Makale
Saraçhanede Kimler Vardı?
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu?nun gözaltına alınma süreci ile başlayan olaylar, toplanan kitlenin motivasyonu düşse de bir süre daha devam edeceğe benziyor. CHP'nin çağrısına icabet ederek meydanları dolduranların kimlerden oluştuğuna bakmak, önümüzdeki dönem Türkiye siyasetinin yönelimlerini kısmen açığa çıkarabilecek toplumsallığı anlamak açısından önemli.
İstanbul BüyükÅŸehir Belediye BaÅŸkanı Ekrem İmamoÄŸlu’nun 19 Mart sabahı gözaltına alınma süreci ile baÅŸlayan olaylar, toplanan kitlenin motivasyonu düşse de bir süre daha devam edeceÄŸe benziyor. Polisin sert müdahalesinin, özellikle gençlerin eylemleri sahiplenmesinde daha etkili bir faktör olduÄŸu söylenebilir. CHP tabanını aşıp farklı toplumsal kesimlerden kiÅŸiler de çeÅŸitli gerekçeler öne sürerek protestolara katıldılar. Bu katılımı sadece siyasallığın imkânı çerçevesinde deÄŸerlendirmek hatalı analizler doÄŸurabilir. Zira normal ÅŸartlarda sosyal medya paylaşımları dikkate alındığında İmamoÄŸlu’na oy vermeyecek insanlar da hak/hukuk kavramları baÄŸlamında bir hesap sorucu motivasyonla katılım gösterebiliyor. Öte yandan Gezi eylemlerinden bugüne ciddi bir potansiyel kaybı yaÅŸayan iç politikaya karşı protesto organizasyonlarının kendine yeni bir taban inÅŸa etme çabası da gözlemleniyor. Fakat özellikle KılıçdaroÄŸlu öncesi CHP’yi temsil eden laik Kemalist söylemin de parti içinde yeniden yüksek sesle kendi varlığını dayattığı görülebiliyor. Elbette burada İmamoÄŸlu’nun muhafazakâr seçmeni kaybetmeme endiÅŸesi ile Özgür Özel’in partiyi Baykal dönemine döndürecek söylemlerinin çatışma riski de oldukça önemli bir veri olarak karşımıza çıkıyor. Tüm bu risk ve imkânlar, CHP’nin çaÄŸrısına icabet ederek meydanları dolduran insanların kimlerden oluÅŸtuÄŸu sorusunu aklımıza getirmeli. Çünkü bu toplumsallık önümüzdeki dönem Türkiye siyasetinin yönelimlerini de kısmen açığa çıkarabilir.
1. Seküler Milliyetçiler
Özgür Özel’in CHP’nin başına geçtikten sonra oluÅŸturduÄŸu kadroya bakıldığında, KılıçdaroÄŸlu döneminde yapılan açılımın kısmen gerilediÄŸi ve “geçmiÅŸle hesaplaÅŸma” argümanının rafa kaldırıldığı söylenebilir. Özellikle “Atatürkçülük” vurgusunun partinin yetkili organları tarafından sürekli yeni bir siyasal perspektif olarak vurgulanması bu durumu ortaya koyuyor. Öte yandan bu Kemalist söylemin klasik politik argüman olarak ortaya çıkması “yeni bir Atatürkçülük” olarak yorumlanamayacak kadar geçmiÅŸin kliÅŸeleri ile hareket ediyor. Bu durum partinin kemik kitlesinin motivasyonunu artırsa da nüfusun ana omurgasını oluÅŸturan orta yaÅŸ kitlesinin hafızasında çeÅŸitli çatışmalar yaratacaktır. Eylemlerde bazı yerlerde andımız okunması, Kürtlere karşı takınılan olumsuz tavırlar, Öcalan ve devletin yürüttüğü yeni çözüm sürecini kötüleme üzerinden politik pozisyon almak, ayrıca İmamoÄŸlu’nun parti içindeki en iddialı rakibi olarak görülen Mansur YavaÅŸ’ın “paçavra” benzetmesi, Muharrem İnce’nin sığınmacıları hedef göstererek polisin sert müdahalesini eleÅŸtirmek yerine ÅŸiddetin adresini güncelleme çabası gibi öne çıkan örnekler, toplumsal bütünleÅŸme yerine seküler Atatürkçü milliyetçiliÄŸin yeniden yaratılma çabası olarak okunabilir. Bu çaba iktidarın kendi tabanı olarak inÅŸa etmeye çalıştığı kentli muhafazakâr milliyetçilik ile kültürel ve siyasal çatışma noktalarını artırmaktan baÅŸka bir gerçeklik üretmeyecektir. Öte yandan hem Kürt halkının hem de muhafazakârların hafızasında yer eden ve ÅŸiddeti referans alan sosyal ve kültürel asimilasyon dilini sahiplenmenin yeni bir siyasallık üretme iddiası bugünün dünyasında abesle iÅŸtigal olur. CHP’nin gettolara sıkışan elitizmi ancak taÅŸrada eÄŸitim imkânı bulamayan halkı idare edebilecek bir siyasallık üretebilirdi. Lakin Özal’la baÅŸlayan ve AK Parti döneminde zirvesine ulaÅŸan kentleÅŸme, erken Cumhuriyet dönemi ideolojisi olan Kemalizm’in bir siyasal bilinç olarak yeniden yaratılmasına imkân vermemekte.
