Sosyal Medya

Makale

Doğru Düşünmede Dört Temel Unsur

DoÄŸru düşünmenin bazı temel kuralları her zaman olmuÅŸtur. Yöntemli düşünmek bunlardan biridir. Yöntem, belirli bir düşünmeyi doÄŸru bir zeminde kurma adına olmazsa olmazlardandır. Tabi ki yöntemin niteliÄŸi, belirleyiciliÄŸi, kuÅŸatıcılığı vesaire belirleyici bir rol alacaktır. Ancak, düşünme dediÄŸimiz olgu, kendiliÄŸinden ve hiçbir ÅŸey olmadan gerçekleÅŸecek bir olgu deÄŸildir. Akıl, deney, tecrübe, vahiy, geçmiÅŸten gelen aktarım vesaire, hep belirli bir bakış üzerinden anlaşıldığı zaman ‘doÄŸru’ tanımını elde eder. Kısaca, yöntemsiz, ilkesiz, öncü inançlar olmadan bir düşünme gerçekleÅŸmesi mümkün deÄŸildir. Bunun bilinip bilinmemesine göre de hüküm deÄŸiÅŸmeyecektir.

O zaman bir kiÅŸi, bir düşünce ile karşı karşıya kaldığı zaman onu doÄŸru anlaması ve doÄŸru bir düşünme zeminine sahip olabilmesi için gereken dört temel kural olduÄŸu dile getirilmektedir. Ben bu kuralların doÄŸru olduÄŸunu düşünüyorum. Kendi tecrübemde de bu kuralları uygulamaya çalışıyorum. Birazda kendime ait kılarak bu dört kuralı açıklamaya çalışacağım…

Birinci temel kural; bir konuya, olguya, olaya, düşünceye ve inanca yöneldiÄŸinizde ve onu anlamaya çalışacağınız zaman yapmanız gereken ilk ÅŸey; o ÅŸey hakkında sende var olan yargını askıya al. Yani yöneldiÄŸiniz ÅŸeye karşı varsa yargınızı önce askıya alın, sonra ona yönelerek, onunla otantik/sahici bir iliÅŸki kurun.  O olguya ilginizi, iliÅŸkinizi ve anlamaya yöneliminizi saÄŸlayın.

Yargıyı askıya almak, yöneldiÄŸiniz ÅŸey ile doÄŸru ve saf bir baÄŸ kurmak açısından kaçınılmaz bir olgudur. Ä°nsan yargısını askıya alamaz diye nidalar duymaya hazır olarak; eÄŸer insan, objektif bir iliÅŸki ve iletiÅŸim istiyorsa, o yargısını askıya almalı ve ondan sonra baÄŸ kurmalı ki kendi kendisini yanıltma durumu söz konusu olmasın… İnsan, kendi objektif kurallarını belirler, yargısını askıya alır, piÅŸman olur, tevbe eder, yanlış görüşlerinden vazgeçer, iÅŸte bu insan yargısını da askıya alabilir bir özelliÄŸe sahiptir. Demek ki insan, yargısını askıya aldığı zaman o ÅŸey ne ise onu o olarak idrak eder, anlar ve ona göre bir tasvire yeltenerek doÄŸru bir kanaate sahip olur.

İkinci temel kural ise; yargıyı askıya aldığınız olgu ile empati/yakınlık kurmalısınız. Yani onunla duygusal ve düşünsel bir baÄŸ kurarak onu anlamayı öncelemelisiniz. Bir ÅŸey ile ön yargısız kurduÄŸunuz iliÅŸki ile onunla sahici bir baÄŸ kurma, tecrübe ile onunla içtenlikli bir iliÅŸki kurma, düşünsel zeminde ise saf halini koruyarak onunla anlam iliÅŸkisine girme anlamını taşır.

Empati/yakınlık kurmak, kiÅŸinin yöneldiÄŸi olguyu, olayı, inancı, düşünceyi, kendi ÅŸahsi tecrübesi baÄŸlamında sahih bir zeminde görmek, anlamak ve onu tasvir etmeye yönelmeyi içermektedir. Bir insanın bilgi ile iliÅŸkisini belirli bir düzeyde kurmak için onu ÅŸahsi tecrübesine dâhil etmeyi baÅŸarması kaçınılmaz bir olgudur. Bilgi, kiÅŸide ÅŸahsi tecrübesi üzerinden kendisine ait kılınmadan o bilgi üzerinden düşünceye dair bir harekette bulunma hamlesi zayıflar. DoÄŸru bir düşünce, doÄŸru bir deneyimlenmiÅŸ tecrübe üzerinden gerçekleÅŸir.

Yargıyı askıya aldınız, ÅŸahsi tecrübeye dâhil ettiniz… Yeterli mi? Tek başına yeterli deÄŸil! Onu üçüncü bir ilke ile desteklemelisiniz. Çünkü olaylar, olgular, inançlar, düşünceler arasındaki iletiÅŸimi, iliÅŸkiyi, ilgiyi, doÄŸru bir zeminde kurmak, parça bütün iliÅŸkisini saÄŸlıklı gerçekleÅŸtirmek için üçüncü bir kurala ihtiyaç vardır.

