Sosyal Medya

Makale

Doğru Düşünmenin Yolu...

Her düşünme biçiminin doğru bir düşünme biçimi olmadığı vakıadan bellidir. Farklı düşünce sahibi olmak o düşüncelerin yanlış olduğuna telmih değildir. Farklılık, yöntemden hareketle olabileceği gibi farklı alanlara sahip olduğu içinde olabilir. O yüzden farklılığın taraflarından birinin yanlış olması için o düşüncenin ortak özelliklerinin olması esasa taalluk etmelidir. Böylece birinin yanlış diğerinin doğru olduğu söylenebilir. Mesela; sosyolojik bir gerçekliği ifade eden doğru ile siyasi bir gerçekliği ifade eden doğru farklı olabilir ki genellikle de bu öyle olur. O zaman doğrulardan birinin yanlış olması gerekmiyor, bilakis her doğru kendi zemininde doğru olmayı sürdürebilir. Bu durumu farklı disiplinler ve bakış açıları içinde uyarlayabiliriz. 

Doğrunun kendi ölçütleri olmalıdır. Bir doğruyu doğru yapan şey o doğrunun bizzat kendisi değildir. O doğruyu doğru yapan şartlar, yöntem ve bu şartlar muvacehesinde doğru bir bağ kurarak yapılan yorumun sonucunda oluşan şeydir. Yoksa şu doğru veya değil yargısı tek başına bir anlam ifade etmez! 

Doğru düşünmenin yolu; ortaya konulan, düşünce, olay, olgu, durum veya haberi kendi bağlamı içinde algılamak, anlamak ve yoruma tabi kılmaktır. Yorumlarken de o bağlamı dikkate almaktan vazgeçmemektir. Ayrıca herhangi bir şeyi, siyasi, sosyolojik, psikolojik veya felsefi düzeyde ele almanın farkını kavramaktır. Dini alanda ise; kelami bir meseleyi fıkhi, fıkhi bir meseleyi ahlaki zeminde tartışma yerine her meseleyi kendi bağlamında müzakere etmek ve fikir teatisinde bulunmaktır. Gerisi sadece çatışma ve ayrışmayı beraberinde getiriyor. 

Doğruya ulaşma, doğruya yönelmeyi ve samimi olmayı bir şart olarak öne çıkartıyor. Yani doğruya ulaşma isteği tek başına yeterli değil; şartlarını da yerine getirme çabasına sahip olmayı esas kabul ediyor...

Doğruya yönelme ve bu konuda samimi olma halinin doğruya ulaşmanın en önemli etkeni olduğunu belirtmek bir sorumluluktur. Çünkü insan kendi bütünlüğünü tam olarak kavradığı zemin ve zamanda ancak samimi olduğu zemin ve zamanlardır. Doğru ise insanın kendi bütünlüğünü kavradığında bütünün neye tekabül ettiğini anlamlandırdığı anda oluşan idrake tekabül eder. Yani doğruyu kendi sınırlılığı içinde belirli bir zeminde tanımlamak her zaman mümkündür. Ancak, doğru; taşıdığı muhteva itibarıyla kendi dışında kalan o büyük bütün içindeki yerini alması için o doğrunun kendi bütünlüğünü aşarak daha büyük olan bütünlüğün içinde konumlanmasını sağlamaya matuf bakışın öne çıkardığı anlama çabasına ve gayretine dayalı olarak öne çıkan şeydir. 

Ayrıca farklı doğruların varlığını dikkate almalıyız. Örneğin; matematiksel doğru, fiziksel doğru, ahlaki doğru, toplumsal doğru, bireysel doğru, jeolojik doğru, coğrafi doğru, metafiziksel doğru, habere dayalı doğru vesaire çoklu bir doğruya sahip iken bu doğruların birbirinin yerine ikame edilmesi de doğru değildir. Ancak bu doğruları kendi bütünlükleri içinde anlamak ve daha büyük bir bütünlük içinde bu doğruların birbirini tamamlayan unsurlar olarak düşünmek doğru olur.

O zaman muhatabın bir şeye doğru derken neyi kastettiğini anlamak birinci derecede önemli bir olgudur. İlişkinin doğru bir zeminde kurulabilmesinin yolu muhatapların birbirini doğru anlamalarını sağlayacak doğru bir vasata ihtiyaç olduğu ise izahtan azadedir. 

Bu noktada doğru ile kurulan bağında doğru olmasını dikkate sunmalıyız. Ulaştığımız bir doğru önemli olmakla birlikte o doğruyu olumlu, olumsuz, yanlış veya yanlı değerlendirme olabileceği gibi doğrunun yönelttiği istikamete uygun doğru bir yöntemle doğru yorumlama da doğruya ulaşmada temel bir durumu işaret eder. 

Bu doğru, bu yanlış yargıların öyle hercai bir şekilde kullanımının ne kadar anlamsız ve yetersiz olduğu bilinmelidir. Kendini ciddiye almayan, hayatını ciddiye almayan, hayatın anlamını ciddiye almayan, ilişkilerini ciddiye almayan, hakikati ciddiye almayan, sadece kendini düşünen, çıkarını düşünen, kendi faydasını önceleyen birinin doğruya ulaşma zemini ve zamanı olamaz! Doğru bu tip kişilere kendisini açmaz. Elde ettiği doğruyu da doğru kullanma imkânına haiz olamaz! Böylece doğruları sadece dilde kalan bir özellik kazanarak kendi varlığının anlamsızlığı içinde debelenip durur…

Hayatı, anlamı, değeri, ahlaki olmayı, sadeliği, yalınlığı, saflığı, temizliği, diğerkâmlığı, fedakârlığı önemseyen kişinin doğru ile kuracağı bağı kendisine lütfedilir ki bu doğruya ulaşmayı garanti eden bir tutumdur. Yani her şeyde olduğu gibi ‘ilahi yardım’ doğruda da açıkça istenmelidir. 

Doğrular da birbiri ile ilintili ve ilişkilidir. Temel bir doğru ile diğer doğrulara ulaşma imkânı sağlanabilir. Bu da insanın kendi sınırlarını bilmesi…  Bu sınırlılığı içinde kendisine sunulan sınırsızlığı sürekli hamd ile anması…  Kendi sınırlarını aşabilecek gücü elde ettiğinde şükür eşliğinde teslimiyetini perçinleyerek kendisini doğruya açması… Böylece doğruların iç mantığını kavraması… Doğru bir başlangıç ile doğru bir yöntem ve yönelim ile doğru bir yolculuğu gerçekleştirerek süreklileşen doğruların iltifatına sahip olabilir… 

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.