Eylemlere katılan bu seküler milliyetçililerin temel söylemi ErdoÄŸan gitmesi ve yerine Cumhuriyet’i ve onun kazanımları olan çaÄŸdaÅŸ deÄŸerleri temsil eden birinin gelmesidir. İmamoÄŸlu’nun eÅŸinin modern görünümü bir temsil pratiÄŸi olarak söylemin bir kısmını dolduruyor. İmamoÄŸlu’nun muhafazakâr tabanı da muhatap alması, bu kitle için bir tedirginlik sebebi denilebilir. Bu baÄŸlamda bahsedilen topluluk için tam olarak İmamoÄŸlu’nun sahiplenildiÄŸini söylemek erken bir çıkarım olabilir.
2. “ErdoÄŸan Gitsin” İttifakı
31 Mart yerel seçimleri, Türkiye’de sayısı azımsanmayacak bir seçmen kitlesinin ErdoÄŸan’a karşı alternatif ne olursa olsun sahiplenme çabası göstereceÄŸi ÅŸeklinde okunabilir. KılıçdaroÄŸlu öncülüğünde kurulan Altılı Masa ve arka planda ittifaka dahil edilen hem HDP hem de Zafer Partisi’nin bir araya geliÅŸi, bir siyasal teori inÅŸa çabasından ziyade ErdoÄŸan’ın gitmesine odaklı yapay bir örgütlenme biçimiydi. Bu hikâye AK Parti’yi ortaya çıkaran politik atmosferle oldukça benzer refleksler taşıyordu. 2001 ekonomik krizi ülkenin oldukça uzun zaman gündemini iÅŸgal eden politik figürlerin tasfiyesi zorunluluÄŸunu ortaya çıkarmıştı. Bu anlamda reformcu “Refah”çılar bir umut olarak toplumsal zeminde mutabakat yarattı. Fakat aynı ÅŸey 31 Mart seçim ittifakı için tam anlamıyla söylenemez. Özellikle iktidar çevrelerince sık dile getirilen, fakat sonra gerçekliÄŸi açığa çıkan “gizli ittifak” pazarlığı hem toplumsal güveni hem de ittifak ortaklarını zedelemiÅŸti. Topluma yeni bir umut sunmaktan ziyade “ne pahasına olursa olsun iktidarı deÄŸiÅŸtirelim” mantığı daha büyük travmalar yaratma ihtimalinden dolayı toplumsal tabanda karşılık bulmadı. 20 senedir ekonomide iniÅŸ çıkışlar, OrtadoÄŸu politikasında yaÅŸanan hızlı dönüşümler, Avrupa, ABD ve Rusya ile iliÅŸkilerde yaÅŸanan krizler veya ÅŸaşırtıcı ittifaklar, toplumsal yapıyı dönüştürücü iç hamleler vs. dikkate alındığında ErdoÄŸan’ın hamleleri belirli gerekçelerle kategorize edilip deÄŸerlendirilebilir. Oysa kitleler için asıl korkutucu olan belirsizliktir. Aynı çuvala sığmayacak siyasal söylemleri “ErdoÄŸan karşıtlığı” üzerinden bir araya getirmek bu anlamda siyasal bir baÅŸarı deÄŸil belirsizliÄŸe açılan bir geçiÅŸ gibi okundu toplumsal zeminde.
