Sosyal Medya

Makale

Sosyal Medyada Kişinin Kendisi Olarak Var Olması Mümkün mü?

Sevgili dostlar, aslında vefatı üzerine hüzünlendiÄŸim üstad Sezai Karakoç üzerine yazmak isterdim ancak bunun beni korkuttuÄŸunu itiraf etmeliyim çünkü çalakalem bir övgü dizesi onu incitirdi, ayrıca o özensizlikten ve övgüden de hiç hazzetmezdi. Oysa çağımızın insanı ya tumturaklı, anlaşılmaz akademik metinler üretiyor ya da bu yüzyılın kahvehanesi diyebileceÄŸimiz sosyal medya platformlarında kopyala yapıştır aforizmalar üzerinden hamaset pazarlıyor. Kendimi bu rüzgâra karşı korumaya elbette gayret ediyorum ama muhtemeldir ki kelimelerimin arasına istemeden de olsa sızıyordur endiÅŸesiyle, süte su karışsın istemedim. Onun hakkında yeterince düzgün bir metin üretecek donanıma ve ruh haline sahip olmadığımı hissetim ve ruhunu incitmekten korktum, bağışlanmanı dilerim. Bunun yerine ondan aldığım ilham ile sosyal medya üzerine yazmak istedim. Usul olarak birçok ÅŸey söylenebilir ama meseleye üstadın masal ÅŸiirinde zikrettiÄŸi babanın yedinci oÄŸlundan ilham alarak esas durumdan bakmayı denedim, umarım bu ÅŸehrin en kalabalık meydanından bir çıkış yolu bulabilirim.

İnsan sosyal medya platformlarında kendisi olarak var olabilir mi?

Beni bu baÅŸlık üzerine uzun zamandır düÅŸündüren ve bu konuda bir yazı kaleme almama sebep olan durumu ÅŸöyle açıklayabilirim; sosyal medyada adına “nick name” dedikleri farklı bir isim ve simge kullanan kiÅŸilerden ziyade bizatihi kendi ismiyle yer alan kiÅŸilerin, sanal altında kurdukları cümlelerin, verdikleri fotoÄŸrafların, yaÅŸadıkları gerçek hayattaki kiÅŸiye tekabül edip etmediÄŸi merakıydı. EÄŸer bu durum samimi ise bunu sürdürmelerinin imkânı nedir ve nasıl mümkün müdür? Yoksa sahte isim kullananların zaten böyle bir derdi olamaz. Onların çoÄŸunlukla kendi heva ve heveslerinin peÅŸinde giden insanlar ya da bir amaca matuf manipülasyon unsurları, algı ajanları olduÄŸu aÅŸikar. Bütün genellemeler gibi bunun da bir hata olduÄŸu ve istisnalar barındırdığını söyleyenlere elbette katılımın. Farklı ve izah edilebilir nedenlerle farklı bir isimle hesap açıp, bu minval üzere paylaşımda bulunanlar olabilir. Zaten onları fark etmek o kadar zor deÄŸil. Ancak bunlarda bile kiÅŸinin kendisini toplumda nasıl temsil ettiÄŸi, ona yüklenen misyonla aslında onun arzu ettiÄŸi yani olmak istediÄŸi kiÅŸi arasında nasıl bir çeliÅŸki olduÄŸu bu kimlik “fake” isim ÅŸeklinde sanal alem üzerinden dışa vurulmuÅŸtur.

Bu açıdan baktığımızda, bir yönüyle sosyal medyada “fake” isim ÅŸeklinde yer alan insanların, gerçek hayattakilerden daha dürüst ve samimi olduÄŸunu söylemek bile mümkün olabilir. Çünkü gerçek hayatta aklından geçirip de söyleyemediÄŸi, yapamadığı ne kadar söz ve eylem varsa sosyal medya bunları yapmasına, söylemesine olabildiÄŸince özgür bir ÅŸekilde izin veriyor. Buradaki özgürlüÄŸü olumlu anlamda kullanmadım, sosyal medya platformları herhangi bir sınırlama olmaksızın hatta bazen ürkütücü bir ÅŸekilde kiÅŸinin kendi ahlâkî deÄŸer yargılarından bile uzaklaÅŸarak, gerçek hayatta bastırdığı ne varsa açık ettiÄŸi bir mecraya dönüÅŸebiliyor. Bu yönüyle bu mecralar, kiÅŸinin heva ve heveslerini alabildiÄŸine ortaya saçtığı, maruz kalanların ise idrak yollarını enfekte eden bir tarafı olduÄŸunu söylemek mümkün.

Sosyal medya mecralarının insanı ifsat eden bir diÄŸer tehlikeli yönü ise alabildiÄŸine teÅŸhir meydanları olması. İnsanı insan yapan en deÄŸerli duygunun, mahremiyetin, büyük ölçüde ihlal edildiÄŸi, insan gözünü ve gönlünü korumasının neredeyse imkânsız olduÄŸu ve alabildiÄŸine edep duygusunun tahrip edildiÄŸi bir saÄŸanak yaÄŸmurdan bizi hangi ÅŸemsiye koruyabilir?

Bütün bu yazdıklarımdan sosyal medyadan uzak duralım çaÄŸrısı anlamı çıkabilir. Belli bir yaÅŸ kuÅŸağı için bu mümkün ama yeni nesil için bunun romantik bir çaÄŸrı olduÄŸunun farkındayım. O halde ne yapmalı?

Gömmeli miyiz kendimizi deÄŸiÅŸmeden ÅŸehrin en iÅŸlek meydanına, en saf halimizle?

YeÅŸil sarıklı ulu hocaların bize öÄŸretmediÄŸi bu kesik dansa karşı bir kalkanımız olmalı. Bunun nasıl olacağı konusunda da bu satırların yazarı mucize yaratacak bir reçeteye sahip deÄŸil ancak kadim bilgi, bize bunun mümkün olduÄŸunu söylüyor. İnsanı koruyan önce iman, sonra salih amel ve bunu tamamlayanın cemaat olduÄŸunu biliyorsunuz. Hangi mecrada olursak olalım, haram bellidir, helal de bellidir. Haram ve harama giden yollardan dilimizi, elimizi ve gözümüzü sakınmak her mecrada kuÅŸanmamız gereken zırhlardır. Ve illaki cemaat, bizi koruyan en önemli kalkandır. Hangi mecrada olursak olalım, kendimiz olarak veya bir cemaatin üyesi olarak, orada ayağınız kaydığında elimizden tutacak bir dostumuz, yanımızda olacaktır. Bizi eliyle, diliyle duasıyla her daim gözeten, düzelten dostlara her zamankinden daha çok ihtiyacınız var vesselam.

Mehmet Bulayır

Not: Bu makale, “Muhal ile Mümkün arasında” adlı eserden iktibas edilmiÅŸtir.

 

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.