İşte bu üçüncü kural, parçalar arasındaki iliÅŸkiyi, parça bütün iliÅŸkisini, düşünceler arasındaki farkı ve benzerliÄŸi doÄŸru bir zeminde kurmak için ‘birleÅŸtiriciliÄŸe’ ihtiyaç vardır. Sizde var olan düşünce ile karşınıza çıkan düşünce arasındaki mekanik, ruhsal, düşünsel farkları ve benzerlikleri doÄŸru bir idrak üzerinden yapabilirseniz, o ÅŸey hakkında doÄŸruya ulaÅŸmanız kolaylaşır.

Parçaları birleÅŸtirme ve bir üst ÅŸemada bütünselliÄŸini kurmada birleÅŸtiriciliÄŸin önemi tartışılmazdır. Bu yüzden, sistemli düşünme ile sistematik düşünme arasındaki farkı doÄŸru anlamak ve ona göre bir birleÅŸtirme arayışı gerçekleÅŸtirmek elzemdir. Yani kendi inançlarınıza göre her ÅŸeyi kendi ölçülerinize çekerek anlamanız bir ÅŸeyi deÄŸiÅŸtirmez, yukarıdaki ilk üç kuralı da dışlamış olursunuz. Sistemli düşünmek, belirli bir yöntem üzerinden önünüze düşeni o yöntem ile deÄŸerlendirmeye çalışmaktan ibarettir. Sistematik düşünme ise, yöntemi aÅŸan, yöntemler üzerinden hareket edebilme kabiliyeti kadar, farklı olgular, algılar, yöntemler ve katmanlar arası iliÅŸkileri üst bir ÅŸema ile her ÅŸeyi yerli yerinde görerek deÄŸerlendirmeye almayı içermektedir. Yani kuÅŸatıcı bir bakışa ulaÅŸmak için hem parçadan bütüne, hem bütünden parçaya yönelmeyi bir refleks haline getirmeyi zorunlu kılar.

Tabi ki bu birleştirme insanı yeni bir kurala taşır. Bu kural, birleştirmeyi kendinden hareketle onu kuşatacak bir özelliği inşa ederek gerçekleştirebilir.

İşte bu olgu…

Dördüncü kural olarak önümüze çıkacaktır: ‘Yaratıcı muhayyile…

İnsan, yaratıcı muhayyile sayesinde, önüne düşen, olay, olgu, düşünce ve inanca dair kuÅŸatıcı bir bakış elde edebilir. Yaratıcı muhayyile, o zamana kadar bilinmeyen ve düşünülmeyen bir ÅŸeyi düşünebilme imkânı sunar. YeniliÄŸe açık bir düşünme yanında kadim olanı bir adım ileri taşımaya matuf bir hakikati inÅŸa etmeye de vesile olabilecek bir zemindir. Yaratıcı muhayyile, insan zihninin sonsuz alanı içinde kendi dışından kendisine sunulan her ÅŸeyi kuÅŸatıcı bir ÅŸekilde yeniden düşünme zeminini kurar insana… Ä°nsan olmanın ve insan olarak varlığını idame etmenin, beÅŸerden insana yürüyüşünün temeli yaratıcı muhayyiledir. Her insanda bu olgu vardır. Kiminde az, kiminde çok, kimi kullanabiliyor, kimi kullanamıyor… Yani Allah her insana kullanabilmesi için kendi yaratıcı muhayyilesini sunmuÅŸtur. KiÅŸi, bu olguyu nerede kullanacağına kendisi karar verir. Bu kendi kararını besleyen, kültür, gelenek, örf, adet, düşünme kalıpları ve bilgiyi idrak etme melekeleri de belirleyici olmaktadır.

Varlığın kendine has düşünme kalıpları vardır. Ä°nsanın da kendisine has düşünme kalıpları bulunmaktadır. Varlığın kendi iç bünyesinde var olan iletiÅŸim ve etkileÅŸim ile yeni olguya ulaÅŸma kapasitesi her zaman kendini muhafaza ederek yerinde durmaktadır. İnsan bu etkileÅŸim ve iletiÅŸim içinde kendi varlığını kurmada etkin bir yetkinliÄŸe sahiptir. Ama insan, aynı zamanda aldatılma opsiyonu en yüksek varlık çeÅŸididir. Onun beklentileri ve hisleri aldatılmayı kolaylaÅŸtırmaktadır. Bu yüzden insan, sürekli kendisine çeki düzen vermeyi öğrenmelidir. Yaptığı her iÅŸi doÄŸru mu, yanlış mı diye sürekli oto kontrole tabi kılmalıdır. Yani idraki sürekli açık ve kendisine aldanışa karşı koruma altına alan her insan, yaratıcı muhayyilesini kullanma melekesini her gün giderek artırarak kullanmayı baÅŸlatabilir bir pozisyonu elinde tutar.

Kritik akıl, kritik, nefs, kritik ben ve kritik düşünme ki buna refleksif düşünme de deniyor. Yani insan, her adımda kendi üzerine düşünerek ileri bir adım atmaya yönelmelidir. Kendi öz benliÄŸini öz denetimi üzerinden gerçekleÅŸtirmeli ki kendisine verili olarak sunulan hasletlerini rahatlıkla kullanabilir hale gelsin.

İnsan varlık olarak potansiyeli yüksek ve güçlü bir varlıktır. Bu potansiyeli kullanmak için ise insanın kendi varlığını sürekli ileri bir seviyeye taşıma konusunda bir duyarlılığı taşıması ise elzemdir…

Abdülaziz Tantik

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.