Sosyal Medya

Hür Düşünce

Su, ateÅŸ ve kapitalizm

Simya, tarih boyunca esas olarak servet değil, kemal arayışıydı. Roger Bacon’a atfedilen bir eserde (The Mirror of Alchimy) şöyle tarif ediliyordu:



Mustafa Özel

Simya, tarih boyunca esas olarak servet deÄŸil, kemal arayışıydı. Roger Bacon’a atfedilen bir eserde (The Mirror of Alchimy) şöyle tarif ediliyordu: “Ä°ksir adı verilen muayyen bir tıbbî maddenin nasıl yapılıp baÅŸka maddelerle birleÅŸtirilebileceÄŸini öğreten bir bilim. Bu iksir metallere yahut kusurlu (tekemmül etmemiÅŸ) bedenlere uygulandığında onları mükemmelleÅŸtirir.” Pratikte simyanın gayesi altın üretmektir; altın ise hiçbir ÅŸeye muhtaç olmayan kâmil maddedir: “hiçbir lüzumsuzluk veya alçalması olmayan, mükemmel eril beden…” Felsefi altın, bir ahenk ve bozulmazlık durumuna, adilikten kurtulma durumuna iÅŸaret ediyor; fiziksel, düşünsel ve estetik bir ideale ulaÅŸmaya…
On üçüncü yüzyılda yaÅŸamıştı Bacon. O çaÄŸlarda bilim ve din adamları simya konusunda çok farklı görüşlere sahiptiler. Albertus Magnus ve Roger Bacon gibi simyayı bilim sayanlara mukabil, bu iÅŸin tam anlamıyla bir ÅŸarlatanlık olduÄŸunu ileri sürenler de az deÄŸildi. Papa 22. John, 1317 tarihli bir Papalık tamiminde, “Kendileri meteliÄŸe kurÅŸun sıkan simyacılar olmayacak zenginlik vaatlerinde bulunuyor, kibirden baÅŸları dönüp kendi kazdıkları kuyuya düşüyorlar” diyordu.
Dante, Ä°lahi Komedya’da “madenlerin arılığını bozan” simyacıları cehennemde tefecilerin bile alt katında ağırlıyordu:
Yanılmaz Minos on hendeğin sonuncusuna
gönderdi beni, çünkü simya
ile uğraşmıştım dünyada.
Ozana (Virgil) dedim ki: Siena’lılar gibi
budala insanlar olabilir mi?
Fransızlar bile böyle deÄŸildir. (…)
Siena’lılara karşı seni destekleyenin
kim olduğunu öğrenmek için
gözlerini bana çevirirsen, madenlerin
arılığını bozan simyacı
Capocchio’nun izdüşümünü göreceksin;
gözlerim yanıltmıyorsa beni,
hep anlayacaksın doğayı nasıl alt ettiğimi.

Bir asır sonra Chaucer, Canterbury Hikâyeleri’nde simyacılığı gerçek bir ÅŸarlatanlık olarak resmediyordu:
Bu işe girişenin derde girmiştir başı
İş başında sulanır gözlerim, gözyaşı, hep gözyaşı.
Ey simya! Ne geçti elime, senden ne aldım?
Sayende tam takır, kuru bakır kaldım.
Bahsedeyim sizlere biraz iÅŸimizden,
Sihirli uğraşımızın başına geçince bizden
Akıllısı yoktur, pek bilgiliyizdir; kitabî
Sözler ederiz, kimsenin duymadığı türden tabiî.
Bazen hafif, bazen şiddetli olmalı ateşimiz
Bilseniz elimizdeki maddeleri arıtmak için nasıl leşimiz
Çıkar, yakarak toz haline getirilir civa,
Sonra alaşımlanır, ham civa yani. Yine de hava
Civadır kurnazlığımıza rağmen bulduğumuz
BoÅŸa gider onca yorulduÄŸumuz.
Şeytan alır götürür, giden paramız caba
Onca emek, onca alın teri olunca heba.
Peki, simya bir süreç olarak nasıl işliyor; Chaucer bundan haberdar mı acaba? Elbette!
Birinci öz civadır, ikincisi sarı zırnık
Üç ammon tuzu, dört kükürt, duyardım sık sık
Gezegenleri mi istiyorsunuz? Anlatayım hay hay
Güneş altındır ve sonra gümüştür Ay,
Mars demir, Merkür civa ve Satürn kurşun,
Jüpiter kalay, Venüs bakırdır, babamın ruhuna yemin olsun.
Aptallığını sergilemeye her kim meraklıysa,
Buyursun denesin, en iyi fırsattır simya.

kaynak: NÄ°HAYET

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.