda edindiklerinizden hareketle sizce okumanın nasıl bir doÄŸası var? Süreklilik halini alması için nasıl bir süreç gerekiyor?
 
Çağımızda, çocuklarımızı ve gençlerimizi albenisiyle kendisine çeken, çektikten sonra yakasını bir türlü bırakmayan o kadar çok ÅŸey var ki. Bunların neler olduÄŸunu hepimiz çok iyi biliyoruz. Yayıncılar her ne kadar birbirinden güzel kapaklar hazırlamaya çalışsalar da kitaplar, çocukların ve gençlerin gözüyle baktığımızda, bizzat tanışmadan ya da tanıştırılmadan deÄŸeri fark edilmeyen dostlardır. Bir kitabın içine girip, onunla tatlı bir yolculuÄŸa çıkmadan kitapların dünyasını fark edemiyorlar. Bizzat ellerinden tutup, onları kitapların harikulade dünyasıyla, okumanın tarifsiz lezzetiyle tanıştırmalıyız. Ä°lk kitap önemlidir. ÖÄŸrencinin ilk eline aldığı kitabın sıkıcı olması, onu kitaptan soÄŸutabilir. Bu nedenle öÄŸrencinin okuyacağı ilk kitap ya da kitaplar, öÄŸrenci ve onun ilgisi dikkate alınarak özenle seçilmelidir.
 
Kitaplar, hazine sandıklarıdır. Onlar size gelmez, siz onları arayıp bulmalısınız. Sandıktaki çil çil altınlara, birbirinden deÄŸerli taÅŸlara ulaÅŸabilmeniz için hazine avcısı olmalısınız. Kitaplardaki hazinelere ulaÅŸmanın yolu, sayfaları ve kelimeleri bir bir eÅŸelemekten geçiyor.
 
Bunun için her ÅŸeyden önce inanç gerekiyor, sabır gerekiyor. Ä°nanç derken, öÄŸrenmeye olan inancı kastediyorum. Sabır, yerini yavaÅŸ yavaÅŸ tada bırakmaya baÅŸladığında, kitabın hayatınızdaki vazgeçilmez yerini aldığını görürsünüz. Okumak zamanla, size can veren, kan veren yeme içmeleriniz ve uyumalarınız gibi tabii bir gıdanız hâline gelir. ÖÄŸün geldiÄŸinde acıktığınız gibi okumaya acıkırsınız. Okuma açlığını gideremediÄŸinizde rahatsız olursunuz. Birkaç bilgi kırıntısıyla idare etmek zorunda kaldığınız zamanlar olur belki ama ilk fırsatta kendinize mutlaka mükellef bir ziyafet çekersiniz.
 
Okuma söz konusu olduÄŸunda daha çok rakamlar konuÅŸuluyor, okumanın niceliksel yanına vurgu yapılıyor. Oysa daha önemli olan sanki okumanın niteliÄŸi, yani neyin niçin okunduÄŸu... Bu düÅŸünceye katılır mısınız?
 
Ä°nsanlığa en büyük zararı dokunanlar okumuÅŸ insanlardır. Çoban Mehmet koyunlarını gütmekle meÅŸgul, çiftçi Hasan da tarlasıyla uÄŸraşıyor. Onların kimseye bir zararı yok. Ama örneÄŸin, organ mafyası en mahir doktorlarla çalışıyor. Toplumları istedikleri mecralara sürüklemek isteyen ÅŸer güçleri en iyi sosyologlarla ve psikologlarla çalışıyor. OkumuÅŸ, pek çok kitap yazmış kimi yazarçizer takımının kibrinden yanına yaklaÅŸmak mümkün olmuyor. Böyleleri, okudukça, yazdıkça müstaÄŸnileÅŸiyor. Bunların hepsi okumuÅŸ insanlar.
 
BilindiÄŸi üzere, ilk inen ayetler Alâk suresinin ilk beÅŸ ayetidir. Ä°lk inen ayetler, okumayı emretmekle birlikte, okumanın niteliÄŸini de açıklıyor. Okuma gündeme geldiÄŸinde kliÅŸe bir ifade ile “Allah’ın ilk emri oku!” deniliyor. Oysa Allah’ın ilk emri “Oku!” deÄŸildir, “Yaratan Rabbinin adıyla oku!”dur.
 
