Sosyal Medya

Mustafa Kutlu: Gül tutan el

Bir yüz neler anlatır? Bu konuyu uzatmak istemiyorum. Ancak şu kadarını söylemeliyim: Necmeddin Okyay’ın bu fotoğrafı Toygartepesi’ndeki tek katlı, bahçeli evinden; o bahçenin toprağından, gülünden; hatlarına, ebrularına ve nihayet yüzüne yansıyan ilâhî ahengin bir numunesidir.



Hazarfen Necmeddin Okyay’ın elinde gül tutan bir resmi vardır. Gülden ve deÄŸirmi beyaz sakallı mütebessim yüzünden nurlar saçılan bir fotoÄŸraf. Ä°lk nerede gördüm hatırlamıyorum. Ve ilk kez Necmeddin Okyay’ın bir fotoÄŸrafını görüyordum (o sırada hakkında fazla bir ÅŸey de bilmiyordum); dedim ki, iÅŸte aradığın yüz, iÅŸte aradığın el, iÅŸte gül.

Artık ne yazacaksan yaz.

Yazamadık, o ân geçti gitti.

Disiplinli-çalışkan-velud kardeÅŸimiz BeÅŸir AyvazoÄŸlu peÅŸ peÅŸe yayımladığı güzel eserlerine bir yenisini daha ekledi: Neyin Sırrı-Bir MeÅŸk Silsilesi: Aziz Dede-Emin Dede-Halil Dikmen-Niyazi Sayın (Kubbealtı NeÅŸriyatı-Nisan 2002).

Titizlikle basılan, enlemesine açılan bir albüm gibi de kabul edebileceÄŸiniz eserde pek çok fotoÄŸraf yer alıyor.

Derken efendim, Necmeddin Okyay’ın gül tutan fotoÄŸrafına rastlamayayım mı? Hem de üstadın Üsküdar-Toygartepesi’ndeki evinin güllerle donanmış bahçesinde. Bu fotoÄŸraf benim önceden gördüÄŸüm deÄŸil. Ama aynı gün çekilmiÅŸ olmalı, çünkü Necmeddin Okyay’ın kıyafeti aynı. Benim gördüÄŸüm renkli fotoÄŸrafın siyah-beyaz olanı AyvazoÄŸlu’nun “Defterimde 40 Suret” (Ötüken Yay., 1996) adlı eserinde de var.

Üç kiÅŸiler: Necmeddin Efendi’nin yetiÅŸtirdiÄŸi bir gül aÄŸacının altına oturmuÅŸ, objektife bakmışlar: EÅŸref Ede, Mustafa Düzgünman ve Necmeddin Okyay. Eskiler tekin deÄŸildir diye gerekmedikçe aynaya bakmazlardı (Ä°smail Kara terk-i edebdir, diyor; ama baÅŸka sebepler de olmalı). Öyle ki o gümüÅŸ iÅŸlemeli oval aynalar duvara ters asılırdı. Aynadaki suretine bakmaya çekinen bu eski zaman adamları fotoÄŸraf makinasının objektifine, o soÄŸuk nesneye nasıl bakabilirler?

Elbetteki tedirgin olarak.

Çünkü makine onların suretini çıkaracak. Asılları orada dururken bu suret ne iÅŸe yarayacak? Tedirginlik bazan had safhaya ulaşır. FotoÄŸrafı çekilen kiÅŸiler neredeyse esas duruÅŸa geçer, eller düzgün bir biçimde dizlere konur, dudaklar büzülür, kaÅŸlar çatılır, vücut ve zihin bir tehdit altında imiÅŸ gibi geriliverir.

Ä°ÅŸte bu doÄŸal ile sanalın çatıştığı kriz ânında, Necmeddin Hoca kendi yetiÅŸtirdiÄŸi güle sarılmış. Gariptir gülün sapını bir neyzenin neyine yapışması gibi tutuyor, iki eliyle birden, lakin incitmeye korkar gibi. Ve herhalde neyden neyzene intikal eden o ferahlık ve güven duygusu; gülden Necmeddin Hoca’ya intikal ediyor. FotoÄŸraf tam o anda çekilmiÅŸ. Hocaefendi’nin tehlikeyi savuÅŸturup gülümsediÄŸi anda.

Bir yüz neler anlatır? Bu konuyu uzatmak istemiyorum. Ancak ÅŸu kadarını söylemeliyim: Necmeddin Okyay’ın bu fotoÄŸrafı Toygartepesi’ndeki tek katlı, bahçeli evinden; o bahçenin toprağından, gülünden; hatlarına, ebrularına ve nihayet yüzüne yansıyan ilâhî ahengin bir numunesidir. FotoÄŸrafla deÄŸil kendisiyle karşılaÅŸmış olsa idik, ÅŸöyle bir süre konuÅŸmaksızın yüzüne baksaydık kim bilir neler kazanacaktık?

EÅŸref Ede öyle deÄŸil. Onun bakışları sanıyorum objektife deÄŸil fotoÄŸrafı çekene yönelmiÅŸtir. Delici nazarlar ile muhatabının kalbini okumaktadır. Mustafa Düzgünman ise Ede’den el almış gibi bakıyor, ancak henüz daha genç. O tek katlı evler, o bahçeler, o güller ve o insanlar yok artık. Bizler her biri birer bazuka, birer roketatar, birer namlu olarak üzerimize çevrilmiÅŸ kameraların önünde, tehdit altında, ÅŸaÅŸkın ve savunmasız duruyoruz. Ä°çimizi açmak bir yana, (bir açık vermemek üzere) olabildiÄŸince kapamak ve medya bombardımanından yara almadan kurtulmak için büzüldükçe büzülüyor veya “battı balık” diyerek kabak çiçeÄŸi misali sırıtıyoruz.

Kaynak: YeniÅŸafak

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.