Siyasal söylemini “deÄŸiÅŸim”e odaklayan bu kitle için de İmamoÄŸlu ideal bir aday gibi durmuyor. Ama ErdoÄŸan’ın temsil ettiÄŸi dünya görüşünün ülke için imaj yıpratıcı olduÄŸunu düşünen orta-üst ve üst sınıf, İmamoÄŸlu’nu geçiÅŸ figürü olarak konumlandırıyor. Oysa ErdoÄŸan’ın muhafazakârların devleti kutsayan ilkelerine dayanan “güçlü devlet” refleksinin yarattığı “zayıf toplum” paradoksu bu topluluÄŸun da siyasal söyleminin temel kuralı olarak ortaya çıkıyor. AÅŸağılanan orta ve alt sınıfla kurulan dikey hiyerarÅŸi elit ama teorisi olamayan yapay bir ‘Batı’cılık doÄŸruyor. İktidarın ilk dönemlerinde uyguladığı ekonomi politiÄŸin yarattığı katı sınıfsallığın ortadan kalkması, öte yandan İmamoÄŸlu’nun ErdoÄŸan’ın ilk dönemlerinde sık sık atıf yaptığı Avrupa merkezli gelecek vizyonunu sahiplenmesi, “ErdoÄŸan gitsin”ciler için yeni bir umut olarak görünmüş olabilir.
3. Türk Milliyetçileri
Suriye’de yaÅŸanan kritik geliÅŸmelerle alakalı olduÄŸu bugün çoÄŸu kiÅŸi tarafından dile getirilen yeni çözüm süreci, milliyetçi kesimleri yeni bir arayışa itmiÅŸ gibi görünüyor. Mültecileri hedef alan söylemin son yıllarda ekonomik kriz belirginleÅŸtikçe daha da artması, milliyetçiliÄŸin de toplumsal tabanda daha etkin hale gelmesini saÄŸladı diyebiliriz. Milliyetçi söylemin Zafer Partisi gibi ilke/kural/hukuk tanımaz formları olduÄŸu gibi yıllardır toplumsal tabanı konsolide etmek için devlet tarafından idealize edilen çeÅŸitli yapılanmaları da son seçimler dikkate alındığında daha geniÅŸ kitlelere ulaÅŸmış gibi duruyor. Özellikle Bahçeli’nin Öcalan çıkışı sonrası kendine adres arayan bazı milliyetçiler için İmamoÄŸlu figürü ideal Türk profiline tam anlamıyla uymasa da diÄŸer topluluklar gibi geçiÅŸ aÅŸaması olarak öngörülebilir. Atatürk konusunda da hassas olan bu kitle için birincil kötülük Kürt toplumunun siyasal temsilinin görünür olmasıdır. Bu açıdan İmamoÄŸlu’nun zaman zaman Kürt toplumunun haklarına dair vurguları onu kabul edilmez kılsa da ErdoÄŸan karşısında sığınılacak bir liman olarak görülmesini saÄŸlıyor. Muharrem İnce’nin bu eylemleri dahi sığınmacı karşıtlığı üzerine konumlandırma gayreti ve YavaÅŸ baÅŸta olmak üzere kolluk kuvvetlerini sahiplenici dil kurulması, bu kitle için eylemlere dahil olma motivasyonu saÄŸlamış diyebiliriz.
4. “Marjinal” Gruplar
Üniversiteleri tetikleyen eylem etkinlikleri, bazı temel söylemleri de protestoların odağı yaptı. Birçok eylem noktasında özellikle “karanlık- aydınlık” ikilemi üzerine yapılan vurgunun sembolik olarak nasıl bir arka plan taşıdığı bilinmekte. Seküler milliyetçilerden farklı olarak emek sömürüsü ve ekonominin yarattığı sınıfsallığı merkeze alan sol grupların seküler milliyetçilerden bu noktada ayrıldığını söylememiz mümkün. Fakat iktidarı “İslam”la eÅŸitleyip bu eylemleri ‘din’i olanla hesaplaÅŸma alanına çevirme çabasının önde olması toplumsal yapıda tepkilere neden olacaktır. Karanlık vurgusunun ‘din’i olana ait sembolik mesajı ile ‘aydınlık’ın temsil ettiÄŸi semboller dünyası Türkiye toplumu için çatışma pratiÄŸi üretmiÅŸtir. Kendileri için ‘aydınlık’ kavramını kullananların tam olarak neye, niçin referans yaptığı bugüne kadar anlaşılamadı. Cumhuriyet’in kurucu deÄŸerleri, bilimsel sosyalizm, modern toplum vs. gibi göndermeler, bugün bu deÄŸerlerin üretildiÄŸi yerde dahi bazı teorik açmazların/tartışmaların merkezi olmuÅŸken toplumda marjinalleÅŸmeyi göze alarak bu kavramlarla hareket etmek ÅŸu aralar rahatsız olunan tepeden inmeci/dayatmacı devleti yaratma çabasından baÅŸka bir ÅŸey doÄŸurmayacaktır.