Ä°lk inen ayetlerde iki kez tekrarlanan okuma emrinin birincisinde “Yaratan Rabbinin adıyla oku!” deniliyor. Okumanın Allah’ın adıyla, Allah adına olması gerekiyor. Ä°kinci okuma emrinde ise “Oku, Rabbin sınırsız ikram sahibidir.” deniliyor ve arkasından, Allah’ın kalemle ya da kalemi öÄŸretmesine ve insana bilmediÄŸini belletmesine deÄŸiniliyor. Kalem, elde edilen bilgiyi sonraki nesillere ulaÅŸtırma aracıdır.
 
Nitelikli okuma, Allah’ın adıyla yani “Bismillah” ile baÅŸlayan, Allah’ın rızasını kazanmak için yapılan okumadır. Okuyanı, okuduÄŸu her satırla daha iyi bir insan, daha iyi bir Müslüman yapan okumadır. Zira aynı surenin devamında, aksi hâlde insanın kendisini müstaÄŸni görüp azgınlık ve taÅŸkınlık edeceÄŸine deÄŸinilmesi boÅŸuna deÄŸildir.
 
Okumalarımızın merkezinde Kur’an ve Sünnet olmalıdır. Neyi, ne kadar okursak okuyalım, diÄŸer okumalar, yine aynı niyetle bu merkezin etrafında dönmelidir. Okuyan insan akarsu gibidir; akarsu pislik tutmaz ve su aka aka yolunu bulur.
 
Bununla birlikte iki tür okuma vardır: Yatay okuma ve dikey okuma. Yatay okuma, bir anlamda yüzeysel okumadır. Pek çok kitabı hızla okur geçersiniz. Bu tür okuma, bütünü görmek için önemlidir. Bir de dikey okuma vardır. Yani derinlemesine okuma. Bu tür okuma Kur’an’da yer bulan kavramlarla ifade etmek gerekirse, tedebbür ve tefekkür ederek, aklederek, durup düÅŸünerek okumadır. Her paragrafı, her cümleyi, hatta her kelimeyi irdeleyerek okumadır.
 
Kaynaklarımız Hz. Ömer gibi zeki bir insanın Bakara Suresini on iki yılda öÄŸrendiÄŸini nakleder. Oysa Hz. Ömer, Kur’an’ın tamamını ezbere bilen bir insandır. Sahabe, Kur’an’dan on ayet okuyor, onun üzerinde derinlemesine düÅŸünüyor, anlıyor, yaşıyor ve sonra diÄŸer on ayete geçiyordu. Ä°ÅŸte bu, dikey okuma, yani nitelikli okumadır. Bu tür okuma, Kur’an ve Hadis kitapları dışındaki kitaplar için de böyledir.
 
Nitelikli okumanın bir diÄŸer ÅŸekli de nitelikli kitaplar okumadır. Binlerce kitap arasından en iyilerini seçip okumaya çalışmak, kısa ömrümüzde bize, nitelikli bilgiye ulaÅŸma konusunda zaman kazandıracaktır.
 
Projelerinizde yapılan okumaların niteliÄŸine dair dönütler alabiliyor musunuz? Ya da bunu nasıl saÄŸlıyorsunuz?
 
BaÅŸta da belirttiÄŸim gibi, projemizin en temel iki unsuru güzel ahlak ve kitap okuma. ÖÄŸrencilerimizden, okuduklarının olumlu etkilerini hayatlarına yansıtmalarını bekliyoruz. Kitap okuyan öÄŸrencilerimizin zamanla davranışlarındaki olumlu deÄŸiÅŸime ÅŸahit oluyoruz.
 
EÄŸitimde rehberlik çok önemlidir. Nitelikli kitaplar okumaları konusunda öÄŸrencilerimize öÄŸretmen arkadaÅŸlarımız rehberlik etmeye çalışıyorlar. Ayrıca oluÅŸturulan okuma gruplarıyla derinlemesine okuma çalışmaları da yapan arkadaÅŸlarımız var. Okuma konusunda öne çıkan öÄŸrencilerle birebir ilgileniyoruz. Bunların yanında, öÄŸrencilerimiz tarafından gerçekleÅŸtirilen “Bir Yazar, Bir Kitap” konulu kitap söyleÅŸileri yapılıyor. Her seferinde bir öÄŸrencimiz, bir yazarı ve o yazarın bir kitabını çalışıp okul konferans salonunda Kitap Dostları TopluluÄŸu’na sunuyor. Sunum sonrası soru cevap kısmını önemsiyoruz.
 
