Sosyal Medya

Makale

Slogandan Öte Bir Hakikât: Hayat; İman ve Cihad

Daru'l Erkam, malum olduğu üzere gizli davet döneminde ashaba ev sahipliği yapan merkezin ismi. Safa tepesinin yakınlarında olduğunu öğreniyoruz rivayetlerden.

Allah Resulü ashabına ve İslam'ı öğrenmek için gelenlere burada Kur'an okur, yeni nazil olan ayetleri ezberler ve beraber namaz kılarlardı. Hz. Peygamberin İslam'la şereflenmesi için dua ettiği Hz. Ömer burada şehadet getirerek Müslüman oldu. Daru'l Erkam ayrıca evinden kovulan, işkenceye uğrayan Müslümanlar için de güvenli bir limandı. İslam Tarihi'nin en önemli duraklarından birisi olan mekteb, talebelerine hayatın iman ve cihad olduğu öğretiyordu ilk olarak. O yüzden her bir talebe şehid gibi yaşıyordu hayatı.  

İslam Dünyasında şehadet ayı olarak bilinen Şubat ayının içinden geçerken hatırlayıverdim bir kez daha Daru'l Erkam mektebini. İslam'ın ilk şehitlerinin yetiştiği ilk merkez. Rabbin ilhamı ve dönemin şartları gereği tebliğ gizli yürüse de eğitim sadece Daru'l Erkam mektebi ile sınırlı tutulmadı elbette. Sahabelerin evlerini de mescide çevirerek çalışmalarını yürüttüğü bilgisini geçiyor kayıtlar. Meselâ Said İbn Zeyd, Hz. Ömer'in kız kardeşi Fatıma bint el-Hattab'a ve kocası İbn Amr'a Kur'an öğretmek üzere evde bulunduğu sırada Hattab oğlunun o eve gelişi bu kayıtlardan birisi. 

Medine'de ise ilim ve irfan merkezi olarak Ashab-ı Suffe çıkıyor karşımıza. Allah Resulü hicretle birlikte Mescid-i Nebevi'nin duvarına bitişik, üstü hurma dalları ile örtülü bir mekteb inşa ettiriyor. Böylece bizatihi hayatın içinde var olması gereken yapıları işaret ediyor. Zira mescid ve mekteb bir arada olur ise hayatın iman ve cihad olduğu hakikâti hakka'l yakîn kavranır. Mescid ve mekteb birlikteliğini düşünen Nebiyi Zişan aynı şekilde sadece erkeklerin değil kadınların eğitimine de ehemmiyet gösterip, ayrıca sohbet halkasına dahil ediyor. Buna rağmen kadın sahabelerin "Ya Resulallah, senin sözlerini hep erkekler alıp gidiyorlar. Bize de bir gün ayır ki, o gün sana gelelim, sen de Allah’ın sana öğrettiği şeylerden bize öğretirsin" şeklindeki talepleri üzerine Peygamberimiz (sav) de onlara öğretim için özel bir gün ayırıyor. 

Tüm bu tarihsel arka plan belleğimizin hatta kalbimizin en  mutena köşesinde dursun, onlarla yol almaya devam edeceğiz biiznillah. Şimdi bu kutlu hatıraların açıldığı hafızamda yer alan diğer bazı hatırlayışlarla devam etmek istiyorum. 

Geçtiğimiz yılın sonlarında Başkan Erdoğan Almanya'da yaptığı bir konuşmada camilerin kapısının kadınlara açık olması gerektiğini vurgulamıştı. Türkiye'de mescid değil cami terimi tercih edilir, zaten mescid ile kast edilen ve hayat bulan pratiklerden de epey uzaktır bizdeki yaklaşımlar. Erdoğan'ın ifadesinde yer alan talimat bizdeki cami gerçeğinin en mühim göstergelerinden birisi. Tüm sözlerden öte Allah Resulü'nün yazının girişinde bahsi geçen uygulamalarında yakaladığımız anlam var. Oysa biz burayı atlıyoruz malesef. Camilerin kapılarının kadınlara da açık olması gerektiğini konuşup duruyoruz hâlâ. Cemaat atmosferini görsün diye vakit namazlarına götürülen çocuklara amcalar ya da teyzeler koşmasın, konuşmasın diye kızıyor hâlâ. Biz yeni bir Siyer okuması yapmalı ve kronolojiyi takip geleneğini değiştirmeliyiz diye düşünüyorum. Farklı bir bakış açısıyla ilerlemeli ve kainatın efendisi namaz kılarken gülüp oynayan çocuklara nasıl davrandı, cuma namazını ya da bayram namazını kılmaya gelen bir hanım efendi acaba beni hangi kuytu köşeye yönlendirecekler çekincesini mi yaşadı yoksa mescid atmosferinde huzur ile ibadetini mi yaptı tarzındaki sorulara cevap bulmalıyız.  

Elbette bazen günümüz dünyasını dikkate alarak güncellenmesi gerekecektir bazı cevapların. Tam da bu noktada geçtiğimiz yılın başlarında Diyanet İşleri Başkanlığı'nca açıklanan bir bildirinden söz etmek iyi olacak kanaatindeyim. 

Söz konusu bildiriden Diyanet'in bakanlıklar, belediyeler, emniyet, sivil toplum kuruluşları, muhtarlar, apartman yöneticilerine kadar bir çok alanla iş birliği yaparak vaiz gönderme kararı aldığını öğreniyoruz. 

Diyanet’in eğitim programında değişen aile yapısı, evliliğe hazırlık süreci, tek ebeveynli aileler, sosyal medya ahlakı, çalışma hayatı ve kadın, çalışan kadın ve ailesi, çocuk ve kreş, teknoloji ve çocuk, gençlik dönemi ve sosyal çevre, modern yalnızlık, kuşaklar arası farklılaşma” gibi konular yer alıyorBaşlıklar arasında ayrıca örtünme adabının bulunması da dikkat çekiyor. 

Diyanet en geniş programı ise ‘milli değerler’ için ayırmış“Ahde vefa, sadakat ve güven, adaletin özümsenmesi, anne-babanın görev ve sorumlulukları, ümmet ve millet bilinci, aidiyet, şehitlik, şehadet” bu başlık altındaki konulardan bazıları. 

Geçen bir yıl içerisinde kimlere ulaşıldı, bu başlıklar ne kadar hayat buldu sorularının takibi yani geri dönüşümler kurum bünyesinde yapılmıştır muhakkak. Müslüman duyarlılığı ve muhabir kafası ile hareket ederek merak ediyorum yeni nesle nasıl anlatacağız şehadeti? Fakat daha önce şehidlerin hayatını okurken göz yaşı döken, yaşadıklarını anlamak için karlı kış gecesini balkonda geçiren bir nesil yirmi yılda nasıl oldu da Batılı müzik gruplarının hayranlığına evrildi sorunsalına kafa yormalıyız. Yoksa Dimyat'a pirince giderken sadece evdeki bulgurdan değil bir çok şeyden oluruz mazallah. 

Satırları umut seviyesinde bırakmak gibi bir virdim var. Cemreler düşmeye başlayacak yakında, arkası bahar hamdolsun. 'Her Anne Bir Okul' seminerlerimizin ilkbahar programında hanım efendilere "evlatlarımıza sen büyüyünce önce mücahid ve mücahide olacaksın bilincini verelim, ahireti işaret edelim" diyebiliriz meselâ. Vesile ile şehitler ayı Şubat'ın ve tüm zamanların İslam davası şehitlerine rahmet olsun Rahman'dan 

 

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.