Sosyal Medya

Makale

Tenkit hak, teklif vazifedir

Tenkit, yapıcı ve yıkıcı olmak üzere iki çeÅŸittir. Yıkıcı tenkit iyi, doÄŸru, güzel olanı görmezden gelir, tenkit edene göre yanlış, kötü ve zararlı olanı öne çıkarır, bunları devamlı zikrederek tenkit ettiÄŸi ÅŸahsı itibarsız hale getirmeyi, gözden düşürmeyi, elindeki imkanları kaybetmesini… amaçlar. Buna aslında tenkit deÄŸil, tezyif, tahkir, itham, kavga gibi bir isim vermek gerekir, fakat buna da tenkit dendiÄŸini biliyoruz.

Yapıcı tenkit hem iyi, doğru ve faydalı olanı; hem de kötü, yanlış ve zararlı olanı görmek, her ikisini de dile getirmek, iyi olanı teşvik etmek, kötü olanı ise önlemek ve engellemek için zikretmek ve uyarmak şeklinde olur, olmalıdır.

Rekabet, haset, kin, intikam gibi kötü duygular ve amiller insanları yıkıcı tenkit yapmaya itiyor ve sabah akşam bu çeşit tenkitler dinleyerek kulaklarımız, okuyarak da gözlerimiz ve ruhumuz kirleniyor.

Bir eksiÄŸimiz de yalnızca tenkit etmek, ama teklifte bulunmamaktır. Halbuki iyi niyetli ve yapıcı bir tenkit –bu da bir bakıma yanlışları düzeltmeyi teklif ise de- nasıl düzeltileceÄŸinin, doÄŸrusunun ne olduÄŸunun ortaya konmasıyla tamamlanmalıdır ki, bu ahlaki bir vazifedir.

Bir örnek üzerinden yürüyelim:

Muhalefet veya bu konuda farklı görüşe sahip olanlar hükümetin genelde Kürt politikasını ve özelde PKK terörü ile mücadelede tutulan yolu beğenmiyorlar, yanlış buluyorlar ve kıyasıya tenkit ediyorlar, sıra teklife gelince ya hiçbir şey söylemiyorlar veya söyledikleri yanlış veya uygulanamaz oluyor.

Birçok yazarın âdeta sözbirliÄŸi etmişçesine tekrarladıkları tenkit ve teklif “terörle mücadelede tarafların silah bırakması, müzakere masasına dönmesi, problemin savaÅŸla deÄŸil, barışla ve hukuk ile çözüme kavuÅŸturulması”dır.

Bu yaklaşım bize göre yanlış ve eksik de olsa bir teklifi içerdiği için yine de takdire şayandır, ancak yanlıştır ve eksiktir:

1. “Taraflar” kelimesi yanlıştır; hukuk ve meÅŸruiyet bakımından eÅŸit ikiliyi ifade etmektedir; halbuki hükümet ile terör örgütünü böyle iki taraf olarak kabul etmek çözümsüzlüğe temel kurmak demektir.

2. Bu teklifte önemli bir eksiklik kimin önce silah bırakacağı ve masaya döneceÄŸi ile ilgilidir. Bu sorunun cevabı ise “kimin masadan kalktığı ve silaha sarıldığı”nı tespitte yatar. Herkes biliyor ki, silahlı isyan yoluyla amaca ulaÅŸmalarının imkansız hale geldiÄŸini gören örgüt taleplerini -bir kısmından vazgeçme pahasına- siyaset yoluyla elde etmeye karar vermiÅŸlerdi (eÄŸer bu da, bir nefes almak ve barış ortamında savaÅŸa daha iyi hazırlanmak için bir taktik deÄŸil idiyse). Müzakere iyi kötü devam ediyordu ve bir çözüm de umuluyordu ki, Suriye ve Irak'taki bazı geliÅŸmeler örgüte yeni ümitler telkin etti, bu durumda müzakereyi terk ederek yeniden silaha sarılmayı amaçlarına daha uygun buldular.

Ve ÅŸurası da kesin olarak bilinmektedir ki hükümet, “sizin tekliflerinizi kabul etmiyoruz, sizinle müzakereyi de meÅŸru veya gerekli görmüyoruz, ya devlete itaat edersiniz yahut da sizi zorla itaat ettiririz” demedi. Daha baÅŸtan örgütün bütün tekliflerinin kabul edilmeyeceÄŸi, ancak makul ve meÅŸru olanların kabul edilebileceÄŸi belli idi ve eÅŸyanın tabiatı da bunu gerekli kılıyordu.

Durum ve gerçek bundan ibaret olduÄŸuna göre doÄŸru olan teklif terör örgütüne dönüp “silahı bırakın, bu yol çıkmazdır, müzakere masasına dönün ve bilin ki, Kürtlerin temsilcisi yalnız siz deÄŸilsiniz; silaha sarılmayan, taleplerini barış içinde siyaset yoluyla elde etmek isteyen baÅŸka temsilciler de var, bunların da masada bulunması gerekir, kısa vadeli ümitlere bel baÄŸlamayın, uzun vadeli düşünün…” demek gerekmez mi? Teklifin böyle olması makul deÄŸil mi?

Benim sözüm iyi niyetli tenkitçileredir, maksatları yıkmak olanlara ise diyeceÄŸim ÅŸudur: “Allah sizi ıslah etsin; eÄŸer bu kabiliyetinizi tamamen kaybetmiÅŸ iseniz ÅŸerrinizi yok etsin!”

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.