Okumanın süreklilik kazanması noktasında ne gibi tavsiyeleriniz var, bu süreçle ilgili kim neler yapmalı?
 
Bu konuda ailelere ve öÄŸretmenlere büyük iÅŸ düÅŸüyor. DoÄŸar doÄŸmaz bir bebeÄŸe, saÄŸ kulağına ezan, sol kulağına kamet okunup tahnik yapıldıktan hemen sonra derhal selüloz koklatılmalı. Bebek kundaÄŸa sarılırken de bir kitapla sarılmalı. Bebekler, anne sütü ve oyuncaklarla birlikte mutlaka kitapla büyütülmeli. Oyuncak kutusu yanında çocuÄŸun, o büyüdükçe büyüyen bir kitaplığı olmalı. Anne babasının elinde sürekli televizyon kumandasını gören bir çocuk elbette eline televizyon kumandasını alacaktır. Anne babalar, ellerinden kitapları düÅŸürmeyerek çocuklarına örnek olmalı. Aksi hâlde, o güne kadar kitaplarla tanışmamış bir öÄŸrenciye okula baÅŸladığında kitap okutabilmek çok zor oluyor.
 
 
Halkımız, altın günlerini ve kısır partilerini kitap okuma günlerine dönüÅŸtürmelidir. Unutulmamalıdır ki dedikodu, bilgi yoksunu zavallıların iÅŸidir. Ev bark, araba, döviz, futbol konuÅŸtukları kadar okudukları kitapları konuÅŸmalıdırlar. HediyeleÅŸmenin merkezinde kitap olmalıdır. NiÅŸan ve düÄŸün gibi merasimlerde tabak çanak yerine kitap hediye edilmelidir.
 
Okullarda okul idaresi ve öÄŸretmenler, kitap okumayı eÄŸitim öÄŸretimin merkezine almalı, öÄŸrencilerini kitapla mutlaka tanıştırmalıdırlar. Bunun için, yoksa okulda bir kütüphane kurulmalı, ihtiyaca göre sınıf kitaplıkları oluÅŸturulmalı, varsa kütüphaneyi ve kitaplıkları aktif hâle getirmek için çaba sarf etmelidirler. ÖÄŸrenmeyi öÄŸretmek, kitapla mümkündür.
 
Milli EÄŸitim Bakanlığı’na da önerim ÅŸudur: Okullarda, ilk dört yıl sadece kitap okutulmalı. Her sınıf seviyesine uygun cıvıl cıvıl kitaplar yazılmalı. Güzel ahlâkın ve görgü kurallarının yanında Matematik, Sosyal Bilgiler, Türkçe ve diÄŸer derslerin en temel konuları ustaca yazılan bu kitaplarda, çocukları derse boÄŸmadan öykülerle, ÅŸiirlerle anlatılmalı. Okunan kitaplar ve yazılar üzerinde konuÅŸulmalı. Her yılın okumaları, kaç sayfa ya da kaç kitap okunacaksa belirlenmeli. Bir sonraki yıl, okunacak kitap ve sayfa sayısı artırılmalı. Bir öÄŸrenci beÅŸinci sınıfa, yüzlerce hatta binlerce sayfa kitap okuyarak gelmeli. BildiÄŸimiz anlamdaki derslere beÅŸinci sınıftan itibaren baÅŸlanmalı. Ülkemizin bunu baÅŸarabilecek yazar ve uzman potansiyeline sahip olduÄŸunu düÅŸünüyorum.
 
TRT ve Kültür Bakanlığı’nın da, çizgi filmler, sinemalar, birbirinden renkli ve nitelikli basın, yayın ve programlarla ülkemiz çocuklarını ve gençlerini kitaba daha çok özendirmeleri gerekir.
 
Sivil toplum kuruluÅŸları ve belediyeler de iÅŸe el atmalıdır. Bu konuda Milli EÄŸitim Bakanlığı, Kültür Bakanlığı ve okullarla birlikte çalışmalar yürütmelidir. Konya Selçuklu Belediyesi’nin büyük harcamalar yaparak açtığı okul kütüphaneleri takdire ÅŸayandır. Bu çabanın ülkemizdeki tüm belediyelere örnek olmasını umuyorum.
 
Çok teÅŸekkürler hocam.
 
Ben teÅŸekkür ederim hocam.
 
Serdar Arslan/Dünyabizim

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.