Abdulaziz Tantik: Doğru Düşünmede Dört Temel Unsur
DoÄŸru düÅŸünmenin bazı temel kuralları her zaman olmuÅŸtur. Yöntemli düÅŸünmek bunlardan biridir. Yöntem, belirli bir düÅŸünmeyi doÄŸru bir zeminde kurma adına olmazsa olmazlardandır. Tabi ki yöntemin niteliÄŸi, belirleyiciliÄŸi, kuÅŸatıcılığı vesaire belirleyici bir rol alacaktır. Ancak, düÅŸünme dediÄŸimiz olgu, kendiliÄŸinden ve hiçbir ÅŸey olmadan gerçekleÅŸecek bir olgu deÄŸildir. Akıl, deney, tecrübe, vahiy, geçmiÅŸten gelen aktarım vesaire, hep belirli bir bakış üzerinden anlaşıldığı zaman ‘doÄŸru’ tanımını elde eder. Kısaca, yöntemsiz, ilkesiz, öncü inançlar olmadan bir düÅŸünme gerçekleÅŸmesi mümkün deÄŸildir. Bunun bilinip bilinmemesine göre de hüküm deÄŸiÅŸmeyecektir.
O zaman bir kiÅŸi, bir düÅŸünce ile karşı karşıya kaldığı zaman onu doÄŸru anlaması ve doÄŸru bir düÅŸünme zeminine sahip olabilmesi için gereken dört temel kural olduÄŸu dile getirilmektedir. Ben bu kuralların doÄŸru olduÄŸunu düÅŸünüyorum. Kendi tecrübemde de bu kuralları uygulamaya çalışıyorum. Birazda kendime ait kılarak bu dört kuralı açıklamaya çalışacağım…
Birinci temel kural; bir konuya, olguya, olaya, düÅŸünceye ve inanca yöneldiÄŸinizde ve onu anlamaya çalışacağınız zaman yapmanız gereken ilk ÅŸey; o ÅŸey hakkında sende var olan yargını askıya al. Yani yöneldiÄŸiniz ÅŸeye karşı varsa yargınızı önce askıya alın, sonra ona yönelerek, onunla otantik/sahici bir iliÅŸki kurun. O olguya ilginizi, iliÅŸkinizi ve anlamaya yöneliminizi saÄŸlayın.
Yargıyı askıya almak, yöneldiÄŸiniz ÅŸey ile doÄŸru ve saf bir baÄŸ kurmak açısından kaçınılmaz bir olgudur. İnsan yargısını askıya alamaz diye nidalar duymaya hazır olarak; eÄŸer insan, objektif bir iliÅŸki ve iletiÅŸim istiyorsa, o yargısını askıya almalı ve ondan sonra baÄŸ kurmalı ki kendi kendisini yanıltma durumu söz konusu olmasın… İnsan, kendi objektif kurallarını belirler, yargısını askıya alır, piÅŸman olur, tevbe eder, yanlış görüÅŸlerinden vazgeçer, iÅŸte bu insan yargısını da askıya alabilir bir özelliÄŸe sahiptir. Demek ki insan, yargısını askıya aldığı zaman o ÅŸey ne ise onu o olarak idrak eder, anlar ve ona göre bir tasvire yeltenerek doÄŸru bir kanaate sahip olur.
İkinci temel kural ise; yargıyı askıya aldığınız olgu ile empati/yakınlık kurmalısınız. Yani onunla duygusal ve düÅŸünsel bir baÄŸ kurarak onu anlamayı öncelemelisiniz. Bir ÅŸey ile ön yargısız kurduÄŸunuz iliÅŸki ile onunla sahici bir baÄŸ kurma, tecrübe ile onunla içtenlikli bir iliÅŸki kurma, düÅŸünsel zeminde ise saf halini koruyarak onunla anlam iliÅŸkisine girme anlamını taşır.
Empati/yakınlık kurmak, kiÅŸinin yöneldiÄŸi olguyu, olayı, inancı, düÅŸünceyi, kendi ÅŸahsi tecrübesi baÄŸlamında sahih bir zeminde görmek, anlamak ve onu tasvir etmeye yönelmeyi içermektedir. Bir insanın bilgi ile iliÅŸkisini belirli bir düzeyde kurmak için onu ÅŸahsi tecrübesine dâhil etmeyi baÅŸarması kaçınılmaz bir olgudur. Bilgi, kiÅŸide ÅŸahsi tecrübesi üzerinden kendisine ait kılınmadan o bilgi üzerinden düÅŸünceye dair bir harekette bulunma hamlesi zayıflar. DoÄŸru bir düÅŸünce, doÄŸru bir deneyimlenmiÅŸ tecrübe üzerinden gerçekleÅŸir.
Yargıyı askıya aldınız, ÅŸahsi tecrübeye dâhil ettiniz… Yeterli mi? Tek başına yeterli deÄŸil! Onu üçüncü bir ilke ile desteklemelisiniz. Çünkü olaylar, olgular, inançlar, düÅŸünceler arasındaki iletiÅŸimi, iliÅŸkiyi, ilgiyi, doÄŸru bir zeminde kurmak, parça bütün iliÅŸkisini saÄŸlıklı gerçekleÅŸtirmek için üçüncü bir kurala ihtiyaç vardır.
