Sosyal Medya

Makale

Mümin bilecek ve düşünecek

''Bilmek erkek ve kadın her müslümana farzdır“ mealindeki hadiste geçen “bilgi/ilim“ nedir sorusu sorulmuÅŸ, farklı cevaplar verilmiÅŸ, ancak kabul gören yorum şöyle olmuÅŸtur: Bir müslümanın kulluk vazifelerini yerine getirebilmesi için gerekli olan asgarî din bilgisini edinmesi her mükellefe farzdır. Ãœmmetin muhtaç olduÄŸu bilgi ve teknolojiyi edinmek ise yeteri kadar kiÅŸiye farzdır (farz-ı kifayedir). Ãœmmet (Ä°slam toplumu) farz-ı kifaye olan bu ilim ve teknolojiyi elde etmek üzere insan yetiÅŸtirmek ve gerekli altyapıyı oluÅŸturmakla yükümlüdür.

Bir mümin Allah'a makbul bir kul olmak için nelere nasıl inanacağını (iman) ve neleri nasıl yapacağını (amel) bilmek durumundadır; bu asgari bilgiyi edinmeyip başkalarının bilgisi ile yetinemez; yetinir de yanlış yola giderse bundan sorumlu olur.

Tasavvuf erbabı, bir tarikata girmek isteyene, önce ehl-i sünnet iman esaslarını öğrenip buna göre inancını tashih etmesini şart koşuyorlar.

Eğer bir tarikate veya cemaate girmek isteyen mümin önce bu bilgiyi edinir ve imanını buna göre oluşturursa onu kimse eğri yollara sürükleyemez, çünkü bu bilgi ölçektir, o başkasıyla değil, başkası onunla ölçülür. Bu bilgi ve imana aykırı olan bir söz, yorum, telkin kimden gelirse gelsin kabul edilemez, aykırı konuşan ve davranan kimseden şüphe edilir.

Evet mümin bu bilgi çerçevesinde aklını kullanmak, düşünmek, ölçmek ve biçmek mecburiyetindedir. Bu yükümlülüğünü ihmal eder, “ben itimad ettiÄŸim kiÅŸilere kandım, onlara inandım, kendi bilgi ve aklımı kullanmadım“ derse bu mazeret kabul edilmez.

Doğru yolu gösteren yüce kitabımızdan birkaç ayet meali ile buraya kadar yazdıklarımın onayını alalım:

“Ben, yalnızca sizin gibi bir insanım (beÅŸerim). Åžu var ki bana, ilâhınızın, sadece bir ilâh olduÄŸu vahyolunuyor. Artık her kim rabbine kavuÅŸmayı bekliyorsa dünya ve âhirete yararlı iÅŸ yapsın ve rabbine ibadette hiçbir ÅŸeyi ortak koÅŸmasın.” (Kehif: 18/110).

Allah'tan vahiy almayan hiçbir beşer doğrunun ve iyinin tek temsilcisi olamaz, ancak vahyin ışığında oluşan ümmetin icmaı (ortak akıl) bir ölçüt olabilir.

“Sahte tanrılara kulluk etmekten kaçınan, yüzünü ve özünü Allah'a çevirenlere müjdeler olsun. Söylenenleri dinleyip de en güzeline uyan kullarımı müjdele! Ä°ÅŸte Allah'ın doÄŸru yolu buldurduÄŸu kimseler onlardır, asıl akıl iz'an sahipleri de onlardır.” (Zümer 39/17-18)

Mümin her söyleneni ve yazılanı dinler ve okur, ama temel bilgisini ve aklını kullanarak en doğru ve güzel olanı seçer ve ona uygun davranır; beşeri otoriteleri değil, sağlam bilgi ve aklını ölçü olarak alır.

“Ä°nsanlardan kimileri vardır ki, Allah'tan baÅŸka bazı varlıkları Allah'a denk tanrılar sayar da bunları Allah'ı sever gibi severler. Ä°man edenler ise en çok Allah'ı severler. KeÅŸke zalimler -azapla yüz yüze geldiklerinde anlayacakları gibi- ÅŸimdi de bütün kuvvetin Allah'a ait olduÄŸunu ve Allah'ın azabının çok ÅŸiddetli olduÄŸunu anlasalardı!/Ä°ÅŸte o zaman, izlenenler, kendilerini izleyenlerden hızla uzaklaÅŸmışlardır; artık azabı görmüşler, aralarındaki baÄŸlar kopmuÅŸtur/ Ä°zleyenler şöyle derler: “Ne olurdu, bize ikinci bir fırsat verilseydi de, ÅŸimdi onlar bizden uzaklaÅŸtıkları gibi biz de onlardan uzaklaÅŸsaydık!” Böylece Allah onlara yapıp ettiklerini kendileri için piÅŸmanlık sebepleri olarak gösterir. Onlar artık ateÅŸten çıkacak deÄŸillerdir. (Bakara:2/165-167).

İnsanın kalbini, zihnini Allah'ı unutturacak derecede meşgul eden her şey âyette belirtilen varlıklar kapsamına girer. Şu halde Allah'tan başka bir şeye, -bu şey ister put, ister lider veya önder, isterse para pul, mal mülk, makam mevki olsun- taparcasına bağlananlar, böyle bir şeyi Allah'ı sever gibi sevenler ve bu suretle, Kur'an'ın bütün uyarılarına rağmen şirke sapanlar için artık kurtuluş ümidi yoktur.

Allah'ı ve peygamberi bırakıp da uydurma tanrılara tapınanlar, onları temsil ettiklerini iddia eden din adamlarını dinleyenler ahirette, taptıkları ve yollarını izledikleri varlıkların kendilerinden yüz çevirip kaçtıklarını görünce pişman olacaklar, ama iş işten geçmiş olacaktır. Çünkü dünyaya ikinci kere gelme imkânı yoktur. Dünya hayatı bir keredir, onu iyi değerlendirmek ve ebedi saadete vesile kılmak için akıl yanında ve önünde vahyin rehberliğinden yararlanmak şarttır.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.