Eylemleri marjinalleştirip son yıllarda hem mültecileri hem de yerli alt sınıfları köleleştiren sınıfsal yapıya itirazı başka bir hesaplaşmanın aracı yapmaya çalışmak, 100 yıllık bir çatışmanın canlanması dışında bir işe yaramayacaktır. Bu grupların CHP ile ortak yol yürüme çabaları hiçbir zaman olmadı. CHP seçmeni olmayan bu grupların her zaman iktidar karşıtı eylemleri kendi söylemlerini topluma anlatmak için avantajlı bir zemine döndürme çabası mevcuttu. Fakat bu avantajı toplumsallaşma anlamında kullanacak politik figürler üretemedikleri için genelde eylemden eyleme görünürlük elde ettiler. İmamoğlu onlar için de başka bir sermaye ağının temsilcisi. Fakat mevcut düzenin sekteye uğramasını sadece kendilerinin inandığı bir devrim pratiği olarak okuma potansiyelleri oldukça yüksek. Bu açıdan bu gruplar için de İmamoğlu ideal bir aday olarak öne çıkmıyor.
5. Hak, Hukuk, Adalet
İmamoÄŸlu’nun gözaltına alınmasını, aslında Türkiye’de farklı farklı veçhelerini gördüğümüz hukuki süreçlerin askıya alınması haliyle bir darbe pratiÄŸi olarak gören insanların da bir kısmı eylemlere katıldı. Eylemlere hâkim söylem ve sosyal medya paylaşımları dikkate alındığında adalet arayışı söyleminin oldukça cılız kaldığı söylenebilir. Kürt ve sığınmacı karşıtlığı, çaÄŸdaÅŸlık veya laiklik vurgusu, karanlık-aydınlık söylemleri, ekonomik krizin dile getirilmesi aslında eylemlerin iktidara karşı bir politik imkân alanı olarak yaratılmaya çalışıldığını gösteriyor. Bu durum elbette adalet, hak, hukuk gibi olayın merkezinde odaklanılması gereken kavramları iÅŸlevsiz bırakıyor. Eylemlerde baskın olan sloganlar dikkate alındığında, hak ve adalet talebiyle gidenlerin pasif bir noktada kaldığı görülecektir. Bu durumda topluluÄŸu birleÅŸtiren etkin ideolojinin toplumun kalanıyla güven üzerine bir iliÅŸki kurması ihtimali ortadan kalkıyor. Üstelik KılıçdaroÄŸlu döneminde sıklıkla dile getirilen “geçmiÅŸle hesaplaÅŸma” argümanının da temel kavramları hak ve adalet ekseninde ÅŸekillenmiÅŸti. Özgür Özel’in Saraçhane’de kullandığı dilin bu anlamda “hesaplaÅŸma ile hesaplaÅŸma” potansiyeline içkin olduÄŸu sonucu çıkarılabilir.
Her ne kadar Saraçhane eylemleri Gezi Parkı sürecine benzetilse de toplumsal tabanda bir mutabakat yaratamadığı için bu benzetme atıl kalacaktır. Kürt halkının son bir umut olarak devletle barış dönemine girmesi ve CHP tabanının bu sebepten onlara duyduÄŸu düşmanlığın katlanarak meydanlardaki slogan ve konuÅŸmalara yansıması, öte yandan yukarıda da bahsettiÄŸim üzere karanlık-aydınlık gibi 90’lı yılların jargonu ile dindar toplumla ayrışma tohumları ekilmesi, eylemleri kısa vadede katılmayanlar için marjinal görmeye yetecektir. CHP’nin eyleme gelenleri kontrol edebilmesi ancak öne çıkardığı politik figürlerin dilini dizayn etmesi veya baÅŸka figürlerle yola devam etmesi ile mümkün görünüyor.
https://www.perspektif.online/sarachanede-kimler-vardi/
Henüz yorum yapılmamış.