İşte bu üçüncü kural, parçalar arasındaki iliÅŸkiyi, parça bütün iliÅŸkisini, düÅŸünceler arasındaki farkı ve benzerliÄŸi doÄŸru bir zeminde kurmak için ‘birleÅŸtiriciliÄŸe’ ihtiyaç vardır. Sizde var olan düÅŸünce ile karşınıza çıkan düÅŸünce arasındaki mekanik, ruhsal, düÅŸünsel farkları ve benzerlikleri doÄŸru bir idrak üzerinden yapabilirseniz, o ÅŸey hakkında doÄŸruya ulaÅŸmanız kolaylaşır.
Parçaları birleÅŸtirme ve bir üst ÅŸemada bütünselliÄŸini kurmada birleÅŸtiriciliÄŸin önemi tartışılmazdır. Bu yüzden, sistemli düÅŸünme ile sistematik düÅŸünme arasındaki farkı doÄŸru anlamak ve ona göre bir birleÅŸtirme arayışı gerçekleÅŸtirmek elzemdir. Yani kendi inançlarınıza göre her ÅŸeyi kendi ölçülerinize çekerek anlamanız bir ÅŸeyi deÄŸiÅŸtirmez, yukarıdaki ilk üç kuralı da dışlamış olursunuz. Sistemli düÅŸünmek, belirli bir yöntem üzerinden önünüze düÅŸeni o yöntem ile deÄŸerlendirmeye çalışmaktan ibarettir. Sistematik düÅŸünme ise, yöntemi aÅŸan, yöntemler üzerinden hareket edebilme kabiliyeti kadar, farklı olgular, algılar, yöntemler ve katmanlar arası iliÅŸkileri üst bir ÅŸema ile her ÅŸeyi yerli yerinde görerek deÄŸerlendirmeye almayı içermektedir. Yani kuÅŸatıcı bir bakışa ulaÅŸmak için hem parçadan bütüne, hem bütünden parçaya yönelmeyi bir refleks haline getirmeyi zorunlu kılar.
Tabi ki bu birleÅŸtirme insanı yeni bir kurala taşır. Bu kural, birleÅŸtirmeyi kendinden hareketle onu kuÅŸatacak bir özelliÄŸi inÅŸa ederek gerçekleÅŸtirebilir.
İşte bu olgu…
Dördüncü kural olarak önümüze çıkacaktır: ‘Yaratıcı muhayyile…’
İnsan, yaratıcı muhayyile sayesinde, önüne düÅŸen, olay, olgu, düÅŸünce ve inanca dair kuÅŸatıcı bir bakış elde edebilir. Yaratıcı muhayyile, o zamana kadar bilinmeyen ve düÅŸünülmeyen bir ÅŸeyi düÅŸünebilme imkânı sunar. YeniliÄŸe açık bir düÅŸünme yanında kadim olanı bir adım ileri taşımaya matuf bir hakikati inÅŸa etmeye de vesile olabilecek bir zemindir. Yaratıcı muhayyile, insan zihninin sonsuz alanı içinde kendi dışından kendisine sunulan her ÅŸeyi kuÅŸatıcı bir ÅŸekilde yeniden düÅŸünme zeminini kurar insana… İnsan olmanın ve insan olarak varlığını idame etmenin, beÅŸerden insana yürüyüÅŸünün temeli yaratıcı muhayyiledir. Her insanda bu olgu vardır. Kiminde az, kiminde çok, kimi kullanabiliyor, kimi kullanamıyor… Yani Allah her insana kullanabilmesi için kendi yaratıcı muhayyilesini sunmuÅŸtur. KiÅŸi, bu olguyu nerede kullanacağına kendisi karar verir. Bu kendi kararını besleyen, kültür, gelenek, örf, adet, düÅŸünme kalıpları ve bilgiyi idrak etme melekeleri de belirleyici olmaktadır.
Varlığın kendine has düÅŸünme kalıpları vardır. İnsanın da kendisine has düÅŸünme kalıpları bulunmaktadır. Varlığın kendi iç bünyesinde var olan iletiÅŸim ve etkileÅŸim ile yeni olguya ulaÅŸma kapasitesi her zaman kendini muhafaza ederek yerinde durmaktadır. İnsan bu etkileÅŸim ve iletiÅŸim içinde kendi varlığını kurmada etkin bir yetkinliÄŸe sahiptir. Ama insan, aynı zamanda aldatılma opsiyonu en yüksek varlık çeÅŸididir. Onun beklentileri ve hisleri aldatılmayı kolaylaÅŸtırmaktadır. Bu yüzden insan, sürekli kendisine çeki düzen vermeyi öÄŸrenmelidir. Yaptığı her iÅŸi doÄŸru mu, yanlış mı diye sürekli oto kontrole tabi kılmalıdır. Yani idraki sürekli açık ve kendisine aldanışa karşı koruma altına alan her insan, yaratıcı muhayyilesini kullanma melekesini her gün giderek artırarak kullanmayı baÅŸlatabilir bir pozisyonu elinde tutar.
Kritik akıl, kritik, nefs, kritik ben ve kritik düÅŸünme ki buna refleksif düÅŸünme de deniyor. Yani insan, her adımda kendi üzerine düÅŸünerek ileri bir adım atmaya yönelmelidir. Kendi öz benliÄŸini öz denetimi üzerinden gerçekleÅŸtirmeli ki kendisine verili olarak sunulan hasletlerini rahatlıkla kullanabilir hale gelsin.
İnsan varlık olarak potansiyeli yüksek ve güçlü bir varlıktır. Bu potansiyeli kullanmak için ise insanın kendi varlığını sürekli ileri bir seviyeye taşıma konusunda bir duyarlılığı taşıması ise elzemdir…
Abdülaziz Tantik

Henüz yorum yapılmamış.