Sosyal Medya

İbrahim Tenekeci: Kanaat en büyük devlettir

Servet sahibi olduğumuzu düşünürken, o birikimin hizmetçisi haline dönüşebiliriz.



Günümüzde insanlar iki nedenden dolayı siyasete giriyor: Hizmet etmek ve servet sahibi olmak. Davanın yükünü kaldıramayanlar ile yükünü tuttuktan sonra sessizce gidenler arasında bir fark olmalıdır. Fakat ikincisinde bir sorun görünmüyor. Böyle kimselere ve dahi bu duruma itiraz eden pek yok.
 
Åžunu da ilave etmek isteriz: Servet sahibi olduÄŸumuzu düÅŸünürken, o birikimin hizmetçisi haline dönüÅŸebiliriz.
 
Menfaatin ve ÅŸahsî çıkarların partisi, ideolojisi olmuyor. SaÄŸ ve sol, liberal ve muhafazakâr, maddiyat karşısında bir anda eÅŸitlenebiliyor.
 
Neredeyse her gün bir belediyeden aile boyu haberler geliyor. Ä°ltimas, yakın akrabaların etkili pozisyonlara getirilmesi, ajans iliÅŸkileri, israf boyutunu aÅŸan inanılmaz harcamalar, hakkaniyetten uzak ihaleler, anlaÅŸmalı ÅŸirketler ÅŸeklinde uzayıp giden bir liste var elimizde. Ağırlama giderleri, kültürel etkinlikler, tanıtım masrafları, birtakım hediyeler derken, kurum bütçesinin ciddi bir kısmının buharlaÅŸtığını görüyoruz.
 
Günlerdir karşılıklı olarak rakamlar açıklanıyor, faturalar ortaya konuluyor. Fakat kimsede bir mahcubiyet göremiyoruz. Bir ÅŸey de olmuyor. Böylece siyasetin kendisi ÅŸüpheli hale geliyor.
 
***
Devlet, aynı zamanda rütbe ve mevki anlamına gelir. Sadece iktidarda olanlar ve hükümet edenler deÄŸil; zabıta amiri, imar müdürü, ilçe belediye baÅŸkanı, parti lideri de bir ÅŸekilde devlettir.
 
Yazıya baÅŸlamadan önce, Kanuni döneminin vezirlerinden Lütfi PaÅŸa’nın Âsâfnâme isimli risalesini yeniden okudum. Risale, devlet adamlarına öÄŸüt vermek maksadıyla kaleme alınmış.
 
SadeleÅŸtirilmiÅŸ bölümden iki cümleyi paylaÅŸmak isterim: “Vezir, padiÅŸahı mala yönelmekten ve mala düÅŸkünlük yoluyla vebalden korumalıdır.” “Haramzâde ve hırsızların suçlarını, hediyeler yoluyla kurtarmaktan sakınmak gerektir. RüÅŸvet, devlet adamı için ilacı bulunmayan bir hastalıktır.”
 
Bakanlar, mebuslar ve bürokratlardan belediye baÅŸkanlarına kadar devlet yönetiminin içinde olanların ticari faaliyetlerini askıya alması, durdurması, esasında ahlakî bir sorumluluktur. Yoksa haksız rekabet ve suiistimal kaçınılmaz olur. Lütfi PaÅŸa’nın da ÅŸikâyetlerinden biri budur: “Makam sahiplerinden kiminin pirinç tüccarlığı yapması, kiminin de evini ıtriyat dükkânı haline getirmemesi gerektir.” Böyle yapılırsa, millî servetin ÅŸahsî servetlere doÄŸru akıp gittiÄŸi görülür.
 
SaÄŸdan soldan birçok siyasetçinin gencecik çocuklarının bile büyük ÅŸirketlerin sahibi olduklarını görüyoruz. Ne yapmış, nasıl almışlar? Åžehrimizin iki rakip belediye baÅŸkan adayının belki de tek ortak noktası buydu.
 
Biz yine atalar sözüne itibar edelim: Kanaat gibi devlet olmaz.
 
“Feragat faslının meÅŸhur, menfaat faslının meçhul simalarından” olmak iyidir.
 
***
GeçtiÄŸimiz günlerde vefat eden Emin Işık Hocamızın Devleti Kuran Ä°rade isimli kıymetli eserinde ÅŸöyle bir ikaz var: “Devlet, servet ve marifet aynı kiÅŸilerde olamaz, olmamalıdır. Bizim felsefemiz budur. Buna aykırı bir çabanın içinde olan varsa, yanlış yoldadır, tez bu yoldan vazgeçmelidir.”
 
Bu ifadelerden yola çıkarak imtiyazlı ailelere, ayrıcalıklı gruplara, iyice şımartılmış isimlere varmak mümkündür. Fakat bize yine Âsâfnâme’ye gidelim: “Kul takımını çoÄŸaltmaktan sakınmak gerek…” Mütevazı bir katkı: Siyasette hasım ile hısım aynı anlama gelebilir.
 
Siyasete girdiÄŸimiz, millete hizmet etmeye talip olduÄŸumuz andan itibaren yol çatallanıyor, ikiye ayrılıyor: Siyaset ve ticaret. Birini seçmemiz, tercih etmemiz gerekiyor. Adaletli ve hakkaniyetli bir biçimde her iki yoldan da gitmenin mümkünatı yoktur.
 
Emanet meselesini çok dile getiriyor, az uyguluyoruz. Siyaset ile ticareti, hizmet ile serveti, ülkenin menfaatleri ile kiÅŸisel çıkarlarını birlikte götürmeye çalışanlar, milletin tamamına haksızlık etmiÅŸ olurlar. Haksızlığa uÄŸramak her insanı üzer.
 
 
YeniÅŸafak / ArÅŸiv

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.