Gökhan Özcan: Dünyanın sisi, uğultusu

Bize hep “Bir ÅŸey eksik!” diyen bir ses var ya içimizde, haklı o ses! Gerçekten bir ÅŸey eksik! Hem de her ÅŸey haddinden fazlayken bir ÅŸey eksik! Ne peki eksik olan? Bizi tamam kılacak ÅŸey ne ise o! Hepimiz için aynı ÅŸey mi? Aslında özünde aynı ÅŸey ama belli ki herkesin aradığı yer birbirinden farklı… Aynı yere varacak olsa bile yürüdüÄŸü yol da diÄŸerinden farklı…
“Hepimiz bir kuÅŸatmadayız. İliklerimize kadar ıslanmışız. Gel gör ki acizlik elveriyor, birden tenhalık basıyor. İçimizin mikropları içimize bir aykırı çöp uzanmayagörsün, hep birden o çılgın danslarına baÅŸlıyorlar. Åžerha ÅŸerha yararak kalbimizi, yeniden ve bir daha ebedi uykusuna, sevgili gafletine terk ediyorlar. Hakikate yeniden ve bir ilâhî vesile, bir lütuf ile tutununcaya kadar” diye yazmış Mustafa Kutlu, meselenin bam telini isminde aÅŸikâr eden ‘Yoksulluk İçimizde’ kitabında.
Dünyaya eksilerek geldik, dünya eksilmiÅŸlerin yeri… Dünya hayatı eksilmiÅŸlerin kendilerini tamamlayacak ÅŸeyi arama yeri… Tastamamlık diye bir ÅŸey olduÄŸunu eksilmiÅŸ olmaktan bilmenin, anlamanın yeri… Eksiksizi eksiklerinden arayıp bulmanın yeri… Yani dünyada isek hep bir ÅŸey eksik olacak. Lakin bunu böylece hissediyor olmamız da bizimle hakikat arasında görünmez bir köprü vazifesi görecek. EksikliÄŸinin farkında olan, bunu aklından çıkarmayan; iÅŸin irfanına vâkıf olamasa, hatta meselesinin adını koyamasa bile hissini, sezgisini daima içinde bir umut, bir özlem olarak taşıyacak.
“Bazı günlere içimin bahçelerinde cıvıldaÅŸan kuÅŸların sesiyle uyanıyorum” diye yazdı defterine beyaz saçlı adam, “nereden geliyorlar, sonra bir anda nereye gidiyorlar bilemiyorum.”
İçimizdeki ses bizimle konuÅŸuyor, onu çoÄŸumuz kendi sesimiz gibi görüyoruz. Oysa yine çoÄŸumuz ona ‘iç ses’ diyoruz, çoÄŸu zaman bir iyelik eklemeden. Çünkü bizimle konuÅŸuyor, can kulağımıza sürekli bir ÅŸeyler fısıldıyor o ses; insan kendisiyle nasıl konuÅŸur?
Olmuyor mu size de, söyledikleri bunlardan hiç haberimiz yokmuÅŸ gibi üzüyor bazen bizi ve bazen sevindiriyor. Hayrete düÅŸüyoruz, ÅŸaşırıyoruz bazen sessizce söylediklerini içimizde duyunca. İlk kez duyuyormuÅŸ gibi… Evet, aslında ilk kez duyuyoruz! Sanki konuÅŸan biz deÄŸiliz de biz sadece dinleyeniz. ‘Sanki’yi de usulen koyuyorum buraya, her gün tecrübe etmiyor muyuz zaten bunu? Peki kim o zaman bizimle konuÅŸan? Neden hiç içimizden ayrılmıyor? Neden konuÅŸup duruyor bizimle? Nasıl konuÅŸuyor? Birçok ÅŸey yaşıyoruz ve o ses o yaÅŸadıklarımızı bizim için anlamlı hale getiriyor sürekli. İtiraf edelim, o ses bizimle konuÅŸmasa hiçbir ÅŸeyin ÅŸuurunda olamayacağız? Evet, bazen bizi yoldan çıkarmaya da çalışıyor; bu da bir gerçek! O ses diÄŸeriyle aynı mı acaba? Yoksa içimizde bizimle konuÅŸan iki ayrı ses mi var? Ne muamma ama!
Aslında hayatın bütün hikayesi içimizde geçiyor, adı içimizde konuyor. Neyi seçiyorsak içimizden seçiyoruz; doÄŸru olanı da yanlış olanı da. Varsa bir taze bahar, içimizde! Varsa bir kara kış, o da yine içimizde! Hayat karşısında kazandığımız zaferler de uÄŸradığımız hezimetler de yine hep içimizde! Her ÅŸey o iki sesten hangisine kulak verdiÄŸimizle ilgili. Belki de iki ses yok, ikincisi belki de sadece dünyanın uÄŸultusu! Ve bu belki de sadece uÄŸultunun sebep olduÄŸu bir tür duyma bozukluÄŸu!
Yine ‘Yoksulluk İçimizde’ kitabından kulaklara küpe bir paragraf daha alalım buraya: “Sözde hikmet çoktur. Birincisi, kimden geliyorsa onun kalbinin kisvesini taşır. Ne ki nefsine ağır geliyor, onu yap. Kaldırdığın ağırlık miktarınca sana ferah erecektir. Kederle dolusun. Merak ve endîÅŸe içindesin. Demek ki hakîkati göremiyorsun. Karamsarlığın kaynağı ışıktan uzak durmaktır. Gayret atına bin, himmet dile ve ümid et.
Bidayeti parlak olanın nihayeti de parlaktır. Gönül eri garib olmaz.”
“Her yere baktın ama bulamadın” dedi meczup, “bir de gözlerinin göremeyeceÄŸi yere bak!”
https://www.yenisafak.com/yazarlar/gokhan-ozcan/dunyanin-sisi-ugultusu-4758020
Henüz yorum yapılmamış.